Notice: Array to string conversion in /home/runcloud/webapps/app-direnisteyiz29/wp-content/plugins/td-cloud-library/includes/tdb_functions.php on line 459
17.2 C
İstanbul
22 Ekim Salı, 2024
spot_img

‘Müjdemi isterim oğlunu öldürdük’

Sur’da öldürülen Fırat Çelik’ten 20 ay sonra ağabeyi Murat Çelik Kayapınar’da çıkan çatışmada yaşamını yitirdi. Çatışma esnasında oğlunun evinin önünde tutulan anne Hatun Çelik’e, silah sesleri kesildikten sonra bir kadın polis yanaşıyor ve şöyle diyor: “Müjdemi isterim oğlunu öldürdük.”

3 Kasım Cuma günü Diyarbakır “çatışma” haberiyle uyandı. Tüm televizyonlar ve internet siteleri kan kırmızısı “son dakika” notuyla, “Diyarbakır’da PKK’nin hücre evine baskın: 1 terörist öldürüldü” başlığıyla duyurdu haberi. Çatışmada bir polis yaşamını yitirmiş, 9 polis de yaralanmıştı. Bazıları daha çatışmanın devam ettiği sıralarda, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker’in “Terörist, bir kadın ve 3 çocuğu kalkan olarak kullandı” sözlerini başlığa çekti ve Eker’in gerçeği çarpıtan şu sözlerine yer verdi: “3 çocuk ve bir kadın, çocuklar emniyet güçlerimiz tarafından emniyete alındı. Onların bu çatışmada zarar görmemesi için de emniyet güçlerimiz tarafından itinayla korundular ve emniyet güçlerimiz burada büyük bir fedakarlık yaptı çocuklara zarar gelmemesi için.”
2 helikopter, yüzlerce özel harekat timi ve onlarca zırhlı araçla yapılan baskın sonrası mahalledeki abluka kaldırılınca, öldürülenin 3 çocuk babası Murat Çelik olduğu ortaya çıktı. Komşular ve görgü tanıkları, çıkan haberlerin tersine, Murat Çelik’in çocuklarını ve eşini evden çıkardıktan sonra çatışmanın başladığını ve yaklaşık 4 saat sürdüğünü aktardı.
Sadece 3-5 kelimeyle basında yer alan ve cenazesi 6 gün sonra ancak ailesine teslim edilen Murat Çelik kimdi peki?
Çelik ailesi, 1970’li yıllarda ekonomik nedenlerden dolayı Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Hevedan köyünden kente göç etmiş. Baba Vezir Çelik, çocuklarından birinin ismini Murat, diğerinin ismini ise Fırat koyar. “Mezopotamya’nın Fırat ve Murat nehirleri gibi asi olsunlar diye” diyorlar. Baba, inşaatlarda çalışmaya başlar, apartmanlarda kapıcılık yapar ve çocuklarını büyütür. Biri kız 4 çocuğundan Oktay, Murat ve Fırat da, babalarından inşaat işini öğrenir.
Ailenin en küçük çocuğu Fırat, kendi deyimleriyle “Sur’un taşları kulağına fısıldadığı zaman” koşar oraya. “Yasaklı Sur”un sesine kulak verir ve 8 ay kaldıktan sonra 10 Mart 2016 tarihinde yaşamını yitirir. Ağabeyi Murat da, kardeşinin ölümünün ardından YPS’ye katılmaya karar verir. Ve bir gün gelir O da, “Elindeki toprak parçasının kokusu ile mutlu olurdu” dediği kardeşi Fırat’la buluşur. Ardından eşi Asiye ve 3 çocuğu; İbrahim Arhat (10), Ali Osman (4) ve 1 yaşındaki Semanur Hasret’i bırakarak.
‘YÜREĞİM YANIYOR’ 
Çelik ailesinin evinde taziyeleri kabul ediyor anne Hatun Çelik. Kadınların doldurduğu odanın duvarında Fırat’ın fotoğrafı asılı. Oturmuş gelen gidenin taziyelerini kabul ediyor. Kadınlar teselli ediyor Hatun Ana’yı. Oturuyoruz yanına. “Nasılsınız” diye soruyoruz. “Dilê min dişewite” (Yüreğim yanıyor) diye cevap veriyor. Ağlamıyor, 2 oğlunu kaybetmenin acısı var yüzünde; ama “Bu da geçecek” diyor Hatun Ana.
‘MÜJDEMİ İSTERİM OĞLUNU ÖLDÜRDÜK’ 
Murat’ın evine baskın yapıldığı haberini alır almaz, dayanamamış ve soluğu oğlunun evinin bulunduğu mahallede almış. Polisin her tarafı kuşatan ablukasıyla karşı karşıya kalmış. O yaşlı ve hasta haliyle ablukayı geçmeye çalışmış ve kendisini engelleyen polislere, “Bırakın, oğlumun yanına gideyim, beni de öldürüp yanıma silah koyarsınız” demiş. Polisler, Hatun Ana’nın gitmesine engel olmuş ve saatlerce arabada tutmuşlar. Çatışma sesleri, polis, helikopter, barut kokusu… 4 saat boyunca yaşamış bunları Hatun Ana. Sesler kesildiği an kadın bir polis gelmiş yanına ve şöyle demiş: “Müjdemi isterim, oğlunu öldürdük.” Hatun Ana, bunları anlatırken yüzüne acı çöküyor ve ekliyor: “Kızım bizi birbirimize kırdırıyorlar.”
Hatun Ana, yaşadıklarını anlatırken Sur’da kaybettiği Fırat’tan da söz ediyor. Fırat Sur’da yaşamını yitirdiği günlerde Murat’ın eşi Asiye en küçük kızı Semanur Hasret’e hamileymiş. Çocuğu doğduğunda ismini Hasret koyalım demiş Hatun Ana oğluna duyduğu hasretten. Asiye de, bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin ismini koymak istemiş ve ortak bir kararla en küçük kızın ismini “Semanur Hasret” koymuşlar.
ÇOCUK ANNESİNİN DÖVÜLMESİNE DAYANAMADI POLİSİN AYAKLARINA VURDU
Murat’ın eşi Asiye de, başka bir odada taziyeleri kabul ediyor. Hem olay günü gördüğü, hem de gözaltında maruz kaldığı şiddet nedeniyle gözaltı morarmış Asiye’nin. 3 çocuğunu da yanına almış oturuyor. Büyük oğlu İbrahim, yaşananları hala unutamamış ve boşlukta asılı kalan bakışlarla sessizce oturuyor. “İbrahim nasılsın?” diye soruyoruz, başını yastığa gömüyor ve tek kelime etmiyor. Yanındaki kadınlar hep bir ağızdan İbrahim için “Ser bilind e” (Başı dik) diyor ve başını okşuyorlar. Çatışmaya şahit olan 10 yaşındaki İbrahim, unutamıyor o anları ve tek bir cümle kuruyor: “Babamın intikamını alacağım.”
Eşini kaybetmenin acısı taze olsa da, sadece 4 yaşındaki oğlu Ali Osman’ın yaptıklarını anlatınca tebessüm ediyor Asiye. Kadın polis kendisini darp ettiği zaman oğlu Ali Osman’ın minik ayaklarıyla polisin ayaklarına vurduğunu söylüyor. Oğlunun başını okşayarak şöyle söylüyor Asiye: “Polis de Osman’a bir tokat attı ama Osman polise yine karşılık verdi.”
‘FIRAT VE MURAT İDİNİZ AKTINIZ’ 
Ailenin en büyük çocuğu Oktay Çelik de Hevedan Taziye Evi’nde ziyaretçileri kabul ediyor. Polis mezar başında ağabey Oktay’ın konuşmasını engelleyince, hemen bir kağıda şu sözlerle kardeşi Fırat ve Murat’a sesleniyor: “İnançtı kardeşim. Birinizin tırnak izleri Sur’un taş duvarlarında direnirken, diğerinin ise evinin duvarlarında kan ve gözyaşlarıyla şahadete ulaştı. Fırat’tınız, Murat’tınız aktınız. Kanlarınızla Kürdistan’ın topraklarında gül oldunuz. Umudu ve özgürlüğü yeşertmek için sizden sonra gelenlere onurun fedaileri oldunuz. Hep yaşayacaksınız ve hep genç kalacaksınız. Özgür yaşamı yeşertmek için öldünüz. Sizden sonra biz çok daha güçlü olacağız.”
‘ACI ÇEKİYORUZ AMA DİRENİŞİMİZ DAHA DA BÜYÜYOR’ 
Ağabey Oktay’a başsağlığı diliyoruz. Biz susuyoruz o konuşuyor: “Omuzumuz düşmeyecek dik yürüyeceğiz. 2 şehadetimiz olabilir; ama biz daha halkımıza olan borcumuzu ödemedik. İnsanlığa olan borcumuzu ödemedik. Evet, fiziksel ayrılığı yaşıyoruz. Ama, bundan sonra önemli olan onların mücadelelerine sadık olmak. Onların verdiği mücadele onurdur bizim için. Acı çekiyoruz; ama direnişimiz daha da büyüyor. Bizleri güçlendiren de onların direnişi ve mücadelesidir. Orada savaşan tek kişi değildi aslında, savaşan bir inançtı. Havadan ve karadan binlerce mermi sıkıldı. Sistemin köleleştirdiği bedeni teslim etmedi kardeşim onlara ve 4 saat direndi.”
Ağabey Oktay, “Çocukları kalkan olarak kullandı” sözlerine de şu sözlerle tepki gösteriyor: “Murat’ın ilk işi eşini ve çocuklarını o evden çıkarmak oldu. Kim çocuklarını kalkan olarak kullanabilir ki?”
MA / Zuhal Atlan – Semra Turan

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EKİM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol