Emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun katledilmesine ilişkin görülen davanın 7. duruşmasının ikinci gününde devam etti. Tanıklar özellikle Lokumcu’nun hedef alındığını söyledi. Duruşma 25 Mayıs’a ertelendi.
Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Artvin Hopa’da düzenleyeceği miting öncesi gerçekleşen eylemde polisin biber gazı sıkması sonucu katledilen emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin 13 polisin yargılandığı davanın 7’inci duruşması görüldü.
Tanık Burhanettin Hacıyakupoğlu’nun ifadesiyle başlayan duruşmada, Hacıyakupoğlu Dereleri Koruma Platformu’nun Hopa’da HES’leri anlatmak için toplandığını söyleyerek olay günü yaşananları anlattı. Hacıyakupoğlu, o dönem Hopa’da HES yapılmak istendiğini hatırlattıktan sonra, “Biz oradayken TOMA su sıkmaya başladı, gençlerden birini duvara yapıştırdı. Çok fazla gaz atılıyordu. Bir tane adam vardı, Erzincan Emniyet Müdürü’ne onun kim olduğunu sorduğumuzda başbakanın koruma müdürü dediler. Polisleri tutuyor habire gaz attırıyordu. Metin’e doğru çok gaz gelince ben yanına gittim. ‘Sana doğru geliyor hep dikkat et’ dedim. Çünkü Metin olayları yatıştırmak için uğraşıyordu. Özellikle nişan aldırıp gaz atılıyordu. Metin toplumun önderi gibiydi, öğretmen olduğu için herkesle de öyle konuşuyordu. Önder gibi gördüler” dedi.
“Açıklama bile yapılamadan gaz ve su gelmeye başladı”
Hacıyakupoğlu’nun ifadesinin ardından Tanık Aytekin Genç ifade verdi. Olay günü Hopa’nın her zamanki gibi olduğunu ama her caddede ellişer polis bulunduğunu söyleyen Genç, “Başbakan’ın olduğu yerle burası ne alaka diyorduk. Hopa’da her hafta açıklama olur horon oynanır dağılırlardı. Bu olayın olması için bir sebep yoktu. Açıklama bile yapılamadan hem gaz hem su gelmeye başladı. Metin hoca da olayları yatıştırmak için her tarafa gidiyordu. Ama polisler hiç durmadı. Her gün o caddede gezen insanlara saldırıyorlardı. Metin hocanın köprüye doğru gittiğini ve oraya üst üste gaz atıldığını gördüm” ifadelerini kullandı.
“Metin dayımın yanına giderken yolda polisler oyaladı”
Tanık Görkem Gürhan ise “Olay günü babam Metin dayımın fenalaştığını söyledi. Hastaneye giderken yolda polisler bizi oyaladı, gidemeyeceğimizi söyledi. Bir şekilde oradan geçtik. Dayımı kaybetmiştik. Mete dayım yola doğru koşarak isyan ediyordu. Bir anda silah sesleri duydum ve yanımızda mermilerin sektiğini gördüm, hastanenin önüne geçtik. O sırada yine gaz atılmaya başlandı. İnsanlar nefes alamıyordu. Çocuklu bir kadın vardı, onu uzaklaştırdım. O sırada şimdi görsem de tanımayacağım o zaman da tanımadığım koruma polislerden biri bana silah çekti ve Hopa halkına yönelik küfürler etti. Ben fenalaşmışım bayılmışım. Hepimiz orada gazdan etkilendik, hastaneye yatırmışlar ancak polisler oram çizildi buram çizildi diye hastaneden rapor alırken bizim kaydımız yok” dedi.
Gürhan’ın ifadesi alındıktan sonra duruşmaya ara verildi.
Lokumcu: “Başkaları da ölmesin istiyoruz”
Aranın ardından söz alan Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu, babasının tüm ilçede tanınan ve yerel halkın sorunlarıyla ilgilendiği için halk tarafından önder gibi görülen biri olduğunu anlattı. Kendisinin de babasının hedef alındığını düşündüğünü söyleyen Lokumcu, babasının ölümünde devletin hatası olduğunu vurguladı. Lokumcu, “Burada devletin bir hatası var. Bunun görülmesi gerekiyor. Biz bu kimyasal gazların öldürücü olduğunu anlatmak istiyoruz, görülsün istiyoruz. Babamdan sonra da insanlar bu gazlardan öldü. Başkaları da ölmesin istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Eyüboğlu: “Görüntülerin ham hali incelenmeli”
Avukat Meriç Eyüboğlu, herkesin o gün ne kadar yoğun gaz sıkıldığını anlattığına işaret ederek, veri olarak o gün oraya ne kadar çevik kuvvet polisinin geldiğini ve polisler geri dönerken ne kadar gaz kaldığını incelemeleri gerektiğini kaydetti.
Bilirkişi raporunda polislerin görev yazılarının toplanmasının istenildiğini ancak 7 ayrı ilden yapılan görevlendirmede sadece Erzincan Emniyet Müdürlüğü’nün cevap verdiğini dile getiren Eyüboğlu, soruşturma aşamasında bunun üzerine gidilmediğini vurguladı.
Polislerin telsiz konuşmalarında ellerindeki gazı bitirdiğine ve daha fazla gaz istediklerine dair beyanlarını hatırlatan Eyüboğlu, buna dair tutanaklara da sahip olduklarını belirtti. “Farklı şehirlerden gelen en az 3 tane birimin getirdikleri gaz stoğunun bittiğini ve kendilerine takviye gaz verildiğini, olağanüstü bir durum ve çok fazla görevli olduğunu biliyoruz” diyen Eyüboğlu, 11 yıldır uğraşmalarına rağmen ellerinde olay gününe ilişkin kesintisiz görüntülerin olmadığının altını çizdi.
“Elimizde sadece emniyet tarafından uygun bulunup verilmiş görüntüler var. Bu nedenle olayın kronolojisini göremiyoruz. Görüntülerin kesintisiz haline ulaşmadığımız durumda bir bilirkişinin de yapacağı değerlendirme için yeterli malzemeye sahip değiliz demektir” diyen Eyüboğlu, o dönem polis kamerasından yapılan çekimlerin ham halinin dosyaya konulmasını ve keşif yapılmasını talep etti.
Sonrasında sanık polis avukatlarının beyanları dinlendi.
Mahkeme heyeti verdiği ara kararda, tutanak altında imzası olan polislerin dinlenmesine, görüntülerin ham hallerinin istenmesine, iç güvenlik uzmanı adı altında bir bilirkişi olmadığından, savcılığın isteminin reddine, keşif talebinin reddine karar vererek, duruşmayı 25 Mayıs’a erteledi.