Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Koza Altın’ın Kofçaz ilçesine bağlı Kula Köyü yakınlarında 18 hektarlık alanda altın ve gümüş aramak için yaptığı başvurunun ardından 3 Nisan’da ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verdi. Kararın iptali için 14 Mayıs’ta Edirne İdare Mahkemesi’ne dava açıldı.
“Hukuki ve bilimsel çalışma başlattık”
Kula Köyü’nün avukat Dilara Gürel, bugün Kırklareli Doğa ve Kültür Derneği’nde yargı sürecine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Gürel, “Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve duyarlı vatandaşlar ile bir araya gelerek ‘ÇED gerekli değildir’ kararına karşı Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne itiraz dilekçelerimizi sunduk. İtiraz dilekçelerimize rağmen 17 Nisan’da Kula Köyü Muhtarlığına tebliğ edilen karara göre sürecin devam ettiğini öğrendik. Bunun üzerine DOKU Derneği Başkanı Göksal Çidem ve yönetim kurulu üyesi avukat Ozan Topuz, Prof. Dr. Doğan Kantarcı ve Prof. Dr. Doğanay Tolunay hocalarımız, İstanbul Teknik Üniversitesi Mağaracılık Kulübü’nden (İTÜMAK) sayın Hakan Eğilmez ve sahada çalışan tüm ekip arkadaşlarım ile bölgeyle ilgili gerek hukuki gerekse de bilimsel yönden incelemeler yaptık. Sahada çalışan ekipler, bölgenin doğal ve kültürel varlıklarını yöre halkına ve ilgili kurumlara bilgilendirmeleri gerçekleştirdi. SİT alanı olarak ilan ettirdikleri lokasyonun çalışmasını genişleterek mağaralar, endemik türler ve kültürel varlıklar buldular. Bunlara ilişkin fotokapan ve drone görüntüleri alındı. Sahada ekiplerimiz çalışmaya hâlâ devam etmekte olup, ilerleyen aşamalarda tüm bilgi ve belgeler sizlerle de paylaşılacaktır” dedi.
“Dokuz yıl önce ÇED gerekli kararı verilmişti”
Koza Altın’ın 2015’te yaptığı başvuruya ‘ÇED gereklidir’ kararı verildiğine dikkat çeken Gürel, “2015 yılında ‘ÇED gereklidir’ verilen projeye, aradan geçen dokuz yılın sonunda hiçbir değişiklik olmamasına rağmen ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmesi ÇED Yönetmeliği’nin 17’inci maddesinin 2’inci fıkrası kapsamında, hukuka aykırıdır. ÇED’in, projenin önünde engel olmasını istemeyen şirket, faaliyet göstereceği alanı 18.2 hektar olarak belirtmiş olup, ruhsat alanının büyüklüğü ise 19.56 hektardır. Açık ocak madenciliği metodu ile altın ve gümüş cevherinin elde edilmesi amaçlanmaktadır. Bu yöntemle elde edilen madenin ekonomik ömrü yaklaşık üç, dört yıldır. Kısa sürede kar elde etmek isteyen şirket, bu proje ile hem doğal yaşama zarar verecektir. Hem de madencilik faaliyetleri ile yaratılacak olan, toprak ve suyun ağır metal kirliliği, kronik hastalıklara ve özellikle de kanser hastalıklarına zemin hazırlayacaktır” diye konuştu.
“Su kaynakları risk altında
Taş ve maden ocaklarının önemli bir bölümünün Istranca Dağları’nın alt eteklerinde yer alan kireçtaşı kuşağında açıldığına dikkat çeken Gürel, “Halbuki bu kuşak yeraltı sularının beslenmesi açısından son derece önemlidir. Taş ve maden ocaklarının yarmaları ya da patlatmaları çatlak sistemini bozduğu için yeraltı su beslenmelerine engel olmakta, suyun akış yönünü değiştirmekte ve buharlaştırmayı arttırdığı için su kayıplarına neden olmaktadır. Bu kadar geniş bir alana bu projenin yapılması su kaynaklarının kirleneceği anlamına gelmektedir. Derelerin akış güzergahı Bulgaristan, Armağan ve Kayalı Barajı’dır. Armağan Barajı Kırklareli’nde içme suyu için kullanılacaktır. Kayalı Barajı ise Edirne’de içme suyu kaynağıdır. Derelerin bir kısmı da Bulgaristan tarafına akmaktadır. Bu proje hayata geçtiği takdirde sadece ülkemiz değil, bir diğer ülkeye de zarar vereceğinden, uluslararası sözleşmeleri de ihlal edecektir” dedi.
“Ormanlar ve arıcılık korunmalı”
Alanda meşe ve kayın ormanları bulunduğunu dile getiren Gürel, “Köylülerin geçim kaynaklarından biri ormancılıktır. Ormancılık faaliyetlerinin biteceğinden köy halkı ekonomik olarak kayba uğrayacaktır. Bu alanda coğrafi işarete sahip meşe balı üretilmektedir. Üstelik bölge, arıcılıkta ve özellikle Trakya arısında mutlak koruma altındadır” diye konuştu.
“Kırmızı orman karıncasının koruma alanı”
Bölgenin Trakya Üniversitesi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘Avrupa Kırmızı Orman Karıncası Tür Koruma Eylem Planı ve Biyoçeşitlilik Envanteri’ projesi kapsamında olduğuna dikkat çeken Gürel, “Dava konusu edilen projenin özellikleri nedeni ile çok geniş alanda çevresel zararlar ortaya çıkacaktır. Bu kapsamında açılacak yollar, inşa edilecek tesisler, milyonlarca ton hafriyat, patlatmalar, kesilecek ve tahrip edilecek ormanlar, yer altı ve yerüstü sularının kirlenmesi nedeni ile göreceği zararlar yani bir bütün olarak havanın, suyun, toprağın kısacası doğal ortamın ve peyzaj bütünlüğünün neticede çevrenin çok ciddi tahrip edileceği gerçeği karşısında yaşam hakkı olarak kabul ettiğimiz çevre hakkı kapsamında bu proje hakkında verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararının derhal iptal edilmesi gerekmektedir” dedi.
“İliç ve Soma’nın acısı hâlâ yüreğimizde”
İliç ve Soma Facilarını hatırlatan Gürel, şunları söyledi:
“Gelecek nesillere içilecek su, soluyacak hava ve oturulacak bir karış toprak bırakmak için mücadele edeceğimizi, Kula Köyü halkının, Avrupa Kırmızı Orman Karıncası’nın, Trakya Arısı’nın ve birçok canlının yaşam hakkını her daim savunacağımızı, bunu ihlal edenlerden hukuk önünde hesabını soracağımızı, doğal yaşamı örgütlü mücadele ile her daim savunacağımızı buradan bildiriyorum. Bu kapsamda Trakya Platformu Bilim ve Hukuk Kurullarına, Kırklareli Barosu’na, önceki dönem ve yeni seçilmiş olan Kırklareli İl Genel Meclis üyelerine, Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisine, TMMOB ve diğer tüm meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına, yaşamı savunma mücadelesi verenlere, mücadelemizi geniş kitlelere duyuran basınımızın değerli emekçilerine tek tek teşekkür ediyorum. Herkesi Kuka Köyü’nün yaşamı savunan haklı mücadelesini desteklemeye davet ediyorum.”