Bu ülkenin hapishaneleri her zaman sorunlar yumağı olmuştur.
Böyle olduğu için hapishaneler üzerine çok sayıda edebi eser üretilmiş ve bu eserler sinemalarda ve tiyatrolarda sergilenmiştir.
Sanılmasın ki bizim hapishanelerimizde sadece hırsızlar, katiller, dolandırıcılar ve sapıklar olmuştur.
Gerçek şu ki cumhuriyet tarihi boyunca düşünce suçluları hapishanelerimizin baş mahpuslarıdır.
Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Kemal Tahir…bu listeye daha yüzlercesini eklemek mümkün.
Bugün için de durum hiç farklı değil. Hatta çok daha beter bir tablo söz konusudur.
Türkiye genelinde 355 hapishanenin 120 bin mahpus kapasitesi var.
Cezaevlerindeki mahpus sayısı ise 300 bini aşıyor.
Bugün cezaevlerinde 69 bin öğrenci mahküm var. Buna göre dört mahkumdan biri öğrencidir.
Birde “terör” suçluları var…
Aslında burayı açmakta fayda var. Biliyoruz ki iktidara karşı cepheden muhalefet yürüten herkes bir şekilde terör suçunun içine alınıyor. Kimliği meçhul bir muhbir yalan ihbar yapıyor ve özgür düşünceli bir insan için yıllarca kalınacak cezaevinin kapıları aralanıveriliyor. Sözde “terör” suçlularının sayısı ise 100 binden fazla. Biz bunlara düşünce suçlusu desek yanlış söylemiş olmayız.
Hemen ekleyelim; 85 gazeteci bugün için halen mahpusluk yaşamaktadır. Aslında bunların da çoğu meşhur terör suçlusu olarak mahkum edilmiştir.
Kısacası ülke cezaevlerinin hazin tablosu budur.
COVİD19 salgını ile cezaevleri ölüm hücrelerine döndü. Salgının iktidarca kötü yönetilmesinden cezaevleri de payına düşeni fazlasıyla aldı.
Salgın öncesi sağlık açısından cezaevlerinin durumu zaten hazindi. Bu dönemde 1333 mahkum hastaydı ve bunların 457’si ağırdı.
Bugün için cezaevlerinde COVİD19 virüsünün kaç kişiye bulaştığı bilinmiyor. Birçok gardiyanda ise virüs bulaşıklığının olduğu bilgisi basında yer aldı.
İşte bu koşullarda af tartışmaları gündeme geldi.
AKP ve MHP hızlı biçimde yeni infaz yasası hazırlığına girdi.. Kamuoyunun duyarlılıkları dikkate dahi alınmadan infaz yasası hazırlandı, oylandı ve 15 nisan 2020’de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Ardından cezaevlerinde ne kadar hırsız, katil, çeteci, dolandırıcı, vs varsa dışarı çıkmaya başladı. Yaklaşık 105 bin mahkum yasadan yararlandı.
Ülkenin yüz akı olan aydınlar, düşünce suçluları ise yasanın kapsamı dışına alındı. İktidar bu yaklaşımıyla muhalif olan kesimleri açık biçimde ölüme mahkum etmiş oldu.
İkide bir idam tartışmasını açan iktidarın sözcüsü, idamı yasalaştırmaya gerek duymadan fiili olarak uygulanır hale getirmiş oldu.
Çok iyi biliyoruz ki hukuk iktidardaki sınıfın üst yapı kurumudur. Yeni infaz yasası bize bu gerçeği yeniden doğrulatmış oldu.
Sözde herkese karşı eşit olması gereken hukuk, yeniden ezilenlerin temsilcilerine karşı ölümcül silaha döndü.
Bunu da bir kenara yazalım…