28.3 C
İstanbul
5 Ekim Cumartesi, 2024
spot_img

MKB Rondo işçileri: Şimdi grev alanında birbirimizi tanıdık

Selülöz-İş'in örgütlü olduğu Tuzla'daki MKB Rondo işçilerinin başlattığı grev 31. gününde. İşçiler birbirlerini çok az tanıdıklarını ifade ederek "Ben ilk defa greve çıktığım için neyin ne olduğunu öğrendim. Fabrikada yoğun çalışırken birbirimizi ne kadar da az tanıyormuşuz. Şimdi grev alanında birbirimizi tanıdık. Birliğimiz arttı." diyor.

MKB Rondo’da yürütülen toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde işçiler yüzde 130 zam talebiyle masaya otururken, patron ise yüzde 20 dayattı. Görüşmelerde işçiler talebini yüzde 80’e düşürürken patronun son teklifi ise yüzde 45 oldu. TİS’te anlaşma sağlanamaması üzerine işçiler greve başladı.

“Fabrikalarda grevler artmaya başladı. Bu biz işçiler için güzel bir gelişme”

İşçilik hayatı 40 yıla yaklaşan Harun, yaşam koşullarını ve verdikleri mücadeleyi şöyle anlatıyor: “Koşullarımız kötü, iyileşmesi için greve çıktık. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız inşallah. Ama iş bizle de bitmiyor. Şöyle bir şey dikkatimi çekiyor. Son zamanlarda fabrikalarda grevler artmaya başladı. Bu biz işçiler için güzel bir gelişme. Ekonomi kötü oldukça, geçinemeyince insanlar yavaş yavaş görmeye başladı. Uyanmaya başladı, öyle diyeyim. Yoksa bireysel olarak olmuyor. Yoksa ben burada, önceki iş yerlerimde de çok mücadele ettim. Mesela ben burada geçen yıl işi bırakıyordum. Maaş konusunda anlaşamıyordum. Sonra fabrikada arkadaşlarım gelip benimle ‘Kal, birlikte bir şeyler yapalım’ deyince, işten çıkmaktan vazgeçtim. Yoksa ben gerçekten çıkmıştım buradan. Zaten her yerde anamız ağlıyor. Zaten dipteyiz. Şu an aldığımız ücretler, 2020’in ücretleri. 4 yıl biz geriden geliyoruz. Ücretlerimiz açlık sınırının altında, biz 18-19 bin lira alıyoruz. Hepimiz aile geçindiriyoruz. Zenginler hariç herkes ağlıyor. Yani öyle bir sistem getirdiler ki ya hep ya hiç. Ortamız kalmadı. Hani önceden orta direk vardı ya, o kayboldu. Ya zengin ya fakir.”

“Ayrı ayrı değil birlikte mücadele vermeliyiz”

Bir yandan işçi direnişlerinin ve grevlerinin arttığını hatırlatan Harun diğer yandan konfederasyonların ayrı ayrı eylem kararları almasını da eleştiriyor: “Hak aramanın sağı solu olmaz ki? Mesela sendikayı duyunca farklı bir düşünceye giriyoruz. Ekmek davası bu. O yüzden bana tepki veriyorlardı, sen Erzurumlusun, ne işin var sendikayla diye. Ben mücadele etmezsem, sen mücadele etmezsen nasıl olacak bu işler? Nasıl düzelecek? Uyanmasınlar diye diğer fabrikalarda işçilere sus payı veriyorlar. Üç gün yetiyor sadece. Patronlar böyle taktiklerle sadece bize ‘Sen uyumaya devam et’ diyorlar. Sendikaların biraz daha işçileri uyarması lazım. Bilgilendirmeleri gerekiyor. Aktif olmaları gerekiyor. Bizlerle sık sık diyalog kurmaları gerekir. Eğitimler vermeleri gerekir. 40 yıla yakındır işçiyim. 56 yaşındayım. Emekliyim ama gene de greve çıktım. Benim bugün grevde olmamın en büyük nedeni de çocuklarıma örnek olabilmek. Haksızlıklar karşısında ezilmesinler. Yeri geldiğinde haklarını savunabilsinler. İşte o yüzden daha fazla birlik olmalıyız, ayrı ayrı değil; Türkiye’nin her yerinde birbirimizin sesi olabileceğimiz şekilde bir mücadeleyi oluşturmamız gerekiyor. Yoksa kimimiz orada susmaya, kimimiz burada mücadele etmeye başlarız. Derdimiz ortakken, ortaklaşa mücadele vermemiz gerekiyor.”

“Yarın da mücadeleyi unutmamak gerekiyor”

5 yıl öncesine kadar köyünde üreticilik yapan Seyfullah da şunları söylüyor: “Birlik lazım, dayanışma lazım. Beş yıldır işçilik yapıyorum. Ondan önce köyde çiftçilik yapıyordum. Yazları köyde, kışın da boşta kalınca gelip buralarda çalışıyordum. Orada olmayınca tası tarağı topladım, ailemi aldım geldim buraya. Ama çalışma koşullarımız böyle olunca yaşam da gitgide zorlaştı. 18 bin lira neye yeter ki? Bu ücrete geçinebilsek zaten her yerde çalışırız.”

Sinan da daha çok grev ve direnişin yaşanmasını gereken bir dönemde olunduğunu söylüyor. Sinan, “Şu an alım gücü iyice daralmış durumda. Bugün aldığını yarın aynı fiyata alamıyorsun. Daha çok fabrikada işçilerin greve çıkması lazım. Dışarı çıkınca neyin ne olduğunu anlıyorsun. Ben ilk defa greve çıktığım için neyin ne olduğunu öğrendim. Fabrikada yoğun çalışırken birbirimizi ne kadar da az tanıyormuşuz. Şimdi grev alanında birbirimizi tanıdık. Birliğimiz arttı. Zam istiyoruz. Yok bugün, yok yarın, yok başka gün derken vermiyorlar. Bir yere kadar sabrediyoruz. Sabır taştı mı da işte mücadeleye giriyorsun böyle. Ama önemli olan mücadele etmeyi öğrendiğimiz zaman onu bırakmamamız gerekiyor. Bırakırsak gene aynı olur. Patronun kârını arttırmaya devam ediyoruz. Geçinemiyorsak artık sadece biz değil, bütün işçi kardeşlerimiz geçinemiyor. O yüzden hep birlikte bu mücadeleye girmemiz gerekiyor. Ama bugün bizim artık gözümüz hiçbir şey görmüyor. Çünkü mücadele etmeye başladık. Hakkımızı arıyoruz artık” diyor.

“Sendikaların başka bir etkisi olması lazım”

“Türk-İş’in yarın fabrikalarda yapacağı eyleme ilişkin “Bir etkisi olması lazım artık” diyor Kemal: “Kiram 20 bin lira, maaşım 22 bin lira. 3 çocuk okuyor. Gel de geçin. Dönem öyle bir dönem ki, sözleşmeler kısa sürede eriyor. Verdiğimiz kira, fatura, çocuk masrafı, yeme-içme belli. Maaşla kira aynı. Salı günü ne kadar eylem olacaktır fabrikalarda bilmiyorum. Ama, başka bir etkisinin olması lazım artık. Bizim aldığımız ücretler yetmediği yerde, bu eylem kararlarının da bitmemesi, büyümesi, daha çok etkisi olması gerekiyor artık. Göstermelik eylemler, açıklamalar değil. Daha güçlü, biz işçilerin sesini duyurmalı sendikalar.”

KaynakEvrensel

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol