“Genel olarak söylersek insanlar mevcut durumlardan fazlasıyla hoşnutsuz ve mücadele etmek için de sokağa çıkmaya hazırlar. Ancak bu çıkış sadece soldan doğru olmamakta, sağdan da tepkiler yükselmektedir”.
“Geleneksel siyasi partilerin başarısız olduğunu, politikalarını haklı çıkarma ve insanları harekete geçirme kapasitelerinin yetmediğini” söyleyen Amerikalı profesör James Petras ile uluslararası durumu, Arjantin ve İspanya’da neler olduğunu konuştuk.
Petras, “Uruguay’da bile Frente Amplio’nun [Geniş Cephe, sol ittifak] alacağı oyların -azalacağı öngörülmekle birlikte- beklenenin de çok altında olabileceğini ve parlamentoda fazlaca sandalye kaybına uğrayabileceğini” söylüyor. Bu nedenle “Frente Amplio’nun çok büyük bir zorlukla karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Çünkü muhalefet blokunun eğer oylarını toparlarsa başkanlığı kazanmalarının fazlasıyla mümkün olduğunu” ve “Daniel Martínez, insanları harekete geçirmek için güçlü bir aday olmadığını” aktarıyor. Bu durumun “dikkate almamız gereken bir faktör” olduğunu, yanı sıra “kapitalist çıkarları barındıran politikaların da sorgulanması gerektiğini” vurguluyor. Ayrıca Bolivya’daki mevcut durum hakkında ve Kaliforniya’daki yangınların nedenleri ve sonuçları hakkında da konuştuk.
Diego Martínez: Petras, hoş geldin, günaydın.
James Petras: Günaydın. Hem sağdan hem de soldan dünyanın her yerinde birçok isyan var.
Doğru, şu an çok fazla karışıklık söz konusu. Örneğin Arjantin’deki seçimler hakkında bize ne söyleyebilirsin? Alberto Fernández kazandı ancak Mauricio Macri’nin kampayanın son bölümünde biraz toparlandı gibi.[1]
Evet ama çok da fazla değil. Arjantin’de her durumda neoliberalizmi, IMF’yi ve Mauricio Macri’yi, hepsini birden reddetme söz konusudur. Bu durum aslında halk isyanının bir ifadesidir. Arjantin örneği, Lübnan ve Hong Kong’dan Irak’a kadar yaşanan küresel bir isyancı sürecin parçası durumundadır ve aynı zamanda da sonucudur. İspanya’da da şimdi Katalan bağımsızlıkçılara karşı sağın seferberliğiyle karşı karşıyayız.
Genel olarak söylersek insanlar mevcut durumlardan fazlasıyla hoşnutsuz ve mücadele etmek için de sokağa çıkmaya hazırlar. Ancak bu çıkış sadece soldan doğru olmamakta, sağdan da tepkiler yükselmektedir. Örneğin İspanya’da neofaşist parti Vox, üyelerini hızlıca seferber etmeye başlamıştır, hatta Katalonya’da seksen bin kişiyle eylem bile yapmışladır.
Her hâlükârda geleneksel siyasi partilerin başarısız olduğu, politikalarını haklı çıkarma ve insanları harekete geçirme kapasitelerinin yetmediği, parlamenter siyaset dışında bir aşamaya gittiğimizi söyleyebiliriz.
Bu ele almamız gereken bir konudur. Hatta Uruguay’da bile Frente Amplio’nun[2] alacağı oylar -azalacağı öngörülmekle birlikte- beklenenin çok altında olabilir ve parlamentoda fazlaca sandalye kaybına uğrayabilir. Ancak referanduma[3] karşı verilecek her “hayır” oyu Frente Amplio’ya karşı baskıyı da güçlendirecektir. Çünkü her durumda suçla ilgili sorunlar devam edecek ve çözümsüz kalacaktır. Ve mevcut sosyal sorunların çözümsüz kalması aynı zamanda hem sorunların derinleşmesinin hem de isyanların kökenidir.
Bolivya’da, önceki hafta sonu gerçekleşen seçimlerin sonuçları sağdan doğru sorgulanıyor. Hatta OAS[4] bile sonuçları denetlemek istiyor.
Bolivya’daki bu durum tamamen sağın icadıdır. Çünkü Evo Morales, Carlos Mesa’ya karşı oyların mutlak çoğunluğunu elde etmiştir. Ve şimdi tartışmayı değiştirerek Morales’ten yüzde 10 fark yedikleri gerçeğini saklamaya çalışıyorlar.
Her durumda, hala Evo Morales’in sol merkezinin büyük ölçüde desteklendiğini düşünüyorum. Ancak medya, çoğunluğun tercihlerini görmezden geliyor ve sağın yenilgisinden darbe politikasını haklı çıkarmanın araçlarını icat etmeye çalışıyor.
Bunu görmeli ve bu tuzağa düşmemeliyiz. Çünkü sol iyi bir farkla kazandığı için basitçe yenilgiyi kabullenmeksizin sadece tartışma eksenini değiştirmeye çalışıyorlar. Yine de Bolivya’nın hala merkez sol bir ülke olduğunu ve Santa Cruz’dan gelen -sağ ve Amerikalıların desteğiyle çalışan- sokak çetelerinin ve vandalların ülkeye empoze edilmesinin kolay olmayacağını düşünüyorum.
Peki önümüzdeki aylarda ABD’nin Evo Morales’i devirmek için Venezüella benzeri bir senaryoya başvuracağı söylenebilir mi? Birtakım diplomatik müdahaleler ve şiddet olaylarıyla bu durum sağlanabilir mi?
Bu tamamen dışarıdan kontrol edilebilecek bir durum değildir ayrıca Bolivya’daki ekonomik durum da Venezüella ile kıyaslanamayacak kadar iyidir.
Bolivya’nın Latin Amerika’nın en yüksek büyüme oranına sahip ülke olduğu ve büyümeye de devam ettiği unutulmamalıdır. Borç birikimi ve diğer durumlardan kaynaklı küçük sorunlar elbette ki yaşanmaktadır ancak Bolivya’da bu sorunları düzeltmek için yeterince alan mevcuttur. Yeter ki Santa Cruz’a çok fazla ağırlık vermesinler ve büyük işverenlere uyum sağlamasınlar.
Bolivya’nın durumunun Venezüella ile karşılaştırılamayacağını çünkü orada hala gelişmenin etkin olduğunu düşünüyorum. Kapitalizm, Bolivya’da Venezüella’daki kadar ağırlığa sahip değildir, bence görmemiz gereken gerçek budur. Her neyse, bence sorun yaratmaya, hükümeti kışkırtmaya ve daha fazla taviz vermesi için zorlamaya devam edeceklerini düşünüyorum. Diğer taraftan Evo Morales’in de sağa uyum sağlaması bir hatadır çünkü daha fazla imtiyaz vermesi sadece var olan baskının artmasına yol açacaktır.
Karar verme anlarını yaşayan bir başka ülke ise protestoları vahşice bastırılan Şili…
Şili, “Şili modeli”nden uzun zamandır bahseden, büyümesiyle, başarısıyla övünen ancak bu başarının nüfusun yüzde 65’i için geçerli olmadığı ana akım medyanın bir reklam örneğiydi. Bu yüzde 65’lik muazzam çoğunluk Latin Amerika’daki en büyük eşitsizliklerden birine maruz kaldı. Salvador Allende döneminin sağlık sistemi uygulamaları ortadan kaldırıldı, eğitim sistemleri fazlasıyla zarar aldı ve halihazırda Pinochet Anayasasıyla yönetiliyorlar. Dolayısıyla Şili’deki geçiş, insanların yaşam standartları açısından bir başarı örneği değildir.
Bu yüzden Şili halkının mücadelesinin bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum çünkü Piñera’nın sunduğu şey yani bakanların değiştirilmesi tek başına yeterli değildir. Ana akım yorumcular ve uzmanlar bile Piñera’nın daha derine inmesi gerektiğini, eşitsizliğin giderilmesi, eğitim ve sağlık sisteminin değiştirilmesi, emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve kapitalistlerin büyüme için itici bir güç olarak kullanımının bir kenara bırakılması gerektiğini söylüyorlar.
Ancak Piñera, halkın taleplerini karşılayamaz. Her durumda Şili’deki mücadele bir şekilde devam edecek, giderek derinleşecek ve en sonunda Piñera iktidarı bırakmak zorunda kalacaktır.
Bahsetmek istediğin başka konular var mı?
Uruguay ile başlayabiliriz. Frente Amplio’nun çok büyük bir zorlukla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Çünkü muhalefet bloku -Partido Nacional, Partido Colorado ve Cabildo Abierto[5]– eğer oylarını toparlarsa başkanlığı kazanmaları fazlasıyla mümkün. Daniel Martínez[6], insanları harekete geçirmek için güçlü bir aday değil ve bence bu dikkate almamız gereken bir faktör. Frente Amplio’nun derinlemesine bir şekilde birleşmesi ve kapitalist çıkarları barındıran politikaları sorgulaması gerekiyor.
Konuşmak istediğim bir diğer faktör, Kaliforniya’da her yıl tekrarlanan ve her seferinde sonuçları daha da kötüleşen yangınlar. San Francisco gibi büyük şehirler, şehrin kendisini yakabilecek diğer patlamalardan kaçınmak için sürekli ışıksız kalıyor. Büyük şehirlerde hiçbir hazırlık yapılmadan, ailelere tercih hakkı verilmeden ve her topluluğu kendi başına hareket etmek zorunda bırakarak yüz binlerce insan tahliye ediliyor. Hükümetin bu konuda herhangi bir hazırlığı görünmüyor. Ne liberaller ne de muhafazakârlar, Cumhuriyetçiler ya da Demokratlar insanların gerçek sorunlarıyla ilgilenmiyorlar ve bu yüzden her yıl insanların depoları, dükkanları, evleri ve arabaları yanıyor. Ve tüm bu sorunlara yanıtları ise basitçe yangını söndürmek oluyor. Ancak hiçbiri uzun vadede bu çevresel durumlarla nasıl başa çıkılacağını ve bu sorunların temelinde neler yattığına dair bir cevabı vermiyor.
Teşekkürler Petras, bunlar bizi toplamaya devam edecek konular. Montevideo’dan sevgiler gönderiyoruz. Görüşmek üzere.
Sevgiler. Umarım sağa karşı ortaya çıkan alternatifle başarılı olur.
Dipnotlar:
[1] Arjantin seçimlerini sol Peronist aday %48 oy alarak kazandı. İkinci aday ise %40,7 oy aldı.
[2] 2005 yılından beri hükümette bulunan sol koalisyon; “Geniş Cephe”
[3] 30 Kasım 2019 tarihinde Uruguay’da yapılacak referandum. Devlet başkanı seçimleriyle birlikte ordunun yetkilerini de arttırması planlanmaktadır. Uruguay’da suç oranı giderek yükselmektedir ve referandum da “güvenlik gerekçesiyle” yapılmak istenmektedir.
[4] Amerikan Devletleri Örgütü
[5] Ulusal Parti, Colorado Partisi ve Cabildo Abierto; 30 Kasım 2019 tarihinde yapılacak seçimin sağ bloku.
[6] Frente Amplio’nun başkan adayı.
[globalizacion.ca’daki İspanyolca orijinalinden Yener Çıracı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]