Melek İpek, Nimet Akgün, Gülşen Bilgi, Fikriye Özbek gibi hayatlarını savunan birçok kadın mahkemeler tarafından “yaşamlarını” korudukları için yargılanırken özsavunmanın ne demek olduğunu, kadın mücadelesindeki yerini ve önemini, nasıl bir mücadele hattı gerektirdiğini Kırkyama ile konuştuk.
Son dönemlerde öz savunma yapan kadınların sayısının arttığını görüyoruz ve öz savunmaya dair tartışmalar da devam ediyor. Öz savunmayı bizim için tanımlar mısınız? Kadına yönelik şiddetle mücadelede öz savunmanın yeri nedir?
Kadınların erkek şiddetine karşı kendini savunması, öldürülmemek için öldürmek zorunda kalmaları erkek şiddetinin sistematikliğinin bir göstergesi. Yaşanan pek çok örneğe baktığımızda hayatlarını savunan kadınlar sığınağa başvurmuşlar, karakola, savcıya gitmişler, uzaklaştırma kararı aldırmışlar ama bütün bunlar çare olmamış, erkeğin şiddetinin önüne geçememiş. Tek sığındıkları güç kendileri olmuş ve ölmemek için erkeği öldürmüşler.
Kadınların hayatlarını savunmasının artması kadınların patriyarkaya karşı mücadelelerinin, erkeklerin baskılarına, denetimlerine karşı durmalarının da bir sonucu aslında. Erkek kendi iktidarlarının sarsılmaya başladığı anda şiddetlerini daha da artırıyorlar. Milyonlarca kadın için hangi sınıftan, hangi ırktan, hangi milliyetten olursa olsun kadın oldukları için öldürülüyorlar. Biz Kırkyama Kadın Dayanışması olarak feminist mücadelemizde erkek şiddetini sistemsel, yapısal ve politik boyutlarıyla tartışıyor, kurtuluş ufkumuzu çok daha derinleştirmeye çalışıyoruz. Erkek şiddetinin maddi zeminini erkeklerin emeğimize el koymasına dayandırıyoruz. Bedenimize yönelik olan baskı ve şiddetle mücadele boyutunu devrimci bir perspektifle ele alıyoruz. Köklü dönüşümlere değişime yol açacak politikaları savunuyoruz. Kadınların görünmeyen emeğinin tahlili üzerinden cinsiyetçi iş bölümünün sona erdirilmesine yönelik politik hattı savunmak gibi. Güncel olarak kendi hayatlarına sahip çıkan kadınların dayanışmayı artırmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Öz savunma yapan kadınlar çoğunlukla yargı tarafından cezalandırılıyor, öte yandan ise birçok fail erkek ceza indirimi alıyor. Bu çerçevede sizce öz savunmanın yargı ve devlet politikalarıyla sizce nasıl bir ilişkisi var?
Erkek adalet değil, gerçek adalet sloganı burada yerini buluyor. Kadınların bedenlerinin ve emeklerinin denetim altına alınmasında, baskı ve şiddet görmesinde bütün erkeklerin çıkarı var. Patriyarkalkapitalist bir sistem içindeyiz. Tarihsel toplumsal olarak düşündüğümüzde, bütünsel olarak ele aldığımızda devletin ve yargının erkek egemen yapısı çok açık anlaşılır. Burada önemli olan kadınların mücadele ufuklarını, sistem içi iyileştirmelere bel bağlamadan gerçek kurtuluş perspektifini kazandırabilmektir. Kadınların kurtuluş umudunu erkeklerden bağımsız yine kadınların kendi güçlerine örgütlülüklerine ve dayanışmalarına dayandırmalarıdır.
Önümüzdeki dönemde öz savunmanın kadın hareketinin gündeminde nasıl bir yer tutacağını düşünüyorsunuz? Öz savunma ile ilgili kadın örgütlerinin nasıl bir tutumu olmalı ve nasıl bir mücadele hattı izlemeliler? Sizin bu konuda planlarınız neler?
Hayatlarına sahip çıkan hayatlarını savunmak için ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınların yalnız bırakılmaması ve güçlendirilmesi gerekiyor. Feminist avukatların dava sürecini takip etmeleri çok önemli. Feminist bilinçle müdahale ve kamuoyunun oluşturulması uzun vadeli kazanımlar sağlayacaktır. Şimdiye kadar gördük ki feminist avukatların sahip çıkması hem kamuoyu açısından doğru bir perspektifle yaklaşılmasını sağlıyor, hem de kadınlar açısından kalıcı hukuksal kazanımlar edinilebiliyor.
Bizim açımızdan erkek şiddetine karşı bağ kurduğumuz bütün kadınlarla dayanışma ve örgütlenme çalışması içindeyiz. Yaptığımız atölyelerle, toplantılarla hem kendini savunma tekniklerinden tutalım da şiddete maruz kalınca yapılacaklara dair pek çok konuda çalışmalarımız oluyor.
Feministlerin ortak aklına ortak mücadelelerine güveniyor inanıyoruz. Bu konuda da pek çok feminist örgütler dayanışma içinde olmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Feminist avukatların mücadelesi bize yol gösteriyor. İstanbul Sözleşmesini yaratanlar ve sahip çıkanlar ve bizler hep birlikte kazanımlarımızı kaybettirmemek için büyük bir dayanışma içerisindeyiz. Feminist bilinçle örgütlü dayanışma içinde olmak. Temel mücadele hattımız bizim bu.