İran’da 27 gündür devam eden rejim karşıtı protestolar farklı fabrikalarda işçilerin iş bırakmasıyla devam ederken Yedi Tepe Şeker Fabrikası’ndan kadın işçiler, grev ve mücadele çağrısı yaptı.
İran’da Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesinin ardından başta kadınlar olmak üzere halk, 27 gündür “Kadın, yaşam, özgürlük”, “İslam Cumhuriyeti istemiyoruz”, “Diktatöre ölüm” sloganlarıyla sokakta.
Üniversite ve liselerde ders boykotları, okul önlerinde protestolar devam ederken, farklı illerde esnaf kepenk indiriyor, petrol ve petrokimya işçileri grev yapıyor, öğretmenlerin grev ve mücadele çağrıları devam ediyor.
Mücadele geleneğinin güçlü olduğu fabrikalardan biri olan Yedi Tepe Şeker Fabrikası İşçi Konseyi, 10 Ekim’de greve gideceğini açıkladı. Bu açıklamadan önce Yedi Tepe Şeker Fabrikası’ndan kadın işçiler, yaptıkları açıklamayla herkesi mücadeleye destek olmaya çağırdı. Açıklamada “Biz kadın işçiler olarak, üzerimizdeki baskıları her gün dünden daha iyi anlıyoruz. Ülke çapındaki bu harekete destek olmak ve kaybedilen insani, sosyal ve siyasi haklarımız için, bize dayatılan tüm yoksulluk, sefalet ve sömürüye karşı patates gibi olmayalım ve bir şeyler yapalım” ifadeleri yer aldı.
Kadın işçilerin açıklamasının tamamı şöyle:
“Yedi Tepe’deki erkek ve kadın iş arkadaşlarımıza, Şuş’a, Huzistan eyaletindeki şehirlere ve ülkenin diğer şehirlerinde yaşayanlara selamlar.
Biz işçi kadınlar birkaç söz söylemek ve bir ricada bulunmak istedik.
İran’da bize çocukluktan itibaren cinsiyet ayrımını dayattılar, okulları erkek, kız diye ayırdılar ve insanlara insan olarak bakmamıza izin vermediler, ‘karşı cinse’ uzaktan bakmayı dayattılar.
Dokuz yaşından itibaren başörtüsü takmak zorunda kaldık. Bizi robot gibi programladılar ve ne dedilerse yapmak zorunda kaldık. Kadınların ve kızların bilinçli olma özgürlüğünü aldılar ve baskıladılar. Çalışma ortamında erkek çalışma arkadaşlarımızdan daima uzak durmak zorundayız, onlar da bizden uzak durmak zorundalar. İşçiyi işçiye yabancılaştırdılar. Çalışma arkadaşımıza neden cinsiyet ayrımı yaparak bakmak zorundayız? Hepimiz insanız.
Her insan, kiminle nasıl temas kuracağını veya kiminle ne yaşayacağını kendi seçer. Kimsenin bizim adımıza karar vermesine ihtiyacımız yok.
Biz kendimizi koruyabiliriz ve onların sözde bizi korumalarına ve bizi kendi kanunları, gelenekleri, emirleri ve inançları ile sınırlamalarına ihtiyacımız yok. Bu kurallar ve inançlar olmadan en insani şekilde birlikte yaşayabilir ve çalışabiliriz.
Sizler hasta bakışınızla toplumu hasta ettiniz. Hasta ve kadın düşmanı bakışınız sizin sorununuz, acilen kendinizi tedavi edin. Bize doğru yolu gösterecek olan sizler değilsiniz.
Biz kadın işçiler olarak, üzerimizdeki baskıları her gün dünden daha iyi anlıyoruz. Erkek işçi arkadaşlarımıza insanlık için, ailemiz için, geleceğimiz için bu mücadeleyi büyütmemiz gerektiğini bir kez daha söylemek isteriz.
Ülke çapındaki bu harekete destek olmak ve kaybedilen insani, sosyal ve siyasi haklarımız için, bize dayatılan tüm yoksulluk, sefalet ve sömürüye karşı patates gibi olmayalım ve bir şeyler yapalım.
Bu protestolar baskıya karşı yapılıyor. Bu protestolar başörtüyü zorla çıkarana ve başörtü takmaya zorlamaya karşıdır. Bu protestolar hepimizin geçim derdi ve ekonomik sorunları içindir. Bu protestolar hepimizin kaybedilen hakları içindir…”