3.3 C
İstanbul
13 Ocak Pazartesi, 2025
spot_img

İsrail jandarmalığından işgalciliğe evrilen bir süreç: Filistin Yönetimi’nin direnişi bitirmek için bir aydır saldırdığı Cenin’de neler yaşanıyor? – Emre Orman

FY’nin direnişi bitirmek amacıyla başlattığı operasyon, halkı direnişçilere, direnişçileri de birbirlerine her zamankinden daha da sıkı bir şekilde kenetlendirdi. Özellikle 7 Ekim’den bu yana, direnişçilerin deyimiyle, tüm gruplar ve tüm savaşçılar omuz omuza savaştı. FY, halkın direnişçilerden rahatsız olduğunu iddia ediyor; fakat görülüyor ki herkes kampın ve şehrin direnişçilerin yönetiminde olmasından hoşnut.

Batı Şeria’nın Cenin şehrinde Filistinli direnişçilerle Mahmud Abbas yönetiminin polisleri arasındaki çatışmalar son iki günde daha da şiddetlendi. Bir ayda toplam 9 Filistinli hayatını kaybederken, 6 Filistin polisi de çatışmalarda öldürüldü. İşgal ordusunun Gazze’deki baskı taktiklerini kullanan Filistin Yönetimi, Cenin’e su ve yardım girişlerini engelliyor; ayrıca sular ve elektrikler de kesik durumda. Yaşananları ve süreci biraz aktarmaya çalışacağım. (Süreç çok karmaşık olduğu için yazı da karmaşık olabilir, şimdiden affola)

Filistin Yönetimi, 39 gün önce Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin şehrini ve kampını kuşatma altına aldı; 14 Aralık’ta ise Filistin Güvenlik Hizmetleri Sözcüsü Enver Recep, “Vatanı Koruma” adlı operasyonun son aşaması olan bir askeri harekat başlattıklarını ilan etti. Direnişçileri açıktan “haydut, kanun kaçağı” olarak tanımlayan Recep, operasyonun amacının Kassam ve Kudüs Tugayları başta olmak üzere silahlı direniş oluşumlarına son vermek. Hatta El Fetih tarafından iki gün önce yapılan açıklamada direkt olarak “Gazze Şeridi’nin yıkımına neden olan Hamas’ın Batı Şeria’da maceralarını yeniden üretmesine izin vermeyeceğiz” ifadesini kullanıldı. Filistin Yönetimi, bu saldırılara “Bu saldırılar İsrail’in saldırmasına bahane oluyor” şeklinde bir savunma argümanı kullanıyor.

Her ne kadar Hamas’ın adı öne çıksa da Batı Şeria’da İslami Cihat’a bağlı Kudüs Tugayları daha güçlü durumda. Çünkü taburlaşma oluşumunu ilk başlatan onlar oldu. 2021 yılında şehit olan Cemil Amuri’nin kurduğu Cenin Taburu, Batı Şeria’da silahlı direnişte bir dönüm noktası oldu. Daha öncesinde tabii ki silahlı oluşumlar vardı; fakat Cenin Taburu, düzenli birliklerde ve direnişin ivmesinin yükselmesinde bir dönüm noktası oldu. Cenin, her daim Batı Şeria’da direnişin kalesi olarak anıldı.

Gelelim bugüne… Direniş güçleri, bir aydır defalarca açıklama yaparak silahların teslim edilmesi taleplerini asla kabul etmeyeceklerini vurguladı; öte yandan Filistin polisleriyle çatışmak istemediklerini, yaşanan çatışmalarda da onları öldürmemek için birçok fırsatı kullanmadıklarını, patlayıcıları onlardan daha uzak noktalarda caydırmak amacıyla patlattıklarını söyledi. Tabii bu pek karşılık bulmadı.Şu ana kadar aralarında bir gazetecinin ve çocukların da bulunduğu 9 kişi, Filistin polisleri tarafından öldürüldü. Çoğu, keskin nişancı atışıyla vuruldu. Cinayetleri tam da bu argümanı kullanmak için uzaktan keskin nişancılar tarafından gerçekleştirdiler. Her cinayette Enver Recep çıkıp “Biz öldürmedik, orada güçlerimiz yoktu” açıklamasını yaptı. Enver Recep, istisnasız (3 direnişçi hariç) her cinayette suçu direnişçilere attı. Fakat öldürdükleri ilk sivilde yakayı en baştan ele verdiler. Enver Recep, 9 Aralık’ta öldürülen RibhiŞelabi adlı genç için sıcağı sıcağına bir açıklama yaparak “Kanun kaçakları tarafından öldürüldü” açıklamasını yaptı. Fakat bir gün sonra ortaya çıkan görüntülerde, Şelabi’nin sokak ortasında zırhlı aracın önünde Filistin polisleri tarafından infaz edildiği görüldü.

Enver Recep, 9 Ocak’ta yaptığı bir açıklamada yalnızca 3 kişiyi (direnişçiyi) öldürdüklerini, 41’i kurşunla yaralanan olmak üzere 247 kişiyi tutukladıklarını, 17 “bombalı aracı” etkisiz hale getirdiklerini, 3 bomba üretim tesisi ile 16 silah ve gıda depolama sahasını ele geçirdiklerini iddia etti. Cenin Taburu’ndanQudsNetwork’e konuşan bir komutan ise bu açıklamayı yalanlayarak, yalnızca 5 direnişçinin tutuklandığını, diğer tüm isimlerin kamp ve şehirdeki siviller olduğunu belirtti. Öldürülenler arasında bir de gazeteci var.

Tabii bir de RPG konusu var. 50 bin güvenlik personeli bulunan Filistin Yönetimi’nin envanterinde normalde RPG bulunmuyordu. Fakat bu operasyonun başında kamptan gelen görüntülerde, Filistin güvenlik güçlerinin RPG’lerle donatıldığı ortaya çıktı. Bu silahlarla başta şehitlerin evleri olmak üzere çok sayıda ev vuruldu. Enver Recep, “Envanterimizde RPG yok” diyerek bunu yalanladı. Fakat kampta çekilen görüntüler ve bazı Filistin polislerinin sosyal medyada RPG ile paylaştığı fotoğraflar bu gerçeği ortaya koyuyor. Cenin Taburu komutanı, Filistin polislerinin RPG’lerle vurmadan önce evlere girip sadistçe dağıttıklarını ve eşyaları parçaladıklarını söyledi. Bu, işgal ordusunun alışılagelmiş tipik davranışlarından yalnızca biri. Geçtiğimiz günlerde kamptan bir sivil, “Güvenlik güçleri bizi evimizden çıkardı. Biz dışarıdayken evlerimizin RPG’lerle vurulduğunu gördüğümüzde gerçekten çok şaşırdık.” demişti. Cenin Taburu, çatışmalar sırasında Filistin güçlerinden bir RPG’yi de ele geçirdi ve bunun görselini El Cezire üzerinden servis etti.

”Direniş silahından ödün verilmesi kabul edilemez”

Direniş örgütleri, saldırının başından bu yana neredeyse her gün açıklamalar yapıp Filistin Yönetimi’ne saldırıyı durdurma çağrıları yaptı. Fakat Mahmud Abbas hiçbir şekilde çağrılara kulak asmıyor. Sivil toplum kuruluşlarından ve Filistinli ileri gelenlerden bazı heyetler de temaslarda bulundu fakat bu da kâr etmedi. Cenin Taburu komutanının deyimiyle, tüm girişimler Ebu Mazen’in(Mahmud Abbas) siyasi kararı nedeniyle askıya alındı. FY, “Direniş hareketleri feshedilip silahlar teslim edilmedikçe operasyon durmayacak” diyor. Cenin Taburu komutanı ise diyaloglara ilişkin tavırlarını şöyle açıklıyor: “Bizim için herhangi bir diyalog, direnişin ve mücahitlerin silahlarından ödün vermemeye dayanmalıdır. Silahlı askeri geçit törenleri, direniş silahının açıkta olması ve diğer konular dahil her şeyi görüşmeye, müzakere etmeye hazırız; ancak taburun silahından ödün verilmesi kesinlikle kabul edilemez ve görüşülemez. Direnişin kırılmasına izin vermeyeceğiz, kampın ara sokaklarına girmelerine izin vermemiz de mümkün değil. Zira bizim kesin tutumumuz şudur; ruhlar yaratıcılarından alınır, fakat direniş silahları kesinlikle alınamaz.”

”Direnişi bitirmek için ABD’den 680 milyon dolar yardım talebi”

Geçtiğimiz günlerde Middle East Eye tarafından yayınlanan bir haberde, Filistin Yönetimi’nin Cenin’deki direnişi bitirmek için (ekipmanlar ve özel kuvvetler eğitimleri dahil) Biden yönetiminden 680 milyon dolar askeri yardım talebinde bulunduğu ortaya çıkarıldı. Bu, Cenin’e yönelik saldırı başladıktan hemen sonra Ramallah’taki Filistin Yönetimi İçişleri Bakanlığı’nda Amerikan güvenlik yetkilileriyle yapılan toplantıda dile getirildi. MEE’ye konuşan bir kaynak, “FY yetkilileri, toplantıda, çatışmaların zorluğu ve Cenin kampındaki durumu çözememeleri nedeniyle zırhlı araç ve mühimmat ihtiyaçlarının acilen karşılanmasını talep etti” dedi. Nablus ve Beytüllahim’deki hapishanelerin yenilenmesi için de ayrıca talepte bulunulmuş. Operasyonda Filistin güçlerinin yeni nesil zırhlı araçlar, yeni silahlar ve üniformalarla donatıldığı görüldü.Ayrıca İsrail basınında yer alan haberlere göre, ABD’nin İsrail ve Filistin Yönetimi Güvenlik Koordinatörü (USSC) General Michael Fenzel, Filistin Yönetimi yetkilileriyle bir araya gelerek Cenin’e yapılacak baskına ilişkin planlamayı gözden geçirmiş. (USSC, İkinci İntifada’dan sonra FY güvenlik güçlerini eğitmek için ABD tarafından kurulmuştu. ABD, 1990’lardan beri FY’ne güvenlik yardımı sağlıyor.)

İşgal rejimi, Filistin Yönetimi’nin Cenin başta olmak üzere çatışmalı bölgelerde hakimiyet kurmasını istiyor. Operasyon başlatıldığı günden bu yana yalnızca birkaç operasyon için Cenin’e girdi işgal güçleri; fakat hiçbir operasyonda Filistin polisinin bulunduğu alana gitmediler. İşgalciler, -her ne kadar çok umutlu olmasalar da- FY güçlerinin direnişi bitirip bitiremeyeceğini görmek istiyor. Bu nedenle onlara bir “şans” verdiler. Mahmud Abbas yönetimi de zaten kendilerini işgalcilerin jandarması haline getiren “güvenlik koordinasyonunu” sürdürme konusunda her zamankinden daha da ısrarcı. Bu nedenle bu şansa layık olmak için var gücüyle çalışıyor.

”Abbas, Trump döneminde hazırlanan direnişin tasfiyesi planını uygulamaya koydu”

Operasyonların başında çıkan bazı haberler, FY’nin amacını ve pozisyonunu açıkça ortaya koyuyor: Haaretz’in 18 Aralık’taki bir haberine göre;işgal ordusu, Filistin Yönetimi ile güvenlik koordinasyonunu güçlendirmek için mini bakanlık konseyinden talimat aldı. “Ordu, örgütlerle yüzleşmek ve istihbarat işbirliğini geliştirmek için Filistin Yönetimi’nin güvenliğine askeri teçhizat sağlamayı da düşünüyor.” Haberdeki diğer önemli iddia ise şöyle: Mahmud Abbas, Trump’ın başkanlığı döneminde direniş örgütlerinin tasfiyesi için hazırlanan bir planı uygulamaya koymuş. Plan, bedeli ne olursa olsun, Hamas, İslami Cihat, FHKC gibi Batı Şeria’da faaliyet gösteren tüm Filistinli grupların tasfiye edilmesini, ayrıca Filistin Yönetimi’nin kontrolündeki bölgelerde İsrail ile FY arasında ortak kontrol noktaları da kurulmasını içeriyor. Aynı gün (18 Aralık) IsraelHayom tarafından yayınlanan bir haberde ise İsrail kabinesinin -ABD’nin talebi üzerine- Ramallah, Cenin, Nablus gibi Filistin kentlerinde Filistinli direnişçilere karşı kullanılmak üzere Filistin Yönetimi’ne silah ve mühimmat taşımayı kabul ettiği iddia edildi.

Filistin Yönetimi, operasyona Cenin’de başladı. Fakat Tulkarim ve Tubas gibi önemli şehirlerde de direniş güçlerine saldırılar düzenliyor. Bu saldırılarda, işgalcilerin Musta’rab adlı operasyon biriminin taktikleri kullanıldı. Musta’rab birliği, sivil kıyafetlerle Filistin şehirlerine ve kamplarına, hatta hastanelere bile sızıp suikastlar ve kaçırma operasyonları düzenliyor. Filistin Yönetimi, her açıdan tamamen siyonist zihniyete büründüğünü her gün ispat ediyor. Öte yandan Cenin Taburu şöyle bir iddiada da bulunuyor: Filistin Yönetimi, güvenlik güçleri bünyesinde Cenin’de ikamet eden personelleri Cenin Taburu ile işbirliği yapmak ve direnişe destek vermek suçlamasıyla tutukladı, karargahtan çıkarmıyor. (Daha önce FY personelinden direniş operasyonu gerçekleştirip şehit olan polisler olmuştu)

”Operasyon ters tepti: Halk da direnişçiler de birbirine eskisinden daha çok kenetlendi”

FY’nin direnişi bitirmek amacıyla başlattığı operasyon, halkı direnişçilere, direnişçileri de birbirlerine her zamankinden daha da sıkı bir şekilde kenetlendirdi. Özellikle 7 Ekim’den bu yana, direnişçilerin deyimiyle, tüm gruplar ve tüm savaşçılar omuz omuza savaştı. FY, halkın direnişçilerden rahatsız olduğunu iddia ediyor; fakat görülüyor ki herkes kampın ve şehrin direnişçilerin yönetiminde olmasından hoşnut. Filistin Yönetimi’nin cinayetlerin yanı sıra tutukladığı sivillere işkence yaptığı anların videoları da halkta büyük tepkilere yol açtı. Saldırıları yoğunlaştıran FY, bunların görüntülenmesine ve haberleştirilmesine engel olmak amacıyla gazetecileri de tutukluyor. Bu yönde atılan en büyük adım ise El Cezire’nin tamamen yasaklanması ve tüm platformlarda yayınlarının kesilmesi kararı oldu. FY, Şirin Ebu Akile’nin dev posterinin de asılı bulunduğu El Cezire binasına kararı tebliğ ederek kanalı mühürledi.

Kamptaki direniş oluşumlarından, Fetih’e bağlı El Aksa Şehitleri Tugayları, geçtiğimiz günlerde Kassam Tugayları ile ortak bir açıklama yaptı. Kampta askeri geçit töreni de düzenleyen direnişçiler, FY’nin masum sivilleri öldürerek, kampı ve şehri elektrikten, eğitimden, sudan ve diğer kamusal ihtiyaçlardan mahrum bırakarak tüm kırmızı çizgileri aştığını belirtti ve tam olarak şu ifadeyi kullandı: “Sabrımız tükeniyor, o yüzden bizi geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşmaya zorlamayın. Bu, düşmanlarımızın çıkarınadır ve biz silahlarımızı siyonistlere karşı tutmakta kararlıyız. Direnişi ve kampı savunmaya devam edeceğiz. Otoriteye (FY) mesajımız ise şudur: Nefesimiz uzun, ellerimiz daha da uzun! Gücümüzün ve silahlarımızın sadece küçük bir kısmını gördünüz. Bizi dönüşü olmayan noktaya ulaşmaya zorlarsanız kayıtsız kalmayacağız!”

Aksa Şehitleri Tugayları, başlarda sessiz kalmıştı fakat ilerleyen süreç, onları da diğer gruplarla daha da yakın durmaya itti. İşgalcilere karşı zaten her daim omuz omuza çarpışıyorlardı. Fakat El Fetih’in yönetimindeki Filistin Yönetimi’ne karşı mermi atılması, önemli bir detay. Abbas, uzun zamandır Batı Şeria’da seçimlerin yapılmasını engelliyor. Bahanesi genellikle Doğu Kudüs’te seçimlere izin verilmemesi. Fakat dediğim gibi bu bahaneden ibaret. Çünkü Abbas’ın halk nezdinde karşılığı pek kalmadı. Fetih’in bir kısmı Abbas’ın tasmalı köpeği gibi hareket ederken bir kanadı ise direnişi savunuyor. Şu an tutsak olan Fetih liderlerinden Mervan Bergusi, Gazze’deki esir takası görüşmelerinde direniş örgütlerinin serbest bırakılmasını istediği isimler arasında ilk üçte yer alıyor. (Diğer isimler FHKC lideri Ahmed Saadet ve Kassam komutanı Abdullah Bergusi)Bergusi, silahlı direnişin savunucusu ve Fetih başta olmak üzere Filistin’de ciddi bir etki alanına sahip. Abbas ise Bergusi’nin kendisini koltuğundan edeceği korkusundan ötürü Bergusi’nin çıkmasını istemiyor. Bu yönde işgalcilerle çok sayıda gizli görüşmeler olduğu ve bu talepte ısrar edildiği konuşuluyor. Abbas, yapılacak bir seçimden galip çıkamayacağını bildiği için seçimleri yapmıyor; aksine muhaliflere baskıyı artıyor, silahlı direnişi de her yerde bitirmeye çalışıyor.

Cenin’de çatışmalar yaşanırken Cenin Taburu komutanı da gazeteci Cerrar Halef’e verdiği bir demeçte, Filistin güvenlik personeline istifa edip sebze tezgahı açmaları çağrısında bulunmuştu. Komutan, Enver Recep’e hitaben şöyle konuşuyordu: “Enver Recep’in bahanesi ne? Silahı olan herkes suçlu mu? Yani Filistin Yönetimi de suçlu mu? Yönetim neden silah taşıyor? Aradaki fark Direniş’in silahı onurludur, onlarınki ise utanç verici. Bizim silahlarımız Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olan İsrail’le savaşıyor, onlarınki ise İsrail’i, yerleşim yerlerini ve yerleşimcileri koruyor. Öldürmek istemiyoruz, ancak saldırıya uğrarsak, evlerimiz ve ailelerimiz tehdit edilirse, Allah’ın izniyle merhamet göstermeyeceğiz. Güvenlik güçlerine mesajımız, kendinizi gözden geçirin ve ölüm sokaklarına gönderdiğiniz bu askerler için Allah’tan korkun. Efendilerinizin daha önce burada ölümü tattığını biliyorsunuz. Bu askerler için Allah’tan korkun. Kan dökmeyin, kan dökmeyin, kan dökmeyin! Sizi incitmek istemiyoruz ama size tavsiyemiz, eğer biraz haysiyetiniz, ahlakınız, imancınız ya da vatanseverliğiniz kaldıysa, gidin. Maaşınızla yönetime bağlısınız, vicdanınızı ve ahlakınızı satmışsınız. Bu az maaş için kendinizi kaybedebilirsiniz. Size tavsiyem istifa edin ve bir sebze tezgahı açın. İnanın bu daha onurlu bir iştir. Eğer geçiminizi sağlayamıyorsanız, biz Cenin Taburu olarak maaşınızı karşılamaya da hazırız.” Bu ve bunun gibi birçok haber yapan gazeteci Cerrar Halef ise 3 gündür tutuklu. Savcılık, Halef’in yasadışı silah bulundurduğu suçlamasında da bulunarak tutukluluk süresini 48 saat daha uzattı. Avukatlar, Halef’in işkence gördüğünü bildirdi.

Başlarda belirttiğim gibi, direnişçiler en başta defalarca uyarıda bulundu, “Öldürmek istemiyoruz” diye üstüne basa basa söyledi. Bu çağrılara Filistin polisinin infazlarla yanıt vermesi üzerine direnişçiler de sert saldırılar düzenlemeye başladı. Şu ana kadar biri istihbaratçı olmak üzere 6 polis öldürüldü. Bunların tamamına yakını üst düzey amirler. Bu sayı daha da artacak. Çünkü Mahmud Abbas’ın direniş karşıtı bu ısrarı, çözüm seçeneğini tamamen saf dışı bırakıyor. Bu ısrarın altında ayrıca şöyle bir neden de yatıyor: Gazze’deki direniş örgütleri, Fetih ile Gazze’nin yönetimine dair müzakerelerde bulunuyor. Tüm direniş gruplarının desteğiyle bir ortak yönetim oluşturup bunu Ramallah’taki yönetimle entegre hale getirme fikri tartışılıyor. Başından beri Gazze’nin yönetimine talip olan Abbas ise bunu başarabileceğini de göstermek için Batı Şeria’daki saldırılarını yoğunlaştırdı. Amaç burada direnişçilere karşı “galip gelip” güçlü bir imaj çizmek.

”Batı Şeria’da direnişin ivmesi nasıl yükseldi”

2021 yılı Mayıs ayında yaşanan ve Hamas’ın “Kudüs’ün Kılıcı” diye adlandırdığı savaş sırasında Batı Şeria’da otomatik tüfekler kuşanan savaşçılar sokaklara çıkmış ve bu görüntü o dönem İsrail kamuoyunda çokça tartışılmıştı. Savaşın hemen ardından (yanılmıyorsam TheCradle’da yayınlanan) okuduğum bir haberde Cenin’deki bir çocuk, Batı Şeria’da doğru düzgün silah olmadığını, yalnızca Cenin’de bir miktar tüfek olduğunu, direnişçilerin çoğunlukla “Carlo” adlı ev yapımı silahlar kullandığını söylemişti. Savaştan kısa süre sonra yapılan seçimlerde Netanyahu iktidarı düşmüş, sözde “sol koalisyon” iktidara gelmişti. Bu süreçte Batı Şeria’da ciddi bir hareketlilik yaşandı. Çeşitli kaynaklar, Hizbullah ve İran’ın Ürdün Vadisi üzerinden Batı Şeria’ya silah sevk ettiğini yazdı, çizdi. Bu iddialar doğruydu. O dönem, Ürdün Vadisi kontrol noktalarında bazı silah sevkiyatları ele geçirilmişti. Hatta 2023 yılında Ürdünlü milletvekili İmad El Advan kendi aracıyla silah taşırken yakalanmış ve tutuklanmış, ardından Ürdün’e teslim edilmiş, Ürdün mahkemesi tarafından da 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Ama tek akış buradan değildi.

O dönem çok sayıda askeri kışlada birbiri ardında soygun haberleri çıkmaya başladı. Çok sayıda tüfek, el bombası, yüzlerce askeri kamuflaj ve zırhlı yelek, on binlerce mermi bu kışlalardan kaçırıldı. Öyle bir güvenlik zaafiyeti oluştu ki işgal ordusu birçok kışlanın içerisine güvenlik için karakollar kurdu. Bu hırsızlıkları çoğunlukla Bedevi gruplar gerçekleştiriyordu. Direnişçiler hem Ürdün üzerinden gelen silahlardan hem de bu çalınan mühimmatlardan beslendi. Kimi parayla satıldı onlara, kimi de hibe edildi. Yazının başlarında bahsettiğim Cenin Taburu da 2021’de bu ortamda ilan edildi. İşte direnişin ivme kazanması da burada başladı.

Kudüs Tugayları’na bağlı birçok savaşçı, bulundukları şehirlerde bir bir taburlar ilan etti. Nablus, Tubas, Tulkarim derken Eriha’daki Akabet Cebir kampına kadar bu ilerleme yaşandı. Fakat bana göre silahlı direnişi yaygınlaştıran tek etken bu değil. Zira Aslanlar Yuvası gibi bir örnek de yaşandı. Grup, 2022 yılında Nablus’ta Muhammed El Azizi ve Abdurrahman Subuh tarafından kuruldu. Diğer oluşumlardan tamamen farklı bir yapılanmaydı bu: Alışılagelmiş gibi ortak bir örgüt çatısı değil, savaşçıların ortak çatısıydı. Hamas, İslami Cihat, Fetih ve FHKC savaşçıları, kendi örgütlerinden bağımsız bir şekilde bu grup adı altında da faaliyet göstermeye başladı. Ama kendi örgütlerinde de aynı şekilde faaliyetlerini sürdürdü. Bu yapı öyle bir seviyeye geldi ki, tek bir açıklamayla tüm Batı Şeria’yı sokaklara dökebilmeyi başardı. İşte bu iki etken, Cenin Taburu ve Aslanlar Yuvası Grupları, Batı Şeria’da yıllardır sönük ilerleyen silahlı direnişi yeniden yaygınlaştırdı. Şu anki tabloda Batı Şeria’da bırakın şehirleri, silahların girmediği bir köy bile kalmadı.

Filistin Yönetimi’nin saldırıları ise 2022 sonrasında yoğunlaştı. Fakat Abbas yönetiminin direniş karşıtı zulmü, 2021’de politikacı ve aktivist Nizar Benat’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesi ile daha da gün yüzüne çıkmış oldu. Yer yer Cenin ve Nablus’ta direnişçilere yönelik tutuklama operasyonları yürütüldü. Bu operasyonlara karşı direnişçiler de FY’nin Muqata’a karargahını defalarca taradı. Bu saldırılar, direniş güçlerinin EYP konusunda iyice kabiliyet kazanıp işgalcilere ciddi tuzaklar kurması sonucu farklı bir evreye taşındı. Çoğunlukla Tubas şehrinde olmak üzere Filistin Yönetimi, şehirleri ve kampları basıp işgalcilerin baskınlarına karşı direnişçilerin tuzakladığı el yapımı patlayıcıları imha etme sürecini başlattı. Bu operasyonların hemen ardından işgalciler o kente/kampa baskın düzenledi. Bu koordinasyon, Abbas yönetiminin tavrına dair o günden bugüne ışık tutuyor.

Benim bu haberi yazdığım esnada Cenin’de çatışmalar yeniden şiddetlendi. Tırmanışın bir süre daha süreceği belli. Ama ne zamana kadar böyle süreceği bilinmiyor. Direnişin kalesi olan Cenin’i işgalciler bile onca saldırıya ve katliama rağmen ele geçirememişken Mahmud Abbas’ın bunu nasıl başaracağı büyük bir muamma. Süreç muhtemelen Filistin ve İsrail güçlerinin ortak saldırılar başlatacağı bir noktaya evrilecek. Bu şimdiden beklenen bir görüntü. Bu olursa kimse şaşırmayacak, zira şu anki durumun da zaten bundan aşağı kalır bir yanı yok…

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN OCAK SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol