Kadınlar ve LGBTİ+’lar 1 Mayıs’ta alanlarda olacak. Kadın örgütleri 1 Mayıs’a giderken feminist hareketin değerlendirme ve taleplerini Sendika.Org’a anlattı
Kadınlar ve LGBTİ+’lar 1 Mayıs’ta alanlarda olacak. Kadın örgütleri 1 Mayıs’a giderken feminist hareketin değerlendirme ve taleplerini Sendika.Org’a anlattı.
Kadın Savunma Ağı, Üniversiteli Feminist Kolektif, Demir Leblebi, Kırkyama, Mor Dayanışma, Yeni Demokrat Kadın, TJA, Ekmek ve Gül Sendika.Org’un sorularına yanıtları:
Kadın Savunma Ağı: “Kriz varsa feminist isyan var”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Bir yandan işçi hareketlerinin grevlerle beraber bu seneki yükselişi, bir yandan feminist hareketin yıllardır hızla örgütleniyor oluşu ve sokakları tüm baskılara rağmen terk etmemesi, bir yandan ekonomik ve siyasal krizin hayatımızı gittikçe daha çok zorlaması… AKP dinci gerici politikalarını sermayenin karını gün be gün arttırmak için sürdürürken tüm bunların faturası en çok kadınlara, lubunlara, yoksullara ve göçmenlere kesiliyor. Bunun yanında mecliste AKP iktidarına karşı çıktığını iddia eden muhalefet partileri HDP’ye gelen saldırılarda da AKP’nin savaş politikalarında da iktidara destek veriyor ve sokağa çıkmak isteyen kitlelerin karşısında politikalar üretiyor. Bu tarihsel politik koşullar için de feminist ve sosyalist ilkelerle bir büyük itaatsizlik hareketi örmenin büyük önemi var. Aslında 1 Mayıs örgütlenmesi bu hareketin neresinde diye sormak gerekiyor. Çünkü öfkesi büyüyen, sefalet içinde , gelecek kaygısıyla yaşamak istemeyen, eşit ve özgür yaşamak için direnen büyük toplumsal kesimlerin gücünü gösterebileceği, taleplerini en etkili şekilde haykırabileceği bir gün olmalı 1 Mayıs!
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bu yıl Türkiye’deki ekonomik krizin iyice derinleşmesiyle “kriz varsa feminist isyan var” diyerek bir çalışma başlattık. Bu çalışma ekonomik krizle ilgili yaşadığımız sorunları birbirimizle paylaşarak politize etmekle başladı ama bunu sürdürme biçimimiz bunun çok daha ötesindeydi. Aslında feminist özsavunma çizgimizi ekonomik krizin/şiddetin kaynağını belirleyip bu yapısal şiddete karşı mücadele etmeye çalışarak sürdürdük; mahallelerde forumlar, tekelleşmiş şirketler önünde eylemler yaptık, işçi direnişlerini ziyaret ettik bazen de başka bir yerden onların sesini yükseltmeye çalıştık. Bu çalışma sadece 1 Mayıs’la başlamadı aslında. 25 Kasım’dan beri bu çalışmayı sürdürüyoruz. Bunun yanında görünmeyen emeği görünür kılmak 1 Mayıs çalışmalarımızın temel konularından biri.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
Yıllarca emeğin ücretli biçiminin işlenmesinin dışına çıkılması, transların sadece öldürülürken değil ücretli işlerden ve toplumun diğer tüm alanlarından nasıl dışlandığının konuşulması, ücretsiz bakım emeğinin kapitalizmin sürmesinin koşulu olduğunun farkına varılması yani bu 1 Mayıs’ın feministleşmesi tüm sol örgütlerin sistemin ve iktidarın gerçekten karşısında durabilmesinin tek yolu. Solu da feministleştirecek ve aileyi kutsayan heteroseksist kalıplarından çıkaracak olan feminist ve LGBTI+ harekettir. Bu alanı başka örgütlenmelerin açıp açmaması değil aslında mesele bizler zaten emek hareketiyiz ve sokaktaki gücümüz ortada. Aslında bunun sorumluluğunu ekonomik krize dair yaptığımız çalışmalarda da işçi grevlerinin sesini duyurduğumuz eylemlerde de alıyoruz. 1 Mayıs günü de görünmeyen emekten, kadınların ve transların işsizliğine, LGBTI+’lar olarak evde, işte, sokakta maruz kaldığımız ayrımcılıktan sadece var olmak için verdiğimiz duygusal emeğe, 1 Mayıs alanının belki de çok alışkın olmadığı bir çok sözü görünür kılmaya çalışarak alanda olacağız.
Kurtuluşumuz kendi ellerimizde. Nasıl ki yıllardır erkek şiddetine karşı mücadelemizle yasalar yazdırdıysak, dayanışmamızla çoğaldıysak, aynı şekilde emeğimizin hakkı için de isyandayız. Biz kadınlar ve LGBTİ+lar için mücadele etmek hayati; seçim süreçlerine ertelenemez, başka birilerine havale edilemez. Bu nedenle 1 Mayıs’ta da her gün de direniyoruz. Haydi gelin 1 Mayıs meydanlarında, Kadın Savunması kortejinde “kriz varsa feminist isyan var” pankartının arkasında buluşalım.
Üniversiteli Feminist Kolektif: “Krizin faturasını kadın-LGBTİ+ düşmanları, sermayedarlar, yandaşlar, doğa katilleri, krizi yaratanlar ödesin”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Bu sene pandemiden beri uzun süre sonra yasaklanmayan bir 1 Mayıs’a giriyoruz. Memleketin dört bir yanı isyan sesleriyle yükseliyor. Geçinemeyenler, kayyum rektör istemeyen üniversiteliler, kadınlar, lubunyalar ve işçiler dört bir yanda direnmeye devam ediyor. Direnişler sürerken bir yandan sistemin krizleri derinleşiyor ve siyasal iktidarın gerici, kadın düşmanı ve LGBTİ+fobik politikaları artıyor. Halk yoksulluğa, açlığa itiliyor.
Bizler sistemin tüm bu krizlerinden kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak daha fazla etkileniyoruz. Kampüslerde kayyumlara karşı direnirken akademide tacize, mobbinge uğruyoruz. Geçinemediğimiz için bir yandan en güvencesiz işlerde bizler çalışmaz zorunda kalıyoruz. Nitelikli eğitime erişemiyoruz. Cemaat- tarikat yurtlarına alan tahsis edilirken bizler KYK burslarımızın dört- beş katı kiralarda evlerde yaşamak zorunda kalıyoruz.
Kadın dayanışmasından, gökkuşağından aldığımız gücü ve mücadelemizi 1 Mayıs’a taşımak bizler için bu yüzden çok önemli.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz üniversiteliler için bu 1 Mayıs, kampüslerden sokaklara taşıdığımız öfkemizi ve cesaretimizi 1 Mayıs’ta da alanlara taşıdığımız bir 1 Mayıs olacak. 8 Mart coşkumuzdan bir damla kaybetmeden baharın coşkusu ile 1 Mayıs’ı selamlıyoruz.
“Krizin faturasını kadın-LGBTİ+ düşmanları, sermayedarlar, yandaşlar, doğa katilleri, kısacası krizi yaratanlar ödesin!” diyerek öfkemizi ve erkek şiddetine karşı özsavunmamızı 1 Mayıs’a taşıyoruz.
Kayyum rektörlere, tacizci akademisyenlere, kadın üniversitelerine, diyanet akademisine karşı özerk-demokratik-feminist üniversite kortejinde buluşuyoruz!
AKP-MHP faşizmine karşı bu 1 Mayıs’ı feminist isyanımızla kuşatıyoruz!
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
İktidarın ve yandaşların sisteminin krizleri elbette kadınlar ve LGBTİ+’lar için daha fazla hissedilir oluyor. Üniversitelerde, çalıştıkları güvencesiz işlerde, sokaklarda mücadele eden bizler direniş ruhunu hayatımızın her anına taşıyoruz. Bu eşitsizliğin bir sonucu olarak neredeyse tüm direnişlerde kadınlar ve lubunyalar öne çıkıyor. Boğaziçi’nden, işçi direnişlerine memleketin her yerinde mor isyanın sesi yükseliyor. Bu 1 Mayıs da aynı şekilde feminist isyanı yükselttiğimiz “Emeğimiz de bedenimiz de bizim!” diyerek alanları kuşandığımız bir gün olacak.
Kadın düşmanlarına, LGBTİ+fobiklere karşı her yerdeyiz. Feminist özsavunmamızla cesaretimizi ve öfkemizi 1 Mayıs’a örgütlüyoruz.
Demir Leblebi: “İktidarın tüm baskı ve engelleme yollarını kadınların ve LGBTİ+’ların yaratıcılığı ile aşmak karşımıza farklı ufuklar koyuyor”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
2 yıldır pandeminin gölgesinde kutlanan 1 Mayıs bu sene hem son 2 yılın hem de 20 yıllık AKP iktidarının halk nezdindeki birikmişliğini büyük ölçüde taşıracağı bir 1 Mayıs olacaktır. Zira 2022 yılının başından beri de gördüğümüz işçi direnişleri 1 Mayıs’ın adeta bir fragmanıydı. Fabrika işçileri, depo işçileri, motokuryeler AKP iktidarının Saray faşizmiyle derinleştirdiği ekonomik krize ve bunun sürdürücüsü patronlara karşı sokaklara döküldü. Elbette ki 1 Mayıs alanı da bunlardan aşağı kalmayacak. Bununla beraber Farplas’ın, Alpin çorap fabrikasının direnişlerinde de gördüğümüz gibi kadın işçiler ön saflardaydı. 1 Temmuz 2021 itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle AKP iktidarı kadınlara saldırışının dozunu arttırdı. Hem sözleşmenin feshi, hem patriyarkal kapitalizmin yarattığı sömürüye dayalı sistem, düzenin artık meşruluğunu ve sürdürücülüğünü yitirdiğini bizlere gösteriyor. Tüm bunlar 2022 1 Mayıs’ının kitleselliğini ve coşkusunu arttıracaktır.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Üniversiteli kadınlar olarak elimizden alınmaya çalışılan geleceğimize, hayatlarımıza ve sömürülen emeğimize sahip çıkmak için 1 Mayıs’ta olacağız. Pandemide derinleşen toplumsal ve ekonomik krizin faturasının kesildiği bir kesim de kadınlar oldu. Ki bu fatura en bağır bedelleriyle geldi.
Geleceksizleştirmeye, yaşanan krizlerde ilk gözden çıkarılan olmaya, sosyal yaşam alanlarımızın yok edilmesine, kampüslerin, akademinin her geçen gün tahrip edilmesine karşı dayanışma pratikleriyle kadınların sözlerini üretebileceği alanlar yaratmaya çalıştık. Film gösterimlerinde ve çeşitli atölyelerde buluştuk. 1 Mayıs öncesi fanzin sürecimize girdik.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
AKP iktidarı her ne kadar yarattığı korku iklimiyle kadınları ve LGBTİ+’ları sokaklardan, meydanlardan uzak tutmaya çalışsa da, 8 Mart’larda, 25 Kasım’larda, Newroz’da tüm sindirme çabalarına rağmen barikatları aşarak meydanları dolduran kadınlar ve LGBTİ+’lar cevabını direnişle vermiş oldu. İktidarın tüm baskı ve engelleme yollarını kadınların ve LGBTİ+’ların yaratıcılığı ile aşmak karşımıza farklı ufuklar koyuyor. Bu ufuk ile hayatın içerisine müdahale edebilecek kanalları yaratmanın yolunu aramak önümüzde bir görev olarak duruyor. Patriyarkal kapitalizmin kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkını elinden aldığı görünür bir gerçek. Bu nedenle öncelikli olarak bulunduğumuz alanlardan yaşamı, barışı ve temel insani haklarımızı savunmak elzem duruyor.
Kırkyama: “Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe karşı 1 Mayıs’a”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Haklarımıza yönelik baskıların arttığı, daha fazla yoksullaşmanın ve güvencesiz bir hayatın dayatıldığı bir ortam içinde bu sene 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Ekonomik, siyasal ve toplumsal boyutları olan büyük bir buhran içindeyiz. AKP’nin yürütücüsü olduğu ekonomi politikaları kadınları daha derin yoksulluğa itmektedir. İktidar kadını aileye/erkeğe/kocaya muhtaç oldurtmaya çalışmakta, bağımsız bir hayat kurmasının önüne engeller koymaya çalışmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, nafaka hakkına gelecek olan saldırılar bu durumu çok daha net ortaya koymaktadır.
İktidarın yarattığı toplumsal buhran herkes için ama kadınlar için daha fazla yaşanamaz bir hayat yaratıyor. Ama yönetenlerde için de yolun sonu görünüyor. Tarihsel bir dönüşüm ve değişimin olanaklarının açığa çıktığı bir politik ortam içindeyiz. Yoksullaşma, hayat pahalılığı ve artan baskılar tüm ezilen kesimleri iktidarın karşısında konumlanmasına yol açıyor. Kadınların sokaklarda artan direnişi, emekçilerin yükselen hak mücadeleleri, Kürt Halkının Newroz’da kitlesel olarak gücünü göstermesi bunun göstergesi. Büyük bir hesaplaşmanın içinde olduğumuz bir sürecin içinde 1 Mayıs 2022’ye gidiyoruz. Böyle bir önemin bilinciyle 1 Mayıs’a katılacağız.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
“Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe karşı 1 Mayıs’a” çağrılarımızla bağ kurduğumuz tüm kadınlarla alanlarda sokaklarda olacağız. İktidarını kaybetme olasılığının arttığı bu dönemde yönetenler daha fazla baskı korku iklimi yaratmaya çalışıyor. Yaşanılamaz bir hayatın karşısında haklarımız, hayatlarımız, güvencemiz, geleceğimiz için tüm kadınların bu baskılar karşısında yılmadığımızı bir kez daha göstermek 1 Mayıs’ta birlikte, kitlesel katılımı sağlamak için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Genel olarak çağrı bildirilerimizin pazaryerlerinde, alanlarda, sokaklarda kadınlara ulaştırılması çalışmaları yürütüyoruz. Ama asıl kadınlarla birebir ilişkilenerek faaliyetlerimizi yoğunlaştırıyoruz. Mahallerde ev ev dolaşarak çağrılarımızı yoğunlaştırdık, işyeri ziyaretlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Yine genç kadınlarla buluşma ortamları yaratıyoruz. Ev işçilerinin 1 Mayıs’a katılmaları ve kendi taleplerini alanlarda ifade etmeleri için yoğun çaba içerisindeyiz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
Toplumsal buhran içinde değişim ve dönüşüm olanaklarının arttığını vurguladık. Kitleselliği, kararlılığı ve sokaklarda olması ile kadın/feminist hareket en güçlü toplumsal dinamik. Rejimin kurumsallaşmasının gerilediği bir ortam içindeyiz ama sağcı bir restorasyon dinamikleri de sahnede. Geleceğimizin ehlileştirilmiş bir sömürü sistemi içine itilmesi ihtimali de hiç azımsanmayacak bir durum. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği gerçek bir devrimci değişim ve dönüşümün olasılığını güçlendirmek olmalıdır. Patriyarkal kapitalist düzenin tüm sinir uçları ile mücadele etmeli, bu düzeni değiştirmeli, yaşanılabilir bir toplumu kurmalıyız.
Mor Dayanışma: “Ciddi öfke birikti ve bu öfkenin sokağa yansıması, diğer toplumsal hareketlerden daha yüksek ve istikrarlı bir duruşun yansıması olarak açığa çıktı”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Gerilimin, krizlerin, sarsılmaların ve zorlanmaların hem iktidar tarafından hem iktidarın temsilcisi olduğu sermaye açısından yaşandığı bir dönemin içindeyiz. Aynı anda ciddi hak gaspları yaşanırken, yaşam alanlarımız 5’li çetenin talanına açılıyor. Hukuk iyice düğmesine basılan oyun konsolu haline geldi.
Birileri karına kar katarken bizler günlük yaşamımızı sürdüremiyoruz. Temel yaşamsal gıdaları, yaşamak için gerekli olan temel standartlar lüks haline geldi. Marketler, pazarlar uzaktan bakılan, iç geçirilen seyirlik müzeler haline geldi. Tüm bu zorlanmalar içinde kadınlar daha çok işsizleşti, daha çok yoksullaştı. Erkeklere, şiddet uygulamaları salık verilirken cezasızlıkla erkek şiddeti teşvik ettirildi.
Aynı anda şiddet baskı artarken aynı zamanda toplumsal öfke arttı, başka bir toplum arayışının da kapısı aralandı. 1 Mayıs böyle bir sürecin içinde önemli bir soluk alma dönemi olacaktır.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
“Sömürü şiddet nereye kadar, isyanımız yeniyi kurana kadar!” Bu slogan aslında hem geldiğimiz süreçte artan sömürünün, salınan şiddetin biz kadınlarda yarattığı 8 Mart’ta da açığa çıkan muhteşem direnç ve isyanın sonucu oldu. Ciddi öfke birikti ve bu öfkenin sokağa yansıması, diğer toplumsal hareketlerden daha yüksek ve istikrarlı bir duruşun yansıması olarak açığa çıktı. Şimdi bu öfkeyi 1 Mayısa taşımanın zamanı.
1 Mayıs bu öfkenin sokağa yansıması olacak elbette ama bundan sonrası için biz kadınların, LGBTİ+’ların bu oluşan politik atmosferde ve açığa çıkacak yenide kendi taleplerini, sözünü oluşturmasına ihtiyaç var dedik ve Söyleyecek Sözümüz, değiştirecek Gücümüz var diyerek acil taleplerimizi oluşturduk. Bu talepleri bulunduğumuz her il ve ilçede kadınlara ulaştırdık ve taleplerle birlikte 1 Mayıs’a çağrı yaptık. Yoksulluğu ve zamları hayatımıza etkisini haykırmak ve zamlar geri alınsın demek için eş zamanlı sokak eylemlilikleri gerçekleştirdik. Bulunduğumuz her ilçede gazete dağıtımları, broşür dağıtımları ile kadınları 1 Mayıs’a mücadeleye çağırdık. Neredeyse her yerde kadın buluşmaları, şenlikler, piknikler ve atölyeler düzenledik. Heyecanla, neşeyle ve biriken öfkeyle 1 Mayıs’a tüm kadınları çağırıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
İktidar koalisyonu erkek şiddetinin önünü sistematik olarak açıyor. Hetero-patriyarkanın en bayağı kodlarına sırtını dayayan iktidar motivasyonunu buradan alıyor. Şiddet, taciz ve tecavüz faili erkekler yargı kararlarıyla açıkça korunurken, iktidar mensuplarının söylem ve politikaları tarafından zaten açıkça destekleniyor.
İktidar, kürtaj hakkına saldırıyor ve sonuçta tamamen yasaklayamasa da fiili olarak engelleyerek kadınların kendi bedenleri üzerindeki tasarrufuna el koymak istiyor. Kadınların kaç çocuk yapacakları konusunda bile açıklama yapmaktan çekinmeyen iktidar, nüfusun kontrolsüzce artışıyla geleceğin ucuz işçilerini şimdiden garantiye almak istiyor.
Torba yasalarla çocuk istismarının önünü açacak düzenlemeler yapmaya çalışan iktidar, kadınların direnişine takılsa da istismar faillerini cesaretlendiriyor.
Kadınların büyük mücadeleleri sonucu kazanılan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ve 6284 sayılı yasayı fiilen uygulamayan iktidar, şiddet faili erkekleri cezasızlıkla ödüllendiriyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçesi olarak bile LGBTİ+’ları koruyan maddelerin varlığı öne sürülmesi, nefret cinayetlerinin devlet eliyle desteklendiğinin açık bir göstergesi. Nefret söylemlerini, yaratmaya çalıştıkları faşist şiddetin meşruiyet aracı olarak da kullanıyorlar. Yaratılan kadın düşmanlığı diğer faşist dayatmalarla birleşerek göçmen, Kürt, gayrimüslim ve Alevi kadınlara yönelik erkek şiddetinin özel olarak artmasına ve suçluların yargı tarafından görmezden gelinmesine sebep oluyor. Muhafazakâr hetero-patriyarkal aile içinde erkeklere koşulsuz itaat eden ve çocuk doğuran kadınların makbul sayıldığı, diğer kadınların evde ve kamusal alanda erkek şiddetiyle sindirilmeye çalışıldığı bir toplum yaratılıyor.
Kadınların nafaka hakkı ellerinden alınarak ev içinde verdikleri karşılıksız emek yok sayılıyor, açlık ve yoksulluk tehdidiyle istemedikleri evliliklere mahkûm edilmek isteniyor. Kadınlara yönelik şiddetin ve cinayetlerin büyük çoğunluğunun faili en yakınlarında, çoğunlukla da birlikte oldukları erkekler!
Evlilik içinde erkek şiddeti ve kadın cinayetleri durmadan artarken, neredeyse her gün kadınlar boşanmak istedikleri için öldürülürken, iktidar eliyle evlilik kutsanıyor ve boşanma zorlaştırılmaya çalışılıyor. Kadınlar, erkek egemen düzene karşı sert bir mücadele yürütürken aynı zamanda kapitalist sömürüye karşı gelişen sınıf mücadelesinin ve birçok farklı toplumsal hareketin de ön saflarında kararlı bir duruş sergiliyorlar. Doğanın talanına karşı mücadelelerde, kent hakkı ve hayvan hakları mücadelelerinde en güçlü ses, kadınlardan çıkıyor. Farklılaşmış, derinleşmiş ve zenginleşmiş ihtiyaçlar karşısında hepsini karşılayabilecek; yeniyi keşfederek bizlerin çıkarları ve ihtiyaçlarıyla bütünleşecek zengin örgütlenme biçimlerine ihtiyacımız var.
Şu an içinde bulunduğumuz politik atmosferin muazzam fırsat ve olanaklarına odaklanacak ve sadece iktidar karşıtlığına sıkışmayan bir kadın hareketine ve daha da özelinde bu hareketle kaynaşacak feminist bir odağa ihtiyaç var. Bu ihtiyacı gören, açığa çıkan fırsat ve imkanlar içinde kendi taleplerimizi oluşturacağımız bir metin yayımladık. 28 Mayıs’ta yapacağımız konferans ile bu metni, talepleri feministlerle, kadın örgütleriyle paylaşmak, tartışmak ve geliştirmek istiyoruz.[1]
[1] Şimdi Bir Adım Daha İleri Atmanın Zamanıdır!
Yeni Demokrat Kadın: “1 Mayıs’ta erkek devlet şiddetine, emeğimize dönük saldırılara yanıt olacak bir kitlesellikle sokaklarda meydanlarda buluşacağız”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Emperyalist Kapitalist düzen krizinin derinleştiği bir dönemde bu krizi yönetemeyen egemenler krizin faturasını emekçilere, kadınlara kesmektedir. Son süreçte hakim olan ekonomik krizle birlikte yoksulluk ve pahalılık giderek artmasıyla birlikte alım gücü neredeyse kalmamıştır. Ve bu krizden en çok etkilenen yine kadınlar olmaktadır. Böylesi süreçlerde emeğimiz daha fazla sömürülmekte, işsizlikle tehdit edilmekte ya da ilk işten çıkarılanlar olmaktayız. Yine beraberinde erkek devlet şiddetinin ayyuka çıktığı, kadın ve LGBTİ+’lara dönük sistematik saldırıların yaşandığı bir dönem diyebiliriz. Buna en yakın ve yakıcı örnek erkek devletin Gezi intikamı ve hayatı bir şeklide mücadele ile geçiren Mücella Yapıcı’nın Çiğdem Mater’ in aldığı cezalar. Tüm bu saldırılar ve krizlerden çıkmazlar karşısında işçi direnişlerinin yükseldiği, kadın ve LGBTİ+’ların sokaklarda mücadeleyi büyüttüğü bir dönemdi aynı zamanda. 8 Mart’ta “Kriz ve yoksulluğa karşı emeğimiz için mücadeleyiz!” şiarıyla sokaklardaydık. Bugün 2022, 1 Mayıs’nı da kriz ve yoksulluk her geçen gün artarken emeğimizin daha fazla sömürüldüğü, görünmez kılındığı, güvencesiz çalışma koşullarının devam ettiği, işyerlerinde mobbinge, yaşam alanlarımızda erkek devlet şiddetine maruz kaldığımız bir tabloda karşılamaktayız. 8 Mart’ta nasıl binlerce kadın ve LGBTİ+ olarak yan yana gelerek erkek devlete isyanımızı haykırdıysak, 1 Mayıs’ta da emeğimize, yaşamlarımıza ve kazanımlarımıza dönük tüm sistematik saldırılar karşısında sokaklarda, meydanlarda isyanımızı büyüteceğimiz tarihsel bir gün olacak.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Kriz ve yoksulluğun derinleştiği, erkek devlet şiddetiyle kadın ve LGBTİ+’ların katledildiği, intihara sürüklendiği, hapishanelerde hasta kadın ve LGBTİ+ tutsaklara dönük sistematik saldırıların yükselişe geçtiği, emeğimizin daha fazla sömürüldüğü, görünmez kılındığı, LGBTİ+’lara dönük nefret ve ayrımcılığın arttığı bir dönemde karşılamaktayız 2022 1 Mayıs’ını. Tüm bu saldırılar karşısında bulunduğumuz kadın platformlarında erkek devletin sistematik saldırılarını birlikte teşhir etmeye, sokakta mücadeleyi birlikte örgütlemeye devam ediyoruz. Kendi çalışmalarımız kapsamında merkezi koordinasyonda bir araya gelerek güncel sürece dair politik değerlendirmemizi yaparak 1 Mayıs çalışmaları kapsamında yoksulluk ve emek sömürüsü artarken kadın kitleleriyle daha fazla ilişkilenme ve erkek devlet şiddetinin saldırıları karşısında örgütlü mücadeleyi büyütmenin hedeflerini ortaya koyduk. Kadınlarla doğrudan teması hedefleyen ve buralarda yürüttüğümüz çalışma ile 1 Mayıs alanlarda buluşma hedefli bir eksende ele aldık. Esas ele aldığımız gündem yoksulluk içinde evlere daha fazla kapatılmaya, emek sömürüsünün her geçen gün arttığı her alanda yalnızlaştırılan kadınlarla daha fazla bir arada olmak şeklinde bir içerik kazandırmayı hedefledik.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
Emperyalist kapitalist düzenin savaş ve işgalden beslenen saldırı politikaları ezilenleri, emekçileri, Kürt Halkını, kadın ve LGBTİ+’ları yoksullaştırmaya, emeğini sömürmeye, haklarını gasp etmeye devam ediyor. Erkek devletin emeğimize, kazanımlarımıza dönük tüm saldırıları karşında 8 Mart’ta öfkemiz ve isyanımız yasakları ve polis barikatlarını aşarak sokaklarda, meydanlarda buluştu. Newroz’da da faşist erkek devlete karşı isyanımız Kürt Halkının dört bir yanda yükselttiği direniş ve isyanla buluştu. 2022, 1 Mayıs’ını da aynı coşku ve dirençle karşılıyoruz. 8 Mart’ta, Newroz’da sokaklarda büyüttüğümüz mücadele ve isyan, 1 Mayıs’ta meydanlara aynı kararlılıkla yansıyacak. 1 Mayıs’ta erkek devlet şiddetine, emeğimize dönük saldırılara yanıt olacak bir kitlesellikle sokaklarda meydanlarda buluşacağız.
TJA: “Savaşa sömürüye yoksulluğa karşı şimdi kadın zamanı”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
2022 yılı 8 Mart’ta kadın direnişiyle başlayan Kürt halkının Newroz coşkusuyla yükselen bir direniş çizgisiyle ilerledi. İktidarın yaratmak istediği yeni düzene ve normallere itirazı olan kadınlar, gençler, işçiler, halklar ve tüm renklilikler demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaşamın inşasında ısrarı sokaklarda ifadeye kavuşturdu. Demokratik muhalefetin ortak taleplerde daha fazla yan yana geldiği, kadınların sokağa direnişe daha fazla öncülük ettiği, gençlerin biat ve sindirme kültürüne daha fazla karşı çıktığı politik bir süreçte 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Kazanmaya halklar olarak yaklaştığımız, tarihi fırsatların değerlendirilirse kazanıma dönüştüğü bir düzlemdeyiz. İktidar ve ortağının Kürt karşıtlığı ve savaş politikasına dönüşen tavırları toplumu özgürlük demokrasi çizgisinden uzaklaştırırken halkları daha çok yoksullaştırıyor. Kürt sorununun çözümü temelinden bir araya gelecek muhalefet, ekonomik, ekolojik ve demokratik ve barışçıl bir yaşam için 1 Mayıs’ta iktidarın savaş politikalarına en yüksek yerden itiraz ederek ortak bir refleksi de örgütlemelidir. 1 Mayıs’ın politik olarak tüm halklar ve Kürtler için en önemli anlamı bizler için budur.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1 Mayıs’ın kendi politik özgünlüğüyle beraber “Şimdi kadın zamanı” şiarıyla bizler açısından 21.yüzyılın kadın yılı olacağı hakikati duruyor. Bu temelde 1 Mayıs 2022’de kadın rengi kadın talepleri kadın direnişiyle buluşacak. Savaş politikası ve militarist yöntemlerin kadın bedeni hakları ve yaşamı üzerinde direkt olarak etkisi vardır. Kadın yoksulluğu, göç, şiddet gibi savaş sonuçları biz kadınların yaşamlarından ve taleplerinden çok şey koparıyor. Ulus devletlerin ve çıkarlarının bir hedefi olarak işgalin şiddetin sonucu kadın yaşamının ganimete dönüşmesidir. Bizler buradan yola çıkarak yeniden dizayn edilmek istenen Ortadoğu’da şiddet gören yoksullaştırılan kadınlar olarak 1 Mayıs’a savaş ve sömürü karşıtlığı üzerinden gideceğiz. Kürdistan ve Türkiye’nin birçok ilinde kadın kortejleri oluşturarak 1 Mayıs’a kadın rengini vereceğiz. 8 Mart’tan Newroz’a, Newroz’dan 1 Mayıs’a “Savaşa sömürüye yoksulluğa karşı şimdi kadın zamanı” şiarıyla alanlarda olacağız.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
Önümüzde duran seçimin iktidar ve ortağı için yeni osmancılık kurgusuyla lozanın halklar aleyhinde yeniden derinleştirilerek dışta işgale dönen içte bir rejim değişikliğine giden yeni bir düzen kurma hevesidir. Hiç kuşkusuz halkları ve toplumu düşünmeyen tekçi anlayışın Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeyi göze alarak hırslarına odaklanmasının bedelini en çok kadınlar veriyor. Afganistan’dan Suriye’ye Rojava’dan Başur’a birçok bölgede derinleşen savaş kadınları öldürüyor, yoksullaştırıp göçertiyor. Kaderin seçimle belirleneceği algısını kabul etmeyen kadınlar iktidarın 20 yıllık geçmişi boyunca bu yeni düzeni adım adım kurduğunu biliyordu. Her geçen gün bir kadın kazanımını gasp eden kadınları kamusal alandan çekip aileye indirgeyen iktidar, özgürlük ve demokrasi çizgisini toplumdan kadınlar şahsında hedefledi. İlk günden bugüne İstanbul Sözleşmesi ve nafaka, eş başkanlığa kadar tüm kazanımları için sokaktaydı. 1 Mayıs bu uzun soluklu mücadeleyi daha fazla yükseltmenin mekanıdır. En çok direnen ve muhalefet eden kadın kimliği 1 Mayıs’ın direniş öznesinin kendisi olduğunu bir kez daha alanlarda gösterecektir. Savaş ve yoksulluk karşıtı, özgürlük ve demokrasi talebi ile alanlarda direnişe öncülük etmelidir.