İstanbul Barosu Başkanı Kaboğlu ve 10 yönetim kurulu üyesi hakkında 22 Ocak’ta hazırlanan iddianamenin içeriği ortaya çıktı. 12’şer yıla kadar hapis cezası istenen baro yönetimi suçlamaları reddetti.
İstanbul Barosu Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu ve 10 yönetim kurulu üyesi hakkında 22 Ocak’ta hazırlanan iddianamenin ayrıntıları belli oldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Kaboğlu’nun yanı sıra tutuklu yönetim kurulu üyesi Fırat Epözdemir’in de aralarında bulunduğu 11 kişi “terör örgütü propagandası” ve “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamalarıyla 12’şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İstanbul Barosu’nun Suriye’de öldürülen Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ölümüyle ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımı nedeniyle başlatılan soruşturmayla ilgili hazırlanan iddianamenin ardından, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama izni verirse dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecek ve “terör” davası açılacak.
Davanamenin duruşmasından önce gündeme geldi
Yaklaşık 1 ay önce hazırlanan iddianame, İstanbul Barosu Başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi talebiyle açılan davanın 4 Mart’taki duruşmasından önce servis edildi. Aynı soruşturma kapsamında hazırlanan davanamede, Avukatlık Kanunu’na atıf yapılarak, seçimin yenilenmesi talep ediliyordu.
Bugün kamuoyuna yansıyan iddianamede, baronun açıklamasının terör örgütünü meşrulaştırdığı ve kamu barışını bozduğu öne sürüldü.
‘Özendirici mahiyette’
Savcılık, baronun söz konusu açıklamada “terör örgütünün nihai amacı olan bölücülük faaliyetini meşru gösterme ve yayma amacı taşıdığını” öne sürerek, öldürülen kişilerden “çatışma bölgesinde hedef alınan gazeteci” olarak bahsedilmesinin de “örgüte üyeliği özendirici mahiyette” olduğunu değerlendirdi.
‘Kamu Barışını bozmaya elverişli’
Açıklamada kullanılan ifadelerle “ülkenin iç ve dış güvenliği ve kamu düzeni ile ilgili gerçeğe aykırı bilgilerle halkı yanıltarak algı oluşturmaya çalışıldığı, devletin kurum ve organlarına duyulan güveni olumsuz etkilemeye çalışılarak, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle hareket edildiği, paylaşımların sosyal medyadaki görüntülenme sayıları dikkate alındığında eylemin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu” iddia edildi.
Baro: Suçlamaların elle tutulur bir yanı yok
İddianameyle ilgili İstanbul Barosu’nun 17 Şubat’ta başsavcılığa gönderdiği beyanda ise şu ifadelere yer verildi: “Devletin herhangi bir kurumu veya kuruluşu da hiçbir şekilde suçlanmamış, sadece Avukatlık Kanunu’nun 76, 95 maddeleri gereğince, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, koruma, bu kavramlara işlerlik kazandırma, yaşam hakkının korunması ve soruşturulması çerçevesinde bir metin ortaya konulmuştur. Tüm bunlar özetle soruşturma konusu suçlamaların elle tutulur bir yanı olmadığını göstermektedir.”