Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte artan polis şiddetine karşı çıkan Demokrasi İçin Hukukçular, cezasızlık uygulamalarının polis şiddetinin devam etmesine neden olduğuna dikkat çekti.
Coronavirus (Covid-19) tedbirleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında polis ve bekçilerin halka uyguladığı şiddete her geçen gün yenileri ekleniyor.
Türkiye’nin bir çok yerinden gelen polis ve bekçi şiddeti görüntülerinin çoğalmasının ardından açıklama yapan Demokrasi İçin Hukukçular (DİH), siyasi iktidarın suç işleyen polise sahip çıkan açıklama ve uygulamaları nedeniyle şiddetin arttığını belirtti.
‘Toplumun tüm kesimleri polis şiddetinden nasibini alıyor’
Demokrasi İçin Hukukçular tarafından Twitter hasaplarından da paylaşılan açıklamada, Türkiyenin bir çok yerinde halka karşı uygulanan polis şiddetinin ve Adana’da polis tarafından göğsünden vurularak öldürülen Ali El Hemdan’ı hatırlatılarak, siyasi iktidarın suç işleyen polise sahip çıkan açıklamalarından vaz geçilmesi istendi:
Cezasızlık pratiği, polis şiddetinin devam etmesine neden olmaktadır. Kişileri darp eden polisler en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır. Siyasi iktidar, suç işleyen polise sahip çıkan açıklama ve uygulamalara son vermelidir. https://t.co/4JYpuTwxBi
— Demokrasi İçin Hukukçular (@DiHukukcular) May 25, 2020
“Covid-19 tedbirleri ve sokağa çıkma yasaklarının uygulanması esnasında, olumsuz bir sicili olduğu bilinen kolluk kuvvetlerinin, kişilere yönelik hak ihlallerinde gözle görülür bir artış yaşanmaktadır. Son olarak Çorlu’da bayram günü evlerinin önünde oturan bir kaç kişiye polisin şiddet uyguladığına tanık olduk. Görüntülerde çok sayıda polisin, insanları evlerinin önünde darp ettiği, onlara ters kelepçe taktığı, yaşananları görüntüleyen başka bir kişiyi de tehdit ettiği görülüyor. Olayın sosyal medyada tepkilere neden olması üzerine açıklama yapmak durumunda kalan Valilik, “Polislerin olay yerinde linçle tehdit edildiğini ve bazı polislerin görevden el çektirildiğini” duyurarak yaşananları ters yüz etme yolunu tuttu.
Hak ihlalleriyle sık sık gündeme gelen bekçilerin, bu kez de bayram günü Ankara Etimesgut’ta çöp dökmeye çıkan bir genci öldüresiye dövdüğü basında yer aldı. Bu olayda polislerin, olayın gerçekleştiği binanın güvenlik kameralarını da söktüğü ileri sürüldü. Görüntü kaydının olmadığından emin olan Emniyet, sokağa çıkma yasağına uymayan kişilere orantılı güç kullandığını ileri sürerek, bekçisine sahip çıktı.
‘Cinayet işleyen polis emniyet tarafından korunmak istenmişti’
Nusaybin’de de sivil bir polis memuru havaya ateş açarak sokakta oynayan çocukları kovalamış, 8 yaşındaki zihinsel engelli bir çocuğu gözaltına almaya çalışmıştı. 24 Nisan’da gerçekleşen bu olay 9 Mayıs günü sosyal medyaya yansımış ve yoğun bir tepkiye neden olmuştu. O ana dek sessiz kalan, polis memuru hakkında bir işlem yapmamış olan Valilik, olayın duyulmasının ardından “Polis memurunun görevden el çektirildiği” yönünde açıklama yapmıştı. Valilik bir taraftan da kendilerine taş atılması nedeni ile polislerin havaya ateş açarak kalabalığı dağıtmaya çalıştığı şeklinde, polis memurunun eylemine meşruluk sağlamaya çalışan açıklamalarda bulundu. Oysa polislere taş atıldığına ilişkin ne bir soruşturma ne de görüntü kaydı bulunmaktaydı.
Adana’da göğsünden vurularak öldürülen Ali El Hemdan ile ilgili olarak da polisin havaya ateş açtığı, kaçarken ayağının takılarak sendelemesi nedeni silahının kazaen ateş aldığı şeklinde açıklamalar yapılmıştı. Her şeyi ile ortada olan bu kasten insan öldürme olayında dahi, cinayeti işleyen polis memuru, Emniyet Teşkilatı tarafından kollanmak istenmişti.
‘Polis siyasi iktidardan cesaret alıyor’
Tüm bunların yanı sıra, protesto hakkını kullanan kişilere yönelik polis şiddeti de artarak devam etmektedir. Anayasa ve ülkemizin tarafı olduğu uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış olan toplantı ve gösteri hakkını kullanan kişiler, polisin orantısız müdahalesi ve şiddetine maruz kalmaktadır. Son olarak 21 Mayıs günü Ömer Faruk Gergerlioğlu HDP Genel Merkezi önünde polisler tarafından tartaklanmış, halkın oyları ile seçilmiş, kürsü dokunulmazlığı olan milletvekilinin basına demeç vermesi polis şiddeti ile engellenmiştir. Bir milletvekili, ülkenin başkentinde, basının, yurttaşların gözü önünde güpegündüz polisler tarafından tartaklanmıştır. Sıradan bir polis memuru, milletvekilline saldırma cesaretini hukuktan değil siyasi iktidardan almaktadır. İzmir’deki bir camiden Çav Bella çalınması olayı sonrası siyasi iktidar tarafından kışkırtıcı bir dil kullanılarak kutuplaştırılma körüklenmek istenmiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “O şahsı buluruz, caminin yanına götürür ezanı da dinletiriz” şeklindeki hukuk dışı yöntemleri meşrulaştıran açıklamaları, görev ve yetkilerinin dışına çıkma hususunda polise cesaret vermektedir.
‘Görüntü kaydı yoksa, inkar ve memur haklıdır savunması yapılıyor’
Ülke çapında yaşanan benzer nitelikte olayların çok azının ortaya çıktığı ve bilinebilir hale geldiği düşüncesindeyiz. Burada bir kısmını aktardığımız gibi olaylarda Emniyet, eğer kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan şiddete dair bir görüntü kaydı yoksa inkar yoluna gitmekte; polisin, bekçinin haklı olduğu, orantılı bir güç kullanıldığı, yönünde açıklamalar yapmaktadır. Şayet görüntü kayıtları kamuoyuna yansımış ve polisin eylemi savunulamaz duruma gelmiş ise de, olaya karışan polislerin görevden alındığı yönünde bir açıklama yapılmaktadır. Bunu yaparken de, Adana, Nusaybin ve Çorlu’da olduğu gibi, polisin müdahalesinin haklı, orantılı ve yerinde olduğu yönünde beyanlar da bu açıklamalara eklenmektedir.
Salgınla ilgili tedbirler istismar edilerek, Anayasal olarak hukukiliği tartışmalı sokağa çıkma yasakları, polis şiddeti ile olağan hale getirilmeye çalışılmaktadır. Suç işleyen polisler, meslektaşları, amirleri, teşkilatları ve siyasi irade tarafından kollanacaklarından emin bir şekilde hareket etmektedir.
Geçmişten beri süre gelen cezasızlık pratiği, polis şiddetinin devam etmesine neden olmaktadır. Bayram günü kendilerini en güvenli hissetmelerini gereken yer olan evlerinin önünde, ailelerinin yanında kişileri darp edip insanlık onurunu ayaklar altına alma rahatlığı ve cüretini gösteren polisler en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır. Siyasi iktidar, suç işleyen polise sahip çıkan açıklama ve uygulamalara son vermelidir.
Bizler yeni mağduriyetlerin önüne geçebilmek için kolluk kuvvetlerinin neden olduğu hak ihlallerinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.”