24 C
İstanbul
6 Ekim Pazar, 2024
spot_img

Kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olan Doyran Deresi’ne HES yapılması planlanıyor

Antalya'da bulunan Doyran Göleti'ni besleyen Doyran Deresi üzerine HES yapılması planlanıyor. Neredeyse kuruma noktasına gelen Doyran Göleti ve debisi çok düşük olan Doyran Deresi'ne rağmen yapılmak istenen projenin öngörülen maliyeti ise 198 milyon 374 TL.

Antalya‘nın Konyaaltı İlçesi’nin Doyran ve Geyikbayırı mahallelerindeki Doyran Göleti‘ni besleyen ve debisi çok düşük olan Doyran Deresi‘nin üstüne HES yapılmak isteniyor.

Proje, doğal bitki örtüsü, akarsu ekosisteminde yaşayan canlılar ve tarımsal faaliyetler üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açacak. Doyran Göleti ve bu göleti besleyen kaynakların üzerine yapılacak bir HES’in, bölge halkının geçimi, tarımsal üretim, içme suyu temini ve doğal yaşam üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı bekleniyor. Üstelik bu bölgede sürekli ve debili bir yağış olmamakta. Geçtiğimiz günlerde ise Doyran Göleti’nde kuraklıktan kaynaklı adacıların oluştuğu görüldü.

Fotoğraf: DHA

Yeşil Gazete’den Erol Malçok, HES’lerin yıkıcılığını ve Doyran’a planlanan HES örneğinin de yıkım göze alınsa bile nasıl sonuçsuz ve çöp bir proje olduğunu madde madde anlatt:

  • Doyran’a planlanan HES 8 MW gücünde. Gölete akan suyun gözesine yakın yere kurulacak regülatörle alınıp borularla santrala taşınacak su miktarı ise bırakın 8 MW HES’i, 2 MW’ı bile çalıştıramayacak oranda. Bu demek oluyor ki su gücünün artırılabilmesi için özellikle yaz aylarında depolanmak zorunda. Çünkü en yoğun aktığı bahar aylarında bile dere bu güçte bir regülatörü çeviremez. Örneğin Alakır Nehri‘nde, buradan on kata yakın bir su varken 4 MW’lık HES’i çalıştırmaya yetmediği zamanlar oluyor ve Kumluca‘nın suyu kesiliyor bazen. Dolayısıyla 11 köyün ve bölgedeki tüm canlı yaşamın suyunun azalmaması ve kesilmemesi mümkün değil. Zira şirketler DSİ ile yaptığı anlaşmalar gereği bölgedeki birçok su kaynağına da el koyabiliyor. Kısaca yıl boyunca saniyede 1300 litre su akımına göre planlanan 8 MW HES’in çalışması mümkün değil.
  • Gözeye yakın yerden alınan suyun yüzde 90’ı, 8,46 km boyunca devasa borularla santrale taşınacak, yüzde 10’u ise can suyu olarak bırakılacak. Bırakılacağı iddia edilen can suyu, adeta bir iplik gibi az akacak ve o da sıcağın etkisiyle buharlaşacak. Bölgedeki sucul canlılar, oradan su içen toprak canlıları sudan mahrum kalacak. Devasa borularla vadi ikiye bölünecek ve hayvancılık da yapılan bölgede sürüler ve diğer hayvanlar bir taraftan diğerine geçemeyecek. Bundan bölgede yapılan doğa yürüyüşü ve kaya tırmanışı turizmi de olumsuz etkilenecek.
    Projenin toplam alanının yüzde 94,6 sı orman ve yüzde 5,4 ü tarım arazisi olduğu için çok büyük oranda doğal alan tahribatı yaratacak. Çıkacak hafriyat ve toz da cabası.
  • Bölgede yoğun tarım yapılıyor ve 11 köyün halkı sulama suyunu Doyran Göleti’nden alıyor. Köylülerin yaptığı tarım ciddi oranda bozulmaya uğrayacak. Bahsettiğimiz bölgenin 12 mahallesinin 12 bin dönüm arazisinde, diğer ürünlerin yanında özellikle mineralli su ile yetiştirilen ve çok kaliteli olan patlıcan üretimi büyük bir kayba uğrayacak.
    Projede; korunması gereken endemik bitkilerden, su canlılarından, kaç ağaç kesileceğinden, ekosistemin nasıl etkileneceğinden, kar suyuna bağlı su miktarının geleceğinden hiç bahsedilmiyor. Burası çok önemli zira her geçen yıl iklim krizi sebebiyle kar yağışı azalıyor.

Ayrıca, santral ve regülatörün yapılacağı bölgenin sarp ve ormanlık olması, yol açma zorunluluğu doğuracak. Santral ve regülatörün kendi kaplayacakları inşaat alanı dışında ekstra ağaç kesimi ve doğa tahribatı gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Projenin bütününü incelediğinizde, bu saydığımız konuların hiçbirine dikkat edilmediği, bir ön çalışma yapılmadığı ve adeta “kervan yolda düzülür” mantığı güdüldüğü görülüyor.

Bu özensizlik, bu bilimsel kriterlere hiç uymama durumu, projeden elektrik elde etmenin tamamen şansa bırakılma hali, insanın aklına, biz inşaatımıza başlayalım, kredimizi çekelim olmazsa ceremesini halk çeker nasılsa düşüncesini getiriyor. Projenin ön görülen maliyeti ise 198 milyon 374 TL.

Köylüler ayakta

Bölgede yaşayan insanlardan öğrendiğimiz kadarıyla projenin içeriği öğrenilir öğrenilmez başta tüm muhtarlar ve 11 köyün halkı HES istemediğini net bir şekilde ortaya koydu. 11 köyün muhtarı, projenin hiç başlamaması için itiraz dilekçesi verdi. Köylüler geniş katılımlı toplantılar yapıp, kendilerine mücadelenin yol haritasını çizdi.

ÇED toplantısına çağrı

Şimdi önlerindeki en önemli sınav 8 Ekim Salı 11.00′ de yapılacak ÇED toplantısında itirazlarını güçlü bir biçimde ortaya koymak. Bunun için herkesi ÇED toplantısına katılmaya çağırıyorlar.

Kendilerini gezegenin sahibi zanneden şirketler yanlarına iktidarların gücünü de alarak yalnızca para için yıkmadık dağ, bozmadık dere, kesmedik ağaç ve mahvetmedik yaşam bırakmamaya çalışıyor. Ne iklim krizi umurlarında ne solunmayan hava ne de içilmeyen su. Ama bu böyle gitmeyecek! Birçok kent ve köyde artık insanlar yaşam alanlarını savunmayı yalnızca ekolojistlere bırakmayıp kendileri mücadele örüyor.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol