İşçi Emekçi Birliği, göçmenlere yönelik saldırılara ilişkin yazılı açıklama yaptı. İşçi Emekçi Birliği’nin sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda şunlar ifade edildi:
“Emperyalistler ve bölgedeki işbirlikçileri halklara dönük her gün yeni savaş ve saldırganlık politikalarını devreye sokuyorlar. Savaş ve yıkımın sonucu olarak yerinden, yurdundan edilenler farklı ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlar. Ucuz iş gücü olarak görülen göçmenler gittikleri ülkelerde ırkçı saldırılarla karşılaşıyorlar. Yakın zamanda Kayseri Danişmentgazi’de ırkçı-şoven duygularla kışkırtılan gerici ve ırkçı gruplar, göçmen karşıtı sloganlar eşliğinde Suriyelilerin ev ve İşyerlerine yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Kolluk kuvvetleri ilk iki gün saldırganlara müdahale etmediği gibi saldırıları seyretmekle yetindi. Bu saldırılar ne ilk nede son olacaktır. Sermaye düzeni krizin faturasını işçi-emekçilere kesmek ve gündemi değiştirmek için ihtiyaç duyduğunda ırkçı saldırıları devreye sokuyor.
Sermaye ve düzen partileri için yoksul emekçi göçmenler ucuz işgücü olmanın yanında ihtiyaç duyduklarında toplumu gerici zeminde kutuplaştırmak için kullanılan bir kozdur. Yakın zamanda TOOB toplantısında göçmen işçiler bir kere daha gündem oldu. İnsani koşullardan yoksun, yaşam süren göçmen işçiler sermaye için kullanım değeri olan herhangi bir metadan farksızdır. Göçmen işçileri bir meta gibi gören sermaye temsilcileri İçişleri Bakanına, göçmenlerin çalışma belgesi iznini kolaylaştırın gerekirse biz onları ‘zimmetimize alırız’ diyerek gerçek niyetlerini ortaya koydular.
Biliyoruz ki göçmen sınıf kardeşlerimiz yoğun mesailer altında en pis işlerde asgari ücretin altında sendika, sigorta ve siyaset yapma hakkından mahrum bir yaşama terk ediliyorlar. Her ulus ve halktan bütün Türkiyeli işçiler bilsin ki yoksulluğun da ahlaksızlığın da nedeni hiçbir zaman göçmenler olmamış, her zaman sermaye olmuştur.
Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen mültecilerin Türkiye’de olma sebebi; emperyalistlerin, bölge gerici devletlerinin kendi çıkarları için hayata geçirdikleri savaş politikalarıdır. Türkiye’nin Rojava’da başta olmak üzere Suriye’de işgalci ve yayılmacı siyasetidir. Erdoğan’ın kendinden menkul ‘Emevi Camii’nde Namaz Kılacağız’ hayalleridir, Afrin’de yağmalanan zeytinliklerdir, Deyrizor’daki petrol kuyularına ulaşma hevesidir. Vaaz edildiği gibi düşük ücretlerin, yüksek kiraların, ekonomik krizin, tacizin sorumlusu göçmenler değil Emperyalizmdir, sermaye düzenidir, AKP-MHP iktidarıdır.
Kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyelim. İnsanca yaşam, eğitim, sağlık, barınma, vatandaşlık, sendika ve sigorta hakkını tüm emekçiler için isteyelim. Biliyoruz ki bizi soyanlar göçmenler değil buralılar ve zenginler.
Düşmanımız sermaye, göçmenler değil!”