18.6 C
İstanbul
20 Eylül Cuma, 2024
spot_img

Kobanê Davası’nın üçüncü oturumu başladı: “Mahkeme heyeti çekilsin”

Kobanê Davası’nın ikinci duruşmasının üçüncü oturumu başladı. Avukatlar, reddi hakim talebine dair gerekçelerini açıklayarak, heyetin çekilmesini istedi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 2’nci duruşmasının 3’üncü oturumu başladı. Duruşmalarda yaşanan usulsüzlükleri sıralayan avukat Cemile Turhallı Balsak, mahkeme heyetinin tarafsız yaklaşmadığını belirterek, çekilmesini istedi.

Duruşmaya HDP milletvekillerinin yanı sıra, avukatlar katıldı. Birçok avukat da bulundukları kentlerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşmayı, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan uzmanlar ile AB üyesi ülkelerin diplomatik temsilciliklerinden isimler de takip ediyor.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, yerine kayyum atanan Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, HDP eski milletvekili Gülser Yıldırım, HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri Zeynep Ölbeci, Cihan Erdal, Can Memiş, Meryem Adıbelli tutuklu bulundukları cezaevlerinden, tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder İstanbul’dan ve eski HDP Milletvekili Altan Tan Diyarbakır’dan SEGBİS’ile duruşmaya bağlandı. Tutuksuz yargılanan Gülfer Akkaya ise sağlık sorunlarından dolayı duruşmaya katılmadı.

Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgül Köse, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz, duruşma salonunda hazır bulundu.

“Mahkemeden çekilin”

Duruşma, avukatların reddi hakim taleplerinin gerekçelerini açıklamasıyla başladı. Avukat Cemile Turhallı Balsak, “26 Nisan’da duruşma başladı, kendimizin müdafi olarak hakimin reddine ilişkin taleplerimiz vardı ama müvekkilim Sebahat Tuncel’e verdiğiniz süre sonrasından kendisi de burada ayrıntılı beyanlarda bulundu. Bunların kayıtları SEGBİS ile yapıldı, müvekkilim Alp Altınörs’ün de dün belirttiği hususların karara bağlanmasını istiyoruz. Heyetin reddine ilişkin olarak dün Alp Altınörs’ün hakimin reddine ilişkin talepleri oldu. Biz bir an önce Alp Altınörs’ün ve Sebahat Tuncel’in reddi hakim talebine ilişkin yapmış oldukları açıklamalar nedeniyle çekilmenizi istiyoruz. Çekilmeyecekseniz, dosyanın üst mahkemeye gönderilmesini talep ediyoruz” dedi.

Balsak, mahkemenin ara karar vermesi gerektiğini belirterek, “Biz genellikle şehir dışından geliyoruz, bazıları SEGBİS ile bağlanıyor. Ciddi bir duruşma yoğunluğumuz da var. Bu nedenle bunun bir takvim aralığına bağlanması gerekiyor. Bu hafta kesintisiz bir yargılama yaptınız. Müvekkillerimiz aileleriyle görüşemedi, telefon haklarını kullanamadılar” diye konuştu.

“Mahkeme tarafsız yaklaşmıyor”

Adil bir karar verme yönünde taleplerinin olmadığını söyleyen Balsak, “Fakat sizin adil yargılanma hakkı için dürüst yargılamanın bütün koşullarını oluşturmanız gerekiyor. Tarafsız bir yargılamanın yapılması, adil yargılama açısından olmazsa olmaz bir koşul. Mahkemeniz bu davaya tarafsız yaklaşmıyor. Hukuk üstünlüğünün ön şartı, adil yargılanma hakkı bunun ön şartı da bağımsız bir yargılamanın gerektiği. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde etraflıca bir şekilde bunu kabul ettiğiniz ve hukukun üstünlüğü taşıdığını ısrarla söylediğimiz bir olgu. Tarafsız olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bunun için bizleri ve kamuoyunu objektif bir yargılama yapıp yapmadığınızla ilgili ikna etmeniz lazım. Biz bu konuda ikna değiliz” şeklinde konuştu.

İlk duruşmada yaşanan usulsüzlüklere değinen Balsak, “Duruşma başlarken kimlik tespitine geçtiniz ve biz duruşmayı terk ettik. Çünkü biz ‘müvekkillerimize söz verin’ dedik siz vermediniz. Bize kısaca söz verdiniz ve biz de hakimin reddi talebimiz olacağını, bunun için müvekkillerimizin söz alması gerektiğini söyledik ama siz söz vermediniz. Alelacele 28 sayfalık bir iddianameyi okumaya geçtiniz” ifadelerini kullandı.

Talimatın belgesi var mı?

Balsak’ın konuşması sırasında mahkeme başkanı araya girerek, ilk duruşmada iddianameden 68 sayfanın okunduğunu belirtti. Savunmasına devam eden Balsak, şöyle devam etti: “28 diye ifade etmiştiniz. İddianamenin yüzde 80-90’ı maddi olaylardan oluşuyor. Özeti nasıl olur da 68 sayfadan oluşur? Soyut bir beyan ortaya koydunuz iddianameyle. UYAP’ta nasıl bir metinin okunduğuyla ilgili bir fikriyatımız da yok. Hala UYAP’a kaydedilmemiş. Mahkemenizin tarafsız bir yargılama yaptığıyla ilgili bir kanaatimiz yok. Dünkü duruşmada, ‘talimatı belgeleyin ben size açık çek veriyorum istifa ederim’ dediniz. Gerçekten ilginç geldi bana bu durum. Mahkemeniz bunu bekliyor mu bizden, siz verilen talimatın ancak sizin önünüze konulacak bir belgeyle mi olacağını düşünüyorsunuz? Sayın başkan, ceza hakimisiniz, rüşvetin belgesi var mıdır ki talimatın belgesi olsun? Maddi vakalar üzerinden ancak bunu ortaya koyabiliriz.”

AİHM kararı

AİHM’in HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili kararını hatırlatan Balsak, şunları söyledi: “Bu kararın hemen yayınlanmasının sonrasında bir açıklama geldi siyasi otoriteden. Direkt Cumhurbaşkanının açıklamasıydı ve o da ‘karşı hamlemizi yaparız’ ifadesiydi. Karşı hamle de oldu. İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde Demirtaş’ın yargılandığı dosya birkaç günde istinaf mahkemesi tarafından onaylandı ve Demirtaş hükümlü hale getirildi. Sonra 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da hemen tahliye kararı verilmedi. Avukatlarının olmadığı duruşmada bir anda Demirtaş birden tahliye edildi ama tahliye edilmedi. Çünkü İstanbul’daki davasında hükümlü olduğu için bu hükmün infaz edilmesi gerekiyordu ama tutukluluk süresi 4 yıl olduğu için mahsup için avukatları hemen başvurdu. Sonra ne oldu? 20 Eylül 2019 tarihinde bu dosya kapsamında tutuklandı. Alın size maddi olgu. Siyasi müdahalenin olmadığı artık nasıl söylenebilir? Hala hiçbir şey olmamış gibi tutukluluk durumunun kanuna uygun olduğuna nasıl inanmamızı beklersiniz?”

“Genelgeler devleti”

Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) seçimlerinin anayasa değişikliği ile birlikte yargının seçmediğini belirten Balsak, “Burada siyasi otoritenin, siyasi iktidarın belirlediği bir kurulun üyelerinden bahsediyoruz. Üyelerin tamamı iktidar tarafından belirleniyor. Bu da siyasetin müdahalesini göstermiyor mu? Sizin meslekten atanma çıkarma gibi kararlar alacak bir kuruma karşı sizin bağımsız bir karar almanız ne kadar gerçekçi? Kanun diyor ki, ‘Sen siyasetten müdahale edebilirsin yargıya’. Kanun bunun önünü açtı. Türkiye Cumhuriyeti rejimi artık genelgeler devleti haline geldi. Biz kanunu artık tartışmıyoruz. Uluslararası sözleşme yürütmenin yeni bir kararıyla bu kadar da prestijli olarak kabul edile gelen İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye’nin de bizzat kurucusu olduğu bir sözleşmeyi bir kararla feshetti, çekildiğini söyledi” dedi.

“Karar uygulamanız için var”

Tutukluluğa ilişkin tarafsız yaklaşamayacak bir mahkemeden tahliye beklemenin gerçekçi olmayacağını ifade eden Balsak, “Ama her defasında AİHM Büyük Daire kararını size hatırlatacağım. O kararı her gün yanınızda, dolabınızın başköşesinde bekletmenizin bir anlamı yok. O karar uygulamanız için var. Bu karar davamızı da doğrudan ilgilendiriyor. Burada yargılanan 28 tutuklunun hepsini ilgilendiriyor. Ve siz bu ihlali 28 tutuklu arkadaşımız için de sürdürüyorsunuz. Yargı tarihi boyunca bu yönde 18 karar var ama şimdi siz bunu uygulamayarak 28 tane daha ekliyorsunuz. Bu mahkemeden olsa olsa tek talebimiz olur, karar verecek merci olun. Eğer karar vermeyecekseniz çekilin. Ama bugüne kadar verdiğiniz kararlarla kararı veren merci değil, kararı verdiren merciinin hükümlerini uygulayan merci olduğunuzu gösterdiniz” diyerek, mahkemeden heyetinin çekilmesi talebinde bulundu.

Duruşma avukatların savunmalarıyla devam ediyor.

Davaya dair

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırısına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde yapılan protesto gösterileri sırasında HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında soruşturma başlatıldı. HDP’li siyasetçilerin 20 Mayıs 2016 tarihinde dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla iddianamelerine Kobanê soruşturmaları eklenirken, MYK üyeleri hakkında açılan soruşturma ise 2018 tarihine kadar derdest halde bekletildi. 19 Haziran 2018 tarihinde genişletilen MYK soruşturmasına çok sayıda siyasetçi dahil edildi. Mükerrer olduğu Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da tespit edilmesine karşın Kobanê eylemleri gerekçesiyle 20 Eylül 2019’da Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da daha önce aynı gerekçeyle ikinci kez tutuklandı.

Tutuklu siyasetçiler

Kobanê soruşturması kapsamında Eş Genel Başkanlar Yüksekdağ ve Demirtaş’ın tutuklanması üzerinden bir yıl geçmesi ardından 24 Eylül 2020 tarihinde aralarında Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata ve Emine Ayna’nın da bulunduğu dönemin MYK üyesi 20 siyasetçi gözaltına alındı. 2 Ekim 2020’de Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrolle serbest bırakılırken, 17 siyasetçi tutuklandı. Başka suçtan tutuklu bulunan HDP eski milletvekilleri Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel, Kobanê dosyası kapsamında tekrar tutuklandı. Yine başka suçtan Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olan Gülser Yıldırım’a bu dosya kapsamında ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi, HDP’li eski milletvekili İbrahim Binici ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklandı. Dosya kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 28’e çıktı.

İddianame

IŞİD’in Kobanê’ye saldırısına karşı 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan 6 yıl 3 ay sonra 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame, 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde 7 Ocak 2021 tarihinde kabul edildi. İddianamede, 108 kişi için “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, Hür Dava Partisi, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianamede ayrıca 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler ile tanık ve gizli tanık beyanları da eklendi.

KaynakEvrensel

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol