2016 yılında cami inşaatında işçi cinayeti sonucu ölen Duran Baysal’ın 4. yıl süren davasında iki ana iş veren de dahil olmak üzere sanıklar Ekrem Karakoç, Erdem Şencan, Şahin Doğan, Volkan Doğan ve Ümit Doğan hakkında “bilinçli taksir” suçlamasıyla 3 yıl 4 ay ceza verildi. Vinç operatörüne ise 2 yıl 6 ay ceza verildi.
“Taleplerimizi dikkate alınmadı ve sanıkların lehine cezalar verildi”
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Av. Semra Demir verilen cezaların komik ve alt sınıra çok yakın olduğunun altını çizdi. Demir, tüm bilirkişi raporlarıyla herhangi bir işçi sağlığı ve güvenliği önleminin alınmadığının tespit edilmiş olmasına, sanıkların tüm suçları birbirlerine atmasına, ruhsatsız bir inşaatta işçi çalıştırmalarına rağmen mahkemenin alt sınırdan uzaklaşmadan ceza vermesinin hukuka aykırı olduğunu söyledi.
Demir açıklamalarına şöyle devam etti: “Bu dosya taksirli ölüme neden olmadan açıldı. Oysa bu dosyadan açık ki, kastla işlenen suçlar. Burada da bunu görüyoruz. İşçi cinayetleri kastla işlenen suçlardır. Ne yazık ki yargının cezasızlık pratiği, bu işçi cinayetlerini arttırıyor. Her gün işçiler ölmeye devam ediyor. İSİG’in açıkladığı verilere göre Eylül ayında 137 işçi yaşamını kaybetti. 2024 yılında en az bin 347 işçinin hayatını kaybettiği söyleniyor. Ne yazık ki alınmayan iş sağlığı ve güvenliği önlemleri işçilerin yaşamlarını kaybetmesine neden oluyor. Buradan daha farklı bir kararla ayrılmayı umuyorduk. Başından bu yana talep ettik; olası kast, bilinçli taksir hükümleri uygulansın dedik. Ne yazık ki mahkeme taleplerimizi dikkate almadı ve sanıkların lehine cezalar verdi.”
Kaldıraç Hareketi “Yargı, katilleri aklamaya devam ediyor. Kaza değil, işçi cinayeti. Duran Baysal kavgamızda yaşıyor” pankartıyla, dava sonrası duruşmanın görüleceği adliye önünde açıklama yaptı.
“Komik cezalara bir yenisi daha eklenmiştir”
“Ortağımız devrimci işçi Duran Baysal’ı 3.3.2016 tarihinde burada, Diyarbakır’da çalıştığı bir cami inşaatında bir işçi cinayetinde kaybettik. Yaklaşık 4 yıl süren bir soruşturma süreci sonunda açılabilen davada 4 yıl süren yargılamanın ardından bugün karar verildi.
Bu kararla, işçi cinayetlerinde kaybettiğimiz tüm işçi kardeşlerimizin dosyalarında verilen komik cezalara bir yenisi daha eklenmiş oldu. Tıpkı Torunlarda, Soma’da, Ostim’de olduğu gibi. Mahkemeler, hiçbir işçi sağlığı ve güvenliği önleminin alınmadığı ayan beyan ortada olan dosyalarda, işverenleri kusursuz buluyor, alt sınırdan cezalar ile koruyup kollamaya devam ediyor. İşçiler ölürken sermayedarlar ellerini kollarını sallayarak karlarına kar katmaya devam ediyor.
Asıl katillerin cezalandırılmaması patronları pervasızlaştırırken işçi cinayetleri her geçen gün artıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin açıkladığı rapora göre Eylül ayında 152, yılın ilk dokuz ayında en az bin 371 işçi hayatını kaybetti. İnşaatlarda, tarlalarda, yollarda, fabrikalarda işçiler, emekçiler, MESEM’lerde çocuklar katledilmeye devam ediliyor.”
“Fernas işçileri çıplak ayaklarıyla direniyor, eyleme geçenler kazanıyor”
Hayatta kalabilenler ise filmlerde tasvir edilen kölelik koşullarından daha ağır koşullarda çalışmaya zorlanıyor, her gün, iş ve yaşam koşulları kötüleşiyor. Bu koşullara karşı işçiler eylemleriyle seslerini duyurmaya çalışıyor. Mesela Soma’da Fernas Madencilik’te çalışan, Bağımsız Maden-İş sendikası üyesi işçiler ölmek istemiyoruz, yeni 301’ler olmasın, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınsın diye çıplak ayaklarıyla 43 gündür direniyor. Aynı zamanda AKP milletvekili olan maden sahibi Ferhat Nasıroğlu ise meclis kürsüsünden yalanlar savuruyor. Bir ay önce Carrefoursa işçileri iş güvenliği önlemlerinin alınması için eyleme geçtiler ve kazandılar. En basit önlemler alınsın, ölmeyelim sesini yükseltmeye
çalışan işçilerin karşısına ise polis, jandarma, basın, mahkeme, müftü vb. ile siyasal iktidar, Saray Rejimi, devlet, bir karanlık olarak tam tekmil dikilmektedir.
Kapitalist emperyalist sistemin bugün biz işçiler, emekçiler için açlık, yoksulluk, kölelikten farksız çalışma ve yaşama koşulları, savaş, ölüm dışında vadettiği bir şey bulunmamaktadır. Tüm zenginlikleri emeğiyle var eden işçilerin, emekçilerin her gün sofradan ekmeği çalınırken bir avuç sermayedar servetine servet katmakta, işçilerden açlık sınırı altında kalan asgari ücretle geçinmeleri sabretmeleri istenmektedir.
“Sabretmekle, beklemekle yol yürünemez”
İşçiler bugün sadece insanca yaşamaya yetecek bir ücret, daha insana yaraşır bir yaşam için değil, ölmemek için de örgütlenmek zorundadır.
Polonez İşçilerinin, Fernas İşçilerinin, Carrefour İşçilerinin, Elba Bant, As Plastik, MKB Rondo, Eker ve ülkenin dört bir yanında süren direnişler bize başka yol olmadığını göstermektedir. İşçiler, bizler, yolları kesmeden, fabrikalardan sokaklara taşmadan, kendi sesimizi duyuramayız. Masalcıları ve üfürükçüleri dinlemeye son vermek gerekir.
Bizler Duran’ı işçi direnişlerine taşımaya, işçi cinayetlerinin kaza-kader olmadığını her yerde söylemeye devam edeceğiz. İşçi cinayetlerini örgütlenerek durduracağız. Duran Baysal Kavgamızda Yaşıyor.”