9.3 C
İstanbul
28 Kasım Perşembe, 2024
spot_img

Maraş izlenimi: “Devlet bizi burada ölüme terk etti”

6 Şubat’a 10 kentteki deprem haberiyle gözümüzü açtık. Maraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler bölgeyi büyük yıkıma uğrattı. Devlet buralara müdahale etmek yerine yardım tırlarını engelledi, yaşam alanı kuran devrimcileri tehdit etti, gözaltına aldı, koordinasyon merkezlerine “kayyum” atadı.

8 Şubat’tan 12 Şubat sabahına kadar depremin merkezi olan Maraş’taydık. Maraş’ta şehir merkezinde ve üniversitede bulunduk. Buralarda gönüllü çalışmalara katıldık. Merkezdeki çok az noktada profesyonel arama-kurtarma faaliyetinin yürüdüğünü ve depremzedelerin sağlıklı yaşayabileceği alanların oluşturulmadığını gördük.

Yazıya buradan sonra gün gün yaşadıklarımı, gördüklerimi aktararak devam edeceğim.

8 Şubat Salı:

İstanbul’dan yola çıkıp Kayseri üzerinden Maraş’a doğru yola çıktık. Kayseri’den itibaren benzinliklerde benzin bitmeye, marketlerin reyonları boşalmaya başlamıştı. Durduğumuz mola yerlerinde veya benzinliklerde deprem bölgelerine yardıma giden insanlarla karşılaştık. Deprem bölgesine giden neredeyse herkes bidonlarla yedek benzin alıyordu.

Yolda giderken resmi veya profesyonel ekipler dışında gönüllülerin deprem bölgelerine alınmadığı haberlerini gördük. Ama o kadar çok kişi gönüllü olarak gidiyordu ki devletin engelleme şansı yoktu. Maraş’ın Göksun ilçesine geldiğimizde yayılan bu haberlerin doğru olmadığını, şehre girişlerin serbest olduğunu gördük. Bu haberlerin yıkımın boyutunun ortaya çıkmaması için ve devletin ifşa olmaması için yayıldığı kanaatindeyim.

Göksun’da yıkımın etkilerini görmeye başladık. Yıkılan ve hasar gören binalar vardı. Şehir merkezine akşam 8 civarında ulaştık. Şehre girdiğimizde aklıma ilk gelen zombi filmleri oldu. Her yer yıkılmış, karanlık vaziyetteydi. Sokaklarda insanlar ne yaptığını bilemez halde dolaşıyor, yer yer yakılan ateşlerin etrafında oturuyordu.

Öncelikli amacımız toplanma alanlarına, arama kurtarma çalışma alanlarına ulaşmaktı. Edindiğimiz bilgiye göre Maraş Büyükşehir Belediyesi’ne gittik. Depremzedelerin ve gelen yardımların burada toplandığını öğrendik. Elimizdeki erzakları, malzemeleri alarak belediyeye gittik. Belediye önündeki alanda arama kurtarma faaliyetlerine katılan gönüllülerin olduğunu gördük. Belediye içinde ise toplanma alanı yoktu, sadece gelen yardımlar toplanıyordu. Elimizdekileri teslim ettik. Adım attığımız anda kentteki organizasyon eksikliğini fark etmiştik. Etrafta bir karmaşa vardı, herkes farklı bir yere koşturuyordu. Belediye önündeki gönüllülerle sohbet ettik, çalışmaların nasıl yürüdüğünü sorduk. Burada profesyonel ekiplerin olmadığını, halkın kendi imkanlarıyla arama-kurtarma çalışmaları yaptığını söyledi ve “Herkes kendi ölüsünü veya dirisini alıp gidiyor.” dedi.

Burada bir merkez olmadığını öğrenince yıkımın en çok olduğu Trabzon Bulvarı’na doğru yürüdük. Burada neredeyse yıkılmayan veya hasar görmeyen bina yoktu. Kentte elektrik ve sular kesikti. Işıklandırma olmadığından profesyonel ekiplerin hava kararınca çalışmaları durdurduğunu öğrendik. Şelale Parkı’nın karşısındaki bir enkaza yöneldik. Burada arama-kurtarma çalışması vardı. Çalışmalarla ilgili bilgi edinebilmek umudu ile birkaç kişi ile sohbet ettik. Önce gönüllülerin çalışmalara katılıp katılamayacağını sorduk. Kendisi de resmi veya profesyonel olmayan birisi gönüllülerin alınmadığını ve yeterli ekipman olmadığını söyledi.

Trabzon Bulvarı’nda bulunan Şelale Park’ın karşısındaki enkaz-8 Şubat 2023

İzmir’den gelen Hayvan Arama Kurtarma Derneği (H.A.R.K.) üyesi ile karşılaştık. Kendi imkanları ile 3 tane vinç getirdiklerini söyledi ve “Size bir şey söyleyeyim devletten bir şey beklemeyin. Kendimizi kötüye hazırlıyoruz açıkçası.” dedi.

AFAD görevlisi aramaya başladık, sayıları çok azdı. 20 enkaz boyunca yürüdük ve sadece 2 tane AFAD ceketli kişi gördük. H.A.R.K.’dan konuştuğumuz kişi AFAD’ın bir merkezi olduğunu söyledi ve bize çadırlara kadar eşlik etti. Gittiğimiz yerde sadece 2 tane çadır kurulmuştu. Ne AFAD, ne de başka bir görevli vardı.

Profesyonel arama-kurtarma görevlileri yoktu ama dini bir sivil toplum kuruluşu olan birçok “Beşir Derneği” üyesi ile karşılaştık.

Trabzon Bulvarı boyunca yürümeye devam ettik. Aileler enkazların önünde ateş yakmış enkazdaki yakınlarının çıkarılmasını bekliyordu. Halk kendi imkanları ile kepçe, iş makinası bulup yakınlarını enkazdan kurtarmaya çalışıyordu. Her enkazın üstünde 2’şer 3’er kişi vardı. Bulvar üzerindeki bir enkazın önünde ateş yakıp bekleyen topluluğun yanına gittik. Annesinin ve babasının enkaz altında kaldığını söyleyen genç bir çocuk yaşananları adeta özetledi: “Devletin yapamadığını amcamlar yaptı. Amcamın arkadaşı sağ olsun Ankara’dan iş makinası getirdi kendimiz uğraşıyoruz”

Kentteki ilk gecemizde ne bir vinç, ne koordineli bir arama-kurtarma faaliyeti, ne insanların barınma sorununu çözecek “yetkililer” vardı.

İnternetten otogarın ve üniversitenin toplanma merkezi olduğunu öğrendik. Saatin ilerlemesinden kaynaklı bize daha yakın olan otogara doğru yöneldik. Buraya geldiğimizde yine burasının da bir toplanma merkezi olmadığını gördük. Çevrede bina olmadığı için halk arabasıyla buraya gelip burada kalıyordu. Biz de burada arabada kalıp ertesi gün üniversiteye gitmeye karar verdik.

9 Şubat Çarşamba:

Belli belirsiz bir uykudan sonra hava aydınlanınca benzin almaya karar verdik. Benzinliklerde kuyruk olduğunu ve şehir merkezinde benzin sorunu olduğunu biliyorduk. Yanımızda yedek benzin vardı fakat bu da yetmeyecekti. Birkaç benzinlik gezdikten sonra benzin olan bir yer bulduk ve yaklaşık 2 saat sıra bekledik.

Kentteki karmaşa devam ediyordu. Bir yandan enkaz başında bekleyenler, bir yanda kalacak yer arayanlar…

Arabayla Trabzon Bulvarı’na doğru gittik. Gündüz olunca yıkımın gerçek boyutuyla karşı karşıya kalmıştık. Merkezde zeminin nemli olduğunu söylediler. Bazı binalar hiç yıkılmadan kaymıştı. Yokuşlu bir caddeden ilerliyorduk. Yanımızda Maraşlı bir arkadaşımız bu caddenin depremden önce düz olduğunu söyledi. Resmen şehir kaymıştı.

Arabayı Kent Park civarına park ederken bir abi çekinerek powerbankımızı kullanıp kullanamayacağını sordu. Kendisini ve eşini arabaya aldık ve burada biraz sohbet ettik, az ileride kapalı pazarda kaldıklarını söylediler. Maraş’a birçok yardım tırı geldiğini söyledik. Aldığımız cevap şaşırtıcıydı, bu yardımların şehir merkezine gelmediğini söylediler. Yanlarına ne alabildilerse onlarla yaşamaya çalıştıklarını söylediler. Yıkılmayan evlerine gidip eşya alıp pazar yerine geri geliyorlardı.

Tekrar Trabzon Bulvarı’na yürüdük.  Arama-kurtarma çalışmaları biraz daha hızlanmış göründü fakat yine çalışmalarda bulunanların çoğunluğu sivil halktı.

Merkezden ayrılıp yaklaşık 15 km uzaklıktaki Sütçü İmam Üniversitesi’ne gittik. Üniversitede 4 katı bulunan kongre merkezinin temelinin raylı sistem olduğunu öğrendik. Bu sebeple burası toplanma alanı olmuş. Burada elektrik ve su vardı, klimalar çalıştığı için sıcaktı. Kongre merkezinde yaklaşık 3000 kişi kalıyordu. Yanında bulunan yemekhaneden erzak ve yemek dağıtımları yapılıyordu. Buraya geldiğimizde de bir kaos ortamı olduğunu gördük. Yemekhane binasına gittik ve gönüllü olarak İstanbul’dan geldiğimizi söyledik. Çok yoğun ve koordinasyonsuz çalışıldığından dolayı red cevabı aldık. (Daha sonra bu abiyle çok iyi dost olduk)

Kongre merkezine geri döndük ve gönüllü olarak çalışabilecek kişiler aradık. 2 tane üniversite öğrencisi bulduk. Öncelikle 3000 kişiye nasıl sesleneceğimizi düşüdük. Sonra görev dağılımı yaparak ses sistemi ve ses odasını aradık. Camiden 2 adet çekçekli büyük hoparlör ve mikrofonları aldık. Kongre binasının da ses odasında hasar gören kabloları onardık. Artık 3000 kişiye sesimizi aynı anda duyurabilecektik.

Yemekhane binasına tekrar gittik, bu sefer bizi kabul ettiler. Saat artık gece 12’ye yaklaşıyordu. Bize yer ayarladılar. Oradaki sistemin nasıl işlediğini sorduk, şehir dışından gelen ve Maraşlı gönüllülerle tanıştık. Sanki yıllardır birbirimizi tanıyor gibiydik.

Burada da resmi hiçbir kurumun ve görevlinin olmadığını öğrendik. Kongre merkezinin anahtarı olan bir emekçinin binanın kapılarını açtığını ve bu bilgiyi yayarak buranın bir toplanma merkezi haline geldiğini öğrendik. Yemek ve erzak dağıtımı da aynı şekilde üniversitede çalışan yemekhane müdürünün ve ekibinin gönüllü çabalarıyla oluşturulmuştu. Maraş’a gelen tırların ve yardımların burada toplandığını, buradan yine gönüllüler aracılığıyla köylere ve mahallelere dağıtıldığını öğrendik. Dağıtımda birçok gönüllü vardı fakat kongre merkezi ve yemekhanenin temizliği, çöplerin toplanması, sağlık ihtiyaçlarının yürümediğini öğrendik. Sabah ilk iş olarak gönüllü çağrısı yaparak ekipler oluşturmayı planladık.

Sütçü İmam Üniversitesi Yunus Emre Kongre Merkezi – 9 Şubat 2023

10 Şubat Perşembe:

İstanbul’dan gelen 4 kişi olarak önce kendi içimizde görev dağılımı yaptık. İki kişi kongre merkezinde gönüllü ağı oluşturacak, benim de içinde olduğum iki kişi de dağıtımı organize edecekti. Kongre merkezinde kurduğumuz anons sistemi meyvelerini verdi. Yapılan çağrıdan sonra her kat için gönüllü WhatsApp grupları kuruldu, birer sorumlu belirlendi. Yine her kat için temizlik ekipleri oluşturuldu. Bina içinde ve dışında yığılan çöpler için anons yapıldı ve çöpler bir yerde toplandı. Belediyeyi arayarak çöp kamyonu getirttik. Çöp ve temizlik sorununu çözmüştük.

Isparta’dan gönüllü üniversite öğrencileri geldi. Onlarla birlikte ve yine yaptığımız anonslarla bir sağlık ekibi oluşturduk. Sağlık ekibi depremzedeleri dolaşarak ilaç listesi oluşturdu. TTB ile iletişime geçildi ve ilaçlarımızın bir kısmı akşama temin edildi. Bu sırada kent merkezinde Türk Eczacılar Birliği’nin kurduğu ilaç alanına birkaç kişi gönderdik fakat burada da ilaç yetersizliği vardı.

Yemek ve erzak ekipleri biz gelmeden önce kurulmuştu. Yine aynı gün İstanbul’dan gönüllü aşçı ekibi geldi ve yemek yapma işini devraldı. Günde üç öğün yemek çıkıyordu. Onun dışında kuru gıda, hijyen malzemeleri, demlenmiş çay dağıtımı bölümleri oluşturuldu. Gelen tırlar dağıtım ekibi tarafından binaya taşınıp ayrılıyordu. Benim çalıştığım bölüm hijyen malzemelerinin dağıtımıydı. Dağıtım ekibi müthiş bir enerjiyle çalışıyordu. Sabah 7’de başlayıp gece 1-2’ye kadar gelen depremzedelere ihtiyaçlarını veriyorduk.

Dikkatimi çeken noktalardan biri gönüllülerin çoğunun 10-18 yaş arası çocuklardan oluştuğuydu. Birlikte çalıştığım 12 yaşında olan Fatma ve Seda ile konuştuk. Birkaç gündür kongre merkezinde tuvalet temizliğinde görev aldıklarını bugün de burada yardım etmek istediklerini söyledi. İnsanlara yardım etmenin onlara neler hissettirdiğini sordum. Babası enkaz altında olan Fatma “Ben mutluyum yardım ettiğim için. Sonuçta hem insanlara katkı sağlıyoruz hem de insanların sağlığını düşünüyoruz. İyi hissettim yani. İnsanlardan dua alıyoruz yani. O bizim için yeterli.” Şeklinde cevap verdi.

Fatma’nın cevabı aslında oradaki depremzede olan gönüllülerin ruh halini özetliyordu. Depremzedeler gün içinde cenazelerini kaldırıp, arama-kurtarma çalışmalarına katılıp burada da çalışmaya devam ediyordu. Sağ kalan insanların daha düzgün koşullarda yaşamaları için çabalamak onların acısını hafifletiyordu.

Gün içinde tekrar merkeze indik. Depremin 4. Günü olmasına rağmen kente vinçler daha yeni gelmeye başlamıştı. AFAD’ın toplanma alanı olan 12 Şubat Stadyumu’na doğru gittik. Buradaki organizasyon yetersizdi. Kent merkezi çok kalabalık olmasına rağmen çadır sayısı azdı. Halen enkazların önünde, çevresinde çadırsız halde kalan depremzedeler vardı. İhtiyaçlarımı alıp üniversiteye geri döndük.

Akşama tüm gönüllülere toplantı çağrısı yaptık. Yeni katılan gönüllülerle iş bölümü yaptık ve görev bazlı WhatsApp grupları oluşturduk, ekipleri daha işler hale getirdik.

11 Şubat Cuma:

Cuma gününün tamamını üniversitede geçirdik. Sağlık ekibimiz daha da genişlemiş, ilaç sayımız artmıştı. İlahiyat Fakültesi’ne eczane kurduk ve burada depremzedeleri muayene etmeye başladık. Üniversitenin farklı fakültelerinin de konaklamaya açılmasıyla burada kalan depremzede sayısı 10 bini bulmuştu. Jandarma tarafından kongre binasının alt kısmına çadırkent yapılıyordu. Sorduğumuz çoğu kişi çadırlara geçmeyeceğini söylüyordu. Burada kurulan sistemin daha iyi olduğunu, orada karmaşanın olacağını ifade ettiler.

Bugün gönüllülerle bir toplantı daha yapıldı. Üniversitenin organizasyonu için profesyonel ekiplerin geleceği söylendi. Gönüllülere ihtiyaç kalmayacağı söylendi fakat orada gönüllü olarak kalan depremzedeler ve şehir dışından gelenler kalmaya devam etti. 6 gündür ortada olmayan devletin aklına yaklaşık 10 bin kişinin kaldığı toplanma alanına gelmek yeni gelmişti.

Erzak dağıtımlarında, sohbetlerde insanların dilinde hep şu cümle vardı: “Devlet bizi burada ölüme terk etti.”

Gönüllü toplantısı – 11 Şubat 2023

 

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol