18.3 C
İstanbul
21 Kasım Perşembe, 2024
spot_img

“İsrail ancak halkların dayanışmasıyla dize getirilebilir”

BDS Türkiye gönüllüsü Göksel Kılınç halklar arası dayanışmayı ve boykotu işaret ederek İsrail’in bir şekilde durdurulabileceğine dikkat çekti.

İsrail’in Filistin’e karşı saldırıları sürerken yıllardır İsrail’e boykot çağrısı yapan BDS Hareketi (Boycott, Divestment and Sanctions – Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) İsrail’in dünya ile kurduğu ticari, ekonomik ve kültürel anlaşmaların ona meşruiyet zemini oluşturduğunu savunuyor. 7 Ekim’den bu yana başlayan çatışmalara dair dünyada yürüyen tartışmalar, Batılı devletlerin soykırıma varan saldırlar karşısında İsrail’e meşruiyet biçmesinden medyanın tavrına kadar BDS Türkiye gönüllüsü Göksel Kılınç sorularımızı yanıtladı.

Filistin-İsrail arasındaki çatışmalar bu kez 2009 ve 2014’te Gazze’ye yönelik uzun süreli saldırıları da aşan bir noktada. Bununla birlikte uzun süredir görmezden gelinen Filistin sorunu yeniden dünya kamuoyunun da gündeminde fakat tartışmalar son derece çatışmalı. Özellikle meselenin salt şiddeti kınayan, şiddetin kaynağına odaklanmayan bu eksenine dair ne düşünüyorsunuz?

 1917 Balfour Deklarasyonuyla birlikte ilk defa İngiltere emperyalizminin siyasal bir varlık olarak tanımaya başladığı İsrail, Avrupa’daki asırlardır süregelen Yahudi düşmanlığından da faydalanarak Ortadoğu’da emperyalist işgal politikalarının güdümünde kurulacak bir Yahudi devleti olarak icat edildi. Yerleşimci sömürgecilik politikası ile Filistin’in işgali, kökeni 1800’lerin sonlarına dayanan bir tarihe sahiptir. Bu politika ideolojik temelini Siyonizm’de (tarihî İsrail Toprakları olarak tanımlanan topraklarda bir Yahudi devletinin asırlar sonra yeniden kurulmasını destekleyen, savunan ve Yahudi milliyetçiliğini temel alan ideoloji) bulur ve Filistin’de yaşayan bütün halkların imhasını, zorla göç ettirilmesini veyahut ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesini benimser. Bu açıdan bakıldığında İsrail salt şiddettir.

İsrail kurulmadan yarım asır önce yerleşimci sömürgeciliğin ideolojik ve siyasi temelleri atılmaya başlamış, eş zamanlı olarak on binlerce Yahudi bölgeye göç ettirilmiştir. Yahudi nüfusun çoğunluğunun İsrail devletinin siyasi varlık sebebi olması göz önünde bulundurulduğunda, bölgedeki halkların sistematik olarak aşağılanmaya ve şiddete maruz bırakılması, evinden ve toprağından edilmesi, zorla göç ettirilmesi gibi soykırım düzeyinde ele alınabilecek politikalar İsrail devletinin bekası için zorunludur.

Filistin halkının bu soykırıma karşı verdiği mücadelenin aldığı biçimlerin tartışılması, bölgeyi etnik temizliğe tabi tutan İsrail’e karşı Filistinlilerin yaşam hakları için, hayatta kalmak için verdiği savaşı tartışmaktır; hal böyleyken ezenin toplu katliamlara, soykırıma varan şiddetinin karşısında ezilenin şiddetinin haklılığı sorgulanır hale gelmiştir. Buna verilecek karşılık ise bu soykırımcı devlete karşı her türden mücadelenin meşru olduğudur.

Medya organlarının elbette bu tartışma ağında ciddi bir nüfuzu ve yeri de söz konusu. Örneğin çok sık dile getirilen bir mevzu var ‘Filistinliler ölürken, İsraillilerin öldürülmesi’ dili ve medyanın tutumu, fake haberler, Biden tarafından dile getirilen ve Beyaz Saraydan yalanlanan açıklamalar vs. Buradaki propaganda savaşına karşı ne düşünüyorsunuz?

 Filistin halkı dünyada en çok sayıda göçmene sahip halktır, kitlesel zorunlu göçlerle dünyanın her yanına dağılmış bir halktan söz etmekteyiz. Bu halk yaşadığı bütün kıyımlara rağmen toprağını, ulusal bilincini korumakta ve bulunduğu her yerde Filistin mücadelesini yükseltmektedir. Hal böyleyken emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki en önemli sancağı İsrail’in korunması, Filistin’in uluslararası çapta yaydığı yaygın özgürlük şiarının büyük medya tekelleri yoluyla önünün kesilmesine, dezenforme edilmesine, çarpıtılmasına dayanmaktadır. Filistin’in dünya örgütlülüğü emperyalistlerin sürdürmesinin önünde engeldir ve ancak dünyadaki diğer halkların desteğinin azalması ile rahat bir biçimde sürdürülebilir. Dünyanın en büyük kentlerinde polisin zalimce şiddetine, medya karartmasına, dezenformasyona rağmen halklar Filistin için sokağa dökülmüştür. Bu da medya üzerindeki tekellerine rağmen işlerin onlar açısından iyi yönetilemediği anlamına geliyor.

İsrail’in Filistin’e uyguladığı tecride karşı uzun zamandır boykot edilmesine dair güçlü bir ses olan BDS var. Buradaki boykotun önemi nedir sizce, neden gereklidir?

İsrail ırk ayrımcı bir devlettir ve Filistin üzerindeki işgali sayesinde dünya ile ekonomik, ticari, askeri, akademik, kültürel ilişkiler geliştirir. Öncelikle bu durum bile işgal gücünün diğer pek çok ülke tarafından kabul gördüğü, Filistinlilerin iradesinin yok sayıldığı anlamına gelir. Eğer sürekli olarak sınırlarını genişleten, içerisinde belli etnisitelere katliam ve göç dayatan, dünyanın her yerinden tek bir etnik kimliği vatandaş olarak kabul ederek; onu silahlandırarak işgal altında tuttuğu topraklardaki demografiyi kendi ırk temelli devleti için giderek daha uygun hale getiren bir devlet diğer devletlerle rahat biçimde bu ilişkileri kurabiliyorsa ırk ayrımcı siyasetine ve kan dökmeye devam eder. Dünyadaki diğer devletlerin yalnızca kınama ya da hamasi söylemlerle değil, pek çok ilişkisini de keserek uluslararası arenada yalnızlaştıracağı bir İsrail böyle vahşice davranamayacaktır.

BDS Hareketi (Boycott, Divestment and Sanctions – Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) İsrail’in devletler ve pek çok düzeyde kurumlar nezdinde boykot edilmesi (insanların bireysel olarak İsrail’i tüketim ürünleri üzerinden boykot etmesi elbette çok değerlidir. Ancak mücadelenin yalnızca bir kısmını oluşturur) İsrail’in işgal ettiği topraklar üzerinde yapılan yatırımların geri çekilmesi ve İsrail’in başka ülkelerde yaptığı yatırımların geri çektirilmesi ve İsrail’e uluslararası düzeyde yaptırım uygulanması amacıyla dünyanın her yerinde çalışmalar yürütmektedir.

BDS faaliyetinin önemini işgal devletinin verdiği refleksten de görebiliriz. BDS’nin çalışmaları önemli ölçüde sonuç verdiği için İsrail devleti artık BDS faaliyetlerine karşı uluslararası düzeyde müdahale etmek durumunda kalmıştır. İsrail işgal gücünün sıkı dostu olan bazı ülkelerde (Fransa, Kanada vb.) BDS faaliyeti yürütmek antisemitizm olarak gösterilmeye çalışılmakta, hatta bu faaliyetlere karşı cezai yaptırımlar uygulanmaktadır.

Devletlerin yanı sıra elbette halklar nezdinde barış ve Filistin halkı için de önemli eylemler yapılıyor. Bu eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail’in Filistin’i topyekûn ortadan kaldıramayışının sebeplerinden bir tanesi de Filistin’in dünya halkları nezdinde direnişin sembolü olmasıdır. Zulme karşı direnen, örgütlenen bütün dünya halkları Filistin’i bir uluslararası bir dava haline getirmekte, gündemlerinin bir parçası yapmaktadır.

İsrail’in bütün tarihi boyunca sürdürdüğü soykırımcı şiddeti hem bölgesel hem de uluslararası düzlemde Filistinlilerin kararlı mücadelesiyle bütün dünyanın gündemine oturmuştur. İsrail kara propagandasına rağmen insanların Filistin’e olan duyarlılıklarını hafifletememiştir.

Filistin hem ulusal mücadele hem de uluslararası dayanışma ile ayaktadır ve düşman ancak bu şekilde yenilecektir. Düşmana karşı protestoların giderek evrilerek büyük, kapsamlı, devletler ölçeğinde boykotlara ve yaptırımlara dönüşmesi uluslararası mücadelenin hedefi olmalıdır, İsrail ancak halkların dayanışmasının bu biçimde somutlaşmasıyla dize getirilebilir.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol