7.9 C
İstanbul
24 Kasım Pazar, 2024
spot_img

Kobane Davası: “Hakları inkar edilen bir halkın barışçıl tayin hakkı talebi… müesses nizamı rahatsız ediyor”

Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının oturumları, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başladı.

IŞİD’in Kobanê yönelik saldırısı sonrasında Kürdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının oturumları, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan salonda görülmeye başlandı.

Sincan Cezaevi Kampüsü’nde tutuklu bulunan siyasetçiler ile avukatlarının hazır bulunduğu duruşmaya, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Figen Yüksekdağ, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.


09 Ağustos

“Farklı siyaset tarzına duyulan rahatsızlık”

HDP programında “ortak vatan” vurgusunun yer aldığına işaret eden avukat Attila Bahçıvan, HDP’nin farklı siyaset tarzından duyulan rahatsızlığın dönüp dolaşıp savcının mütalaası olarak önlerine geldiğini söyledi.

Beyanlarını sürdüren tutuksuz yargılanan Bircan Yorulmaz’ın avukatı Attila Bahçıvan, PYD’nin gönderdiği ileri sürülen e-mailin iktidar yanlısı medya tarafından sıkça işlendiği dile getirerek, bu nedenle müvekkilinin işten atıldığını söyledi. Bunun bir “kurgu” olduğunu dile getiren Bahçıvan, “Bu değerlendirmeler hayatlara ne kadar etki ettiğini görmemiz gerekiyor. Mekanik bir biçimde iddianame, mütalaa hazırlarken, insan olduğumuzu unuturuz. İnsan olmak başka bir şey. Adalet duygusu hem yargılananlarda hem izlenenlerde hem de kamuoyunda zedelenir. Şu anda bu duygu yerlerde sürükleniyor” dedi.

“Niye sürekli muhaliflerin yaptığı faaliyetler önünüze geliyor?”

Dosyanın siyasi bir dosya olduğunun altını çizen Bahçıvan, “Kağıt üzerinde teknik detaylar üzerinden yargılama yapılıyor. Niye sürekli muhaliflerin yaptığı faaliyetler önünüze geliyor? Diğerleri suç işlemiyor mu? Ara ara bunu kendimize sormadan edemiyoruz. Öncelikle müvekkillerimiz farklı bir siyaset tarzını benimsiyor. Türkiye’nin irili ufaklı sorunlarına farklı bir bakış açısı sunuyor ve farklı çözümler üretiyor. Bu farkın altını çizmem gerekiyor; ayrıca bir yöntem farkı da var. Diğer bütün partiler şu yöntemi deniyor; ‘seçmenlere bize oy verin, bu sorunları çözelim’ şeklinde bir yöntem izliyor. Ancak müvekkillerimizin partisi, ‘şöyle bir sorunumuz var ve iktidar olmayı beklemeden bu sorunları çözelim’ diyor. Bu alışılmış bir yöntem değil. Demokratik ulusa dayalı Demokratik Cumhuriyet öngörüsünde bulunuyorlar. Türkiye’de hakim olan bir anlayış var; bu da tekçiliktir. Bu anlayışın bir siyaset tarifi var ve kimse bunu sorgulamıyor, aksini düşünmüyor. Bu gelenek tartışılmaz bir biçimde sürüyor” diye kaydetti.

“Siyaseti bir meslek olmaktan çıkarıp, halka yaymaktan rahatsız oluyorlar”

Söz edilen anlayışın çoğulculuğa karşı olduğunu dile getiren Bahçıvan, “AKP, sadece zenginlerin yapabileceğini söylüyor. Bir kısım sadece siyasetin erkekler tarafından yapılabileceğini, erkek işi olduğunu söylüyor. Kimileri rant işi olarak görüyor, halkın siyaset yapmasını istemiyor. Bir kısmı ise askerler yapabilir diyor. Böyle olunca HDP’nin farkı ortaya çıkıyor. HDP’nin tarzı bunları rahatsız ediyor. Siyaseti bir meslek olmaktan çıkarıp, halka yaymaktan rahatsız oluyorlar. Bu da gayet doğaldır. Bu, dönüp dolaşıp savcının mütalaası olarak önümüze geliyor. En kolay manipüle etme yolu; bölücülük. Daha sonra medya üzerinden bir linç başlıyor ve müesses nizamın temsilcileri olan savcılar da soruşturma başlatıyor” diyerek, tepki gösterdi.

“Hakları inkar edilen bir halkın barışçıl tayin hakkı talebi… müesses nizamı rahatsız ediyor”

“Yüzyıllık Cumhuriyet tarihi boyunca hakları inkar edilen bir halkın barışçıl tayin hakkı talebi yargılanıyor” diyen Bahçıvan, HDP’nin dünya, Ortadoğu ve Türkiye ile Kürdistan’a dair çözüm önerilerine değindi. Bahçıvan, “Bu çözüm önerileri müesses nizamı rahatsız ediyor. Eğer bu siyaset yapış tarzını bertaraf etmek isterseniz, en kolay yolu bölücü damgası vurmaktır. Ne HDP’nin de PKK’nin programında ‘ayrı bir devlet’ talebi yok. Tam tersine ‘ortak vatan’ vurgusu var. Bu nedenle Türkiye’de tek etkili siyaset yapan HDP’ye vurmaya başlarlar. HDP’nin Türkiye’yi bölmeyi istediği nerede görülmüş? Bir tane örnek gösterin ve deyin ki; şurada ayrı bir Kürt devleti ifadesi var. Bu bölünme korkusu atlatılabilmesi sonrası birlikte yaşamak da mümkün olacak. Şu anda yaşanan sorunların temel nedeni Kürt sorunun çözülememiş olmasından kaynaklıdır” diye kaydetti. Bahçıvan, Kobanê Davası’nın basit bir dava olmadığını ve Türkiye’de şu an görülen davalar arasında en önemli dava olduğuna dikkat çekti.

Bahçıvan, müvekkili Yorulmaz’a uygulanan adli kontrol şeklindeki uygulamaların kaldırılmasını istedi. Bahçıvan’ın talebi ardından iddia makamına söz verildi. İddia makamı, Bahçıvan’ın talebinin reddedilmesini talep etti.

Ara karar oluşturan mahkeme, Yorulmaz’a uygulanan bu uygulamaların “hafifletilmesine” karar verdi. Buna göre Yorulmaz’a yönelik haftada iki kere imza atma uygulaması “ayda bir” şeklinde değiştirildi.


08 Ağustos | 2. oturum

“Bir çuval alınmış, her şey içine atılmış”

Kobanê Davası’na sunulan mütalaanın geri alınması gerektiğini belirten siyasetçi Bircan Yorulmaz’ın avukatı Ayşen Akçay Senem, “Bir çuval alınmış ve her şey içine atılmış. Bunun içinden suç çıkarılmaya çalışılıyor” diyerek, tepki gösterdi.

Tutuksuz yargılanan siyasetçi Bircan Yorulmaz’ın avukatı Ayşen Akçay Senem, müvekkiline yönelik suçlamalara dair pek çok tespit yapıldığını ve bunların birçoğunda çeşitli hatalar olduğunu dile getirdi. Müvekkilinin soruşturma kapsamında daha önce emniyete beyan verdiğini ve 4 yıl boyunca hakkında gözaltı veya tutuklamaya dair bir işlem yapılmadığını ancak daha sonra tutuklanıp 2 yıl boyunca tutuklu kaldığını dile getiren Senem, müvekkilinin niçin tutuklandığına dair aylarca bilgilendirilmediklerini söyledi. Bunun bir hak ihlali olduğunu ve adil yargılamanın gaspı niteliğinde olduğuna değinen Senem, “Soruşturma savcısı 4 yıl boyunca müvekkilimin aleyhinde bir delil bulamamıştır” dedi.

“Kanıya nereden varıldı?”

Yorulmaz’a yönelik suçlamalara değinen Senem, bu suçlara dayanak olarak sanal medya paylaşımlarının gösterildiğini ve başkaca delil olarak gösterilen bir hususun olmadığını ifade etti. Müvekkiline yönelik suçlama konusu yapılan ve PYD’nin Avrupa Merkezi’nin gönderdiği ileri sürülen maile değinen Senem, mailin doğrudan HDP’ye atılmadığını ve pek çok kurum ve kuruluşa atıldığını dile getirdi. Mailin, “PYD’nin HDP ile doğrudan ilişkisi var” şeklinde değerlendirildiğini belirten Senem, mailde HDP ve HDP MYK’ya ilişkin bir hususun olmadığını söyledi. Açık tanıkların beyanlarına işaret eden Senem, bu kişilerin de MYK’ye yabancı kimsenin katıldığına dair bir beyanda bulunmadığını söyledi. Senem, “Bu kanıya nerden varıldığını anlamıyorum” diyerek, tepki gösterdi.

“İade edilmesi gerekirdi”

Senem devamla, “İddianamenin kabul edilmesi başlı başına hukuka aykırı. CMK’ya göre iade edilmesi gerekirdi. Tamamen usulsüz hususlar içeriyor. Sevk maddesi dahi yer almıyordu. Hükümetin, TSK’nin ve devletin PYD ile yürüttüğü ilişkiyi sabah müvekkilim anlattı. Yıllarca süren ilişkilerin bir anda tüm bu ilişkilerin suç olduğunu öğrendik! Düzgün bir soruşturma evresi yapılmış olsaydı bu yargılama hiç başlamazdı. Müvekkilimin hiçbir hakkı gözetilmedi. Ayrıca lehine olan hususlar iddianamede yer almadı. Yanı sıra MYK toplantısında yer aldığını uzun bir süre ileri sürüldü. Bir çuval alınmış ve her şey içine atılmış. Bunun içinden suç çıkarılmaya çalışılıyor” diye kaydetti.

“Delil olmadan ilişki kuruldu”

Mahkemenin de usulsüz işlemlere imza attığını ve buna örnek olarak daha önce bir tanığın herkesten habersiz dinlenmesini gösteren Senem, “Tanıkların hiçbiri müvekkilim ile ilgili bir beyanda bulunmadı, teşhis etmedi. Hiç somut deliliniz olmadan tanıkların söylediklerini müvekkilim ile ilişkilendirdiniz” diyerek, tepkisini ortaya koydu. Senem, tanık beyanlarının ne şekilde alındığı ve daha önceki beyanların kendilerine okunup okunmadığını da bilmediklerini söyledi.

“MYK üyesi değil”

Yargılanan pek çok ismin sorgusu yapılmadığını ve buna rağmen esas hakkında mütalaa hazırlandığını dile getiren Senem, sonrasında mütalaa karşı süre verildiğini ancak bu sürenin yetmediğini söyledi. Mütalaanın çok özensiz bir şekilde hazırlandığını dile getiren Senem, sundukları bilgi ve bulguların mütalaada yer verilmediğini belirtti. Müvekkilinin lehine olan hususlarının mütalaaya eklenmediğini kaydeden Senem, “Mütalaada iddianamenin aynısı. İddia makamı, mütalaasını geri alabilir. CMK’da bunu engelleyen bir husus yok. Biz, müvekkilimiz hakkında derhal beraat talebinde bulunması istiyoruz” diye kaydetti.

Müvekkilinin HDP MYK üyesi olmasının suçlu görülmesi için yeterli bulunduğunu dile getiren Senem, müvekkilinin Kobanê Olayları öncesinde HDP’den istifa ettiğini ve bu durum ile MYK görevinin de bittiğini ancak mütalaada ısrarla MYK üyesi olduğunun ileri sürüldüğünü belirtti. Senem, “MYK üyesi olmak ‘terör örgütü’ üyesi olmak değildir” diyerek, “MYK üye olma” suçlamasına tepki gösteren Senem, MYK toplantısının yapıldığı sırada müvekkilinin İstanbul’da olduğu ve aynı gece Galatasaray Meydanı’nda olduğunu ıspatladıklarını dile getirdi.

“PYD’ye ait değil”

PYD’nin Kobanê’ye dair gönderdiği ileri sürülen mailde yer alan içeriğe değinen Senem, BM’nin de benzer açıklama ve uyarılarda bulunduğunu paylaştı. PYD’nin gönderdiği ileri sürülen mailin müvekkili Yorulmaz’a gönderilip gönderilmediğine dair bilirkişiden rapor aldıklarını dile getiren Senem, bilirkişinin Yorulmaz’a mail gönderildiğine dair bir tespitte bulunmadığını söyledi. Senem, PYD’nin attığı ileri sürülen mailin de PYD tarafından atılmadığı, gönderen kurumun Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) olduğunu ispatladıklarını paylaştı.

“Doğruyu yansıtmıyor”

Senem, iddia makamının söz konusu mailin müvekkili tarafından başkalarına da gönderildiğini ileri sürdüğünü ancak bu durumun doğruyu yansıtmadığını, buna yaptıkları itirazlara rağmen bu hususun aynı şekilde dosyada yer almayı sürdüğünü söyledi. Yorulmaz’ın dijital materyallerinde yer alan bilgilerin ve paylaşımların suç teşkil etmediğini belirten Senem, hiçbirinin şiddet içerikli olmadığını vurguladı. Senem, “Herkes örgütlenme hakkına sahiptir. Buna ilişkin AİHM kararları da vardır. Mahkeme birçok defa vurguladığı gibi çoğulculuk olmadığında demokrasi de olmaz. İfade özgürlüğünün toplu olarak kullanması siyasi parti görevlerinin bir kısmını oluşturur” diyerek, bu kapsamda daha önce verilen emsal kararları paylaştı.

“Hak kullanımı cezalandırılıyor”

Senem savunmasının devamında şöyle konuştu: “Mail ve paylaşımlar Anayasa’da haberleşme olarak ele alınıyor. Haberleşme hürriyeti engellenemez. Kişiler ve siyasi partiler, kitle haberleşme araçlarına sahip olabilirler, bu hakları güvence altına alınmıştır. Bahsettiğimiz mailler parti içi maillerdir. Ve Anayasa’nın 31’inci maddede bu hak güvence altına alınmıştır. Düşünceyi başkasına aktarma, tercihleri doğrultusunda tutum ve davranışta bulunma serbestir. Müvekkil iletişim kanalları ile düşüncelerini aktardığı için yargılanıyor. Bu ihlale yol açıyor. Bu yargılama ile hakkın kullanımın cezalandırıldığını görüyoruz.”

Senem son olarak, müvekkili Yorulmaz hakkında süren adli kontrol şeklindeki uygulamanın kaldırılmasını da talep etti. Talebe ilişkin ara karar oluşturan mahkeme, buna ilişkin kararı daha sonra oluşturacağına karar verdi.


08 Ağustos | 1. oturum

Kobanê Davası’nda HDP’nin Türkiye için hala bir şans olduğunu ifade eden Bircan Yorulmaz, “Kürt sorunun barışçıl çözümünü istediğimiz için yargılandığımızı tüm dünya biliyor” dedi.

“IŞİD dosyada neden yok?”

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, gelen giden evraklar okundu. Ardından tutuksuz yargılanan Bircan Yorulmaz söz aldı. Duruşmaların kesintisiz bir şekilde sürmesinin kendilerini ve avukatlarını mağdur ettiğini, gelinen aşamada kendileri için bunun bir “eziyet” olmaya başladığını dile getiren Yorulmaz, suçlamalara değindi. Suçlamalara dair illiyet bağı kurulamadığı, buna rağmen tutuklandığını ancak bu tutuklama esnasında da bir illiyet bağının kurulmamış olmasına rağmen uzun bir süre tutuklu olarak kaldığını paylaşan Yorulmaz, “Bu ne hukuken ne de ahlaken doğru değil. Dosyamızın savcısı da iddianameyi hazırlayan savcı gibi ısrarlı görünüyor. Bu dosyada bahsedeceksek en başta IŞİD’ten söz etmek gerekiyor. İddianamede IŞİD’ten söz edilmiyor. Bunun bilinçli olarak yapıldığını biliyoruz. IŞİD’in Türkiye ve dünya çapında yaptıklarına değinmek istiyorum. Birçok katliam yapmıştır. Bizlerin de görevi IŞİD’e karşı mazlumun yanında olmaktır” dedi.

“Türkiye sınırı kapattı”

DAİŞ’in Türkiye’de yaptığı katliamlara işaret eden Yorulmaz, bu katliamlarda yaşamını yitirenlerin tek tek isimlerini okudu. Yorulmaz, DAİŞ’in Niğde’de askerlere düzenlediği saldırıya, Kobanê’de 140 çocuğu kaçırmasına, Brüksel’de 4 Yahudi’ye yönelik düzenlediği saldırılara dikkat çeken Yorulmaz, Musul’da Türkiye Konsolosluğuna yönelik eyleme de işaret etti. Yorulmaz, bu eylem esnada Türk bayrağının da indirildiğini söyledi. Yorulmaz, DAİŞ’in iki askerin başını kesmek suretiyle katlettiğini anımsattı. DAİŞ’in zaman içinde yayıldığını ve bu sırada saldırılarını da artırdığını dile getiren Yorulmaz, Şengal saldırısına ve burada yapılan katliama vurgu yaptı. Kadınların pazarlarda satıldığı, erkeklerin toplu mezarlara konulduğunu belirten Yorulmaz, Kobanê’ye yönelik saldırıya değindi. Yorulmaz, bu sırada Türkiye’nin sınırı kapattığını belirterek, DAİŞ’in Kürtlere, HDP ve sosyalistlerin düzenlediği etkinlik ve mitinglere dönük düzenlediği katliamlara dikkat çekti.

“Türkiye’de ‘irtibat’ bürosu”

DAİŞ’in Şengal’e yönelik soykırımını hatırlatan Yorulmaz, dört bin civarında kişinin katledildiğini, 7 civarı kadının da kaçırıldığını ve tecavüze uğradığını, birçoğunun köleleştirildiğini ve Müslümanlaştırıldığını dile getirdi. Yorulmaz, “Kadınları piyango ile dağıtıyorlardı. Kadınlar 50 dolara, çocuklar ise 35 dolara satılıyordu. Bütün dünya da bunu izliyordu. Bunun yanı sıra kadınlar ve çocuklar sanal sistemde satıldığı da ortaya çıktı. Bunun Türkiye’de bulunan irtibat büroları üzerinden yapıldığı ortaya çıktı. Bu bürolar Antep’te yer alıyordu. Yine Ankara’da IŞİD emirlerinin Ezîdî kadınları alıkoyduğu ve yıllarca tecavüz ettiği öğrenildi” dedi.

Davutoğlu’na dikkat çekti

DAİŞ’in binlerce insanı katlettiğini ve bunu göz önünde bulunmadan bu davaya konu olan paylaşım ve olayların anlaşılamayacağını ifade eden Yorulmaz, “IŞİD, Musul’dan edindiği silahlarla Kobanê sınırına dayandı. IŞİD’in oraya ele geçirmesi durumda 200 bin insan katledilebilirdi. İnsanlar sınırda eylemler yapıyordu. İnsani yardım koridoru açılması talep ediliyordu. HDP de insani yardımda bulundu. HDP ile hükümet ve devlet yetkilileri arasında görüşmeler sürüyordu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, ‘IŞİD’e desteğimiz yok. Kobanê ve Kürtlerin yanında olacağız’ şeklinde açıklamalar yaptı. PYD’nin insani yardım talepleri birçok defa yerine getirildi. Sadece bir mail aldığımız PYD ile Türkiye’nin işbirliği ile bu insani yardımlar oldu” diye kaydetti.

Mail’e değindi

DAİŞ’in ilerlemesi üzerine 6 Ekim’de protestoların yoğunlaştığı ve 7 Ekim’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” açıklamaları sonrasında ölümlerin yaşanmaya başladığını dile getiren Yorulmaz, PYD’den aldığı ileri sürülen mail suçlamasına da değindi. Yorulmaz, söz konusu maili okudu ve ekledi: “Bu HDP’ye gönderilmiş talimat olarak görülüyor. Az önce okuduğum mailin neresinde ev işlerini yakın, Türkiye’yi bölün, insanları öldürün diyor. IŞİD’in yaptığı ve Kobanê’de yapma ihtimali olan katliamı durdurmak için gönderilen bir uyarı mailidir. Gönderildiği herkese ‘katliam olacak yardım edin’ şeklinde uyarı yer alıyor. Bu mailin HDP’nin paylaştığı tweet ile doğrusal olarak ilişkisi yok” diye kaydetti.

“Ortak operasyon”

Yorulmaz, maile ilişkin hazırladığı bilirkişi raporuna da değindi. Yorulmaz, bu mailin kendisi tarafından kimseye gönderilmediğinin ispatlandığını dile getirdi. Bu mailin sadece HDP’ye gönderilmediğini ve pek çok kuruma gönderildiğini dile getiren Yorulmaz, “O zaman PYD’nin Türkiye ile ilişkisini açıklamak kaçınılmaz oluyor. Daha önce de anlatmışım, birçok belgesini de ortaya koyduğum dönemde Türkiye’nin PYD ile ilişkisinin devam ettiği açık kaynaklardan da görülüyor. Bu aşamada Salih Müslim ve Türkiye arasında pek çok görüşme gerçekleşti. Türkiye ile PYD arasında gerçekleşen antlaşma ile ortak operasyon gerçekleşti ve Süleyman Şah Türbesi taşındı. Bu ortak operasyon ile yapıldı” diye konuştu.

“Kobane’yi selamlıyoruz” açıklaması

Kobanê olayları sonrasında Türkiye ile PYD ile ilişkisinin devam ettiğine dair görüşme ve dönemin devlet yetkililerin açıklamalarına değinen Yorulmaz, Kobanê’den DAİŞ’in püskürtülmesi sonrasında Ahmet Davutoğlu’nun, “Kobanê’yi selamlıyoruz” şeklinde açıklamada bulunduğunu ve PYD’li yetkililerin de bu selama karşılık verdiğini dile getirdi. Yorulmaz, “Dönemini değerlendirmeden, PYD ve Türkiye ile o dönemdeki ilişkisini görmeden davayı değerlendiremeyiz. Bu kadar ilişki ortadan iken ben ve arkadaşlarım bir mail üzerinden yargılanıyoruz. Bu günkü hukuki zemin ile o dönemde yaşananları yargılayamazsınız. O dönemde PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığına dair davaya yazı geldi. Bugün PYD’ye biçilen rol üzerinden bizi yargılayamazsınız” diye belirtti.

Önergelerin reddedilmesi ne anlama geliyor?

HDP’nin tüzüğüne işaret eden Yorulmaz, HDP’nin hiçbir katliama susamayacağını söyledi. Yorulmaz, “Urfa’nın hemen yanında bulunan Kobanê’de katliamın yaşanmaması için ilk önce devlet ile görüşmeler yapmış, ardından ise buna sessiz kalmamak için açıklamalar yapmıştır. Ayrıca aynı dönemde ‘çözüm süreci’ devam ediyordu. Bu çerçevede HDP barış düzenini bozacak tek bir adım atamazdı. Kobanê Olaylarında öldürülenlerin katillerinin bulunmasına dair HDP’nin verdiği en az 14 önerge AKP ve MHP tarafından reddedildi. Bu yeterince bir şey anlatmıyor mu?” diye sorarak, tepki gösterdi.

“Tüm dünya biliyor”

HDP’nin kuruluşunda yer aldığını ve bünyesinde siyaset yürütme nedenine de değinen Yorulmaz, “Tüm dışlamalara karşı HDP’nin hala Türkiye siyasetinde yer almasının farklı kimlikler için çok önemli olduğuna inanıyorum” dedi. “HDP’li olduğum için yargılanıyorum” diyerek sözlerini sürdüren Yorulmaz, “Kürt sorununda adil, barışçıl bir çözüm istediğimiz için yargılandığımız tüm dünya biliyor. Bu kumpasa ortak olmayın. HDP’nin içinde yer aldığımız için yapılan bu zulme son verin. Bir çetenin içinde yar aldığı ortaya çıkan bir hakimin kabul ettiği bir iddianame ve açılan dava ile karşı karşıyayız. Soruşturmanın başından beri hedef gösterildik. Bunların verdiği zararlar nasıl telafi edilecek?” diye sordu.

Tepki gösterdi

Siyasetçilerin tahliye edilmesi gerektiğini ancak mahkemenin adli kontrol şartı şeklinde uygulamayı dahi uygulayıp tahliyenin önünü açmadığını dile getiren Yorulmaz, “Bu adli kontrol uygulamasını bozanları mahkeme tahliye etmemeye gerekçe olarak gösteriliyor. Ancak benim hakkımda var. Ve şu an buradayım. Neden olumsuz şeyleri referans alıyorsunuz. Lehte bir delil olarak karşınızda duruyorum” dedi.

Mahkeme, Yorulmaz’ın beyanları ardından duruşmaya 13. 45’e kadar ara verdi.


07 Ağustos | 2. oturum

Kobanê Davası’na sunulan esas hakkındaki mütalaaya karşı süre isteyen HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Mahkeme, yargılamayı uzatmak istediğimizi söyleyip taleplerimizi reddediyor. 7 yıldır tutuklu olan biziz, heyet değil. Neden uzatma derdimiz olsun?” dedi.

“Tutuklu olan biziz”

Duruşmada söz alan Demirtaş, avukatlar, tutuklu ve tutuksuz yargılananların mütalaaya karşı savunma yapmak üzere süre talebine dikkat çekti. Mahkemenin bu talebi, “yargılamayı uzatma” olarak değerlendirdiğini söyleyen Demirtaş, bu davanın başladığı ilk duruşmadan itibaren mahkemenin bu gerekçeyi öne sürdüğünü belirtti. Demirtaş, “Ankara 19’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davaya ilk itirazlarımızı yaptık. Üzerinden 7 yıl geçti. Mahkeme, yargılamayı uzatmak istediğimizi söyleyip taleplerimizi reddetti. 7 yıldır tutuklu olan biziz, heyet değil. Neden uzatma derdimiz olsun? Madem böyle düşünüyorsunuz buna ilişkin gerekçenizi de belirtmeniz lazım” diye konuştu.

Demirtaş devamla, “Yargılamayı uzattığımızı iddia ediyorsanız bunun gerekçesini açıklamak zorunda olduğunuzu düşünüyoruz. Yargılamayı uzatmaktaki, uzatmaya dönük girişimindeki çıkarımız ne olabilir bunu gerekçenizde yazacaksınız ki mantılı bir yanıtı olsun. Çünkü heyet veya savcılık yargılamayı uzatsa, uzatacak bazı adımlar atsa savunma tarafı buna itiraz etse mantıklı bir yere oturtabilirsin. Yargılamanın bir an önce bitmesi ve aklamayı istiyor. Fakat her duruşmada bizim yargılamayı uzatmaya çalıştığımızı ara karalara yazılıyorsa mahkemeden talebim hangi amaç, saikle yapıldığını izah etmesi gerekir ki ikna olalım” diye konuştu.

“Neden yargılamayı uzatmak istesin?”

“Niye tutuklu sanıklar yargılamayı uzatmak ister?” diye sorarak, sözlerini sürdüren Demirtaş, “Gelinen aşamada süre sıkıntısı yaşıyoruz. Neden mütalaaya karşı süreye ihtiyacımız var, başlıklar halinde size anlatayım. Neden hazırlanamadık, bitiremedik bunu izah edeyim. Dosya kabarık ve karmaşık. Bu herkesin iddia makamı, savunma makamı ve heyet için de ciddi bir handikap. Bunu kimse inkar edemez. İddia makamı da daha önce dosyanın hacimli olduğuna dair arar kararlar oluşturdu. Fakat söz bizim talebimize geldiğinde dosyanın kabarık olduğu gözetilmiyor. Mütalaa açıklandıktan sonra dönüp dosyaya mütalaa açısından bakmak şart. Başka türlü savunma hazırlanamaz” diye kaydetti.

“Mütalaayı okumadım”

Henüz mütalaayı incelemediğini ve avukatlarının şu anda incelediğini dile getiren Demirtaş, “Avukatlar, mütalaayı toparlamakta zorlandıklarını söylüyorlar. Alıntılar var, birbiri ile bağlantısının nasıl yapıldığı bilinmeyen, çözülmeyen bölümler var. Mütalaa karmaşık hazırlandığı için iyi düzenlemediği için onu çözmek de zor. Mesele mütalaayı okumak değil, çalışmak” dedi. Ayrıca cezaevinde bu hacimli bir mütalaaya çalışmanın zor olduğunu dile getiren Demirtaş, “Cezaevinde çalışmak başkadır dışarda çalışmak başkadır. İddia makamı dışardadır biz içerdeyiz. Yer küre en sıcak günlerini yaşıyor. Dışarısı 40 derece ise cezaevi 50 derecedir. Serin bir köşesi, kliması yok. Nefes almanın bile zor olduğu ortamdayız. Biz kesintisiz olarak yaşıyoruz. Böyle bir ortamda tartışmak, yazmak çizmek zor. Dolasıyla bu sıcak yaz günlerine savunma hazırlanmaya zorlanmamız da gözetilmemesi lazım” diye belirtti.

Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Heyetiniz sadece bu dava için özel olarak görevlendirilmiş ama avukatlarımızın böyle değil. Her birinin ayrı işleri var. Adli tatil var. Yeni bir periyod belirlenmesi gerekiyor. Benim de talebim bu yönde. Bütün bunlar göz önündeyken yargılamayı uzatmaya çalışıyormuşuz gibi bir gerekçe oluşturulmamalı.”

“Operasyon taraması”

Kendilerine yönelik algı operasyonu yapıldığını dile getiren Demirtaş, bu operasyonun dava ve heyete üzerinde de etkisini gösterdiğini söyledi. Avukatları aracılığı ile sadece Twettir’da bir aylık tarama yaptıklarını dile getiren Demirtaş, bu tarama ile 2 bin 385 sayfadan oluşan 5 klasörlük tehdit, hakaret ve küfür içerikli paylaşım tespit ediklerini söyledi. Demirtaş, taramalarının devam ettiğini ve sonunda ise 50 klasörü bulma ihtimali olduğunu dile getirdi. Demirtaş, “Şimdi onların nasıl bir merkezden atıldıklarına dair bilgilere ulaşmaya çalışıyoruz. Onları da ilerde sunacağız. Bunları size sunuyorum. Ve delil olduğu için heyetiniz okumak zorunda. Bu twettlerin niçin atıldığını, birbiri ile bağlantılarını, tarihlerini, incelenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Kim yürüttü”

“Biz bir twitten yargılanıyoruz” diyen Demirtaş, “Ben bu gün size 15 bin 500 twet sunuyorum. Katil, terörist, idam, alçak, şerefsiz şeklinde on beş bin beş yüz twit var. Tamamına İletişim Başkanlığı veya istihbarat merkezi yönlendirmesi ile yürütülmüş. Savunma hakkı buyurun, istediğiniz kadar konuş değildir. AİHM, AYM, Yargıtay kararlarında savunmanın nasıl sınırlandırılabileceği belirlenmiştir. Sorgu hakkı elinden alınmış bir sanık olarak esas hakkındaki savunmaya çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

Seçimden sonra durdu

Demirtaş son olarak şöyle konuştu: “Periyodları da insanı koşulları gözeterek, düzenlerseniz savunmalarımıza başlarken seri bir şekilde götürürüz. Aksi taktirde bizi savunmaya zorlanmış olursunuz. Süre talebinde bulunuyorsak cezaevini sevdiğimizden değil hazırlıklarımızı tam anlamıyla bitirmek istiyorsunuz. Bizdeki izlenim şudur ki; AİHM’de, AYM, Yargıtay’da, İstinaf aşamalarındaki dosyalarımız bu dosya ile bir şekilde koordineli yürüyor. Bunu hangi merkez çalışıyor bilemiyorum. Bir delilim de yok. Ama mahkemenin ara kararları, AYM son kararı dahil olmak üzere hepsi diyor ki; bizim yargılamayı uzatmaya dönük tavrımızı, sizin de hızlandırmaya çalışmanız adil yargılanmayı imkansız hale getirecek. Seçim dönemlerinde hızlanıyor. Seçimlerin sonuçlarına göre yeni kararlar alınıyor. Seçimlerden sonra biraz yavaşlıyor. Son seçim ayında sadece benim ile ilgili 5 bin beş yüz tehdit, hakaret içeren paylaşım yapılmış. Seçim bitmiş bıçak ile kesilir gibi kesildi. Yerel seçim yaklaşıyor, göreceğiz; AYM’de bir hareketlilik var. İstinafta, heyetinizde, Saray’da, Meclis’te bir hareketlilik var. Bunların hepsini takip ediyoruz. Yeni ittifaklar konuşuluyor, işbirlikleri konuşuluyor. Tabi kimse gelip sizinle konuşmuyor. Siyasetçiler kendi aralarında konuşuyor.”

Demirtaş: “Biz kürek mahkumu değiliz”
Yüksekdağ: “Bu davanın oluru ne ise sizin için ne yapmamız gerekiyor?”

Daha sonra söz alan Figen Yüksekdağ, duruşmada Gülten Kışanak’ın sözünün kesilmesine tepki göstererek, “Biz kürek mahkumu değiliz. Bize bu şekilde davranamazsınız” diyerek, tepki gösterdi. Yüksekdağ, “Bize bir şey lütfetmiyorsunuz. Herkes görevini, işinizi yapıyor. Biz sizden söz almak zorunda değiliz. Gerilimi tırmandırırsanız, biz de çok doğal haklı tepkimizi dile getiririz. Bu durumu gayri insani buluyorum. Bu davanın yönetiliş biçimi ile ilgilidir. Makul bir sürede duruşmanın görülebilmesi, savunma hakkına riayet edilebilmesi için gerekir. Bu zemini siz hazırlayacaksınız. Süre talep etmek ne demek ya? Bu davanın oluru ne ise sizin yapmamız gerekiyor. Koştur koştur bizi adil tatilde duruşmaya getiriyorsunuz” dedi.

Yüksekdağ, “Nereye zaman aşımına uğramış dosyaları getirip bu dosyaya sıkıştırıyorsunuz. Avukatların tavsii tahkikat talebini reddettiniz. Bu ne demek? Sizin her şeyi dosyaya koyma hakkınız var ama biz isteyince süre uzatmayı mı amaçlıyoruz” diye sordu.

Tuncel: “Bu erkek egemenliği değişmedikçe demokrasi, barış falan olmaz”

Kışanak’ın sözünün kesilmesine tepki gösteren tutuklu siyasetçi Sabahat Tuncel, “Heyetiniz erkeklik yarışına, gösterisine giriyor. Bu cinsiyetçi politikaların yansımasıdır. Kadınlara yönelik yaklaşımınızın bir yansımasıdır. Belli ki sizi öfkelendiriyor. Biz buna tabi olmak zorunda değiliz. Kadınlar niçin bu kadar öldürülüyor? Biz bunları kabul etmiyoruz. Biz bunun için yargılanıyoruz. Kadın özgürlükçü çizgiyi savunuyoruz. KJA’dan da yargılıyorsunuz. Katillerin hepsi beyefendi oluyor. Siz beyefendi oluyorsunuz. Biz bağıran oluyoruz. Bu erkek egemenliği değişmedikçe demokrasi, barış falan olmaz. Siz sadece bu davayı almışınız. Başka hayatınız yok. Sen bu toplumdan azade değilsin ki. Bize dayattığın yasa özel yasa. Siz başından ceza vermek istiyorsunuz. Bu cezayı yüzümüze okuyup ödülünüzü almak istiyorsunuz” diye kaydetti.

Mütalaaya dikkat çeken Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savcı bey suyu bulandırıyor. Çünkü su duru olursa gerçek açığa çıkar. Gerçek nedir? Buradaki gerçeklerin hiçbiri yansımıyor. Cübbelerinizi çıkarın siyasetçi olun ve karşımıza gelin. Gelin tartışalım. Kürt sorunu nasıl çözeceğiz. Hukukçu kimliğiniz ile bize bunu dayatamazsınız. Yargılamayı uzatma gibi bir derdimiz yok. Böylesi bir kumpasın ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bu düzen değişecek. Bu devran böyle dönmez. Biz de hesap soracağız. Şimdi bu kumpası açığa çıkarıyoruz.”

“Hakim, savcı olmak istiyorsa istifa edip savcılık makamına geçebilir”

Tutuklu yargılanan Zeynep Karaman da, sunulan mütalaanın küçük bir kısmını inceleyebildiğini söyledi. Karaman, “Bize lazım olan zamanı tanımanız gerekiyor” dedi. Mahkeme başkanına tepki gösteren Karaman, “Hakim, savcı olmak istiyorsa istifa edip savcılık makamına geçebilir. Yok eğer hakim olarak sürdürmek istiyorsa nötr olmak zorunda. Ya da bizim hakkımızı savunmak zorunda. Hakimin işi bize karşı durmak mı? Savcı ile aynı görevi niye sürdürüyor?” dedi.

“Sapkın olan diyanet’tir”

Daha önce katılma talebinde bulunan MİT ve devlet kurumlarına dikkat çeken Karaman, “Burada ne işiniz var diye niye sormuyorsunuz. O zaman olaylar olurken neredeydiler? Onlar güvenlikten sorumlu değil mi? Diyanetin ne işi var bu davada? Diyanet olsa da olmazsa da bu devlet laik bir devlet değil. Diyanet, kendi yerini bilmesi lazım. Ben buradan diyanete sesleniyorum; ‘sapkın’ ifadelerini kendisine iade ediyorum. Onların böyle bir hakkı da yok haddi de değil. Sapkın kurum varsa o da diyanettir. Aynaya baksın ondan sonra konuşsun” diye belirtti.

“Tecavüz kültürü haline geldi”

TÜRGEV, Ensar ve pek çok örgüt ile tarikata işaret eden Karaman, bu örgütlerin bünyesinde pek çok taciz ve tecavüzün yaşandığını söyledi. Taciz ve tecavüzü yapan pek çok kişinin MİT ile ilişkisinin olduğunu ve MİT’in de bu reddetmediğini dile getiren Karaman, “Demek ki birbirileri ile ilişkileri var. Tecavüz Cumhuriyetin tarihi, geleneği, kültürü haline geldi. Cumhuriyet çete cumhuriyetine dönüştü. Açık ve beli olan şudur; Kürtlere düşmandır” diye konuştu.

Avukatlar da söz alarak, savunma yapmak için duruşmaların ertelenmesini istedi. Ardından iddia makamına söz verildi. İddia makamı, Günay Kubilay’ın HTS kayıtlarının getirilmesine dair talebin reddine karar verilmesini istedi. İddia makamı, duruşmanın ertelenmesi ve periyodlarının yeniden düzenlenmesi talebinin ise mahkemenin taktirine bıraktı.

Mahkeme, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.

Üç saat süren aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, tutuklu siyasetçi ve avukatlarının duruşmaların adli tatil sonrasına bırakılma talebini reddetti. Buna göre duruşmalar kesintisiz bir şekilde sürmeye devam edecek. Duruşma, yarın saat 10.00’da görülmeye devam edecek.


07 Ağustos | 1. oturum

DAİŞ’in Kobanê yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 28’inci periyod duruşmasının birinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan salonda görülmeye başlandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sunduğu dilekçenin DAİŞ ve El Kaide’nin zihniyetini yansıttığını belirten tutuklu siyasetçi Nazmi Gür, “Benim vasiyetimdir. Ölürsem, Diyanet’e bağlı hiçbir imam cenaze namazımı kılmasın. Beni Kürt mellelerine emanet edin” dedi.

Tutuklu bulunan Sabahat Tuncel ve pek çok siyasetçi ile avukatları duruşmada hazır bulunurken, Demirtaş, Yüksekdağ ve Gültan Kışanak ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bulundukları cezaevlerinden duruşmaya bağlandı. Duruşma savcısının değiştiği görüldü. Avukatların sebebini sorması üzerine mahkeme, savcının hasta olduğunu söyledi.

Duruşmada söz alan Avukat Nuray Özdoğan, bir önceki duruşmada mahkemenin verdiği ara karara tepki gösterdi. Duruşmaların süresiz bir şekilde devam etmesinin adil yargılama hakkının ihlali olduğunu dile getiren Özdoğan, “Hem mekânsal hem dem zamansal anlamda bir ‘şiddettir. Bizi sıkıştırdığınız süre ve mekana itiraz ediyoruz. Bizim buraya gelip gitmemiz bile büyük bir sorun” dedi. Özdoğan, Kışanak’ın ablasının hasta olduğunu ve entübe edildiğini, bu nedenle ilk olarak kendisine söz verilmesini istedi.

Mahkeme başkanı’ndan tehdit

Söz alan Gültan Kışanak, duruşmaların aralıksız bir şekilde sürmesinin işkence olduğunu söyledi. Taleplerinin karşılanmadığını dile getiren Kışanak, dosyaya gelen giden evraklara ilişkin beyanda bulunması üzerine mahkeme, ablasının hasta olmasına dair bir mazeretinin olup olmadığını yönünde beyanda bulunmadığını belirterek, sözünü kesti. Mahkeme, daha sonrasında ise SEGBİS bağlantısını kapatarak, Kışanak’ın beyanda bulunmasını engelledi. Duruşmada salonunda bulunan siyasetçiler ve avukatlar, duruma tepki gösterdi. Mahkeme başkanı, duruma itiraz eden Av. Özdoğan’a ve tutuklu siyasetçilere, “Laftan anlamıyor musunuz? Oturun yerinize” diyerek tehditlerde bulundu.

“Kobanê olayları ile ilgisi yoktur”

Siyasetçi İbrahim Binici’nin avukatı Kemal Cihat Binici, esas hakkında mütalaaya dikkat çekerek, mütalaada Binici’ye dair daha önce açılan davaların aleyhine yansıtıldığını dile getirdi. Müvekkili ile ilgili gizli ve açık olmak üzere iki tanığın beyanda bulunduğunu dile getiren Binici, “Müvekkilim; salgın döneminde evinde Newroz kutlamış ve bu da suç olarak değerlendirilmiş” dedi. Kobanê olayları esnasında HDP Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) sanal medyada paylaştığı paylaşıma dikkat çeken Binici, bu suçlamanın temelsiz olduğunu dile getirdi. Binici, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) aldığı Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarına dikkat çekerek, suçlamanın çöktüğünü söyledi. Müvekkilinin MYK üyesi olmadığını belirterek, gizli tanık olan “Ulaş”ın beyanlarına işaret eden Binici, gizli tanığın müvekkili hakkında, “Kobanê olayları ile ilgisi yoktur” dediğini söyledi.

Anadolu Ajansı’nın takip ettiği ziyaret

Müvekkilinin Kobanê’ye gittiğini ve bunun da dosyada suçlama konusu yapıldığını dile getiren Binici, müvekkilinin dönemin hükümet ve devlet yetkililerin bilgisi dahilinde Kobanê’ye gittiğini söyledi. Müvekkilinin pasaport ile gittiğini ve devletin ajansı olan Anadolu Ajansı’nın (AA) da bu ziyareti haberleştirdiğini paylaşan Binici, Rîha’da yaşanan Kobanê olayları ilgisinin de olmadığını söyledi. Müvekkilinin “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve pek çok ağır suçlar ile yargılandığını dile getiren Binici, “Müvekkilinin siyasi faaliyetleri ile ‘devletin birliğini bozmak’ amaçladığı söylenemez. Buna dair ne iddianamede ne de mütalaada bir delil de ortaya konulmamıştır. Müvekkilinin hangi suçu, ne şekilde işlediğine illiyet bağı yoktur. Ayrıca suçun kişiselleştirmemesi nedeniyle de bu mütalaanın tarafımızca kabul edilmesi mümkün değildir” diye konuştu. Müvekkiline dair dosyada sanal medya paylaşımlarının da olduğunu dile getiren Binici, bu hususların da suç içermediğini dile getirdi. Binici, müvekkilinin atılı tüm suçlardan beraat etmesi gerektiğini dile getirdi.

Diyanetin dilekçesi

Tutuklu bulunan siyasetçi Nazmi Gür de taleplerinin verilen ara karar ile reddedildiğini anımsatarak tepki gösterdi. Dosyaya giren evraklara ilişkin de beyanda bulunan Gür, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın katılma talebine dair sunduğu dilekçeyi hatırlatarak, bunun fetva olduğunu ve reddedilmesi gerektiği yönünde talepte bulunduğunu, ancak bunun kabul edilmediğini söyledi. Gür, “Diyanet, dilekçesi ile istenen cezadan daha ağır bir ceza verilmesini istiyor. Bu ikili hukuk demektir. Diyanet, hukuken bu davada müşteki olamaz. Kürdün de Türkünde diyaneti değil mi? Kürtleri neden ayırıyor?” diyerek, tepki gösterdi.

Kürt melelerine emanet edin!

Gür, mahkemenin dilekçeden sonra suç duyurusunda bulunması gerektiğini söyledi. Diyanet’in camilerin zarar gördüğünü iddia ettiğini belirten Gür, hangi camiinin zarar gördüğünü sordu. Gür, “Kaç tane camiye, nasıl ve ne şekilde zarar vermişim? Buna dair bir şey yok. Bu ırkçı, ayrımcı yazıya çanak tutmuşsunuz. Anayasal bir kurum olan partimizi suç örgütü gibi gösterip cezalandırılmamızı istiyor. Biz bunun peşini bırakmayacağız. Benim vasiyetimdir ölürsem, Diyanet’e bağlı hiçbir imam cenaze namazımı kılmasın. Beni Kürt imamlarına, melelerine emanet edin. Bu dilekçe, Suni, Hanefi ve Türk anlayışı. Bu aynı zamanda DAİŞ, El Kaide zihniyetidir. Biz İslam’ı diyanetten öğrenmedik. Haddini bilsin!” diyerek tepki gösterdi.

“Çökmüş bir iddianame, mütalaa ile karşı karşıyayız”

Emniyet ve İçişleri Bakanlığı’nın dilekçesine de değinen Gür, bu dilekçelerde de “ağırlaştırılmış müebbet”ten daha ağır bir cezanın talep edildiğini belirtti. Gür, “Ağırlaştırılmış müebbetten daha ağır ceza mı var? Bizi El Kaide’ye, DAİŞ’e mi teslim edeceksiniz?” diye sordu. Duruşmaların ara verilmeden yapılamasına tepki gösteren Gür, “Bir aceleniz mi var? Arkadaşlarımız savunmaya hazırlanmak için duruşmalara gelmiyor. Duruşmada arkadaşlarımızı dinlemeye hakkımız yok mu? Bunu neden engelliyorsunuz? Çökmüş bir iddianame, mütalaa ile karşı karşıyayız. Yoksa Diyanet böyle bir dilekçe sunmazdı. Bir yanda devlet kurumları toplanmış bir yanda biz varız. Düşmana karşı toplanmış gibi. Beni neyle, ne göre suçluyorsunuz? Üç yıldır ne ile yargılandığımı bilmiyorum” dedi.

Siyasetçilerin konuşmaları ardından mahkeme, duruşmaya ara verdi.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol