Gazetecilere yönelik operasyonları protesto ederken işkence ile gözaltına alınan kadın gazeteciler, 5 ay hapis cezasının amacının Kürt basını ile dayanışmayı engellemek olduğuna dikkati çekerek, “Kürt basınını tecrit etmek istiyorlar. Meslektaşlarımızı sonuna kadar savunacağız. Bu baskılara karşı susmuyoruz, korkmuyoruz; hâlâ yazıyoruz” dediler.
Diyarbakır ve Ankara merkezli soruşturmalarda tutuklanan meslektaşları için Kadıköy’deki Süreyya Operası önünde basın açıklaması yapmak isterken işkence, darp, cinsel taciz ile gözaltına alınan gazeteciler Yadigar Aygün, Pınar Gayıp, Eylem Nazlıer, Esra Soybir, Serpil Ünal ve Zeynep Kuray’ın “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşması İstanbul Anadolu 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 31 Ekim’de görüldü.
Atılı suçun işlendiğinin sabit olduğuna kanaat getiren mahkeme, gazeteciler hakkında 5 ay hapis cezası verdi. Hükmün açıklanmasını geri bırakıldı. Sadece gazeteci Serpil Ünal’ın HAGB denetim süresinin içinde olduğunu belirten mahkeme, bu nedenle adli para cezası yönünde karar verdi. Gazeteciler, verilen cezanın amacını, mahkemenin kararını, yaşadıkları hak ihlallerini Gazete Patika’dan Yadigar Aygün’e anlattı.
‘Kürt basınını tecrit etmek istiyorlar’
Gazeteci Zeynep Kuray, verilen cezanın amacının Kürt basını ile dayanışmayı engellemek olduğuna dikkati çekti. Kuray, “Bu cezalar bizi yıldıramaz. Meslektaşlarımıza, özgür basına daima destek vereceğiz. Özgür haber yapma hakkını sonuna kadar savunacağız. Kürt basınını tecrit etmek istiyorlar. Kimsenin onlarla dayanışmamasını istiyorlar. Bizim üzerimizden bir kokutma operasyonu yapıyorlar. Biz yılmayız. Meslektaşlarımız ile özgür basın ile sonuna kadar dayanışma içerisindeyiz. Ve onları sonuna kadar savunacağız” dedi.
‘Gözaltında, darp, işkence, küfür ve hakaretlere maruz kaldık’
Gazeteci Pınar Gayıp, gazetecilerin gözaltı öncesinde ve sonrasında darp, şiddet ve işkence ile gözaltına alındığının altını çizdi. Verilen cezanın hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Gayıp, “Kürt meslektaşlarımıza yönelik yargı baskısı ve mesleğin kriminalize edilmesine karşı çıktığımız için bugün 5 aylık bir hapis cezasına çarptırıldık. Nedeni ise Kürt gazetecilerle dayanışmamızdı. Basın açıklamalarının yapıldığı Süreyya Operası önünde kamuya açık yaptığımız çağrı öncesi defalarca kaymakamlık ve valilik sitesinden yasaklama kararı var mı diye kontrol ettik, yoktu. Açıklamadan bir saat önce gittiğimiz alanın ablukaya alındığını görünce de polislere gidip yasaklama kararının olup olmadığını, varsa çağrıyı geri çekeceğimizi söylememize rağmen yasak olmadığı tarafımıza iletildi. Süreyya Operasının önü geniş bir kaldırım. Pankartı açtığımız sırada polis eylemin yasaklandığını söyledi. Biz kaldırımda aramızda konuşurken bir anda polis kalkanlarıyla ablukaya alındık ve darp edilerek gözaltına alındık. İşkence gözaltı aracında da sürdü, küfür edildi, hakarete maruz kaldık. Bunların hepsini detaylı bir şekilde mahkemede anlatmamıza, fiziken 2911’i ihlal etmemize imkan olmadığını aktarmamıza rağmen mahkeme suçu işlediğimize kanaat getirdi. Talimatla değil de hukuka göre hareket etseydi ilk duruşmada hakkımızda beraat kararı vermesi gerekir, heyette yer alan savcı işkence uygulayan polisler hakkında re’sen soruşturma başlatırdı” diye konuştu.
‘Taviz vermeyeceğiz’
Gerçekleri halka ulaştırmaya ve asla gazetecilikten taviz vermeyeceğini devam edeceğini belirten Gayıp, “Verilen 5 aylık hapis cezası basit gibi görünse de verilen mesaj çok net, Kürtlerle dayanışmayın. Kürt meslektaşlarımız 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gözaltına alınıp tutuklandı. İlk duruşmamız 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Bugüne dek Kürdistan’da uygulanan özel savaş politikalarını canı pahasına haberleştiren, bedel ödemekten çekinmeyen meslektaşlarımızla dayanışmak, söz söylemek onurdur. Gazeteciliği öğrendiğimiz özgür basın şehitlerinden, bugüne dek getirdiğimiz özgür basın geleneğini bundan sonra da dayanışmayla, gerçekleri haberleştirmekten taviz vermeyerek devam ettireceğiz” diye belirtti.
‘Gerçekler, emekçi halklara ulaştırılmaya devam edecek’
Gazeteci Serpil Ünal, gözaltı kararının keyfi olduğunu söyledi. Cezanın amacının gazetecilere göz dağı vermek olduğuna dikkati çekerek, özgür basının tüm baskılara karşı susmayacağını belirtti. Ünal, “Altı kadın gazeteci açıkça keyfi bir şekilde ve işkenceyle gözaltına alınmış olmamıza rağmen ve mahkemede bunu ibraz etmemize rağmen 5 ay hapis cezası verildi. Mahkeme HAGB kararı verdi. Baskı, gözaltı ve tutuklamalarla, cezalarla gazetecilere gözdağı vermeye, gerçekleri emekçi halklara ulaştırmalarını engellemeye çalışıyorlar. Diğer yandan da halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkına yönelik bir saldırı. Mesleğini bedeller ödeyerek onurla yapan meslektaşlarımızla dayanışmayı da engellemek istiyorlar. Fakat biz özgür basın emekçileri, gazetecilik mesleğine sahip çıkmaya ve onurla mesleğini yapmak için bedel ödetilmek istenen meslektaşlarımızla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Yargılanan her bir arkadaşım adına diyebilirim ki, bugün bir arkadaşımız gözaltına alınsa yine onların sesi olmak için bir sokakta, bir meydan oluruz. Özgür basın susmadı, susmayacak. Bugün biz ceza alırız, yarın bir başka meslektaşımız… Ama özgür basın emekçileri meslektaşlarının kalemini kamerasını yerde bırakmaz. Gerçekler, emekçi halklara ulaştırılmaya devam edecek” dedi.
Asıl suçlular mahkemelerde aklanıyor
Editörümüz ve muhabirimiz Esra Soybir, katillerin, tecavüzcülerin, çetelerin, asıl suç işleyenlerin hiçbir ceza almadığını belirterek, “Bugün katiller, tecavüzcüler, çeteler, uyuşturucu şebekeleri Saray Rejimi’nden destek görürken halka, hakkını arayan işçilere, doğasını savunanlara cezalar yağdırılıyor. Narin’in katili hala bulun(a)madı. ‘Yenidoğan Çetesi’ sorumluları yargılanmadı. Reşit Kibar’ı katledenler serbest. Biz gazetecilere ise tutuklanan meslektaşlarımız için yaptığımız eylem sebep gösterilerek hapis cezası verildi. Saray Rejimi, her türlü direnişi baskı, şiddet ve hukuk (!) yoluyla bastırmaya çalışıyor. Bizler ise hem meydanlarda olmaya, hem de gerçekleri yazmaya devam edeceğiz. Ne kadar baskı o kadar direniş” diye konuştu.
‘Türkiye’nin cezaevleri düşünen, yazan, gerçekleri anlatan gazetecilerle dolup taşıyor’
Gazeteci Eylem Nazlıer, tek bir polisin davada yargılanmadığına dikkati çekti. Nazlıer, gözaltı sürecinde yaşadığı işkenceyi şu sözler ile anlattı; “2023 yılında Diyarbakır ve Ankara’da gözaltına alınan meslektaşlarımız için bir araya gelmiştik; sadece bir açıklama yapıp dağılacaktık. Ama bu ülkede Kürt olmak, Kürtlerin yanında durmak bedel ister; biz de o gün o bedelden payımıza düşeni aldık. Polis müdahalesiyle yaka paça gözaltına alındık, otobüste darp edildik, işkenceye uğradık. O gün bedenimize işlenen izler hâlâ silinmedi; merdiven çıkarken dizim kilitleniyor, merdiven çıkamıyorum. Sadece bununla kalmadılar; bir de hakkımızda dava açıldı. Mahkeme bize dayanışmanın bedelini 5 ay hapisle ödetti. Ama gözaltında bize işkence edenler? Hakkında suç duyurusunda bulunmamıza rağmen herhangi bir işlem uygulanmadı, hâlâ dokunulmaz! Onlar korunurken, Türkiye’nin cezaevleri düşünen, yazan, gerçekleri anlatan gazetecilerle dolup taşıyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün geldiği yer işte burası: susturulmak, bastırılmak, sindirilmek.”
‘Baskılara karşı susmuyoruz, korkmuyoruz, hâlâ yazıyoruz’
Nazlıer, bedeli ne olursa olsun gerçekleri halka ulaştırmaya, sokaklarda olmaya devam edeceklerini vurguladı. Nazlıer, “Biz sokakta halkın yaşadıklarını görünür kıldığımız için polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Hakikati görünür kıldıkça üzerimize gelen öfke de büyüyor. O gün, o meydanda tek tek seçilerek gözaltına alındık. Ama bu baskılara karşı susmuyoruz, korkmuyoruz; hâlâ yazıyor, hâlâ anlatıyoruz. Ve herkes bilsin ki, ne olursa olsun yazmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.