Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Gaziantep Üniversitesi’nde psikiyatri bölümünde öğretim görevlisiyken ihraç edilen, ardından tutuklanarak cezaevine konulan ve kanser hastası olduğunun anlaşılmasını müteakiben geçirdiği ameliyatın ardından tahliye edilen Savaş, tüm suçlamalardan beraat etmesinin ardından yurtdışında tedavi olmak için pasaport çıkarmak istediğinde KHK’li olduğu gerekçesiyle pasaportu çıkarılmadı.
Durumu ile ilgili gelişmelere değinen Haluk Savaş’ın söyledikleri şöyle:
KHK’lılerin ihraç edildikten sonra Resmi Gazete’de pasaportlarının da iptal edildiği hükme bağlandı. Bu kişilerin yurtdışına çıkışları yasaklanmış vaziyette. Burası açık bir hapishaneye dönüşmüş durumda. 515 bin kişinin pasaportları iptal edilmiş durumda. 515 bin kişi hapis olarak yaşıyor bu ülkede.
Kanser hastasıyım. Eylül 2016’da tutuklandım. Hapishanede kanser olduğum anlaşıldı. Hastanede ameliyat geçirdim. Ameliyat öncesinde cezaevine gönderildim. Yoğun bakımda bile kelepçe takılmaya çalışıldım.
2.5 yıldır safrayolu kanseriyim. Ömür olarak 39 ay biçiliyor. Mayıs 2018’de hastalık yineledi. Kemoterapilerim devam etti. Ocak 2019’da hastalığım yine tekrarladı.
Halsizlik, kansızlık, kalkıp yürüyememeye kadar ciddi fiziksel sorunlar yaşadım.
Bugün ne yaşadım?
Ocak ayında beraat ettik. Mahkeme 8 Ocak 2019 itibariyle, beraatime karar verdi kanıt yetersizliği nedeniyle.
Mahkeme, tüm ilgili makamlara yazı yazdı. Yurtdışı yasağımızın da kaldırıldığına karar verdi. Ne beklersiniz bundan sonra? Pasaport alıp seyahat etme özgürlüğünüze kavuşmayı.
Bugün Adana Valiliği’ne gittim pasaportumun tahdidinin kaldırılması ile ilgili. Mahkeme kararıyla gittim. Pasaportumu alıp yurt dışında tedavi görme düşüncesiyle.
Hastayım, özellikle Güney Kore, Japonya ve Küba’da kanserle ilgili ciddi yeni tedaviler var.
Tam iyileşti derken bu kez karaciğerde 2.5 cm metastaz çıktı.
Valilikteki müracaatımda bunun mümkün olmadığını, pasaportumu alamadığımı gördüm.
Alnımıza bir mühür vuruldu, herkesin önünde afişe edildik ‘terörist’ diye. O orada duruyor. Bu KHK’ları yasalaştırdı bir de AKP.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan bu KHK’ların gözden geçirileceğini açıkladı. Yasaya dönüştükleri için inceleyecek.
Bakalım hangi vicdan, anlayış ve kavrayışla Anayasa Mahkemesi inceleyecek, göreceğiz.
Buradaki tedavilerin sonuna dayandık, ne yapabiliriz? diye sordum. Görevli bana ‘CİMER’e yazın’ dedi. Konuyla ilgilenmedi. Bölge idare mahkemesine, Danıştay’a sonra Anayasa Mahkemesi’ne gideceğim. Ölmemişsem Anayasa Mahkemesi hakkımı tanırsa ne ala. Olmazsa oradan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM). Eğer hayattaysam 8-10 sene sonra ben ülke dışına çıkabilir hale geleceğim.
Burası Doğu Blok’u mu? Rusya’da insanlar duvarlardan atlarken vuruluyordu. Şimdi insanlar Meriç’de boğuluyor ölüyor. Bunlara yol açanlar kimse Allah belalarını versin. Biz çocukluğumuzda Berlin Duvarı üzerinde öldürülen insanları duyuyorduk.
Ben kanser hastası olarak yurtdışına çıkamayacağım, Meriç’ten mi kaçmam gerekiyor?
Ben Meriç’ten kaçmayacağım. Öleceksem herkesin gözü önünde bağıra bağıra öleceğim.
Ben 89 Rusyası’nda yaşamıyorum. Teller üzerinde insan cesetlerinin kaldığı bir yerde yaşamıyorum.
Devlet bana kapıyı açsa, seni vatandaş olarak tanımıyorum, nereye gidersen git dese, bunu da yapmıyor.
Benim burada göz göre göre ölmemi istiyor. Bana bu özellikle kastetmiş olmayabilir. 515 bin kişiye benzerlerini kastetmiş durumda.
Herkes zalimin zalim olduğunu duyacak. İnsanlık dışı bir muamele bu. Kabul edilemez.
Bize yapılanlar II. Dünya Savaşı’nda Yahudilere yapılanlardan farklı değil.