İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2017 yılına ait işçi cinayetleri raporunu yayımladı. Rapora göre OHAL KHK’leriyle güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşulları altında 2006 işçi, işçi cinayetleri nedeniyle yaşamını yitirdi.
Raporda, ILO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “işle ilgili hastalık sonucu ölüm” olduğu belirtilerek “Türkiye’de 2017 yılında 12 bin işçinin işle ilgili hastalıklardan ölmüş olabileceği görülmektedir. Meslek hastalıkları buzdağının görünmeyen yüzüdür”ifadelerine yer verildi.
2017 yılında işçi cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin 453’ü inşaat, 385’i tarım, 272’si taşımacılık, 154’ü ticaret/büro, 116’sı metal, 93’ü madencilik, 89’u belediye ve 65’i enerji işkolunda çalışıyordu. İşçilerin 446’sı trafik/servis kazası, 347’si ezilme/göçük, 317’si yüksekten düşme, 183’ü kalp krizi/beyin kanaması, 164’ü şiddet ve 135’i elektrik çarpması sonucunda hayatını kaybetti. Rapora göre hayatını kaybeden işçilerin 116’sı kadın, 18’i ise 15 yaş altında olmak üzere 60 çocuk, çoğunluğu Suriyeli olmak üzere 88’i göçmen/mülteci işçiydi.
İşçi cinayetlerinin 230’u İstanbul, 93’ü İzmir, 88’i Bursa, 79’u Antalya, 72’si Konya, 71’i Kocaeli, 67’si Ankara, 65’i Manisa, 62’si Adana, 52’si de Denizli’de gerçekleşti.
2017’de gerçekleşen işçi cinayetlerinin yaş aralığına göre dağılımı ise şöyle:
14 yaş ve altı yaş grubunda 18 işçi
15-17 yaş grubunda 42 işçi,
18-27 yaş grubunda 299 işçi,
28-59 yaş grubunda 1017 işçi,
51 ve üstü yaş grubunda 461 işçi
ve yaşı bilinmeyen/öğrenilemeyen 169 işçi yaşamını yitirdi.
“Yetkililerin gözünde işçilerin yaşamı, sermaye birikiminin yanında önemsiz”
Metal, madencilik ve enerji işkollarında ölümün arttığı belirtilen raporda bu artışın nedenine ilişki şu değerlendirme yapıldı:
Söz konusu durumun OHAL/KHK rejimiyle örgütlü işçilerin bile haklarını savunamaz hale getirilmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patronlara yaptığı konuşmasında “OHAL’i grev tehdidi olan yere müdahale için kullanıyoruz” sözleri sebepsiz değildi. Yetkililerin gözünde işçilerin yaşamı, sermaye birikiminin yanında önemsiz bir detay olarak görülmektedir. İSG Yasası’nın ertelenmesi de buna dair bir gösterge…
“Cinayetlerin nedeni ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir”
İş yerlerinde işçilere karşı bir savaş yaşandığını kaydeden İSİG Meclisi “Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz?” diye sorarak şöyle devam etti:
“Tehlikeli işlerde çalışanlar -ki ilk akla gelen maden işçileri- ailesiyle vedalaşmadan işe çıkamıyor. Peki, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, bürokrasi, patronlar ve onların aklı ne diyor? Kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik vs. Bizler ise bu anlayışa “Hayır” diyoruz: Bu cinayetlerin nedeni neoliberal düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir. İşçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölüm kaçınılmazdır!
Rapor sonunda İSİG Meclisi, sendikal talepler çerçevesinde önümüzde dönem yürütecekleri İSİG mücadelesine oluşturulan yol haritasına ilişkin şunları kaydetti:
1- OHAL koşullarının devam etmesi için somut bir gerekçe yoktur. Aksine OHAL/KHK uygulaması işçi haklarına karşıt bir durumdur. Son bir buçuk yıl içinde işçi sağlığı alanına da bu durum yansımış ve işçi ölümleri yüzde 10 artış göstermiştir. Emek örgütleri ile dayanışma içinde OHAL’in kaldırılması talebi İSİG mücadelesi için de elzemdir.
2- İSİG mücadelesinin merkezi sorunu işçi örgütlenmesidir. Alana dair veri üreten çalışmalarımızın geliştirilmesi ile sendikasız ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele pratiği birleştireceğiz. İşçilerin ölümünden başka işçilerin bütün yaşamını içeren bir işçi sağlığı politikası oluşturacağız.
3- Ölen işçilerin yüzde 98’inin sendikasız olduğu bilinciyle; işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskıların sona erdirilmesini savunarak örgütlenme özgürlüğü için mücadele edeceğiz.
4- Meslek hastalıklarına daha çok dikkat çekmeyi ve bu noktada genel, sektörel, havza ve işyeri çapında adımlar atmayı hedefleyeceğiz.
5- İstanbul ve Kocaeli dışında İzmir, Ankara ve Bursa gibi şehirlerde de İSİG Meclislerinin oluşturularak kentlere özgü politikaların geliştirilmesi mücadelesinde de yer alacağız.
6- 4-10 Mayıs İSİG Haftası’na alternatif olarak 22-28 Nisan’ın İSİG Haftası olarak ilan edilmesi, yani devletin ve sermayenin değil işçi sınıfının güncel taleplerinin bütünsel olarak ifade edilme kürsülerinin oluşturması için çalışacağız.”