Roboski Katliamı’nın yıldönümünde İHD ve TİHV tarafından düzenlenen ortak basın toplantısında “7 yıl önce gencecik sivil insanların üzerine atılan bombalar bir haliyle hem Roboskili insanlara hem de bir bütün olarak Kürt halkının benliğine atılmıştır. Bu yüzden unutulmamalı ve sahip çıkılmalı” denildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Roboski Katliamı’nın 7’nci yıldönümü nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında ortak bir basın toplantısı düzenledi. İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu ve Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın tarafından paylaşın ortak basın metni şu şekilde;
Değerli Basın Emekçileri;
Bugün burada 7 yıl önce gerçekleştirilen Roboski Katliamında yaşamını yitiren 34 masum sivil insanımızı anmak, katliamının faillerinden hesap sormak, hakikatin yargı ve siyasi erkin marifetiyle asla örtülemeyeceğini ve her daim Roboskili ailelerin yanında olduğumuzu belirtmek için bulunuyoruz. Çünkü şuna inanıyoruz ki; “Hakikat her zaman en büyük değerdir ve hiçbir politik çıkara kurban edilmemelidir.
Değerli Basın Emekçileri;
Herkesçe bilindiği üzere 28 Aralık 2011 tarihinde saat 21:39 ile 22:24 sularında Türkiye Cumhuriyeti devletinin hava kuvvetleri komutanlığına bağlı savaş uçakları tarafından Türkiye-Irak sınırından geçmekte olan onlarca sivilin üzerine bombalar yağdırıldı. Yaşanan bu katliamda 19’u çocuk olmak üzere toplam 34 sivil insan yaşamını yitirdi.
Katliamın ertesi gününde katır sırtında battaniyeye sarılmış onlarca sivilin cansız bedeni, halen tüm tazeliğiyle zihinlerimizde yerini korumaktadır. Türkiye-Irak sınırının tam merkezinde yer alan Roboski Köyünde 2011 yılının bu son günlerinde kaçakçılıkta kullanılan katırlar, bu kez kaçak eşya yerine insan cesetleriyle Roboski Köyüne gelmeye başlanmıştı.
Katliam tarihinden bugüne kadar Roboskililer üzerindeki baskı ve şiddet eylemleri, kesintisiz bir şekilde sürdü. Adalete erişimleri son kertede birer işkenceye dönüşen Roboskililerin yaşadığı bu bölgede, 7 yıllık zaman süresince askeri operasyonlar nedeniyle güvenlik güçlerinin bombalama faaliyetleri devam etti. Bu bombalamalar nedeniyle roboskililerin köy dışındaki yaşam alanları ciddi anlamda sınırlandırıldı. Yine Roboski ve bölgenin birçok yerinde yasaklanan yaylalar ve ilan edilen özel güvenlik bölgeleri ile köylülerin ekonomik yaşamına büyük zararlar verildi.
Değerli Basın Emekçileri;
28 Aralık 2018 tarihi itibariyle Roboski‘de 34 sivilin katledilmesi üzerinden tam 7 yıl geçecek. Bu 7 yıl içerisinde katliamla ilgili bir dizi hukuki ve siyasi süreçler yaşandı. Katliamla ilgili soruşturma başlatıldı, soruşturma dosyası askeri savcılığa gönderildi, müfettişler görevlendirildi, komisyonlar kuruldu ve ne yazık kibu tür dosyalarda her zaman şahit olduğumuz üzere dosya ile ilgili “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildi. Bunun üzerine Roboski’li aileler, 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yaptı. Anayasa mahkemesine giden başvuru usulü eksiklikten dolayı reddedildi.
İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra katliamda yaşamının yitirenlerin yakınları, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı. Ulusal ve uluslararası hukukta sonuna kadar götürülen adalet arayışı, 17 Mayıs 2018 günü AİHM’in reT kararıyla vicdanlardaki sızıyı daha da körükledi.1990’lı yıllarda bölge kentlerimizde yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin bölge insanı için bir nebze de olsa adaleti tesis eden bir kurum olan AİHM, bu reT kararı ile adeta Türkiye’de uzun yıllardır yürürlükte olan cezasızlık politikasının değirmenine su taşımış oldu. AİHM, kuruluş felsefesiyle ağır çelişkiler barındıran bu ret kararı ile apaçık ortada olan bir hakikati örtmeye çalışıp Roboski’li ailelerin acısını daha da katmerleştirmiştir.
Değerli Basın Çalışanları;
İbn-i Haldun’un meşhur ‘’Coğrafya kaderdir’’ cümlesi, ne kadar ağır olsa da bizler çok yakından biliyoruz ki bu coğrafya, bitmek tükenmek bilmeyen acıların, kayıpların, ölümlerin, faili meçhullerin coğrafyasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte aynı bölge coğrafyasının insanlarını parçalara ayıran suni sınırlar, yaşanan bu acılara çözüm olmadığı gibi yeni acıların, katliamların doğmasına neden olmuştur. Daha dününde dediğimiz 1943 yılının temmuz ayında Van’ın Özalp ilçesinde 33 Kürt insanın kurşuna dizilmesi, coğrafyamızdaki bu acılar silsilesinden sadece birisidir.
Dolayısıyla bu katliamları kader olarak kabul etmemizi isteyenlere karşılık, kader olmadığını ve bunların bir bütün olarak bölge coğrafyasındaki ayrımcı politikaların, militarist zihinlerin ürünü olduğunu ifade etmek isteriz. Türkiye’nin bu ücra köşesinde gündelik hayatta sağlık hakkının, eğitim hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiği ve imkânların son derece kısıtlı olduğu bir yer olan Roboski’de, bu katliamla en temel hak olan yaşam hakkı da ihlal edilmiştir. İleri teknoloji ürünleri olarak övünülen ve savaş amacıyla satın alınan silahların kendi coğrafyasında yaşayan sivilleri bombalaması, biz insan hakları savunucuların nazarında aslında bir post modern idam yöntemidir. 7 yıl önce gencecik sivil insanların üzerine atılan bombalar bir haliyle hem Roboskili insanlara hem de bir bütün olarak Kürt halkının benliğine atılmıştır. Bu yüzden unutulmamalı ve sahip çıkılmalı diyoruz.
Değerli Basın Emekçileri;
Roboski Katliamı gerçeğiyle çok iyi biliyoruz ki bu coğrafyada çocuklar, günlük hayatlarını ve ekonomik olarak ailelerinin hayatlarını idame ettirebilmek için katırların sırtında sınırların o bilinmezliğinde yola çıktıklarında bir daha ailelerine ve evlerine dönemediler. Okul avlularında zil sesleriyle teneffüse çıkması gereken çocuklar bombaların sesleriyle hayatlarını kaybettiler. Bölgesel eşitsizlikler, ırkçı ve ayrımcı politikalar, Kürt sorununu görmeme, hakikat ve geçmişle yüzleşmeme, düşmanlaştırıcı politikalar nedeniyle bugünler hala çözümsüzlüğün günleridir. Birikerek ilerlemiş fakat hiç bir gelişme sağlayamamış bu anti-demokratik uygulamalar görüyoruz ki bizlere her geçen gün yeni kayıpları ve faili meçhulleri yaşatmaktadır. Bizler insan hakları savunucuları olarak hakikatin ortaya çıkartılmasının ve geçmişle yüzleşmenin Türkiye için olmazsa olmaz bir olgu olduğunu yineliyoruz. Çünkü hakikatin ortaya çıkarılmaması, toplumda vicdani tahribatları artıran, aidiyet duygusunu zedeleyen ve süreklileşen bir tahribatı ve de adaletin sağlanamayacağı duygusunu beraberinde getiren bir durumdur.
1915’de, Dersim’de, Maraş’ta, Zilan’da, Sivas’ta, 90’lı yıllarda, Roboski’de, Cizre’de, Suruç’ta, Ankara’da sayılarla ölçülemeyecek kadar binlerce insanımızı bu militarist politikalardan dolayı kaybettik. Burada acıları yarıştırmadan, toplumsal adaletin bir gün herkese lazım olacağını yinelemek isteriz. İnsanlığın evrensel değerlerinin her yurttaş için aynı minvalde olmasını talep ediyoruz.
Dolayısıyla Roboski Katliamının 7. yıldönümü nedeniyle devlete ve siyasal iktidara bir kez daha açık çağrımızdır;
• Roboski Katliamı ile ilgili hakikatin ortaya çıkması için üzerinize düşen sorumluğu yerine getirin, faillerin ortaya çıkartılması ve yargılanmaları için cezasızlık politikasından vazgeçmesini talep ediyoruz.
• Devletin aşırı güvenlik politikalara gösterdiği hassasiyetin, bu katliamlara ilişkin gerçeği açığa çıkartılmasına da gösterilmesini talep ediyoruz.
• Yine Roma Statüsü çerçevesince değerlendirildiği vakit yaşanan bu katliamın, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu gerçeğinin kabul edilmesini ve ailelerin adalete erişimin sağlanması için tüm engellerin bertaraf edilmesini gerektiğini hatırlatıyoruz
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği