İSİG Meclisi, İstanbul’da işçi sınıfına dönük saldırılara ve Kod 29’a karşı basın toplantısı düzenleyerek mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, “İşçi sınıfına dönük saldırılara ve Kod-29’a karşı mücadeleyi büyütelim” şiarıyla Dev Turizm-İş Sendikası Marmara Şube binasında basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında konuşan Dev Turizm-İş Sendikası Marmara Şube Başkanı Turgay Özdemir, salgın sürecinin bir yılını geride bıraktığı ve bu bir yıl içerisinde binlerce işçinin hastalandığı, yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği ve işçi sınıfının pek çok saldırı ile karşı karşıya kaldığı söyledi. Özdemir, “Saldırılardan birisi de ‘ücretsiz izin’ uygulaması. Ücretsiz izin ile işçilere aylık 2020 yılında 1168 lira ve 2021 yılında 1420 net ücret İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak ödenmekte ve bir ay boyunca işçinin bu ücretle geçinmesi beklenmektedir. Yine bu uygulamayla işçilerin kıdem, ihbar tazminatı hakları dondurulmakta ve SGK emeklilik primleri ödenmeyerek daha geç emekli olmaları da dayatılmaktadır. İşten çıkarmaların yasak olduğu salgın sürecinde milyonlarca işçi patronlar tarafından ‘ekonomik koşullar’ gerekçe gösterilerek ücretsiz izne çıkarıldı. Oysa asıl amaç işçi sınıfının her türlü itirazını engellemeye ve sendikalaşmanın önüne geçilmesine dayalı sermaye politikalarının uygulanmasıdır” dedi.
Ücretsiz izni saldırısını işten atma saldırısı takip ettiğinin altını çizen Özdemir, tazminatsız, haksız ve hukuksuz şekilde Kod 29’la işten atılan işçilerin sayısının yüzde 70 arttığını belirtti.
Kod 29’la işten atılan işçilerin gasp edilen haklarına değinen Özdemir, “Kod 29’dan atılan işçinin kıdem tazminatı gasp ediliyor, işsizlik maaşına da hak kazanamıyor. Ayrıca ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller’ nedeniyle işten atıldığı için fişleniyor ve iş bulması imkansız hale getiriliyor. Oysa bu dönemde sadece salgında ölümüne çalıştırma koşullarına karşı çıkan, haklarını isteyen ve bu yüzden sendikalaşan işçiler Kod 29 nedeniyle işten atıldı. Yani Kod 29 bir sermaye keyfiyetidir ve temel olarak işçilerin haklarının baskı altına alınması ve örgütlenmesinin engellenmesinin bir ifadesidir. İşçiler bir yanda ölümüne çalıştırma diğer yanda işsizlik-açlık cenderesine alınırken, Kod 29 da bu baskının temel aracı haline gelmiştir” diye konuştu.
İktidarın salgın yönetimi adı altında işçi sınıfına dönük saldırıların sürdüğünü ancak buna karşı direnişlerin filizlendiğini vurgulayan Özdemir, “Migros Depo, Sinbo, Baldur, Ekmekçioğlu, PTT, TÜVTÜRK, Yasin Kaplan Halı ve Güven Boya, Kaynak İplik, Döhler, Oral Ambalaj, Termokar, Mapfre Sigorta Tur Assist, İzmir Büyüykşehir Belediyesi, Ak Nişasta ve birçok işyerinde işçilerin hak aramasına, sendikalaşma saldırısına karşı Kod 29 saldırısı devreye sokuldu. Ancak direnişler kararlılıkla sürüyor. (Ayrıca işten atılmalara karşı veya haklarını almak için direnen Cargill, Uzel, SML Etiket, CPS Otomotiv Tekstil, HSK, Cem Bialetti, A-Plas işçilerini de buradan selamlıyoruz.)” denildi.
Kod 29’a karşı mücadelenin birlikte yürütülmesi gerektiğini söyleyen Özdemir “Bizler bu noktada ‘Kod 29 kaldırılsın’ şiarını yükseltirken diğer yandan da Kod 29’a karşı direnen tüm direnişlerin koordinasyonunu sağlamalıyız, işçi sınıfının bütününe bu saldırının tekil olmadığını anlatabilmeliyiz ve ortak-birleşik bir mücadeleyi örebilmeliyiz. Unutmayalım, patronlar hak-hukuk dinlememektedir. Sendika düşmanlığı yapılırken keyfi işten atmalarla gözdağı verilmektedir. İktidar ise nerede bir işçi direnişi varsa orada Valilik kararları veya Hıfzıssıhha Kanunu’na dayanarak yasaklar getiriyor. İşte tam da bu noktada salt mahkeme süreçlerine bel bağlamayan ve oyalanmayan bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu saldırılara karşı bizlerin tek bir cevabı var: Direniş ve dayanışma yaşatır! Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” dedi.
Yapılan açıklamanın ardından direnişteki işçiler yaşadıkları sorunladı aktardı.