Genç bir metal işçisi
Merhabalar,
Ben bir buçuk yıldır otomotiv sektöründe çalışıyorum, 22 yaşındayım. Meslek yüksekokulu mezunuyum. Düz liseden meslek yüksekokuluna geçtim. 1 aylık yaz stajımı otomasyonda yaptım. 3 dönem okul 1 dönem staj şeklinde yeni bir sistem gelmişti, bir dönem stajımı bu fabrikada yaptım sonra da burada 2023 şubat ayında depremin hemen ardından işe başladım.
Çalışma ortamı gençler için ‘bir tık’ yorucu. Bazen üzerimize fazla sorumluluk bindiğini düşünüyorum. Ağır sanayi olduğu için bazı durumlarda binmesi de gerekebiliyor. ‘Şu araba bitse de evimize gitsek’ moduna giriyoruz. Her sabah toplantı oluyor, takım liderleri her gün ‘Eksiğiniz gediğiniz var mı?’ diye soruyorlar, ondan sonra mesai başlıyor. Belirli otobüsler var. Günde 4-5 tane otobüs yapıyoruz. Ben hızlı hattayım, yavaş hattan da 1 kayıyor arada diğer bölümlere yardıma gidiyoruz. Yaptığımız işlerde kullandığımız malzemeleri hazırlıyoruz. Hangi arabada ne var ne yok diye varyantları hazırlıyoruz. Her gün otobüsleri bu şekilde yapıyoruz.
Gençler pek siyasi muhabbetlere girmiyor
İşçilerin kendi arasındaki diyaloglara gelince servislerde sabahları herkes tek takılıyor, genelde muhabbet akşamları dönüyor. Fabrikada ise molalarda konuşabiliyoruz ama çok az oluyor, gün içinde herkes iş yetiştirmeye çalışıyor. Konuştuklarımız genelde günlük hayat, ekonomi, spor vs. diye gidiyor. Ekonomi konuşurken tartışmalar çıkıyor, bundan dolayı fabrikada siyaset konuşmak yasak. Genç işçiler olarak siyasi muhabbetlere çok girmiyoruz, çünkü birisinin savunduğu şeye diğeri başka bir şey deyince bozuluyor, triplere giriyor. Mesela büyükler tartışıyorken sen genç olarak kendi fikrini söylesen sen ters düşüyorsun o yüzden karışmıyoruz böyle meselelere. Gençlerle kendi aramızdaki muhabbetlerimiz genel gündem üzerine oluyor genelde siyasi konulara girmiyoruz, hepimiz aynı kafalardayız. Fabrikada ilk zamanlarda İsrail olayları çok konuşuluyordu. O zamanlarda İsrail’e baya bir araç üretiyordu fabrika, savaş çıkınca durdu üretim. En son 2023 sonlarındaydı sanırım çok fazla İsrail için araç üretildi, 2024’te onlar satıldı. İşçilerin ilk tepkisi yemekhanede Coca-Cola içmemekti ama şimdi onu da yapan yok. Servislerde de sohbetimiz devam ediyor. Mesela bir kaza olmuştur, fabrikayla iş kazasıyla ilgili konuşuluyor veya gençlerin kendi hobileri var onlar hakkında muhabbetler dönüyor. Akşam eve gelince de pek bir şeye vakit kalmıyor. Her akşam aynı rutin, duş alıyorum yemek yiyip uzanıyorum. Sabah kaldığımız yerden devam ediyoruz, hep aynı şeyleri yaparak geçiyor günümüz.
30 yaşıma geldiğimde düz bile yürüyemem
Genel olarak ise hayata şöyle bakıyorum. Sürekli fabrikada çalışmak istemiyorum, farklı yönlerden farklı bir iş imkanı arıyorum şu an. Uzman çavuşluk, astsubaylık vs. düşünüyorum. Zaten bizim orada birkaç genç daha düşünüyor. Fabrikadan sıkılmışız, fabrika ağır çünkü; “30 yaşıma geldiğimde düz bile yürüyemem” diyor bazıları. Bazı bölümlerde fıtık çok fazla var. Zaten boyahanede de döşemede de aynı şekilde. Macunmuş, baliymiş kimyasallara maruz kalıyorlar. Maske taksa bile bir şekilde ulaşıyor. Fabrikada iş bölümünün tam olarak düzgün yapıldığını düşünmüyorum. Bir iş çok kolayken bir iş çok zor oluyor. Bazı kolay bölümlere giriş için torpil lazım oluyor. İlk işe girdiğimde okuduğum bölümle hiç alakam olmayan bir yerdeydim, şu an bir tık daha yakınım kendi bölümüme.
Sendika hakkımızı savunmalı
En çok şikayet ettiğimiz konular arasında vergi var. Aşırı fazla vergi kesintisi oluyor aldığımız zam çok fazla eriyor. Muhtemelen bu ay yüzde 35 vergi dilimine gireceğim. Bunlar sözleşmede konuşulması gereken şeylerdi -ki konuşuluyor zannediyordum ben- ama işte vergi dilimi artıyor her maaş aldığımda. Vergi dilimleri aralıkları sınırları aldığımız maaşların toplamına bakınca biraz daha artırılması lazım, sınırların yükselmesi lazım. Çok kısa bir sürede vergi dilimine giriyoruz. Bunu sözleşmede konuşulur, sendika gündem eder diye bekliyordum ama çok az bir değişiklik oldu. Geçen sene haziranda kadroya girdim o zamandan beri sendikalıyım. Sendika var-yok hiç fark etmiyor benim için. Varlığından bile haberim yok diyebilirim. Ben bir ara başka fabrikaya (Kocaeli’de) gittim, orada çalışıyordum orada sendikadan bir adam sürekli bizimle konuşuyordu, sürekli aramızda geziyordu, ‘Bir sıkıntımız var mı?’ diye soruyordu. Eylem yapıldığında işçilerin arkasında duruyordu destek veriyordu. Buradaki de arkamızda duruyor iyi hoş ama sözleşme vakti geldiğinde bakıyoruz ters köşe olmuşuz. Sendikadan beklentim, zaten işçinin hakkını savunması gerekiyor. Bizim hakkımızı savunacak ki güvenelim. Öbür türlü savunmuyorsa niye varlar? Fabrikanın genelinde sendikanın varlığıyla yokluğu aynı gibi. Bu gidişatta şu an için hem ekonomik hem siyasi olarak işçi sınıfının yapabileceği bir şey olduğunu pek düşünmüyorum çünkü herkes bireysel düşünüyor artık. Herkes şu an yalakalık peşinde. Birilerine yaranmaya çalışıyor ‘Daha kolay nasıl iş yaparım, daha kolay nasıl yükselirim?’ diye. Halbuki birlik olunsa herkes işi eşit paylaşsa böyle şeyler yaşanmaz. Daha çok eleman da alabilir yönetim, maddi olarak devede kulak fabrika için. En ufak ekonomik krizde işçi çıkarma söylentileri oluyor. Onlara da aslında biz izin veriyoruz eylem falan yapmıyoruz. Mesela benim yanımda çalışan adamı işten çıkarıyorlar kimse bir ses çıkartmıyor kimse bir destek vermiyor. Arkasında duranı da çıkartıyorlar öyle de bir şey var. Sen onu desteklesen seni de onu da seni destekleyeni de çıkartırlar. İşte burada sendikanın olması gerekiyor orada yok işte.
Stres yıpratıyor
Sosyal olarak yaptıklarım genelde hafta sonları. Hafta içi çok yorgun oluyorum dışarı çıkmıyorum akşamları. Enerjimiz olmuyor işten dönünce dinlenmek istiyoruz. Hafta sonları ise halı saha maçları yapıyoruz, kafelere gidiyoruz bu şekilde geçiyor. Pek bir sosyal yaşamımız olmuyor yani. İş haricinde muhabbetlerimiz hep gündelik yaşam, spor muhabbetleri ile alakalı. Dünya gündemini hiç takip etmiyorum. Üçüncü dünya savaşı çıksa bile haberim olmaz. Sanki bir simülasyondayım gibi. Stabil bir hayatım var: Çalışmak ve çalışmaya bağlı yorgunluk. Bundan dolayı hiçbir şey umurumda değilmiş gibi. Uzman çavuş olursam kafamın rahat edeceğini düşünüyorum, yine emir altına gireceğim ama orada en azından rütbesi var adamın. Burada emrivaki var, bir anda birisi geliyor ‘Bunu böyle yapacaksın’ diye. Stres çok fazla yıpratıyor bizi. Tempo yüksek olunca stres de ister istemez yüksek oluyor. İşten ayrılmak istersin ama ekonomi aklına geliyor ya işte o şekilde devam ediyor. Yani ekonomi bu stresi çekmek zorunda bırakıyor bizi. Askerde olsaydım en azından-zaten içe kapanık da birisiyim- çok zorlamazdı diye düşünüyorum. Adana’da diğer fabrikalara göre bizimki onlardan çok daha üstün bunu biliyorum. Mesela resmi tatiller olsun, mesai saatleri olsun o yönlerden güzel. Bir arkadaşım mesela lokum fabrikasında çalışıyor, şekerleme üzerine fabrika. Aldığı ücret 20 bin 400 TL. Diğer fabrikalarda mesela adam geliyor bir anda diyor ki ‘mesaidesin’, işçinin de kalması gerekiyor. Bunları düşününce bizim fabrikamız iyi.