İHD İzmir Şubesi kadın ve LGBTİ+ hasta tutsakların durumuna dikkat çekerek, hapishanelerin ve infaz sisteminin tutsaklar için ayrı bir cezalandırma aracına dönüştüğünü vurguladı. Açıklamada, hasta tutsakların derhal serbest bırakılarak tedavilerinin yapılması istendi ve ATK’nin “cezaevinde kalabilir” raporlarının siyasiliğine dikkat çekildi.
İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi eski Sümerbank önünde yaptığı basın açıklamasıyla, hapishanelerdeki hasta kadın ve LGBTİ+ tutsakların durumuna dikkat çekti. Açıklamada, “Susma, suça ortak olma” ve “Hasta mahpuslar ölüyor, susma” pankartları açıldı.
Basın metnini okuyan Cemile Karakaya, devletlerin tutsakların sağlık hakkını sağlamakla yükümlü olduğunu belirterek, Türkiye hapishanelerinde hasta tutsakların hastaneye sevklerinin yapılmaması, kötü, yanlış, eksik tedavi, kötü muamele, işkence, kelepçeli muayene gibi pek çok şekilde haklarının gasp edildiğine işaret etti.
Karakaya, hasta tutsakların yaşam haklarının ihlal edildiğini ve tedavi edilmedikleri için hastalıklarının ağırlaştığını kaydederek, pandemiyle birlikte geri dönülmez sonuçlar ortaya çıktığını dile getirdi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında kadın tutsakların sorunlarını gündemleştirmenin önemine işaret eden Karakaya, her alanda mücadeleyi büyüten kadınların daha fazla şiddetle, taciz, tecavüz ve cinayetlerle engellenmeye çalışıldığı alanlardan birinin de hapishaneler olduğunu kaydetti.
‘HAPİSHANELER VE İNFAZ SİSTEMİ AYRI BİR CEZA ARACINA DÖNÜŞTÜ’
“Haber kaynaklarında kadına şiddetten ve kadın ölümlerinden söz ediliyor ancak hapishanelerdeki kadına şiddetten ve kadın ölümlerinden söz edilmiyor” diyen Karakaya, kadınların hapishanelerde yaşam mücadelesi verdiğini söyledi. Hapishanelerin kadın ve LGBTİ+ tutsaklar için ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı, tehdit, küfür, aşağılama ve baskılara maruz kaldıkları, çıplak aramanın dayatıldığı, keyfi uygulamalarla pek çok hak ihlalinin yaşandığı bir yer olduğunu söyleyen Karakaya, hapishanelerdeki 1605 hasta tutsaktan 165’inin kadın olduğunu aktardı. Ege bölgesinde 33 kadın hasta tutsak olduğunu dile getiren Karakaya, hasta kadın tutsakların durumuna ilişkin bilgi verdi.
Karakaya, kamuoyunun vicdanını kanatan hasta tutsaklardan birinin de Aysel Tuğluk olduğunu ifade etti ve Tuğluk’un tutsaklık sürecinde yaşananları hatırlattı. Karakaya, Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi hapishaneler ve infaz sisteminin mevcut cezaların yanında ayrı bir ceza aracına dönüştüğünü söyledi.
‘ATK SON KARAR MERCİ OLMAMALI’
Adli Tıp Kurumu’nun son ve tek karar merci olmasına itiraz eden Karakaya, “Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının ve kolluk güçlerinin takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir” dedi.
Hasta tutsakların yaşamlarının her geçen gün daha büyük tehlike altına girdiğini kaydeden Karakaya, sözlerine şöyle devam etti: “Yasalar insanı yaşatmaya dönük olmalıdır. Toplumun vicdanını rahatsız eden bu uygulamalara son verilmeli, hasta mahpuslara sağlığa erişim hakkı verilmeli ve ağır hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır.”