Tüm hak arama eylemlerine yönelik baskı ve saldırılar devam ederken, İçişleri Bakanlığı, polis ve jandarma hakkında yapılan şikayetlerin son iki yılda yüzde 90 oranında azaldığını açıkladı.
İnsan Hakları haftasında İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan rakamlar devlet şiddetini gizlemek için bir algı yaratmayı hedeflediği düşünülüyor. Ancak bu açıklama şiddetin ve hak ihlalilerinin azaldığını değil, şiddete maruz kalanların BİMER ve CİMER’e müracat etmediklerini gösteriyor. Öte yandan şikayetlerle birlikte soruşturmalarda da azalma yaşanması, cezasızlığın devam ettiğinin en net itirafı.
İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada BİMER ve CİMER’e yapılan müracaatlara göre, emniyet personeline yönelik ‘işkence’ ve ‘kötü muamele’ iddialarına ilişkin şikayetlerde düşüş yaşandı.
Açıklanan rakamlara göre, 2016 yılında 302 şikayet yapılırken 2017’de bu sayı 165’e geriledi. Bu yılın aralık ayına kadar ise şikayet sayısı 28’e düştü. Buna göre, son iki yılda polisin kötü muamele yaptığına yönelik şikayetler yüzde 90 azaldı.
Haberciliği ile tartışma konusu olan devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı’nın haberine göre, emniyet ve jandarma personeli hakkında ‘işkence’ ve ‘kötü muamele’ iddialarına ilişkin adli soruşturmalarda da azalma yaşandı.
Buna göre, her iki kurumun personeliyle ilgili 2016 yılında 99, 2017 yılında 33, 2018’de ise 13 adli soruşturma yürütülüyor.
“Kimi kime şikayet edeceksin?” Dönemi
Ekim ayında Optimar Araştırma Kuruluşu’nun yaptığı devlet kurumlarına güven anket sonuçları da bu çerçeve içinde anlam kazanıyor.
Ankete göre kurumlara güven sıralamasında Cumhurbaşkanlığı yüzde 25.1, TSK yüzde 12, onu da yüzde 9.5’le Emniyet takip ediyor. “Hiçbirine güvenmiyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 30.5 olarak öne çıkıyor
İçişleri Bakanlığı açıklamasında emniyet ve jandarma personeli hakkında ‘işkence’ ve ‘kötü muamele’ iddialarına ilişkin adli soruşturmalarda da azalma yaşandığı yer alıyor. Buna göre, her iki kurumun personeliyle ilgili 2016 yılında 99, 2017 yılında 33, 2018’de ise 13 adli soruşturma yürütülüyor.
Cezasızlığın yaşanan ihlallerin önünü açtığı her defasında vurgulanırken, devam eden davalar da bunu doğruluyor.
Lice’den Berkin’e Cezasızlık Sürüyor
Gezi Direnişi’nde 16 Haziran 2013’te yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede 269 gün sonra 11 Mart 2014’te hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin davanın açılması büyük mücadeleler sonucu olmuştu. Devam eden davanın son duruşmasında da sanık polisin tutuklanma talebi reddedildi.
Öte yandan sadece bahsi geçen yıllarda değil, 90’lı yıllarda yaşanan hak ihlalleri ve can kayıpları ile ilgili de devam eden davalarda cezasızlık devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Lice Davası’nda yargılanan Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu’ 25 yıl sonra beraat ettirildi.
Cumartesi Anneleri de, havalimanı işçileri de, liseliler de işkencenin hedefinde
Ağustos ayında, 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nin 700. buluşması İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun emri ile yasaklanmıştı. Galatasaray Meydanı’nı ablukaya alan polis kayıp yakınlarına biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyla defalarca saldırmış, 47 kişi sürüklenerek ve darp edilerek gözaltına alınmıştı. Annesi Emine Ocak ile birlikte gözaltına alınan Maside Ocak yaşadıkları işkenceyi “82 yaşındaki annemin polis kalkanlarıyla itilmesi, kollarının morartılması, gözaltı aracına kadar adeta sürüklenmemiz, yeğenim Adilcan’ın vahşice dövülmesini görüp de annemi bırakıp yanına gidemeyişim, Gamze Elvan’ın kolunun kırmak istercesine bükülmesi, Gözaltı aracına vardığımızda sivil polislerin yaşlı kadını araca bindirmeyeceksiniz emri, Annemin ‘çocuklarımı aldınız ben de bineceğim’ deyip binmeye çalıştığı araçtan indirilmesi, Araç içinde saatlerce plastik kelepçeyle bekletilmemiz…” sözleriyle anlatmıştı. (Haberi: İşkenceyi anlattı ve ekledi: “700 hafta geçti, tükenmedi umudum” )
Polis şiddeti deyince Havalimanı işçilerinin gece yarısı kapılarının kırılarak ve darp edilerek gözaltına alınması ve gözaltı sürecinde yaşadıkları yakın örneklerden.
14 Eylül’de şantiyede yaşanan işçi cinayetlerini, çalışma ve barınma koşullarını protesto eden işçiler iş bırakma eylemi başlatmıştı. İşçilerin servislere polis-jandarma kontrolünde biniyor, şantiyede yüzlerce sivil polis yığıldığı görüntülenmişti. 20 Eylül gece saat 03:00 sıralarında jandarmayla işçi koğuşları basılmış, öncelikle öncü işçiler, sendika temsilcileri olmak üzerine ellerinde bulunan listeye göre yüzlerce işçi gözaltına alınmış, 24 işçi tutuklanmıştı. İşçilerin gözaltı sırasında insanlık dışı koşullarda tutulduğu da görüntülenmişti.
Bir başka hafızalara kazınan olay ise geçiğimiz Haziran ayında Kadıköy’de “Karneler sizin, gelecek bizim”demek için bir araya gelen lise öğrencilerine yönelik polis saldırısı. Lise öğrencileri gözaltı süresi boyunca bir çok işkenceye maruz bırakılmışlardı. Liseliler yaptıkları açıklamada polislerin yoğun saldırı ve işkencesini şöyle anlatmışlardı: “18 arkadaşımız bu esnada yüz üstü yere yatırılarak gözaltına alındı. Gözaltı aracında da arkadaşlarımıza demir kelepçeyle başlarına vurularak darp edildi. Ayrıca arkadaşlarımız işkenceye maruz kalırken, yoğun hakaret ve küfürlere uğradı.”
İhlaller Azalmıyor, Çeşitlenerek Artıyor
Geçtiğimiz Kasım ayında, İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) yapılan başvurulara ve basındaki haberlere göre hazırladığı “BASKI VE TEHDİT YÖNTEMLERİYLE İFADE ALMA, MÜLAKAT YAPMA, AJANLAŞTIRMA VE KAÇIRMA OLAYLARIYLA İLGİLİ ÖZEL RAPOR” ile yaşananlara ışık tutuyor.
2018 yılında İHD Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır Şube’sine gelen başvurularla oluşturulan rapora göre, İstanbul Şube’ye 14, Diyarbakır Şube’ye 7, İzmir Şube’ye 19, Ankara Şube’ye 4 kişi İHD’ye başvururken ayrıca İHD bunların haricinde 23 vakayı basın yoluyla tespit etmiş bulunuyor.
İHD raporunda, kendisini polis olarak tanıtan kişilerin “sohbet etmek, arkadaş olmak” gibi ifadelerle bir araya gelmeye çalıştığı, isteklerini kabul etmeyen kişileri ailesiyle, işiyle, sağlık durumuyla, özel hayatıyla tehdit ediyor, bazen gözaltı ve tutuklamayla bazen de ölümle korkuttuğu yer alıyor.
Gözaltı merkezlerinde ise gözaltındaki kişi, yasal ifade alma işleminden önce ve avukatı olmaksızın belirli aralıklarla mülakat odasına götürülüp kayıt dışı ifade vermeye zorlanıyor. Gözaltındaki kişiler, tutuklanmakla veya dışarı çıksa bile her an peşinde olacakları ve kendisini rahat bırakmayacakları tehdidi ile korkutuluyor.
Bazen de bu keyfi uygulamalar, kişinin kaçırılması, işkence ve kötü muameleye maruz kalması, hakaret ve tehdide uğramasıyla sonuçlanıyor, kişi tanımadığı insanlarca bir otomobile bindirilerek, gözleri kapalı bir şekilde kaçırılıyor, günlerce darp ediliyor ve tenha bir yerde salıveriliyor. Maalesef kaçırılıp da hala hakkında bilgi edinilemeyen kişiler de mevcut.
Kaçırılma olaylarının bazılarında kaçırılma anına ilişkin görüntüler, bazılarında ise görgü tanıkları bulunuyor. Bunların ortak noktası ise siyah renkli, camları filmli Volkswagen Transporter marka minibüs ile kaçırılma.
Bakanlığın Algı Yönetimi İHD Raporlarıyla Ortaya Çıkıyor
İHD’nin her yıl hazırladığı İnsan Hakları İhlalleri Raporu ise yaşanan ihlaller ile ilgili geniş bir çerçeve sunuyor. 2017 İnsan Hakları İhlalleri Raporu ihlalleri çeşitli başlıklar altında ele alırken, yaşam hakkı ihlalleri başlığında şu veriler yer alıyor:
- Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 33 kişi yaşamını yitirmiş, 62 kişi de yaralanmıştır. Bu kişilerden ölen 7 kişi ile yaralanan 10 kişi silahlı insansız hava aracı(SİHA) tarafından vurulmuştur.
- 2017 yılında gözaltı yerlerinde 3 kişi yaşamını yitirmiş, 1 kişi yaralanmıştır. Faili meçhul saldırılar devam etmiş 12 kişi yaşamını yitirmiş, 16 kişi yaralanmıştır.
- Silahlı çatışmalar nedeniyle 161’i asker, polis, korucu, 483’ü militan, 12’si sivil olmak üzere toplam 656 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu dönemde 309’u asker, polis ve korucu, 26’sı silahlı militan ve 14’ü sivil olmak üzere toplam 349 kişi ise yaralanmıştır.
- Güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu 8’i çocuk olmak üzere toplam 23 kişi yaşamını yitirmiş, 6’sı çocuk olmak üzere 26 kişi de yaralanmıştır.
- Mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu 6’sı çocuk olmak üzere toplam 7 kişi yaşamını yitirmiş, 17′si çocuk toplam 28 kişi de yaralanmıştır.
- Cezaevlerinde 3’ü çocuk olmak üzere en az 19 kişi çeşitli nedenlerle yaşamını yitirmiştir.
- (Adalet Bakanlığı, CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın 2016 yılında cezaevlerinde intihar eden mahpus sayısına ilişkin sorusuna yanıt olarak, 2016 yılı içinde 66 mahpusun intihar ettiğini ve 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden bu yana ise 40 mahpusun intihar ettiğini açıkladı.)
- OHAL KHK’ları ile ihraç edilen kamu görevlilerinden 19 kişi intihar ederek yaşamına son vermiştir. 2016 yılında da 24 kişi intihar etmişti.
- Kadınlara yönelik yaşam hakkı ihlalinde ise artış devam etmektedir. 51’i intihar, 357’si toplumsal alamda öldürülen kadın olmak üzere toplam 408 kadın yaşamını yitirdi, 610 kadın ise yaralı kurtuldu. 1.074 kadın ise fuhuşa zorlandı.
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclis’inin verilerine göre 2017 yılında iş kazaları/cinayetleri sonucu en az 2.006 işçi yaşamını yitirmiştir.
direnisteyiz.org