İHD yaptığı açıklamada iktidarın Kürtlere yönelik tavrından vazgeçmesi gerektiğini vurgulayarak, iktidarı demokratik koşulları sağlamaya, hakları koruyan bir siyaset sistemi ve anlayışını benimsemeye çağırdı.
Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerin tamamlanmasının ve sonuçların belli olmasının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) “Seçim Sonuçlarının Mesajı Daha Çok İnsan Hakları ve Demokratikleşme” başlıklı yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamada siyasi partiler ve seçmenler arasında fırsat eşitliğinin olmadığı ve demokratik koşulların oluşturulmadığı ortamda Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğine dikkat çekildi.
‘İÇ VE ULUSLARARASI HUKUKA UYULSUN’
Seçimin en önemli çıkarımının vatandaşların yarısının, otoriter yönetimin ağır baskısına rağmen başka bir düşünceyi benimsediğine yer verilen açıklamada, “Muhalefetteki her siyasal partinin farklı görüşü olsa da bir demokratik itirazın ortaklaştığı görülmektedir. Biz insan hakları savunucuları; bu denli demokratik itirazın varlığının ve demokratikleşme isteğinin iktidarın kabullenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu itiraz gerçekliğinin göz önünde bulundurulması ile hak ve özgürlüklerden yana siyasi bir programın öncelemesi gerekmektedir. Evrensel haklar temelinde iç hukuka ve uluslararası hukuka uygun bir pratiğin sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz” denildi.
‘CEZAEVİNDEKİ GAZETECİLER SERBEST BIRAKILSIN’
İfade özgürlüğü önündeki engellerin ve cezalandırılmaların kaldırılması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Hapishanelerde politik saiklerle tutulan siyasetçiler, insan hakları savunucuları ve gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır. Türkiye nüfusunun yarı oranındaki kadınlar, İstanbul Sözleşmesinin geri gelmesi mücadelesi içerisindedir, derhal bu talep kabul edilmelidir. Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve bugüne kadar hazırlanmış en yeterli sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması gerektiğini düşünüyoruz.
NEFRET DİLİNDEN VAZGEÇİLMELİ
İktidarın muhaliflere yönelik kullandığı ayrımcı, ötekileştirici ve bazen de nefret dili olarak tanımlayabileceğimiz söylem mutlaka değişmelidir. Tüm kimliklerin özgür ve güven içinde yaşamaya ihtiyaçları vardır. Hapishanelerdeki hasta mahpusların; sağlık ve yaşam hakları korunmalı, onları ölüme sürükleyen yasal dayanaklar, Adli Tıp Kurumu raporu kıstası ve güvenlik öncelikli uygulamalar terk edilmelidir. Bu konuda insancıl hukuku temel alan yeni yaklaşımlar beklemekteyiz. Özellikle LGBTİ+’lara yönelik nefret dilinin değişmesi ve bu konuda Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesinde tanımlanan ayrımcılık yasağına uygun davranması, haklarını tanıması gerektiğini düşünüyoruz.
KÜRTLER GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARA CEVABINI VERDİ
Bu seçimin sonuçlarından en önemlisi de Kürt halkının güvenlikçi ve şiddet politikalarına karşı ne kadar büyük bir tavır içinde olduğudur. Tercihten de bir defa görüldüğü üzere Kürt halkı demokratik yöntemlerle müzakere edilecek bir barış istemektedir. Artık savaşın tüm yorgunluğunu üzerinden atmak ve çocuklarını güvenli ve barışçıl ortamda yetiştirmek istemektedirler. İktidarın Kürt meselesi konusundaki tavrından bir an önce vazgeçmesi, demokratik adımlar atması gerektiğini belirtiyoruz.
İMZA ATILAN SÖZLEŞMELERE UYULSUN
Türkiye’nin içinde bulunduğu çok yönlü baskıcı ortamın yarattığı ağır kötü ekonomik durumu toplumun tüm kesimlerince bilinmektedir. İşçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarının güvence altına alınması, daha güvenli bir çalışma ortamı içinde yaşamalarının sağlanması gerekmektedir. Bu durumdan Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmelerin gereği unutulmamalıdır, bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
DEMOKRASİ TALEBİ
Coğrafyada yaşayan insanların yarısı iktidarın politik uygulamalarından ve yönetiminden memnun olmadıklarını açıkça dile getirmişler, bu yönde oy kullanmışlardır. Bizler insan hakları savunucuları olarak, siyasal iktidarın bu somut gerçeği dikkate alarak; demokratik koşulları sağlamaya, hakları koruyan bir siyaset sistemi ve anlayışı için bir an önce hareket etmesi gerektiğini savunuyoruz.”