CHP’liler HDP’ye “emanet” oy verdi…
Tepeden tırnağa yanlış bir değerlendirme.
Önce seçmenle parti üyesini bir ayıralım.
Parti üyesi partisinin programını benimser ve partisinin başarısı için çalışır. Ve her durumda partisine oy verir.
Seçmen ise başkadır. Seçmenin yönelimi koşullara göre değişebilir. Seçmen hangi parti onu kapsarsa oyunu o partiye atar. Ve bu tercih her zaman değişebilir.
Hiçbir seçmenin oyu herhangi bir partinin tapulu malı değildir. Olamaz da…
Sol seçmen süreci değerlendirdi, HDP’nin desteklenmesi gerektiği sonucunu çıkardı ve oyunu o yönde kullandı.
Bir ek daha yapayım. Daha önce CHP’ye oy veren ve bu seçimde HDP’yi tercih edenlerin çoğunluğu da geçmişte devrimci hareketin şu veya bu biçimde içinde olanlardı. Bu kesimin ise HDP içinde siyaset yürüten sosyalistlerle ilişkileri hiç kesilmedi. Dostlukları hep sürdü. O dostluk köprüsü HDP’nin tercih edilmesinde önemli bir etken oldu…
Hasılı bu “emanet oy” masalını geçiniz beyler…
Kürtler AK Parti’ye oy verdi…
Bunu söyleyenlerin gözlerine perde inmiş ve kalpleri mühürlenmiştir.
Onca zulüm, işkence, ölümler, tehditlere rağmen Kürt halkı bu seçimden de alnının akıyla çıktı. Kürt illerinin çoğunda halk HDP’yi tercih etti.
Gelelim bu eleştiriyi yapanların samimiyetsizliğine. ‘Kürt halkı AK Parti’ye oy verdi’ celallenmesi içinde olanlar tersinden Kürt halkı HDP’ye oy verdiği için de Kürt halkını teröre destek vermekle suçlamaktan geri durmayanları oluşturuyor.
Ne kadersiz bir halk. Her durumda suçlu olmak yazılmış alınlarına…
Oysa şöyle yakın tarihe baktığımızda göreceğiz ki, Kürt halkına bir adım gidenlere karşı Kürt halkı on adım gelmiştir.
Bakın M. İnce’nin oylarına bunu görürsünüz. İnce, cezaevinde Demirtaş’ı ziyaret edip yumuşak bir dil kullanınca hemen Kürtlerden karşılığını almıştır.
HDP barajı aşınca hileli seçime dair hamle yapmadı…
Al sana bir insafsız eleştiri daha. Hatta insaf ötesi bir eleştiri.
HDP’ye son üç yılda ölümlerden ölüm beğendirildi.
Eş başkanları, vekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, parti başkanları ve yöneticileri, üyeleri, tüm bileşenleri, destekçileri tutuklandı ve cezaevine koyuldu.
Parti bu zor koşullarda seçime girdi. Kadroları insanüstü bir çalışma yürüttü. Bir kişi on kişinin işini yaptı. Bu süreçte saldırı tehdit ve saldırılar hiç durmadı.
24 Haziran akşamı barajın aşıldığı kesinleşince kısa bir süre sevinç gösterileri için sokağa çıkıldı. Sandık görevlileri seçim kurullarının önünden ayrılmadı.
Şimdi bu şartlarda HDP mi sokağa çağrı yapacaktı? Ve neden yapacaktı?
Hasılı sokağa çağrı yapması gerekenler sır olup kaybolunca yine en kolay yola başvuruluyor.
Ben bu eleştiriyi yapanlara şöyle derim; siz kitlenizi sokağa çıkardınız da HDP gelmediyse haklısınız. Böyle bir şey olmadı.
HDP sokağa çıkmadı eleştirisi bir tek durumda haklı olurdu. O da açık hile ile HDP baraj altı bırakılsaydı ve bu HDP tarafından sessizce geçiştirilseydi eleştiri yerine otururdu.
Yine çok iyi biliyorum ki, böyle bir durumda HDP bileşenleri iki üç silâh sesinden korkup evine çekilmezdi. Bedeli ne olursa olsun hakkını sonuna kadar arar ve bunun gereğini yapardı…
Soylu’nun derdi ne…
Buradan gelelim S. Soylu’nun açıklamalarına. Soylu kişisel hırsıyla konuşmuyor. Devlet, bırakın Soylu’yu, hiç kimsenin kişisel hırsla konuşmasına izin vermez…
Soylu, bu seçimle birlikte tabanda yakınlaşan CHP ve HDP kitlesini ayrıştırmak istiyor. Diğer taraftan milliyetçi ve dinci kesimi de bu cepheye karşı ajite ediyor.
Niçin buna gerek duyuyorlar? Yanıtı basit. Çünkü yeni süreçte Suriye savaşı devam ettirilecek. Fırat’ın doğusu da ABD ile dizayn edilmeye çalışılacak. İran cephesi açılana kadar savaş bu ülkenin yaşam biçimine dönüşecek.
Asıl tehlike ise İran cephesi açılabilir duruma gelince ortaya çıkacak. İran kolay lokma olup yutulacak bir devlet değil…
Bu yazdıklarım felaket senaryoları değil. Bu ülkenin gerçekliğidir.
İşte bu nedenle Soylu sürekli şehit cenazeleri vurgusu yapıyor. Aslında, alışın ve sesinizi kesin, diyor. Savaş politikalarımıza karşı çıkanlara ağır bedeller ödetiriz diyor. Ve demokrasi güçlerini bölmeye çalışıyor…
Demokrasi güçlerine ise safları sıklaştırmaktan başka seçenek kalmıyor…