Kaldıraç, AKA-DER, İşçi Gazetesi ve Özgür Lise, İstanbul Aydos Ormanı’nda yüzlerce kişi ile birlikte “15-16 Haziran’dan Gezi’ye Direniş Ruhuyla Geleceğimizi Kurmaya” pikniğinde buluştu.
Pikniğe katılım gösterenleri “Tarihin beşiği Anadolu’da devrim mayalanıyor”, “Gezi şehitleri ölümsüzdür”, “Direnişi büyüt, direnişi örgütle! Çözüm birleşik emek cephesinde”, “Z kuşağı değil devrim kuşağıyız. Düzeninizi başınıza yıkacağız”, “Yeni bir yaşam kurmak, hesap sormak için sosyalizm” ve “Saraylar, patronlar, zincirler çöpe. Özgürlük sokakta, sosyalizmde” pankartları karşıladı.
Etkinliğin sırası konuşma aralarında sık sık “Yaşasın Devrim ve Sosyalizm”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Yasalar sokakta, sokakta yazılır”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganları atılarak gündem oluşturuldu.
Piknikte Sosyalist Kadın Hareketi, Direnişteyiz.Org, Kaldıraç Yayınevi, Proleter Devrimci Duruş ve El Yayınları okur ile buluşturma fırsatı buldu. Katılanlara öğle arasında etli pilav ve salata ikramı yapılırken, yetişkinler halat çekme, çocuklar için kozalak toplama yarışması ve ödüllü çekiliş gibi etkinlikler oynandı.
Enerji-Sen Örgütlenme Uzmanı Kamil Kartal, Dev Yapı-İş Genel Sekreteri Nihat Demir, Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Demiral, Ağaç AŞ direnişçisi Bilal Atan, Mata Otomotiv direnişçisi, İşçi Emekçi Birliği ve Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan konuşma yaptı.
Adalılar, Apolas Lermi, Pınar Aydınlar ve Sarıgazi Kadın Erbane Grubu sahne aldı. Adalılar, mücadele alanlarında şarkılarını, türkülerini söylemeye devam edeceklerini vurguladı. Pınar Aydınlar ise türkülere başlamadan önce “Başta Berkin Elvan olmak üzere yitirdiğimiz yoldaşlarımızı anarak 15-16 Haziran Direnişi’ni selamlıyorum” dedi.
Piknik devrim ve sosyalizm yolunda hayatını kaybedenler için saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasında, bugün yüzlerce kişinin bu alanı doldurduğu belirtilerek “Kim miyiz biz?” sorusu “Hayatı her gün ellerimizle var eden işçileriz, emekçileriz. Fabrikadan çıktık geldik. Atölyelerden, iş yerlerinden. Kadınlarız biz, yasalar sokakta yazılır diyerek mücadele eden, üreten, direnen öğrencileriz. Liselerden, üniversitelerden geldik; öğrencinin yeri işçi sınıfının yanıdır diyoruz. Özgür bilimsel eğitim için mücadele ediyoruz. Halklarız biz, işçi sınıfıyız; 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nden alıyoruz gücümüzü. Geziden alıyoruz gücümüzü” şeklinde cevaplandı.
Dayanışma mesajları
Sokak Kültür Derneği, Ayvalık Yerel İnisiyatifi ve Yaşam Ağacı Derneği dayanışma mesajları göndererek, etkinliği selamladı.
Yaşam Ağacı Derneği,“geleceğimizi birlikte kurmaya, tüm demokrasi güçleriyle birlikte hareket etmek üzere düzenlemiş olduğunuz pikniğinizin amacına ulaşmasını dileriz” mesajını paylaştı.
PDD: “15-16 Haziran gidilmesi gereken yolu göstermektedir”
Proleter Devrimci Duruş (PDD) etkinliği düzenleyen Kaldıraç Hareketi’ni selamlayıp, mücadelesinde başarılar dileyerek, ”15-16 Haziran Direnişi Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Fabrikaların sokaklarla, sokakların fabrikalarla buluştuğu, sınıf dayanışmasının üst noktada sergilendiği militan eylem günleriydi. İşçi sınıfı 15-16 Haziran eylemleriyle örgütlenme hattının elinden alınmasını geri püskürtmüş, örgütünün tasfiye edilmesini durdurmuştur. Bu yüzden “Şanlı Büyük Direnişi” tanımlamasını hakeder. Hakettiği gibi gidilmesi gereken yolu da göstermeye devam ediyor” mesajını paylaştı.
Polat: “Kendiniz için ses çıkarın, o ses gür olursa bizlere ulaşacaktır”
Tutsaklarla dayanışma mektubu gönderen ağır hasta tutsak Ekim Polat, “faşizme boyun eğmediğim için binlerce siyasi tutsaklar gibi ağır cezalarla hukuk tanımayanlar, içeride rehin tutmakla bizleri ölümle tehdit ederek, korkup vazgeçireceklerini sandılar. Bedelini çok ağır ödesek de, vazgeçmedik. Sizler de vazgeçmeyin. Öncelikle kendiniz için ses çıkarın, o ses gür olursa bizlere ulaşacaktır ve omuz omuza mücadeleye devam eder, özgür yarınları birlikte kurarız” mesajıyla etkinliği selamladı.
Kartal: “Birleşik emek cephesine ihtiyaç var”
Enerji -Sen Örgütlenme Uzmanı Kamil Kartal, konuşmasına emek ve devrim mücadelesinde yaşamını yitirenleri anarak başladı. 15-16 Haziran işçi direnişinin sonuçları Türkiye sosyalist devrimci hareketine önemli katkılar sağladığını kaydeden Kartal, “İşçi sınıfı mücadelesinde siyasal yönelimleri önemli ölçüde belirledi, mücadeleye sınıf kavramının girmesinde önemli rol oynadı. O dönemki tarihsel koşullar 15-16 Haziran’ı yarattı. Bu direniş, sadece sendikal kadroların gündeme getirdiği direnişten öte tüm saldırılara karşı topyekûn bir direniş oldu. Oradan Gezi’ye gelmek gerekir. Gezi’nin sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bugün ne 15-16 Haziran ne Gezi’nin nesnel koşulları söz konusu değil. Seçimleri de dikkate aldığımızda sosyalistler, devrimciler bağımsız hat çizerek emekçilerin örgütlenmesine katkı sağlayamadı.” dedi.
Kartal, yaklaşık 30 milyonun üzerinde, üretim ilişkilerine sürülmüş işçinin olduğunu belirterek “Bu sınıfın örgütlenmesi söz konusu olmadığı sürece gerici İslami faşist iktidarlar sürüp gidecek. Yapılması gereken şey sosyalistlerin ve devrimcilerin sınıfa karşı tavırlarını netleştirip politik-pratik faaliyete geçirmesi. Merkezi irade oluşturmadan emekçilere dönük yaklaşıma girmesi pek mümkün değil. İşçi mücadelelerini ortaklaştıracak, mücadeleyi iktidar yoluna sevk edecek bir birleşik emek cephesine ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.
Demir: “Birlik olduk, 3. Havaalanı Platformunu oluşturduk”
Dev Yapı-İş Sendikası Genel Sekreteri Nihat Demir ülkede ne kadar çok derin bir kriz ortamı, işsizliğin, eşitsizliğin ve adaletsizliğin olduğu sorusunu kendilerine sorduklarını söyleyerek şunları ekledi:
“Köyde olduğumuzda ya da okula gittiğimizde neden anadilimizle eğitim alamadığımızı, kendi coğrafyamızda işçi, memur olamadığımızı gibi sorular aklımıza geliyor. Tabiki ova, dere ve yaylalarımızdan bizleri koparıp şehirlere göç ettirdiler. Buralara gelirken de inşaatlara girdik, inşaatlarda bir bir öldük. Ya bir ampulün olmamasından dolayı önümüzü görmeyip, yuvarlanıp ya da yukarıdan bir şeyler başımıza düşürek öldük. Yani ya sakat kaldık ya da öldük defalarca ve yoksul kaldık. Siyasi erkin sürekli kutuplaştırma, ötekleştirmesinden dolayı sürekli lince maruz kaldık. Her inşaat, kent ve ilde öldük ve sömürüldük. Şu anda da iş kanunlarını hiçbir firma yerine getirmiyor. Ne kıdem, ihbar tazminatlarımızı alabiliyoruz ne de 45 saat üzeri mesailerimizi alabiliyoruz. Bunlarda yetmiyormuş gibi alın terimiz, emeğimiz sürekli patronlar tarafından yok sayılıp, gasp ediliyor. Buna karşı da mücadele ediyoruz. Finans merkezi özelinde İnşaat-İş ile birlikte yaptığımız çalışmalar ortada. Birlikte beraber olursak çalışmaları devrimciler, işçiler, emekçi kadınlar olarak yükseltebilir, ne kadar kıymetli olduğunu anlayabiliriz. 3. havaalanında yüzlerce işçi katledildi. Binlerce işçinin emeği sömürüldü. Ormanları tarumar ettiler. Şehir hastaneleri, kentsel dönüşümler, baraj ve HES projeleri aynı şekilde. Doğamızı tahrip ediyorlar. 3. havaalanı özelinde konuştuğumuzda, oradaki servis kazasından sonra arkadaşlarımızın eyleme başlamış olması ve sadistçe gözaltına alıp, tutukladıklarında birlik, beraberlik oluşturuldu. İçinde Kaldıraç ile birlikte siyasi derneklerde vardı ve 3. Havaalanı Platformu oluşturuldu. Dayanışma, bizim sesimize ses olan oydu. İşçilerin mağduriyetini ortadan kaldıran birlik, beraberlikti. Ortak hareket edersek, hiçbir siyasi partinin bizleri yenemeyeceğini görüyoruz. 40 yıldır mücadele ediliyor. Daha öncesinde de mücadeleler vardı elbette. Ne onlar bizi yendi, ne de biz onları yendik. Hala savaşımız, mücadelemiz devam ediyor. Bu anlamda emeği geçen arkadaşlara gerçekten teşekkür ediyorum. Birleşmekten, bir arada olmaktan başka çaremizin olmadığını hepimiz biliyoruz ve ancak bu şekilde kazanabiliriz.”
Demiral: “Sokaklardan çekilmemeli, örgütlenmeye devam etmeliyiz”
Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Demiral sokaklardan çekilmeme ve iş yerlerinde mücadeleci sendikalarda ve devrimci partilerde örgütlenme vurgusu yaparak şunları söyledi:
“Bugün 15-16 Haziran’ı yaratan koşulların daha zorunu, daha kötüsünü yaşıyoruz. Bu süreci örgütlemenin tek bir yolu var, birlikte mücadele etmek. Ağlamakla, sızlamakla, yakınmakla bu iş olmaz. Birlik olacağız, mücadele edeceğiz, direneceğiz, kazanacağız. Bunun hiçbir yolu yok. Biz devrimciler, sosyalistler, yurtseverler olarak işçilerin fabrikalarda, tersanelerde, sanayi havzalarında sayımız az. Onun için bütün güçlerimizi emek cephesine yönlendirerek, bütün çalışmalarımızı işçi havzalarına yönlendirerek çalışma yürütmeliyiz. Biz tersanelerde iş cinayetlerine karşı yıllardan beri mücadele ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Onlarca bedel ödedik ama inadımızdan, inancımızdan, davaya inancımızdan asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bunun için bugün AKP iktidarı tamamıyla devletleşen bir iktidar oldu. Oysa biz üçüncü bir cephe olarak birlikte mücadele etmeliyiz, kavga etmeliyiz. Biz bu alanları mutlaka zapt etmeliyiz. Biz alandan, sahadan, sokaklardan çekilmemeliyiz. Semtlerde derneklerimizde, iş yerlerinde mücadeleci sendikalarda, siyasal yönde ise devrimci partilerle mutlaka örgütlenmeliyiz. Biz birlikte örgütlenip birlikte mücadele edersek birlikte kazanacağız. O yüzden ayağa kalkacağız, mücadele edeceğiz, AKP faşizmini ve terörünü mutlaka yıkacağız. Önümüz 15-16 Haziran. İşçiler ayağa kalkacak, onların önünde devrimci sosyalistler olarak, sınıf perspektifiyle hareket eden tüm güçlerle birlikte mücadele edeceğiz, öncülük yapacağız.”
Atan: ‘İşçidir, bir köşede susar oturur” diye mi düşündüler?”
İBB Ağaç AŞ direnişçisi Bilal Atan 7 aydır direnişte olduğunun altını çizerek, susmadığını ve bunu kabul etmeyeceğini belirtti:
“İBB iştiraki olan Ağaç AŞ’de çete olmuş yöneticiler tarafından sistematik şekilde işkenceye uğradım. Sessiz kalmayıp şikayetçi olduğum için de beni işten attılar. İşten atıldıktan beri direnişteyim. Aynı zamanda sendikada örgütlü bir işçiyim. “İşçidir, bir köşede susar oturur” diye mi düşündüler? Ben bu durumu kabul etmiyorum. Benim yerimde olan hiç kimse de kabul etmemeli. 7 ay boyunca İBB önünde direndik. Şu an görüşmeler devam ediyor. Bu yaşadıklarımın sebebi, inandığım, uğrunda savaştığım sendikanın pasif olması. İşkencecilerin sözlerine göre gitmesi.”
MATA direnişçisi: “Yarını kazanmak için örgütlü mücadeleye”
Mata Otomotiv direnişçisi geçtiğimiz şubat ayında kötü çalışma koşulları ve düşük ücretler karşı direnişe geçtiklerini hatırlatarak “1200 işçi olarak başlattığımız patronların, devletin saldırılarına rağmen 60 güne yakın Tuzla serbest bölgede süren direniş Birleşik Metal İş Sendikası’nın direnişin kazanılması için gereken adımları atmadığı için bitmiştir. Bu direniş göstermiştir ki işçilerin örgütlenmesi zorunludur. Yarını kazanmak için örgütlü mücadeleye çağırıyorum. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” dedi.15-16 Haziran’dan Gezi’ye direniş ruhuyla geleceğimizi kurmaya etkinliğine katılanları Kaldıraç adına selâmlıyorum.
İEB: “Demokrasi olarak sundukları tek şey seçimlerdir”
İşçi Emekçi Birliği Dönem Sözcüsü 15-16 Haziran Direnişi’nin işçi sınıfının tarihinde çok önemli bir yer tuttuğunu belirterek, fiili mücadele ve yasaları tanımadan verilecek mücadelelerin belirleyici olduğunu altını çizdi:
“15-16 Haziran direnişi işçi sınıfının tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır. İşçi sınıfı iki gün boyunca üretimi durdurmuş militan bir eylem sergileyerek burjuvaziye kabus yaşatmıştır. 1970 Haziran’ında dönemin hükümeti sermayenin isteği doğrultusunda bir yasa çıkarmak istedi. Getirmek istenilen yasada işçi sınıfının öncülüğünü dağıtmak, mücadeleci sendikaları kapatmak hedefleniyordu. Ama işçi sınıfı 15-16 Haziran’da sokaklara çıkarak, üretimi durdurarak militan bir eylemle yasayı geri püskürttü, örgütünü korudu. Kapitalist üretimde işçinin sömürüsü üzerinden çarklar döner. Kapitalist sistemin sahipleri burjuva sınıfı sermayelerine işçinin kanını, canını, emek gücünü emerek servetlerine servet katarlar. Demokrasi olarak sundukları tek şey seçimlerdir. Seçimler hangi burjuva kliğin işçi-emekçileri sömüreceğinin seçiminden başka bir şey değildir. Daha yeni bir seçim sürecinden çıktık. Daha 15 gün geçti üzerinden, her şeye zam geldi, enflasyon tavan yaptı, işçiler işten atılıyor, toplu sözleşmeler sınırdan dayatılıyor. Bu da şunu gösteriyor; işçi emekçiler ancak kendi örgütlü mücadelesiyle kendilerine özgürlük alanı açarlar, haklarını koruyabilir, haklarını alabilirler, geleceğini kurarak işçi sınıfının iktidarını getirebilir. Tıpkı 15-16 Haziran’da ki gibi fiili mücadeleyle, yasaları tanımadan geleceğini elde edebilir. 15-16 Haziran bize öğretmeye, yol göstermeye devam ediyor. Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz!”
BİK: “İşçi sınıfı devrimci ise her şeydir, devrimci değilse hiçbir şeydir”
Birleşik İşçi Kurultayı (BİK) adına yapılan konuşmada “Ekmeğimiz giderek küçülürken sefaletimiz gider büyüyor. Sermaye sahiplerinin bir kısmı, içinde bulunduğumuz kriz koşullarına rağmen servetinin üzerine milyonlar katarken bizler sefalet koşullarına mahkum edilmekteyiz. Barınma, eğitim ve sağlık gibi temel hak ve ihtiyaçlarımızı bir kenara bırakalım, ekmek bile alamayacak bir sefaletin içerisindeyiz” denildi.
Gerçeğin ve yoksulluğun sorumlularının ortada olduğunu kaydedilerek tüm sorunların çözümünün emeğin iktidarı olduğunu söylendi.
“Özgür bir ülke, insanca bir yaşam için sadece kendi gücümüze güvenmeliyiz” denilen açıklamada, yüzlerce yıldır kazanılan hakların emekle kazanıldığını, bugün de 15-16 Haziran ruhuyla direnerek kazanacaklarını ifade etti.
BİK konuşması şu sözlerle sona erdi:
“Bizler işçi sınıfı olarak kurtuluşun sadece kendi ellerimizde olduğunu ve bu kan emici düzeni yok etmeden zafer kazanamayacağımızı biliyoruz. Gecelerinde aç yatılmayan bir gelecek için kurtarıcı beklemeden sorumluluk almak her emekçinin sorumluluğudur. Lenin yoldaşın dediği gibi “işçi sınıfı devrimci ise her şeydir, devrimci değilse hiçbir şeydir.”
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”
Elvan: “Can Atalay’a özgürlük!”
Gezi Direnişi’nde polisin attığı gaz fişeğiyle başından yaralanan ve hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan “Gün yine Haziran ayı. Gezi’nin ruhu diyelim. Tam 10 yıl oldu, çocuklarımızı kaybedeli tam 10 yıl oldu. Tam 10 yıldır saray saray adalet arıyorum. Maalesef o adaleti bulamadım ve en önemlisi avukatımız Can Atalay, Mücella Yapıcı, Gezi’den tutsak ettiler. Gezi bu dünyada en onurlu direniştir. Gezi hepimizin direnişiydi. Maalesef buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Can Atalay’a özgürlük diyorum. Çocuğumun katili ceza aldı ama hala görevinin başında ama Can Atalay hala tutuklu.” dedi.
Samandağ Dayanışma Evleri: “Şimdi gücümüzü örgütlülüğe çevirme zamanı”
6 Şubat depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Hatay’da kurulan Samandağ Dayanışma Evleri (SADE) de piknikteydi. SADE adına yapılan konuşmada depremin ilk gününden beri süren çalışmalarda “Yara kimdeyse merhem ondadır” diyerek kadınların, işçilerin, öğrencilerin, gönüllülerin, devrimcilerin, sosyalistlerin seferber olduğunu vurguladı. Devletin, her zamanki gibi süreci katliama çevirdiği belirtilerek şunlar söylendi:
“Devletin bu politikalarına karşı 15-16 Haziran’ı yaratanlar, Geziciler bizlere yol gösterdi. ‘Hüznümüz isyanımızdır’ diyen binlerce kadın sokaklarda “Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz, Hesap Soracağız’ dedi. Yeşilköy ve Samandağ’ın birçok mahallesinde “Moloza dur de, yaşamı savun” dedik. Armutlu sokaklarında “Biz Geziciyiz siz gidici” dedik. Ali İsmail’i, Abdullah’ı, Ahmet’i deprem dayanışma çadırlarımızda yaşatmaya devam ettik. Artık Samandağlılar için Antakyalılar için gerçekler çok daha açıktır. Bizlerin yeri devrimcilerin yanıdır. Sorulacak bir hesap, kurulacak bir yaşam var. Dayanışmayı hep birlikte büyütmeye devam edeceğiz.
Sizlere tüm dayanışmalardan selam ve bolca umut getirdik. Kaldıraç Hareketi ve Sosyalist Kadın Hareketine aylardır Antakya halkı ile dayanışmayı büyüttüğü için teşekkür ediyoruz. Şimdi bu gücümüzü örgütlülüğe çevirme zamanı. Gücümüz kendi ellerimizde, örgütlü mücadelede.”
SKH: “Kadınlar olarak bütün direnenlerden güç alıyoruz”
Sosyalist Kadın Hareketi (SKH) adına yapılan konuşmada bugün direnenler, direnişi büyütenlerle yan yana olduklarını belirten kadınlar pikniğe katılanları selamlayarak şunları söyledi:
“Evet biz kadınlar bu sisteme, baskılara, bize dayatılanlara karşı başkaldırmaktayız. Bizler cadı avlarında yakamadıkları kadınlarız. Bizler Afganistan’da Taliban’a karşı mücadele edenleriz. Bizler İran’da Mahsa Amini için “Zen Zendegi Azadi” diyerek isyan başlatanlarız. Bizler Gezi’de simgeleşen kırmızılı kadınız. Bizler Amed’de ‘Serhıldın, Serhıldın’ diye başkaldıran kadınız. Biziz İstanbul Sözleşmesi için Taksim’de barikatları aşan. Biziz depremde dayanışmayı büyüten, biziz Samandağ’da “Hüznümüz İsyanımızdır” diyerek bahhur ve rihenlerle yürüyenler. Bizleriz işyerlerinde, fabrikalarda, evlerimizde, okullarda, kampüsler, sokaklarda direnenler.”
SKH, kadınların mücadele tarihinde tahakküme, sömürüye, aşağılanmaya, baskıya karşı başkaldırdırmasıyla dünyada bir kadın devrimi yaşandığınını kaydetti ve şunları söyledi:
“Her direnişte özgürleşen ve yanındakini özgürleştiren, aileyle-ekonomik krizle-şiddetle bizleri sıkıştıran bu sisteme karşı başkaldıran kadınlar olarak bütün direnenlerden güç alıyor, gücümüzü büyütüyoruz.
Ve bugün bu alanda olan bütün kadınlara bir çağrımız var.
Bugünümüzden başlayarak mücadeleyi daha da büyütmek için bir adım daha atalım. Özgür ve sömürüsüz bir dünya kurmak ellerimizde, yaşamak ve yaşatmak için sokak sokak, meydan meydan sesimizi yükseltelim. Bu yüzden burada bulunan kadınları örgütlenmeyi büyütmeye, Sosyalist Kadın Hareketi’nin saflarında mücadele etmeye çağırıyoruz. Yasalar sokakta yazılır!”
Özgür Lise: “İnsan olabilmenin tek yolu örgütlenmektir”
Özgür Lise adına yapılan konuşmada “15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nden aldığımız güçle bugün buradayız.” vurgusu yapılarak şunlar denildi:
“İstanbul’dan Kocaeli’ne tüm kenti saran, fabrikalardan sokaklara yüz binlerce insanın katılımıyla gerçekleşen işçi direnişi bugün direnişlerimize, mücadelemize ışık olmaya devam ediyor. İşçi sınıfının grev silahını kullanarak devleti nasıl korkuttuğunu hatırlatmak istiyoruz. Aylardır bizi seçimlerle uyutan Saray Rejimi’ne ve onun parçası burjuva muhalefetle bu kriz, yoksulluk, çürümüşlük düzeninden çıkılamayacağını gördük. Bugün hava kadar, su kadar ihtiyacımız olan direnişi büyüterek, örgütlenerek sosyalist devrime yürümemizdir.”
Konuşmada liseliler olarak sınıf sınıf, meydan meydan, mahalle mahalle örgütlendiklerini, okulda iktidarın kuklası olmuş yönetimin cinsiyetçi, baskıcı yasaklarına karşı çıkıp liseleri özgürleştirmek için örgütlendiklerini, özgür bilimsel eğitim için mücadele ettiklerini belirten lise öğrencileri şunları ekledi:
“Bütün sıra arkadaşlarımıza, buraya gelen dostlarımıza sesleniyoruz: Umutsuzluğa kapılmak yok! Bu umutsuzluğun pençesinden kurtulmak ve insanca yaşayabilmek için örgütlü bir mücadele yürütmek tek seçeneğimizdir. Bugün gençlerin geleceksizlik bataklığından çıkabilmesinin, insan olabilmesinin tek yolu örgütlenmektir. Bizimle burada olan, olmayan bütün arkadaşlarımızı Özgür Lise saflarında devrimi örgütlemeye çağırıyoruz.”
Kaldıraç Üniversite: “Şimdi devrimci saflarda örgütlenmenin zamanıdır”
Kaldıraç Üniversite de pikniğe katılanları selamlayarak şunları söyledi:
“Biz direnişimizle kayyumu gönderdiğimiz için devletin her korkusunda okula girmemizi yasakladığı öğrencileriz. Barınma, beslenme, ulaşım taleplerimizi ilmek ilmek örgütleyenleriz. Kampüslerimizde, sokakta, meydanda barikatın önünde bizim olanı geri almak için mücadele eden, üniversiteleri yönetmeye geliyoruz” diyerek onlarca üniversiteden direnişin ateşini harlayan, tüm gücümüzle deprem bölgesine dayanışma götüren, örgütleyen; polisiyle, rektörüyle, YÖK’üyle üzerimize baskı kuranlara “Ne kadar baskı o kadar direniş” diyenleriz.”
Bugün dünyayı değiştirmek isteyenlerin olduğu her yerde direniş adım adım büyüdüğünü, fakat Saray’ın iktidarı ve muhalefetiyle “Seçimi bekleyin, sokağa çıkmayın” dediğini kaydeden üniversite öğrencileri “Umudu ekmek, su gibi pazarlamaya çalışan Saray Rejimi hayallerimizin sahibi olduğunu düşünüyor. Biz öfkemizle, direnişimizle düşündüklerinden fazlasıyız! Sürüklemeye çalıştıkları toplumsal bunalımı yırtıp atacak olanlarız.” şeklinde konuştu.
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 53. yıldönümünde bir araya geldiklerini belirten üniversite öğrencileri, “Şimdi yüzümüzü mücadelenin güzelliğine çevirmenin, sosyalizmin bayrağı altında birleşmenin, devrimci saflarda örgütlenmenin zamanıdır. Sıra arkadaşlarımızı direnişi büyütmeye, yaşamı ortaklaştırmaya, Kaldıraç Üniversite’de örgütlenmeye çağırıyoruz. Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Kaldıraç: “Demiri, çeliği üreten, kurşunu döken biz isek, mesele bizim için bir merminin fiyatından farklı bir şey olsa gerek”
Kaldıraç adına konuşma yapan Ülkü Gündoğdu etkinliğe katılanları selamlayarak şunları söyledi:
“SMA’lı bebeklerin annelerini dilendiren, dilenciliği bizzat örgütleyen bir devlet, kapitalist devlet. Muhtaç olmayı dayatıyor bize. Muhtaçlığı güzellerken bir yandan, hiç mi hiç sıkılmadan, sakınmadan kendi sofralarını, giysilerini, tatillerini, daha önce adını bile duymadığımız meyvelerden yaptıkları içeceklerini, saraylarını, yalılarını sokuyorlar gözümüze.
Düşündünüz mü hiç “Boğaz turu” ne demek? Adamın oturduğu yalıyı görmek, bunların yaşadığı hayatın ihtişamını hayal dahi edemeyerek boş boş bakmak için üste para vermek demek!.. Bir de bu gözle mi baksak, diyorum Boğaz’a? Bir de bu gözle baksak, diyorum. Hangi yalı kimin, hangi “hanedan”ın soyunun?..
Bu ülkenin milli marşının bir yerinde diyor ki; “Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ/ Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.” Yani Allah canımı, sevgilimi, herşeyimi alsın, yeter ki vatana hasret olmayayım. Neresi peki vatan? Kendi götündeki yırtık dona bakmadan, seni, aynı senin gibi olan, aynı boktan hayatı yaşayan, aynı enkazın altında kalan ama mesela Arapça konuşan insanları aşağıladığın, aşağılatıldığın yer mi? Neresi?
Burada bulunan, bulunmayan, emek veren, üreten, emek gücünü satmadan hayatta kalamayacak olan ayrımsız herkes; “dünyanın şurasını da görelim, büyülü gerçekçilik ve müzik, evren nasıl da sınırsız vs.” diye düşünebilecek iken örneğin, burada bulunan, bulunmayan, üreten, çalışan, emekçi olan, ayrımsız herkes, biz yani, bir kilo çayın fiyatını, asgarî ücreti, artık evimize daha az giren peyniri, zeytini, para yetmediği için market kasalarının önünde bıraktığımız mesela pirinci konuşuyoruz, çocuğa veremediğimiz harçlığı, ev kirasını…
Hatırlayanlar olacaktır; 20 yıllık başkan, haşmetli reis, zamanın birinde domates, patlıcan, sivri biber, patates soranlara “bir merminin fiyatı nedir?” demişti bir seslenişinde. Bunu, bizim önderlerimizin Mahir’in, Deniz’in, İbrahim’in resimlerinden dahi ödü kopan, bir sıkımlık canı olan devlet, bize en yetkili ağızlardan sormuştu ya; ben şimdi devlet katında hiç, yetkisiz bir ağız olarak soruyorum: Sahi bir mermi kaç para? Demiri, çeliği üreten, kurşunu döken biz isek, mesele bizim için bir merminin fiyatından farklı bir şey olsa gerek. Bir düşünün derim.
Sözün özü; “işçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur” ve şairin dediği gibi “bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak.”
Toplanın, bizim sıramız geldi!”
Etkinlik Pınar Aydınlar’ın söylediği şarkılar ve çoşkulu halaylarla son bularak, mücadele ve örgütlenme çağrısı yapıldı.