Kadın Dayanışma Vakfı, hazırladığı kadına yönelik şiddet raporuyla; kadınların en çok en yakınındaki erkekler tarafından şiddete maruz kaldıklarını ortaya koydu.
Kadın Dayanışma Vakfı, 1 Ağustos 2016- 31 Temmuz 2017 arasında KadınDanışma Merkezi’nde aldığı başvuruların sonuçlarını derlediği bir izleme raporu oluşturdu.
ÇEŞİTLİ ŞİDDET TÜRLERİ, EN YAKINLARINDAKİ ERKEKLERDEN
Ekmek ve Gül’ün aktarımına göre; raporda, merkeze başvuran 355 kadının yüzde 81’i yani 286 kadın psikolojik şiddete, yüzde 50’si yani 177 kadın fiziksel şiddete maruz bırakılmış durumda. Kadınlar en çok en yakınlarındaki erkek tarafından, yani eşleri, eski eşleri, eski partnerleri, partnerleri, kendi aile üyeleri, arkadaşları tarafından şiddete maruz bırakılıyor.
Yine aynı dönemde başvuranların yüzde 46’sı (165 kadın) ekonomik şiddet biçimlerine maruz bırakılmış. Kadın Danışma Merkezine başvuran kadınlardan cinsel şiddete maruz kalanların oranı ise yüzde 21. Bu 74 kadın, istemediği yerde/zamanda/biçimde cinsel ilişkiye zorlama; cinsel içerikli tekliflere, görsellere, sözel veya fiziksel hareketlere maruz bırakma vb. biçimlerde cinsel şiddete maruz bırakılmış.
Kadınların yüzde 9’u (31 kadın) dijital şiddete, yüzde 9’u (31 kadın) ise zorla evlendirilme, ısrarlı takip, mobbing gibi diğer şiddet türlerine maruz bırakılmış.
YÜZDE 62 ORANINDA EVLİLİK İLİŞKİSİ İÇİNDE BULUNDUKLARI ERKEKLERDEN ŞİDDET
Rapora göre, Kadın Danışma Merkezine başvuran kadınların yüzde 54’ü (192 kadın), yani yarısından fazlası evli oldukları erkeklerden şiddet görüyor. Eşlerden sonra en fazla şiddet uygulayanlar kadınların arkadaşları veya tanıdıkları olan (evlilik, partnerlik, akrabalık bağı olmayan) kişiler, eski eşleri ve kadınların kendi aile bireyleri. Danışanların yüzde 8’ine (27 kadın) eski eşleri şiddet uygulamış. Başvuran kadınların yüzde 62’sine başvuru yaptığı sırada veya geçmişte evlilik ilişkisi içinde bulundukları kişilerin şiddet uyguladığı görülüyor.
SIĞINAKLARIN SAYILARI YETERSİZ
İzleme raporunda, Vakfın BİMER üzerinden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuru sonucunda Ağustos 2017 tarihi itibarıyla Türkiye’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına (ASPB) bağlı bulunan sığınak sayısının 102, kapasitesinin ise 2667 olduğu belirtiliyor.
Türkiye nüfusu düşünüldüğünde bu kapasitenin kadınlar için yetersiz olduğunun altını çizen Kadın Dayanışma Vakfı, Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet Dahil Olmak Üzere Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Görev Birimi Nihai Faaliyet Raporu‘ndaki her 10 bin nüfusa bir aile yeri bulundurulması ve her bölgede özel kadın sığınaklarının bulunması tavsiyesine dikkat çekiyor.
ASPB ve belediyelere bağlı sığınak sayılarının yetersizliği ve var olan sığınakların kadınların güçlenerek bağımsız bir hayata adım atmalarını sağlayacak desteklerden ziyade barınma odaklı hizmet sağlaması kadınların şiddetten uzaklaşmasını zorlaştırdığı da rapordaki dikkat çekici tespitlerden.
POLİS UYGULAMALARI KADINLARI BAŞVURUDAN CAYDIRIYOR
Kadın Danışma Merkezine başvuran kadınların yüzde 35’i (125 kadın) daha önce polis karakolu, ilçe emniyet müdürlüğü, hastane polisi, jandarma karakolu ve 155 Polis İmdat Hattı gibi yerlere başvurmuş. Raporda, kolluk birimlerinin genellikle şiddete maruz kalan kadınların ilk olarak başvurduğu yerler olmaları dolayısıyla kadınların burada gördükleri muamelenin onların hukuki sürece devam edip etmeyeceklerini, şiddet döngüsünden çıkmak için ne kadar çaba sarf edeceklerini belirleyebildiğinin altı çiziliyor. Bu nedenle kadınların şiddete maruz kalan kadınlarla görüşme konusunda eğitim almış, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı ve farkındalığı yüksek kolluk personeli ile görüşmesinin önemine dikkat çekiliyor.
Kolluk personelinin eksik ya da yanlış bilgilere sahip olması ya da bilerek kadınları eksik ya da yanlış bilgilendirmesi ve dikkatsizliği ise bir başka sorun alanı olarak belirtilmiş.
‘BARIŞTIRICILIK ROLÜ’
Raporda değinilen ve kolluk personeliyle ilgili yaygın olarak yaşanan bir diğer sorun ise kolluk personelinin görev alanının dışına çıkarak aileye ilişkin güçlü yargıları ve kadınları birey olarak görmeyen yaklaşımları dolayısıyla barıştırıcılık rolü üstlenmeleri. Bu, kimi zaman açıkça kadınlardan şiddet uygulayanı affetmeleri kimi zaman ise şikayetten vazgeçmeleri istenerek gerçekleşiyor.
UZLAŞTIMA, KADINLARIN HAK ARAMASINDA ENGEL
Raporda, uzlaştırma kurumunun son yıllarda hukuki süreçlerin daha kısa sürede ve ekonomik olarak çözülmesi için öne çıkarılan çözümlerden biri olarak ileri sürülse de uzlaştırma uygulamalarının şiddete maruz kalan kadınların hukuk yoluyla haklarını aramalarının önüne çıkarılan bir engel olarak kullanıldığı durumlarla karşılaşıldığı vurgulanıyor.
Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda uzlaştırma da dahil olmak üzere zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerinin yasaklanması gereğine dikkat çekiyor. Kadınların uzlaştırma süreçlerine dahil edilmesinin ya da dahil edilmeye çalışılmasının İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı olduğu ve uzlaştırma sürecinin kadınların başvurularından sonuç almasını da geciktirdiği ortaya konuyor.
GÖÇMEN KADINLARA YÖNELİK ÖN YARGILAR
Raporda, özellikle göçmen ve mülteci kadınların, maruz kaldıkları şiddet nedeniyle destek almak istediklerinde ilgili kurum ve kuruluşlardaki bilgi eksikliği ve çalışanların ön yargıları nedeniyle ikincil travmalar yaşadıkları belirtilmiş.
Yolculuk Gazetesi