Birçoğumuzun bildiği üzere 2021’in ilk gününde yangından mal kaçırırcasına gece yarısı Cumhurbaşkanı onayıyla Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atandı. Atanır atanmaz Twitter biyografisine “Rektör, Boğaziçi Üniversitesi” yazması da bize “Öğrencilikten beri hayalim rektör olmaktı.” diyen Verşan Kök’ü hatırlatmadı değil açıkçası.
Kayyum haberlerinin hemen ardından müthiş bir öğrenci dayanışması örgütlendi ve direniş 4 Ocak Pazartesi günü “Kayyuma Geçit Yok!” sloganıyla fiili olarak başladı. Bugünlerde direniş; İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Hatay demeden dalga dalga büyürken gelin biz de kayyum rektör Melih Bulu’dan bahsedelim biraz:
-İntihallerin Heyecanı
Melih Bulu’nun doktorasını tamamlamak üzere hazırladığı tezin intihalden geçilmediği teyit edilmişken kendisi “akademisyen” sıfatıyla katıldığı TV programında bu konuya şöyle açıklık(!) getiriyor: “…bütün dert, tırnak içine almamışım bazı şeyleri. İşte o mesele.”
Sokrates’i kıskançlık krizlerine sokacak bu savunmanın sahibi Melih Bulu’yu, yazmayı yeni öğrenen bir çocuğun harfleri eksik yazması kadar hoş karşıladı ana akım medya. Bizlere üniversitelerimizde öğretilen ilk şey; ödev, projelerimizde intihale yer vermemek iken profesör sıfatına sahip bir akademisyen nasıl olur da intihal yaparak bu konuma gelir? Öğrenciler olarak bize sunulan ve hiçbir geçerliliği olmayan bahanelere değil aklımıza itaat ediyor ve sorguluyoruz: İntihalciden rektör olur mu?
Sorgulamakla kalmıyor cevap da veriyoruz: İntihalciden rektör olmaz!
-Metallica Dinleyicisi Bir Kayyum
En Boğaziçilinin kendisi olduğunu kanıtlamak için çok hırpaladı kendini. Metallica dinlediği için Boğaziçi’ne yaraşır bir rektör olduğunu iddia etti mesela. Tıpkı beyaz şarap içtiği için ODTÜ’ye yaraşır olduğunu iddia eden Verşan Kök gibi. Bu benzerliklerden yola çıkarak Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’nin başına getireceklerini öngörebiliyoruz. Dolayısıyla üniversitelerimize sahip çıkıyoruz.
Metallica dinlediğini söyleyerek pek sevecen görünmeye çalışan Melih Bulu’ya öğrenciler olarak “Yalnız, biz sizin kalıplarınıza sığmayız taşarız!” edasında Aşık Mahzuni ile cevap verdik.
“Yuh yuh! Soyanlara! Soyup kaçıp doyanlara”
-Cinsiyetçi Rektör İstemiyoruz!
Melih Bulu’nun bir tweet’i:
İlginçtir ki çat pat yazmayı bildiği Türkçe ile cinsiyetçi düşüncemsilerini ancak anlatabilmiştir. Kadınları aşağılamayı bir marifet olarak gören bu zihniyetin üniversitelerimize girmesine üniversitelerin gerçek özneleri öğrenciler olarak izin vermeyeceğiz! Bugün tekrar, daha yüksek sesle söylüyoruz: “Üniversitelerde cinsiyetçi, LGBTİ+ fobik rektör istemiyoruz!”
-Melih Bulu’nun Gözünden Boğaziçi Ütopyası
Melih Bulu, protestoların ilk gününden sonra daha görünür bir şekilde ortaya çıktı ve “uzlaşmak” için makamından inip öğrencilerin arasına girdi. Ha, unutmayalım aşağı inmeden önce camdan öğrencileri selamlamayı da es geçmedi. Haliyle öğrenciler de “selamı cevapsız bırakmak olmaz” diyerek canlı yayında kulaklarının pasını sildi Melih Bey’in.
“Birazdan hepsiyle çay, kahve içip konuşacağız.” Diye bahsettiği öğrencilerin hiçbir sorusuna yanıt veremeyişi bir yana içinde bulunduğu liyakatsizlik durumundan asla rahatsızlık duymayışı bir yana.
Melih Bulu’nun istifa mektubunu vermesini isteyen bir öğrenciye verdiği “Tişörtün çok güzel.” cevabını da anlamak zor değil aslında. Zira kendisi de biliyor ki yaptığı intihallerle, cinsiyetçi söylemleriyle, tepeden inme kayyum oluşuyla hiçbir zaman Boğaziçi’nin rektörü olarak kabul edilmeyecek. İçinde bulunduğu durumla başa çıkamayacağını bildiği için geliştirebildiği tek savunma mekanizması şakaya vurmaktan doğru gerçekleşiyor.
Öğrencileri hedef alan tweetleri niçin beğendiği sorulunca Twitter hesabını kendisinin kontrol etmediğini ve hesabı kontrol edenlerin hatası olduğunu belirtmesi üzerine, öğrencilerden gelen “Daha sosyal medya hesabını yönetemeyen birisi nasıl olacak da 150 yıllık kültüre sahip Boğaziçi Üniversitesi’ni yönetecek?” sorusu da cevapsız sorular yığınına katıldı.
Kısacası, Melih Bulu öğrenciler tarafından sorulan soruların birçoğunu cevapsız bıraktığı için bu sınavdan da geçer not almayı başaramadı.
Cevapsız soruların hepsini yazmaya kalksam sayfalar tutar. İçinde “bulu”nulan durumu en iyi şekilde aktarabilmek için diğerlerine göre daha çok öne çıkanlardan bahsediyorum. Örneğin: “Hocam, hiç utanmanız yok mu?”
Bu soru bence hepimizin aklına en az bir kere gelmiştir. Bunca öğrenci ve akademisyen “Melih Bulu Boğaziçi’ne rektör olamaz!” Diye gündemi yerinden sarsmışken nasıl olur da Melih Bulu, onlarca insana karşı kulaklarını tıkayıp hala görevine devam edebiliyor ya da devam edebileceğini sanıyor.
Bu durumun tek bir açıklaması olabilir: Melih Bulu, bizimle aynı evrende yaşamıyor. Onun gördüğü ile bizim gördüğümüz bir değil. Kendisi bir kayyum değil aksine Boğaziçi’nin yıllardır beklenen rektörü. Zaten öğrenciler de onu protesto etmiyor. Tam tersine Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne rektör oluşunu kutluyorlar ülkenin dört bir yanında. Ne ülkesi canım kutlamalar sınırları aştı. Dünyanın farklı yerlerinden sevinç gösterileri içeren görüntüler geliyor her gün.
Hoş geldiniz! Burası Melih Bulu’nun ütopyası. Sanılanın aksine burada özgür bir ortam vardır. Hatta o kadar özgür olursunuz ki tezinizde bir başkasına ait ifade, buluş veya düşünceleri kendinize aitmiş gibi kullanabilirsiniz. Hem de kaynak göstermeksizin. Yine buna benzer birçok özgürlüğe sahip olursunuz burada. Mesela kadınları aşağılamakta özgürsünüzdür vs.
-Kampüste Polis Yok
Bahsetmemiz gereken bir diğer konu ise Boğaziçi Üniversitesi’ni abluka altına alan polisler ve bu polislerin üniversiteye kelepçe vurması.
Kendisi her ne kadar inkar etse de Melih Bulu tarafından çağırılmıştı bu polisler. Zira yönetmeliğe göre üniversiteye polis girişi ancak o üniversitenin rektörü tarafından sağlanabilirdi. Kampüs içerisine polis alınmadığını iddia etse de onlarca üniformalı polisin kampüsün belli noktalarına araçlarıyla beraber konuşlandırıldığını hepimiz gördük. Sivil polislerin her yerde oluşu da cabası. Sivil polisler Allah’ın emri nitekim.
Melih Bulu’nun “polislerin pratik çözümü” olarak nitelendirdiği Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına takılan kelepçe, tarihe kara bir leke olarak geçmişti çoktan. “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” Derler ya. İşte tam olarak durum bu.
Vedat Akgiray’a “tazminatımızı ver” diyen Bimeks işçilerine, “Kayyum! Üniversiteden defol!” diyen ve bilimsel eğitim isteyen öğrencilere, akademisyenlere taktıkları kelepçeleri sonunda üniversitelerimize de taktılar. Şu unutulmamalıdır ki: yapılan tüm baskılar bizlere taktıkları prangaları daha iyi fark etmemizi sağlıyor. Her geçen gün daha çok farkına vardığımız bu prangaları yine söküp atacak olanlar da bizleriz. Topyekun baskıyı ancak topyekun mücadele durdurabilir. Öyle ki üniversitelerimizin tüm bileşenleri olarak kayyumcu zihniyete boyun eğmiyoruz!
-Haliç Üniversitesi’nde Bir Sevinç
Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne kayyum olarak atanma haberini duyar duymaz sevinçten havaya uçan bir grup öğrenci vardı. Biraz da bu öğrencilerden bahsedelim: Elbette bu öğrenciler Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne kayyum olarak atanmasından hemen önce rektörü olduğu Haliç Üniversitesi’ndendi. 2020-2021 eğitim yılı vizelerinde kamera açma zorunluluğuna karşı tepki gösteren Haliçli öğrencilerin yönetim tarafından “troll” ilan edildiğini öğrenince, bugün Boğaziçi direnişindeki öğrencilere terörist yaftası yapıştırılmasına şaşırmamak gerek. Yani demem o ki: Melih Bulu ne geldiği yerde isteniyor ne de vardığı yerde.
Konuyu biraz daha somutlaştırmak üzere Melih Bulu’nun twitter profiline ufak bir stalk daha yapalım:
Haliç Üniversiteli bir tıp fakültesi öğrencisinin “Banka hesabımda 9 kuruş var. Ben nasıl kamera temin edeceğim?” sorusuna karşı Melih Bulu’nun verdiği cevap bugün içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin özeti niteliğindedir. Öğrencisinin sorununa çözüm getirmek yerine onun burs miktarına kadar sorgulayan Melih Bulu’nun üniversite yönetim anlayışı kabul edilemezdir. Eğitim yuvalarına ticarethaneden öte bir anlam yükleyemeyen; üniversitelerimizi şirket, kendilerini de birer patron konumuna getirmeye çalışan rektörleri kabul etmiyoruz ve direnişimizi her geçen gün daha da büyütüyoruz.
Tüm öğrenciler olarak bize dayatılan bu çürümüş sisteme karşı ortak bir sestir Boğaziçi direnişi. Dayanışmanın her geçen gün daha da güçlendiğini görmeleri onlara amansız bir korku salıyor. Biz öğrenciler bunun farkındayız. Onlar da farkında. Öyle ki bu sorunun sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan öğrencileri alakadar ettiğini söyleyip diğer üniversitelerden dayanışmaya gelen öğrencileri “provokatör” ilan ederek bu duruma kılıf biçmeye çalışıyorlar. Empoze etmeye çalıştıkları “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetine inat üniversitelerimizin öğrencileri, işçileri, akademisyenleri olarak itaat etmiyoruz ve sesimizi ortak yükseltiyoruz: “Kayyum rektör istemiyoruz!”
-Bol Sıfatlı, Bir Cümlelik Özet
Uzun lafın kısası:
Kayyum, intihalci, cinsiyetçi, hardrocker Metallica sevdalısı Melih Bulu; Boğaziçi’ne rektör olamaz!