DERİTEKS sendikasının örgütlü olduğu, İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Akar Tekstil fabrikasında, 12 Şubat’ta sendika yöneticilerine yönelik silahlı bir saldırı gerçekleştirilmişti. Görüşme için fabrikaya çağrılan sendika yöneticileri, şirket ortaklarından Onur Akar’ın silahlı saldırısına uğramış, saldırıda DERİTEKS Genel Başkanı Makum Alagöz yaralanmıştı.
Saldırı, emek güçleri tarafından büyük tepkilerle protesto edildi. İşçi Gazetesi, İzmir temsilciliği evinde ziyaret ettiği Makûm Alagöz ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Öncelikle, geçmiş olsun. Fabrikadaki süreç bugüne kadar nasıl işledi, silahlı saldırı boyutuna nasıl tırmandı?
Teşekkürler… Firma yaklaşık iki sene önce konkordato ilan etmişti. Konkordatonun veto kısmında bir tedbir kararı vardı. Yani banka hesaplarına dokunulmaması kararı vardı. Olaydan yaklaşık bir hafta önce mahkeme kararıyla tedbir kalktı. Tedbir kalkınca, işveren de haciz işlemleri olacağı düşüncesi ile bazı hacizde olmayan makinaları fabrikadan çıkartıp, üretim yaptığı işleri de geri göndermiş.
Sonrasında işçilerle bir toplantı yapıp, tedbirin kalktığından kaynaklı, haciz işlemi olabileceğinden kaynaklı, işçilere bir hafta bir izin verilmişti. Bu izin uzayınca, işçilerle biz 12 Şubat’ta sendikada süreci konuştuğumuz bir toplantı yaptık. Toplantı esnasında işveren Hayrettin Akar beni aradı. Görüşmek istediğini söyledi. Biz de tamam dedik. 14.30’da görüşmek üzere ben, Ege bölge temsilcimiz Cihan, uluslararası uzmanımız Engin Çelik, yönetim kurulu üyemiz Binali Tay ile birlikte görüşmeye gittik. Görüşmeye gittiğimizde, kapıda bekledik. İnsan kaynakları bizi kantinde ağırlamak istediğini söyledi. Kantine geçtik, oturduk. Yaklaşık iki üç dakika sonra Hayrettin’in kardeşi Onur Akar gelip; “mutlu oldunuz mu?” diyerek silahını çıkarttı, bana ilk etapta dört el ateş etti. Bir tanesi ayağıma denk geldi. Ayağımdan kaynaklı yere eğildiğimde bir de yerdeyken sıktı, o da sırtımı sıyırdı. Sonra dönüp Cihan’a iki el ateş etti. Sonrasında oradan bir iki kişi gelip, Onur Akar’ı tutmaya, zapt etmeye çalıştı. O esnada biz de çıkıp hastaneye geldik. Hastanede tedavimizi gördük. Şu anda sağlık durumumuz iyi…
Bu saldırılara tarihten de çok yabancı da değiliz. Tabi her süreçte farklı da işleyiş oluyor, sizin bundan sonraki süreç nasıl ilerleyecek?
Ne yazık ki Türkiye’de hak aramak, mücadele etmek, mücadeleci sendikacı olmak her türlü saldırıya göğüs germekle eşit duruma geldi. Başka sektördeki bir sendikanın yaptığı mücadeleden kaynaklı da ev hapisleri oldu. Keza bizim de burada işçilerin hak ve menfaatlerini konuşmaya gittiğimiz bir yerde, çalışanların yıllarca emek sarf ettikleri kıdem tazminatlarını, ücret alacaklarını konuşmak üzere gittiğimiz bir noktada silahlı saldırıya uğradık. Bu saldırılara biz de yabancı değiliz. Burada böyle oluyor, bir tarafta başka bir işletmede sendika broşürü dağıtırken, işverenin adamları orda da saldırıyor.
Eğer sendikalar mücadeleye devam edecekse, hiç şüphesiz bu saldırılar da devam edecek. Bundan sonraki süreç için tabi iki noktada tartışmamız lazım. Birincisi, bugüne kadar emek sarf etmiş, yıllarca alınteri dökmüş işçilerin haklarını almak ve ikincisi, bir hukuk süreci işletmek. Bu atılan mermiden kaynaklı hukuk süreci devam edecek. Bunun da biz takipçisi olacağız. Bu benim kişisel problemimden kaynaklanan bir süreç olmadı, bu ülkedeki aslında tüm işçi sınıfına atılmış bir mermi oldu. Bugün buna sessiz kaldığımız veya bunu görmezden geldiğimiz takdirde başka işverenler, yine mücadele eden sendikalı işçilere, farklı saldırılara devam ederler diye düşünüyorum.
DERİTEKS ve TEKSİF sendikalarının birleşme süreci nasıl gelişti, bu süreci değerlendirebilir misiniz?
Yaklaşık on küsur senedir yetki mücadelesi verdik. Aynı zamanda, bu mücadeleyi verirken tüm zorluklara fiili mücadele ile göğüs gerdik. Ama bizim mevcut yerlerimizi de koruma altına aldık. Yani oradaki örgütlülüğümüz bugüne kadar toplu sözleşmeleri protokolle de olsa yapma başarısı gösterdi.
Yeni örgütlendiğimiz yerlerde ülke barajı nedeniyle toplu sözleşme yapamama durumu oldu. Bu kapsamda, temsilci kurullarımızı topladık ve bunu açık bir şekilde tartışmaya sunduk. Bununla ilgili, tüm temsilci kurumların ortak aldığı karar doğrultusunda TEKSİF sendikasıyla görüşmeler başlatıldı. Bu görüşmeler kapsamında TEKSİF sendikası ile karşılıklı onay verdik. Ardından onayı tekrar temsilci kurullarımızda ve fabrikalarda işçilere tartıştırdık. Açıkçası sonuç olarak birleşme kararını almak zorunda kaldık. Gönül isterdi ki, yetkili bir şekilde DERİTEKS’in, Deri-İş’in yine kendi öz örgütlülüğü ile devam edebilsin ama ne yazık ki karşımızda bir baraj sıkıntısı var.
Bu barajdan kaynaklı yeni örgütlenmeye çalıştığımız yerlerde örgütlenemiyoruz. Hazırda bazı fabrikalarda ciddi sayıda üyelerimiz var. Hızlı bir şekilde örgütlenme yapsak bile, yüzde 51’in üzerine çıksak bile, ne yazık ki toplu sözleşme yapamıyoruz. Bunun bir örneğini 2021 yılında çorapçılarda verdiğimiz mücadelede gördük. Üç tane fabrikada çoğunluk almamıza rağmen, bakanlık yetkisi alamadığımız için toplu sözleşme yapamadık. Bu anlamada mağduriyetler oluştu. Bu kapsamda, TEKSİF sendikası ile görüşmelerimiz oldu. Türk-İş genel kurulunda, Türk-İş açık bir oylama da yaptı. DERİTEKS’in, TEKSİF ile birleşmesini tüm delegasyona sordular. Tüm delegasyon da buna onay verdi. Biz, eski mücadele vermiş başkanlar olsun, eski yöneticilerimiz olsun onlarla da istişare yaptık. Bu şekilde bir birlikteliğe karar verdik.
Önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izlenecek? Biliyorsunuz, bizim bir Deri-İş geleneğimiz var, Kazlıçeşme geleneğimiz var. Bu geleneğimiz, açıkçası hangi sendikayla birleşirsek birleşelim devam edecek. Çünkü o gelenekten gelen, Deri-İş geleneğini bilen temsilcilerimiz mevcut. Ben inanıyorum ki, TEKSİF sendikası ile de bu mücadeleyi ortaklaştırmamız yeni bir sinerji yaratacak, yeni bir enerji yaratacak. Bu kapsamda bir süreç oluştu. Tüm işçi sınıfına da hayırlı olsun.
DERİTEKS genel başkanı iken böyle bir saldırıya uğradınız. Hemen akabinde bu birleşme gerçekleşti. Bundan sonraki süreçte sendikacılığa dair kişisel planlarınız nedir?
Ben 2003 yılından beri fiili sendikal bir mücadele çizgisi içerisindeyim. 2005’te İzmir şube başkanı oldum. 2021’e kadar da İzmir şube başkanı olarak kaldım. İzmir’de ciddi anlamda birlikte dayanışmayı ördüğümüz sendikalar oldu. Bunlar içerisinde DİSK’i, KESK’i, TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalarla bir dayanışma ağı yürüttük. Bugün, Türkiye’nin her yerinde 1 Mayıs’lar ayrıştırılırken, İzmir’de tek bir noktada 1 Mayıs’ın oluşmasının ana nedenlerinden bir tanesi o dönemde verdiğimiz emekler oldu.
Tabi, bu konular üzerine ailemle sohbet ettik. Belli bir noktaya kadar sendikacılık yaptığımı ve birleşmeden sonra da belli bir süreye kadar, en azından bizim örgütlü olduğumuz fabrikalar, temsilciler kaynaşıncaya kadar sürdüreceğimi söyledim. Sonra da niyetim, artık görevi devretmekti. Şimdi böyle bir saldırı olunca da, elbette biraz daha kalacağım. Bundan sonraki süreçte hangi noktada görev yapacağım konusunda şunu söyleyebilirim; TEKSİF sendikasında genel başkan danışmanı olarak bir görev çizgimiz olacak. O görev çizgimizde ihtiyacın olduğu kadarıyla orada olacağız. Ondan sonra oradaki görevimiz, emekçi arkadaşlarımızın, işçi arkadaşlarımızın talebi üzerine ya son bulacak ya devam edecek.
İşçi Gazetesi olarak bu saldırının tüm işçi sınıfına olduğunu biliyor, mücadeleci sendikacılık çizginizde yanınızda olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Yeni görevinizde başarılar diliyoruz.