İsrail ordusu 18 Ocak’ta Aida mülteci kampına baskın düzenleyip, içinde bir anaokulu, bir hidroponik bahçe, kütüphane ve daha fazlasını barındıran topluluk örgütü Lajee Center’ın çatısına onlarca göz yaşartıcı gaz kapsülü attı.
18 Ocak Salı günü, yerel saatle 19.00’da İsrail ordusu Filistin’in Beytüllahim kentindeki Aida mülteci kampına saldırı başlattı. Görgü tanıklarına göre 20 dakika süren saldırı boş sokaklarda hava karardıktan sonra kampa bakan bir askeri üsten sebepsiz yere başlatıldı.
Saldırıda, askeri üssün yakınında bulunan ve bir anaokuluna, bir hidroponik bahçeye, bir kütüphaneye ve daha fazlasına ev sahipliği yapan bir gençlik ve toplum kuruluşu olan Lajee Center etkilendi. Zarar gören 1000 fidanla beraber, binanın çatısındaki hidroponik sebze çiftliği altüst edildi. Yeni açılan anaokulunun bitişiğinde bulunan çocuk oyun alanı da hasar gördü. Hava soğuk olduğu için pencereler kapalıydı ve yakınlardaki evlerde bulunan insanlar fiziksel olarak zarar görmedi, ancak kampın alt seviyelerindeki evlerin ve sokakların çevresine yoğun gaz bulutları çöktü.
Lajee Center’ın çalışanları ve gönüllüleri ertesi sabah bir hasar tespiti yaptı. Binanın içinde ve çevresinde 150’den fazla kullanılmış gaz kapsülü toplandı. Ayrıca kapsüller düştükleri yerleri yakma özelliğine de sahipti. Sokağın pek çok yerinde yanık izlerini görmek mümkün.
Saldırıyı neyin tetiklemiş olabileceği konusunda, Lajee Center çalışanları sadece tahmin yürütebiliyor. Çevredeki askeri araçları görenlerin aktardığına göre, biber gazı kapsüllerini fırlatan mekanizma yeni bir model gibi görünüyordu. Belki bu yeni ekipmanı test ediyorlardı. Belki zamandan ve mekândan bağımsız olarak herhangi bir kural ihlali için verilen toplu bir cezalandırmadan ibaretti. Belki de canı sıkılan askerlerin ‘eğlenmek’ için yaptığı bir şeydi. Ya da sadece burada kimin borusunun öttüğünü hatırlatıyorlardı. İsrail ordusu herhangi bir açıklama yapmak zorunluluğu hissetmediği için bu saldırının altında yatan esas sebep bilinemiyor.
Lajee Center’ın sağlık ve çevre programları direktörü Şasa el-Azze, hidroponik birim hakkında bilgi vermesi istendiğinde, 2021’de kurulan çatı çiftliğinin toplamda yaklaşık 120 aileye ve 800 kişiye meyve ve sebze sağladığını söylüyor.
1948’de İsrail devletinin kuruluşu esnasında 750 bin kişiyi evlerinden eden ‘Nekbe’nin (Büyük Felaket) ardından Birleşmiş Milletler tarafından kurulan bu oldukça kalabalık ve sıkışık kampta açık alan yok. Sadece Aida kampında, 70 yıldan fazla bir süre sonra, yıkılan ve boşaltılan 27 köyden aileler mülteci olarak kalıyor.
Çiftlik, ailelere gıda sağlamanın yanı sıra, mahsul yetiştirme konusunda tecrübeli daha eski nesillerle, bahçe ürünleri yetiştirmenin geleneksel yöntemlerine oranla yüzde 70 daha az su tüketen bu yeni tekniği kullanmaya yatkın genç nesillere birlikte çalışma fırsatı sunuyor. Hiçbir kimyasal katkı içermeyen ve yüzde 100 organik olan domates, maydanoz, nane, marul, çilek ve soğan gibi geniş yelpazedeki ürünler Lajee’nin sağlıklı beslenmeyi teşvik programı ile birlikte geliştirildi.
Yanan plastik çatı tentelerini ve zarar gören bitkileri inceleyen Şasa, zemine, hidroponik havuzlara ve bahçedeki yapraklara toz olarak çöken zehirli gazın etkilerini ortadan kaldırmak için sistemin tamamen temizlenmesi gerektiğini söylüyor. Kalın plastikten yeni bir kalkan yapılması ve bu kalkanın etrafına gaz kapsüllerinin plastiğe ulaşmasını engelleyecek koruyucu bir ağ yerleştirilmesi gerekiyor. Sonra yeniden mahsul ekmeye başlanılacak. Şasa bir iki hafta içinde yeni mahsuller ekmeyi umuyor.
Zehrat el-Yasmin (Yasemin Çiçeği) Anaokulu, geçen yıl iki sınıfta yaşları 4 ile 6 arasında değişen 50 öğrenciyi kabul etti. Müfredat genel hatlarıyla, süregelen stres ve travma ortamında büyüyen çocuklara özel ilgi gösterilmesini öngören Reggio Emilia felsefesine dayanıyor. Okuldaki öğrenciler, bu alanda özel olarak eğitilmiş öğretmenlerin idaresinde, okulun faaliyetlerine tam olarak entegre edilmiş, fiziksel ve bilişsel zorluklar yaşan öğrencilerden oluşuyor. Büyük başarılar elde eden okul, öğrencilerin ve ailelerinin mutlu olmasını sağladı.
Sınıflar, tıpkı herhangi bir okulda olduğu gibi, mümkün olduğunca fazla doğal ışık ve temiz hava ile aydınlık ve havadar olacak ve açık havadaki oyun alanına erişim sağlayacak şekilde tasarlanmış. Ancak geçtiğimiz salı meydana gelen türden bir saldırının yeniden yapılması ihtimaline karşı kapılar, pencereler, panjurlar ve havalandırma, çocukları hızlı bir şekilde içeri sokacak ve zarar görmekten koruyacak şekilde düzenlendi. Oyun alanını korumak daha zor. Gölgelikleri onarmak veya değiştirmek için çalışma yapılması gerekecek. Öğrencilerin güvenliğini hızlı bir şekilde sağlamak için yürürlüğe konulan protokoller tekrar tekrar prova edilecek. Kampta yaşayan aileler işgal altında yaşamanın getirdiği tehlikelere alışkın. Saldırının ertesi günü tüm aileler çocuklarını anaokuluna gönderdi.
Hem anaokulu hem de hidroponik bahçe, Filistinli mülteciler için sağlık, çevre ve eğitim olanaklarını savunmak ve geliştirmek için çalışan Boston merkezli bir örgüt olan 1for3.org tarafından destekleniyor. Lajee Center ile birlikte çalışarak her iki örgüt de işgalin getirdiği birçok tehdit karşısında nesiller boyunca insanların direncini güçlendirmeye çalışıyor. Yönetici direktör Nidal el-Ezrak, “Filistin’deki ortaklarımız, konuştuğumuz gibi yeniden inşa için çalışıyorlar ve bu, Filistinlilerin kararlılığının ve azminin bir göstergesidir” şeklinde konuştu.
Salı günü yaşanan olay münferit bir olay değil. Berkeley’deki California Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne bağlı İnsan Hakları Merkezi’nin 2017 tarihli raporuna göre, Aida kampı dünyada göz yaşartıcı gaza en çok maruz kalan yerlerden biri.
İsrail ordusu ve polisi, işgal düzenini sürdürebilmek için sadece Aida’da değil, Batı Şeria ve Gazze’nin tamamında ve hatta İsrail’de bile, biber gazı ile dışkı ve çürüme kokulu pis bir sıvı olan “kokarca suyunu” fütursuzca ve uzun yıllar boyunca kullandı. Bu gazların çoğu, her ikisi de Pennsylvania’da bulunan Combined Systems Inc. ve Federal Laboratories gibi şirketler tarafından ABD’de üretiliyor ve daha bunlara benzer birçok şirket var.
Biber gazı, CS gazı ve diğer türden gazlar öldürücü olmayan silahlar olarak sınıflandırılıyor, ancak bu gazlara bağlı olarak birçok ölüm meydana geldi.
2014 yılında, 40 yaşındaki Noha Ketamiş, Aida kampındaki evinde biber gazı sebebiyle boğularak hayatını kaybetti.
Biber gazı kullanımına dair düzenleme form olarak zayıf, uygulamada etkisiz. 1990’larda, uluslararası Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC) savaşta biber gazının kullanılmasını yasakladı, ancak tek tek ülkelerin kendi içlerinde kullanma hakkını saklı tuttu.
1991 yılında, 61 davacı tarafından Federal Laboratories ve onun Kaliforniya’daki ana şirketi olan TransTechnology Inc. kuruluşuna karşı, biber gazı saldırılarının doğrudan bir sonucu olarak sekiz Filistinlinin yaralanması ve ölümü nedeniyle dava açıldı.
Şimdiye kadar biber gazının sebep olduğu ölüm veya yaralanmalara dair herhangi bir kazanım elde edilemedi.
[mondoweiss.net’te 24 Ocak 2022 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Emir Doğan Yılmaz tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]