9.3 C
İstanbul
27 Kasım Çarşamba, 2024
spot_img

Kaldıraç Hareketi’nden açıklama: Pandemi, Deprem, Yangın… En Büyük Afet Devlettir!

Kaldıraç Hareketi bir haftadır artarak devam eden yangınlara dair açıklama yayınladı

Ortada söndürülmeyen bir yangın olduğuna dikkat çeken açıklamada “Açıktan, en başından söyleyelim; söndürülemeyen değil söndürülmeyen bir yangındır bu. Açıktan, en başından söyleyelim; yara kimdeyse merhem ondadır. Bir kez daha ve hep.” denildi.

‘Yağma – Rant – Savaş…’

Yağma, rant ve savaş ekonomisinin iç içe geçtiği ve bu durumunun giderek daha çıplak hale geldiği vurgulanan açıklamada “Yağma ve rant iç içedir; daha ilk günden “çökülecek” ve “çok şükür yangının ulaşmadığı” yerler yönetenlerin diline vurmuştur. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin Ortadoğu danışmanı olduğu Kanada merkezli McCain Food şirketinden yerli beşli çetesine rant için memleketin dört yanı yağmaya açılmış; “kültür ve turizm gelişme bölgeleri dışında kalan orman arazileri ‘kamu yararı’ kapsamında turizm yatırımcılarına açılabilecek.” yasası 28 Temmuz’da yürürlüğe girmiştir. TOKİ’nin hazırda bekleyen projelerini, kafalara fırlatılan çayı, “kira öder gibi kendi evlerini alacaklar, üstelik düşük faizli” laflarını sıralayarak uzatmak mümkündür.

Savaş da bu denklemin içindedir, bundan sonra payı daha da artacaktır. Yağma, rant, savaş Saray Rejimi’nin her pratiğinde daha da iç içe geçmekte, daha da çıplak görülmektedir. Soylu “sabotaj değil” demek zorunda kalmıştır, diğer taraftan da köylerde “Kürtler yaktı” fikri örgütlenmeye çalışılmıştır, İYİ Parti de CHP de bu çalışmanın dışında değildir. Yangınlara neden TSK müdahale etmiyor diye soranlar, orduyu görmek isteyenler Hozat’ta yangını söndürmeye giden insanlar kim tarafından engelleniyor baksın.” denildi.

‘Halk yangında kendi başınadır. Pandemide olduğu gibi, depremde olduğu gibi’

Doğasını, toprağını ciğeri olarak gören halkın yangında kendi başına kaldığı bu durumda emeklerini büyütmek zorunda olduğu vurgulanarak “Kendi kaderine terk edilmiş hisseden herkes emeğini büyütmek zorundadır. Kendi gücümüze, yanımızdakinin gücüne güvenerek kanımızı emenleri üstümüzden söküp atmanın, insan kalmanın zorunluluğudur bu.” denildi.

Kaldıraç Hareketi internet sitesinde yayınladığı açıklamanın tamamı:

7 gün oldu.

Açıktan, en başından söyleyelim; söndürülemeyen değil söndürülmeyen bir yangındır bu.

Açıktan, en başından söyleyelim; yara kimdeyse merhem ondadır. Bir kez daha ve hep.

Yönetemiyorlar deniyor eksiktir.

Böyle yönetiliyor.

Yağma – Rant – Savaş…

Alın size hepsi birden. Alın size Saray Rejimi.

Yağma ve rant iç içedir; daha ilk günden “çökülecek” ve “çok şükür yangının ulaşmadığı” yerler yönetenlerin diline vurmuştur. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin Ortadoğu danışmanı olduğu Kanada merkezli McCain Food şirketinden yerli beşli çetesine rant için memleketin dört yanı yağmaya açılmış; “kültür ve turizm gelişme bölgeleri dışında kalan orman arazileri ‘kamu yararı’ kapsamında turizm yatırımcılarına açılabilecek.” yasası 28 Temmuz’da yürürlüğe girmiştir. TOKİ’nin hazırda bekleyen projelerini, kafalara fırlatılan çayı, “kira öder gibi kendi evlerini alacaklar, üstelik düşük faizli” laflarını sıralayarak uzatmak mümkündür.

Savaş da bu denklemin içindedir, bundan sonra payı daha da artacaktır. Yağma, rant, savaş Saray Rejimi’nin her pratiğinde daha da iç içe geçmekte, daha da çıplak görülmektedir. Soylu “sabotaj değil” demek zorunda kalmıştır, diğer taraftan da köylerde “Kürtler yaktı” fikri örgütlenmeye çalışılmıştır, İYİ Parti de CHP de bu çalışmanın dışında değildir. Yangınlara neden TSK müdahale etmiyor diye soranlar, orduyu görmek isteyenler Hozat’ta yangını söndürmeye giden insanlar kim tarafından engelleniyor baksın.

Tekrar pahasına söylüyoruz: devlet çeteleşmiştir, çeteler devletleşmiştir. Yangından mal kaçırma bilindiktir, bu yangınla mal kaçırmaktır. Alın size çözülen Saray Rejimi.

Yağma-rant-savaşın yangınıdır bu. Bizler irademizi, emeğimizi koymadan değil dokuz, doksan uçakları da olsa söndürülmeyecektir.

Görüyoruz, sanılmasın kim dost kim düşman görülmüyor.

Görüyoruz, yangının ilk günü kullanılan uçağın Bodrum’daki villaların üstünde devriye atabilsin diye yangının asıl bölgesinden çıkarıldığını.

Görüyoruz, ateş yatlara ulaşmasın diye helikopterlerin dört döndürüldüğünü.

Görüyoruz, sanki yarın tüm Marmaris yansa orasının yanmasına izin vereceklermiş gibi arazözlerle, uçaklarla etrafında nöbet beklenen yazlık Saray’ı. Hayır, orayı yakan bu ateş olmayacak.

Görüyoruz, TOMA’lar yangına tepkiler büyüyünce yola çıkmıştır, muslukları “şimdilik” başka yöne bakmaktadır.

Görüyoruz, halk yangında kendi başınadır. Pandemide olduğu gibi, depremde olduğu gibi.

Marmaris’te köylüler bir an olsun yangın söndürme çalışmalarından soluklandığında “ciğerlerimiz yanıyor” diyor. Elbette emeklerine, geçmişlerine, evlerine de üzülüyorlar. Ama yananı ciğerleri görüyorlar.

Bir tarafta doğasını, toprağını ciğeri görenler; bir tarafta “ciğersiz”ler.

“Ciğersiz”; değersiz, güvenilmez, korkak, aşağılık bir kimse olmak diye yazıyor sözlükte. O insanlara “yangında zarar gören evlerin yerine yapılacak TOKİ evlerini görünce keşke bizim evimiz yansaydı diyecekler” diyebilecek tıynet, bunun tam karşılığıdır.

Biz diyoruz ki sermaye vampirdir, işçilerin, emekçilerin, halkların kanıyla beslenmektedir; insan kılığına bürünmesi çürümedir. Her hücrelerine kadar çürümüştürler.

Kendi kaderine terk edilmiş hisseden herkes emeğini büyütmek zorundadır. Kendi gücümüze, yanımızdakinin gücüne güvenerek kanımızı emenleri üstümüzden söküp atmanın, insan kalmanın zorunluluğudur bu.

Ortada söndürülmeyen bir yangın vardır.

  • Tüm olanaklar, kaynaklar yangının söndürülmesine kullanılmalıdır.
  • Havadan söndürme ve soğutma çalışmaları olmazsa olmaz noktaya gelmiştir. Uçak temini sağlanmalıdır.
  • Yangınların gerçekten söndürülmesi için havadan müdahaleye ihtiyaç vardır. Toplumsal muhalefetin uçağı, helikopteri yoktur ancak emeği vardır. Yangının gerçekten söndürülmesi için ter akıtılmalıdır.
  • İtfaiye işçileri DİSK ve KESK’te örgütlüdür. Sendika konfederasyonları varsa yıllık izinde olan itfaiye işçilerini deneyimlerini söndürme çalışmalarına elleriyle, kovalarıyla emek harcayan halka akıtmak için organize etmelidir.
  • İktidarın halkın dayanışmasını engellemek üzere baskıyı arttırmaktan ve kitleleri ayrıştırmaya çalışmaktan başka seçeneği kalmamıştır. Biz ise bilmeli ve her yerde anlatmalıyız ki; dayanışma en insani ve en meşru şeydir. Bu yangın dayanışma ile sönebilecektir.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol