Herşey bitti sıra işçinin kıdem tazminatına geldi. Öyle ya, işçi sınıfını hiç bu kadar dağınık ve örgütsüz yakalamamıştı burjuva hükümetler…
Kıdem tazminatının 84 yıllık öyküsü var bu ülkede…
Türkiye’de kıdem tazminatı ilk olarak 15 Haziran 1936 tarihli resmi gazetede yayınlanan 3008 sayılı İş Kanunu ile çalışma yaşamımıza girdi…
Kemalist hükümet işçi dostu olduğu için bu hakkı vermedi. Bunu anlamak için o yılların siyasi zeminini iyi bilmek gerekiyor…
Kemalist hükümet kuruluş sürecinde emperyalist batının yanında yer aldı. Liberal ekonomiyi benimsediğini ilan etti. Yabancı sermayeyi ülkeye çağırdı…
Sermayenin daha çok kazanç elde etmesi için içerdeki koşulları düzenlemekten geri durmadı. İşçilerin sendika kurma, toplu sözleşme ve grev hakkı yasaklandı. Sınıf kavramı reddedildi. Bunun yerine halkçılık kavramı dayatıldı…
Ne ki dünya kapitalizmi kriz içerisindeydi. 1. Paylaşım Savaşı sermayenin krizini atlatmasına çare olmadı. Savaşın bitiminden onbir yıl sonra 1929 yılında kapitalizmin büyük krizi patladı…
Genç burjuva cumhuriyet bu krizle birlikte emperyalist batıdan umduğu yardımları alamayacağını gördü. Diğer tarafta ise SSCB çok hızlı büyüyerek tarih yazıyordu. Ve Kemalist hükümet SSCB ile ilişkilerini geliştirerek sanayileşme yolunu açtı. Sermaye birikimi yaratamamış burjuvaziden yoksun olan Kemalist hükümet devlet eliyle bu hamleleri başlattı…
Bu gelişme işçi sınıfının bir ölçüde büyümesine neden oldu…
Şimdi biraz geriye gideyim…
1917 Ekim Devrimi dünyada ilk işçi iktidarının gerçekleşmesini sağladı. Devrimci hükümetin ilk icraatları ise işçilerin temel haklarının tümünü yasalaştırmak ve bunları sürekli geliştirmek oldu…
İşçi devrimin şokunu üzerinden atan kapitalist dünya kendi işçi sınıfının birikmiş sorunlarını çözme ihtiyacı duydu. Ekim devriminden iki yıl sonra uluslararası çalışma örgütü (İLO) kuruldu. İLO’nun esas kuruluş amacı Sovyet devriminin kazanımlarının kapitalist dünyanın işçileri üzerindeki etkilerini azaltmaktı…
Kemalist cumhuriyet İLO’ya ancak 1932 yılında üye oldu. Üyeliğin gereği ve gelişmekte olan işçi sınıfını susturmak için 1936 yılında 3008 sayılı iş kanunu çıkarmak durumunda kaldı. Bu kanunun 13. maddesi ihbar ve kıdem tazminatlarını düzenliyordu…
Hemen belirtmekte fayda var. Egemen sınıf her fırsatta iş kanunu budamak ve kıdem tazminatını kaldırmak için elinden geleni yapmaktan geri durmadı…
Fakat çok iyi biliyoruz ki sınıf mücadelesinde güçler dengesi belirleyicidir. İşçi sınıfının elinden kıdem tazminatını almak ne Menderes’li Demokrat Parti, ne de onun ardılları gerçekleştirebildi. Hatta işçi sınıfının örgütlülük düzeyinin gelişkin olduğu 1970’li yıllar kıdem tazminatının yıllık 15 günlük brüt ücretten bir aylık brüt ücrete çıkmasına neden oldu. Ayrıca yol, yemek, ikramiyeler gibi sosyal haklar da kıdem tazminatının hesabına dahil edildi…
İşçi sınıfının örgütlülük düzeyi 12 Eylül cuntasından sonra sürekli geriye gitmeye başladı. Bu durum haklarının da giderek budanmasına yol açtı. Birbirini tetikleyen bu iki süreç AKP iktidarıyla zirveye çıktı…
AKP iktidarının ilk yıllarında kıdem tazminatının fona devredilmesi gerektiğini dillendirmeye başladı. Gelen tepkiler üzerine zamanın cumhurbaşkanı meclisten geçen yasayı veto etti. Ama bu veto AKP’nin kıdem tazminatına çökme hevesini bitirmedi…
Pandemi süreci AKP için yeni fırsatlar doğurdu. Kıdem tazminatına çökme işi suskun, örgütsüz ve dağınık işçi sınıfına karşı başarı sağlayabilecek zemini sağlıyordu. Başta partili cumhurbaşkanı olmak üzere AKP’nin tüm kurmayları kıdem tazminatıyla ilgili yasa değişikliğinin gerçekleştirileceğini kararlı biçimde dillendirmeye başladı…
İşçi sendikaları ise ilk kez bu saldırıya karşı duracaklarını ifade ediyor. Türk-iş iktidarla uzlaşmak için dilini yumuşak tutmaya çalışsa da sonuç alamıyor. Bu süreçte DİSK biraz daha öne çıkıyor…
İşçi sınıfı mevcut sendikalara güven duyarsa kaybedeceğini bilmek zorundadır. Tarihinden dersler alıp hemen işyerlerinde komiteler kurarak sürece hazırlanmak işçi sınıfının önünde duran acil görevdir. İşçi sınıfının elinde kalan son mevziyi korumak ve daha ileriye sıçramak ancak bu yolla gerçekleşecektir…
Kıdem tazminatını savunmak işçi sınıfı için onur meselesidir…
İşçi sınıfı onurunu koruyacak iradeye, tarihsel birikime sahiptir. Çok hızlı örgütlenmek ise onun doğasında vardır…
Önümüzdeki günler ve aylar sert sınıf savaşına gebedir…
Kimse kuşku duymasın ki işçi sınıfı kazanacaktır…