Hapishanelerde tek tip elbise dayatmasına karşı birçok kentte sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, tutuklu aileleriyle bir araya geldi. Buluşmalarda, uygulamaya karşı ortak mücadelenin şart olduğu belirtildi.
Ankara
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tutsaklara dayatılan tek tip elbise uygulamasına karşı 29 kurumun bir araya gelerek Ankara’da oluşturduğu Tek Tip Karşıtı İnisiyatifi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nde tutuklu ailelerle bir araya geldi. Tutuklu yakınlarının ve insan hakları savunucularının yer aldığı buluşmada, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi Gulan Çağın Kaleli, tek tip kıyafetin dünyada ve Türkiye’deki tarihsel geçmişi hakkında bilgi vererek, uygulamaya karşı mücadele etmede ortak platformun önemine dikkat çekti.
Kaleli, uygulamanın ilk defa 15 Temmuz askeri darbe girişiminin yıldönümünde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiğini, akabinde iktidar partisinin söylemleriyle devam ettiğini, son olarak da çıkarılan 696 sayılı KHK ile somutlaştırıldığını belirtti.
‘OSMANLI’DAN BU YANA GÜNDEMDE’
Uygulamanın çok daha eski bir tarihi olduğunu, Osmanlı dönemine dayandığını kaydeden Kaleli, 1902 yılında bir tezkereye ek yapıldığını ve 1916 yılında yayınlanan Nizanname’de tutukluların ıslahı, firarların engellenmesi, hükümlü ve tutukluların ayırt edilebilmesi için bir düzenleme öngörüldüğünü; ancak dönemin ekonomik koşullarından kaynaklı faaliyete geçemediğini anlattı. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra aynı gerekçelerle 1950’li yıllarda uygulamanın yeniden gündeme geldiğini ifade eden Kaleli, son olarak 12 Eylül 1980 askeri darbe döneminde hayata geçtiğini belirtti. 12 Eylül’de tek tip kıyafete karşı tutuklu ve hükümlülerin direnişlerinin olduğunu ve 1988’de kaldırıldığını dile getiren Kaleli, dünyada da örnekleri olduğunu söyledi.
‘ADİL YARGILANMA YOK’
Kaleli, özellikle, Türkiye’nin ABD’de verdiği örnek olan Guantanamo’nun bir cezaevi değil, toplama kampı olduğunu ve işkencenin saklanabilmesi için oluşturulan bir cezaevi olduğunu ifade etti. Yapılan araştırmalarda tek tip kıyafet uygulaması olan birçok cezaevinde çok sayıda intihar vakasının meydana geldiğini vurgulayan Kaleli, Hollanda örneğine dikkat çekti. Hollanda’da adil yargılanma ilkesinin mümkün olduğunca uygulandığını söyleyen Kaleli, “2017 yılında Adalet Bakanlığı tarafından 174 yeni hapishane yapıldığı ilan edilirken, Hollanda ise 6 cezaevini kapatarak, binalarını Norveç’e kiraladığını duyurmuştu. Bununla Avrupa ile aramızdaki adil yargılanma farkını görebiliriz” dedi.
‘TEK TİP İŞKENCEDİR’
Uygulamanın adil yargılanma hakkına ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu dile getiren Kaleli, tutukluların kıyafeti giymediği takdirde çeşitli yaptırımlara maruz bırakılacağını ve bunun da adil yargılama önündeki en büyük hak ihlali olduğunu belirtti. Kaleli, şöyle devam etti: “Mahkemeye gidilmediği takdirde zorla getirilme çıkarılacak ve tutuklulara kıyafet zorla giydirilmeye çalışılacak. Bu, beraberinde fiziksel işkenceyi getirecek. Hali hazırda fiziksel işkence olmasa dahi tutuklu hakim karşısına o kıyafetle çıktığında kendini baskı altında hissedecek ve bu da beraberinde psikolojik şiddeti doğuracak” dedi.
‘OHAL KALKSA DA UYGULAMA DEVAM EDECEK’
Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte, “OHAL’deyiz belli tedbirleri almak zorundayız” algısının yaratılmaya çalışıldığını ifade eden Kaleli, hükümetin KHK ile kanun değişikliği yaptığını ve dolayısıyla OHAL kalksa da tek tip kıyafetin devam edecek bir uygulama olduğunu söyledi.
‘HEP BİRLİKTE MÜCADELE ŞART’
Tek tip kıyafetin adım adım uygulanmaya konulduğuna dikkat çeken Kaleli, ilk önceleri haki ve lacivert renk kıyafetlerin alınmadığını; ancak şimdilerde ise birçok cezaevinde, mavi, kahverengi, yeşil renkleri ve tonlarının dahi alınmadığını duyduklarını söyledi. Bununla her geçen gün renk skalasının daraltılarak, cezaevi içinde de tek tipleşmeye gidildiğine dikkat çeken Kaleli, “Ara ara bizde tartışıyoruz, acaba tek tip gündemden mi kalkıyor diye; ancak aslında kalkmıyor, yavaş yavaş uygulamaya konuluyor. İlk bahane Hero tişörtü oldu. İlk önce yazılı kıyafetleri, sonraki hamlede üzerinde baskı olan kıyafetler toplandı, bir sonrakinde ise renkler daraltıldı. Bugün ise tek tipi tartışıyoruz. Bu yüzden ortak bir mücadele sahasının oluşturulması gerekiyor. Biz bunun en büyük acısını 12 Eylül’de gördük. O yüzden bugün toplumun tüm kesimlerinin ailelerin, hukukçuların ve sağlıkçıların hep birlikte mücadele etmesi gerekiyor” dedi.
Kaleli, daha sonra ailelerin sorularını yanıtladı.
Adana
Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi üyeleri de, tutuklu yakınları ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Seyhan İlçe binasında bir araya geldi. Salona, “Zindanlarla bütünleşelim tek tipe karşı direnelim” pankartı asılırken, buluşmaya Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, Zindanlarla Dayanışma İnsiyatifi üyesi Leyla Ayaz ile çok sayıda kişi katıldı. Saygı duruşuyla başlayan etkinlik, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini anlatan sinevizyon gösterimi ile devam etti. Buluşmada söz alan Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, daha önceki dönemlerde cezaevlerinde yaşanan ölümlü olayların tek tip kıyafet dayatmasıyla yaşanacağını söyledi.
‘YOĞUN HAK İHLALLERİ VAR’
Cezaevi idarelerinin cezaevlerinde gerilim politikalarını yürüttüğünü söyleyen Bek, tutukluların cezaevi girişlerinde işkence edilerek çıplak aramaya tabi tutulduklarını anlattı. Tüm cezaevlerinde tutukluların 12 Eylül ürünü olan askeri nizamda sayım dayatmasına maruz kaldığını belirten Bek, cezaevlerinde yoğun hak ihlallerinin yaşandığını ve tutukluların yoğun disiplin soruşturmaları altında olduğuna dikkat çekti.
‘MAHKUMLAR BU KIYAFETİ GİYMEZ’
“Mahkumlar bu kıyafeti giymez. Bu karşı ne yapılabilir. Bunun tüm toplumun sorunu olduğunu anlatmak gerekir” diyen Bek, “Dışarda tek tip kıyafete karşı bir birlik oluşturulmaması halinde bu siyasi iktidar ölümler pahasına da olsa tek tip kıyafeti uygulamaya başlayabilir. Yeter ki sandıkta kendisine oy getireceğinin hesabını yapsın ve bunu uygulamasından çekinmeyecektir. Tutukluların yaşam hakkını savunmakta dışarıdakilerin yükümlülüğüdür. Hepimiz tek tip kıyafet uygulamasına karşı ortak bir mücadelede birleşmemizden geçer” dedi. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Adana İl Meclisi Eşsözcüsü Hasan Kocaman da, uygulamaya karşı demokrasi cephesinin kurulup, bu sürece cevap olunması gerektiğini söyledi.
Mardin
Tutuklularla Dayanışma İnisiyatifi üyeleri de, Mardin’in merkez ilçesi Artuklu’da, tek tip elbise düzenlemesine ilişkin panel düzenledi. HDP Artuklu ilçe binasında gerçekleştirilen panele, HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, 78’liler Federasyonu üyesi Arif Turgay ve Ahmet Gegez ile avukat Bünyamin Şeker konuşmacı olarak katıldı. Saygı duruşu ile başlayan panele, çok sayıda HDP ve DBP’li üyenin yanı sıra tutuklu aileler yoğun ilgi gösterdi.
‘TUTSAKLARIN İRADELERİNİ KIRMAYA YÖNELİK’
Tek tip elbise düzenlemesine ilişkin yapılan kısa sinevizyon gösterimin ardından, sırasıyla 78’liler Federasyonu üyeleri Ahmet Gegez ve Arif Turgay söz aldı. Her iki katılımcı da konuşmalarında, 12 Eylül askeri darbesi sonrası Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’nde tek tip kıyafet uygulamasına karşı gerçekleştirilen direnişi anlattı. Konuşmacılar, düzenlemenin siyasi tutsakların iradelerini kırmaya yönelik olduğunu vurguladı.
‘EFRİN GİBİ CEZAEVLERİNE YÖNELMEK İSTİYORLAR’
Daha sonra konuşan HDP’li vekil Mahmut Toğrul ise, son süreçte yaşanan gelişmelerin birbirinden bağımsız olmadığına vurgu yaptı. Efrin’e yapılan saldırılar gibi cezaevlerine yönelmek istendiğine dikkat çeken Toğrul, “Kürtler uzayda dahi bir çadır sahibi olsa, bunu devlet için bir beka meselesi olarak görmekteler. Onlar bizi yok etmek için saldıracaksa; bize düşen de Seyit Rızalara, Mehmet Tunçlara ve Şeyh Saitlere laik olmaktır” ifadelerini kullandı.
‘ERDOĞAN VE İŞİD ZİHİNİYETİ AYNIDIR’
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Toğrul, tek tip kıyafet uygulamasında ısrar etmenin hiç kimseye bir faydasının dokunmayacağını dile getirdi. Toğrul, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cezaevlerinde daha cezası kesinleşmemiş tutukluları ‘suçlu’ saymak amacındalar. Erdoğan’ın esinlendiği zihniyet Guantanamo zihniyetidir. Bu zihniyetten ilham almış iki kesim var. Bir tanesi IŞİD’tir. IŞİD yaktığı tutsakları tek tip turuncu bir elbise giydiriyordu. Şimdi aynısını Erdoğan yapmak istiyor. Erdoğan ve IŞİD zihniyeti aynıdır. Beslendiği kaynak ve ulaşmak istediği noktalar aynıdır.”
Toğrul, son olarak tutukluların asla tek tip elbise giymeyeceğini belirterek, hatadan dönülmesi çağrısında bulundu.
Ardından söz alan aileler ise, “Toplumsal muhalefet ile zindanlardaki çocuklarımızı asla yalnız bırakmayacağız” mesajı verdi.
İZMİR
İzmir Tek Tip Elbise Karşıtı Koordinasyonu da, uygulamayla ilgili Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi İzmir Şube binasında söyleşi düzenledi. Yoğun ilginin olduğu söyleşide konuşan 12 Eylül tutuklularından Temur Taşdemir, Metris Cezaevi deneyimlerini anlattı. Taşdemir, tek tip kıyafet dayatmasının tutukluların direnişiyle kırıldığını ifade etti. Cezaevlerindeki direnişin başlı başına yeterli olmadığını, 12 Eylül döneminde de gördüklerini belirten Taşdemir, attıkları sloganlarla dışarıdan yükselen sloganların karışmasıyla tutukluların direncinin arttığını belirtti. 12 Eylül dönemi direnişlerinde mücadelenin ortaklaştırılmasının etkili olduğunu belirten Taşdemir, bugün de ortak mücadele yürüteceklerini söyledi.
‘AİLELER DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ GELİŞTİRDİ
12 Eylül döneminde kaçak yaşamak zorunda kaldığını ve dışarıda tek tip kıyafet uygulamasına karşı geliştirilen mücadelelerde yer alan Ayşe Yılmaz da, ilk saldırıların yaşandığı dönemlerde ortak mücadele olmamasından dolayı tutukluların üzerinde yoğun baskı ve keyfi uygulamaların olduğunu belirtti. Ailelerin İstanbul ve Ankara gibi yerlerde mücadele ettiklerini; ancak Diyarbakır’ın sesinin batıdan duyulmasının imkansız hale getirildiği bir dönem olduğunu belirten Yılmaz, tek tip dayatmasının ortak mücadele hattıyla kırıldığını dile getirdi. “Dışardaki aileler demokrasi mücadelesini geliştirdi” diyen Yılmaz, “Biz dışarda ne kadar diri bir şekilde tutukluların yanında olsak o kadar baskının üstesinden gelirler. Eğer bizler doğru hareket edersek yakın çevremiz de bunun üstesinden o kadar rahat gelecek. Bu, beraberinde yeni bir mücadele hattı da oluşturacak” diye konuştu.
‘HAYATA GEÇMEDEN DURDURMALIYIZ’
Şakran Cezaevi’nde tutuklu bulunan Fikret Kara’nın annesi Naime Kara da, 12 Eylül döneminde de mücadele verdiklerini, bugün yeniden mücadele etmeye hazırlandıklarını söyledi. “Evlatlarımız bize mücadeleyi öğretti” diyen Kara, 1984’te ilk ölüm oruçlarını kamuoyuna duyurmanın siyah bir çelengin Taksim Meydanı’na anneler tarafından konulmasıyla sağlandığını söyledi. Bugün çok daha fazla imkan sahibi olunduğuna dikkat çeken Kara, “Aslında cezaevlerine baktığımızda onlar her zaman hazır bu mücadeleye. Biz ne kadar hazırız, bunu tartışmak gerekiyor. Onlar bizim hazırlıklı olmamızı istiyor. Çünkü kamuoyunu oluşturabilecek olan bizleriz. Tutsaklarımızın sadece ölüme yatırabilecekleri bir bedenleri var. Biz daha fazla kayıp ve acı yaşanmaması için uygulama hayata geçmeden bunu durdurmalıyız” diye konuştu.
‘TUTSAKLAR HER TÜRLÜ DAYATMAYA HAZIR’
3 gün önce Şakran 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden tahliye olan Selim Kabasakal ise, “Cezaevinde tutsaklar her türlü dayatmaya karşı hazırlar. Sizlere dışarıda başarılar diliyorlar” dedi.
Söyleşi, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
mezopotamyaajans