Bir “kuşatma” veya “abluka” üzerine düşünmek bile birçok kişiye yabancı bir kavram gibi gelebilir. Bazıları, İsrail’in politikalarının, Gazze’yi bombalamasa bile, Gazze’deki Filistinliler için “normal yaşamı” nasıl imkânsız hale getirdiğini tam olarak anlamıyor.
Kurban Bayramı başlarken, Gazze hâlâ İsrail’in Mayıs ayındaki 11 gün süren bombalı saldırılarının etkisindeydi.
İsrail’in Ramazan Bayramı tatilinin hemen öncesinde başlayan saldırısı, Gazze’de 63’ü çocuk olmak üzere en az 245 Filistinlinin öldürülmesiyle sona erdi.
Bombaların düşmesi son bulmuş olabilir. Ama yıkım devam ediyor.
Kıyı yerleşim bölgesindeki Filistinliler, yaygın yıkımın ardından şehirlerini yeniden inşa etmek ve tekrar ayağa kalmaya çabalarken, belirli siyasi müzakereler ve sonuçlar üzerinden bu süreci engelleyen 14 yıllık bir İsrail ablukası altında yaşamaktalar.
The Times of Israel‘in haberine göre, saldırıdan bu yana bölgeye yalnızca gıda, tıbbi malzeme, yakıt, hayvan yemi ve “kritik endüstrilere yönelik hammaddelerin” girmesine izin verildi. Gazze merkezli insan hakları grubu El-Mezan‘a göre, İsrail işgal yetkilileri deniz, hava ve kara yoluyla giriş-çıkış noktaları üzerindeki “mutlak denetimlerini”, “siyasi amaç ve hedeflere ulaşmak için” kullandılar.
İsrailli politikacılar, Katar’dan gelenler de dâhil olmak üzere, Gazze’ye girmesine izin verdikleri nakit miktarını azaltmayı düşündüklerini ifade ettiler.
İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Ömer Barlev‘in, Katar yardımının “doğrudan Hamas’a giden valizlerde dolar olarak girmeyeceğini”, bunun yerine “mekanizmanın büyük ölçüde Birleşmiş Milletler aracılığıyla çalışacağını ve nakit değil, yiyecek kuponları veya insani yardım olarak gireceğini” öne sürdüğü bildirildi.
Jerusalem Post‘un başyazılarından birinde, İsrail’in yapılacak yardımları Hamas’ın elinde tuttuğu iki İsraillinin ve diğer iki kişinin cenazelerinin teslim edilmesi şartına bağladığı söyleniyor.
Propaganda
Safa Haber Ajansı’na göre, İsrail makamları saldırıdan bu yana ilk kez 14 Temmuz’da kıyafet de dâhil olmak üzere ticari malların Gazze’ye girişine izin verdi.
لأول مرة منذ العدوان الأخير على غزة
إدخال شاحنات محملة بالملابس وغيرها من الأصناف التي منع الاحتلال إدخالها عبر معبر معبر كرم أبو سالم التجاري . pic.twitter.com/gaj9wzrK6U
— وكالة صفا (@SafaPs) July 14, 2021
Bu karar, İsrail’in askeri işgalinin bürokratik kolu olan COGAT’ın -Gazze gettosunun gardiyanları- Gazze’ye ithalat ve ihracatı kolaylaştırma kararını açıklamasının ardından geldi. COGAT, izin verilen avlanma alanını Gazze kıyılarının dokuz mil açığından on iki deniz mil açığına çıkarmakla övünüyordu – bu bile, 1990’ların Oslo anlaşmalarının öngördüğü 20 deniz milinin hâlâ çok altında. 12 Temmuz’da değişikliği duyuran paylaşımda, kararın “yakın zamanda güvenlik ortamında sağlanan sükunetin ardından” ve “siyasi onay alındıktan sonra” alındığı belirtildi. COGAT, Kerem Şalom ticari geçiş kapısında mal giriş-çıkışlarının da kolaylaşacağını ekledi. Grup, sivillere fayda sağlayan bu tür hizmetlerin sağlanmasının “güvenlik istikrarının korunmasına bağlı” olduğunu söyledi.
İsrailli insan hakları grubu Gisha ise, COGAT’ın önerilerinin Gazze’nin ihtiyaçlarını karşılamaya veya ablukanın neden olduğu “zararı hafifletmeye” yeterli olmaktan çok uzak olduğunu söyledi. Gisha Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail’in tıbbi ekipman, balıkçılık malzemeleri, okul malzemeleri, ayakkabı ve başka birtakım eşyanın Gazze’ye girmesine izin vermesine rağmen, inşaat ekipmanı, hammadde ve yedek parça dahil binlerce malzemeyi yasaklamaya devam ettiğini ifade etti.
Abluka altında olmak ne demektir?
Bir “kuşatma” veya “abluka” üzerine düşünmek bile birçok kişiye yabancı bir kavram gibi gelebilir. Bazıları, İsrail’in politikalarının, Gazze’yi bombalamasa bile, Gazze’deki Filistinliler için “normal yaşamı” nasıl imkânsız hale getirdiğini tam olarak anlamıyor.
El-Mezan, Gazze’de yaşayan ve yaklaşık yarısı çocuk olan iki milyon Filistinlinin toplu olarak cezalandırılması demek olduğu için kuşatmanın bir savaş suçu teşkil ettiğini söylüyor.
Bu ayın başlarında, Gazze’nin elektrik dağıtım şirketi, elektrik ihtiyacının yüzde 55’inden azının karşılandığını bildirdi. BM izleme grubu OCHA‘ya göre, bu yıl Gazze’de günde ortalama 13 saat elektrik verilebiliyor.
Ve bu istatistik, İsrail’den gelen tüm elektrik hatlarının aktif olduğunu varsayarak elde ediliyor -ki El-Mezan bunun ender bir durum olduğunu söylüyor.
Atıkların arıtılmasından su hizmetlerine ve sağlık sektörüne kadar günlük hayatın temelini oluşturan birçok önemli hizmet elektrik kesintilerinden etkilenmektedir.
El-Mezan, İsrail’in, kağıt ve deterjan gibi bazı küçük istisnalar dışında, yeniden inşa için gerekli olan neredeyse tüm hammadde ve ekipmanların ithalatını da yasakladığını söyledi.
Grup, İsrail’in Gazze’deki yerleşim yerlerini bombalaması sonucu 8 bin 500 kişinin evinin tamamen yıkıldığını ifade ediyor.
Gazze’deki her sekiz Filistinliden biri, İsrail’in bu toprak parçasına yeniden inşa malzemelerinin girmesine izin vermemesi nedeniyle bombalanan evlerindeki hasarı onaramıyor.
Gisha, İsrail’in Gazze’nin yeniden inşa çabalarını Hamas’la belirli siyasi müzakerelere bağladığını iddia eden haberlere işaret etti.
Gisha’ya göre tekstil, mobilya, çiftçilik ve balıkçılık, devam eden malzeme sıkıntısından etkilenen başlıca endüstrilerden bazıları.
El-Mezan, sünger fabrikaları çalışamadığı için “Şilte almanın bile artık zor” olduğunu ifade etti. İsrail’in saldırısından önce zaten hırpalanmış olan Gazze ekonomisi, İsrail’in son saldırganlığıyla daha da harap oldu.
Sert sınırlamalar ve iş kayıpları nedeniyle Gazze pazarında fiyatlar yükseldi. Gazze zaten dünyanın en yüksek işsizlik oranlarından birine sahipti – İsrail’in son saldırısından önce bile yüzde 50 civarında. Bu oranın daha da artması bekleniyor.
El-Mezan, Gazze’nin “benzeri görülmemiş” seviyelerde yoksullukla karşı karşıya olduğunu ve sakinlerinin büyük çoğunluğunun – yüzde 68’inin – gıda güvencesinin olmadığını söylüyor.
Gazze’deki ailelerin yaklaşık yüzde 70’i bir çeşit yardım alıyor.
El-Mezan’ın raporuna göre, saldırı sırasında İsrail Gazze’deki 24 sağlık tesisini de hedef aldı.
Ayrıca İsrail askeri yetkilileri, saldırının ikinci gününden başlayarak ve devamı boyunca, herhangi bir hastanın Gazze dışında tedavi görmek için Erez kontrol noktasından geçmesine izin vermedi.
El-Mezan, çok sayıda kişinin bu yüzden hayatını kaybettiğini belirtiyor.
Erez kontrol noktası, Gazze’deki iki giriş-çıkış noktasından biri ve Gazze ile İsrail ve işgal altındaki Batı Şeria arasındaki tek nokta. İsrail bu kontrol noktasını, COVID-19 salgını bahanesiyle Mart 2020’den bu yana bazı istisnalar dışında büyük ölçüde kapalı tuttu.
Diğeri çıkış noktası ise Mısır’ın yoğun güvenlikli Refah kapısı. Bu kapı Gazze’nin dış dünyayla doğrudan İsrail tarafından kontrol edilmeyen tek bağlantısı, ancak mal veya ticaret için değil, yalnızca yolcular için açık olan bir kapı – tabii açık olduğu zaman.
Mısır, İsrail’e, Filistinlilerin Gazze’ye giriş ve çıkış özgürlüklerini engelleme konusunda yardım ediyor.
Bu, İsrail’in Gazze’ye yönelik kuşatmasının statükosudur – Şerit’teki Filistinlilerin her İsrail bombalamasından sonra geri döndükleri, neredeyse yaşanamaz nitelikteki gerçekliktir.
Bazen ithalat ve ihracat üzerindeki kısıtlamalar sıkılaştırılır veya gevşetilir. Bazen Gazze kıyısının izin verilen deniz mili açıkları uzatılır veya azaltılır.
Ancak İsrail’in Gazze kuşatması devam ettiği sürece, bu tarz herhangi bir değişiklik Filistinlilerin acısını ancak çok kısa vade için hafifletecektir.
Ablukayı sona erdirmek için anlamlı bir değişiklik olmadığı müddetçe, statükonun şiddeti devam edecektir.
[Electronic Intifada’da 21 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Göksel Kılınç tarafından bdsturkiye.org için çevrilmiştir]