İşçi sınıfının içinde bulunduğu koşulları tanımlamak her zaman çok büyük emek isteyen bir uğraş alanı olmuştur. Neydi, ne oldu, ne oluyor sorularının yanıtını vermek kolay değildir.
Her dönemde iktidarlar, bu sorulara sağlıklı yanıt verilmesinden gerçeğin tüm çıplaklığı ile ortaya konulmasından rahatsız olmuşlardır.
Her iktidar yaptıklarıyla toplumun her kesimi için cennet yarattığına insanları inandırmak istemiştir.
İşçi sınıfının durumunu sayısal verilerle, güvenilir biçimde ve bilimsel yöntemleri uygulayarak ortaya koymak en başta sendikaların görevidir.
DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) üst üste yayımlamış olduğu raporlarla bu alana çok önemli katkılar sunmuş, sunmaya da devam etmektedir.
DİSK-AR Şubat 2019 İşsizlik ve İstihdam başlıklı raporunda işsizlik olgusunu ele almıştır. *
Raporda yer alan bilgilere geçmeden önce belirtmeliyiz ki işsizlik çalışmanın kutsandığı sanayi devrimi sonrası toplumlarda sadece iş üzerinden gelir yoksunluğu anlamına gelmez. İşsizlik aynı zamanda bireyin topluma aidiyet noktasında kırılma yaşanması, toplum tarafından dışlanma ve bireysel anlamda kendini değersiz hissetme olarak da kendisini gösterir.
İşsizlik, işi olan işçileri daha düşük ücret daha kötü çalışma koşullarına razı etmede bir baskı aracı olarak kullanılan olgulardan birisidir. Canı sıkılan işveren işçiyi işten atarken yerine başvuracak kırk kişi bir ilanla kapının önüne dizilir diyebilmektedir.
İşsizlik, işsiz kişinin eş, ana baba, komşu, arkadaş olamamasını da beraberinde getirir. İşsiz kendisini belirsizlik denizinde kaybolmuş gibi hisseder. Bu belirsizlikler kaygıyı, endişeyi beraberinde getirir. Giderilmeyen bu endişe, karamsarlık, geleceğe güvensizlik ve öfkeyi doğurur. İşsiz, sadece gelirden yoksun olduğu için öfkelenmez, işsiz kendisine eksik, işe yaramaz gözüyle bakıldığı duygusu yaşadığı için de öfkelidir.
İşsizlik, beraberinde yoksulluğu getirir. İşsizlik üzerinden toplumu dolayısıyla da yoksulluğu kontrol etmek isteyenler işsizliği işsizlerin kişisel yetersizliklerine indirgeyerek açıklarlar.
İşsizliğin arkasındaki ekonomik sosyal politikalar, bu politikaların işsizlik yaratan etkileri, yok edilen fırsat eşitliği, artan sömürü bu indirgeme ile aklanır.
İşsizliğin arkasındaki toplumsal gerçeklikleri gizlemek isteyenlerce işsizler, giderek acınan, sadakalarla yardımlarla yaşamalarına olanak verilen bir grup olarak gösterilir.
DİSK-AR’ın raporunda yer alan rakamlara hiç girmeden işsizliği sosyal bir sorun olarak görüp çözüm öneren bölümünü başlıklar halinde özetlemek istiyorum:
– İşsizlikle mücadele için çalışma süreleri ücrette indirim olmadan düşürülmeli, fazla çalışmanın yıllık sınırı 270 saatten 90 saate düşürülmelidir.
– Kamuda güvenceli istihdamı arattıracak şekilde kamu hizmetleri yeniden düzenlenmelidir.
– Çırak, stajyer vb. adı altında ucuz işçi çalıştırma uygulaması sonlandırılmalıdır.
– Yıllık izin süreleri herkes için en az 1 ay olmalıdır.
– Güvencesiz çalışma biçimleri sonlandırılmalı, taşeron işçileri kadroya alınmalıdır.
– Herkesin yeteneklerine uygun, kendisi ve ailesiyle birlikte insan onuruna yakışır bir ücretle çalışabileceği (ILO insana yakışır iş tanımına uygun) işler sağlanmalıdır.
– Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.
– Toplum yararına çalışma kapsamında çalıştırılanlar sürekli işçi statüsüne geçirilmelidir.
– İşsizlik sigortası fonunun amaç dışı kullanımı sonlandırılmalı, işsizlik sigortasından yararlanma koşulları iyileştirilmeli, işçiler açısından işsizlik sigortasından yararlanma kolaylaştırılmadır.
– İş gücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmelidir.
İşsizlik, işsizlerin kişisel yetersizliklerinden kaynaklanan bir durum değildir. İşsizlik toplumsal bir sorundur. Anayasa’nın 5. maddesi devlete yurttaşlarının ekonomik ve sosyal gelişimlerinin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı görev olarak vermiştir.
Yine Anayasa’ya göre çalışma hem hak hem ödevdir.
Toplumsal bir sorun olan işsizliğin ve işsizliğin yol açtığı tahribatın giderilmesini istemek her yurttaşın anayasal hakkıdır.
DİSK-AR’ın raporunda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Ellerine sağlık.
Yazının başlığında kullandığım “İşsizlik çağın vebasıdır” sözü, sosyal güvenlik istemlerinin kurucularından sayılan William Beveridge’nin bir sözüdür. Beveridge, işsizliğe karşı güçlü bir sosyal güvenlik sistemi ve bu sistemi tam istihdamla destekleyen bir toplum önermişti. Anımsatmış olalım.
* DİSK-AR raporu için: https://disk.org.tr/category/diskten/disk-ar/
Evrensel / 20 Şubat 2019