Devlet kurumları, yargı ve medya tarafından hedefe konulan Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de bir suikastle katledilmesinin üzerindeki sis perdesi, aradan geçen 14 yıla rağmen kalkmış değil. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, Dink’in ideallerine bağlı kalanların bu sis perdesinin aydınlatılmasını talep etmekte ısrar etmesinin adalete bir adım daha yaklaştıracağını söyledi
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, Şişli Halaskar Gazi Caddesi’nde bulunan gazete binasının önünde tetikçi Ogün Samast tarafından katledilmesinin üzerinden 14 yıl geçti. Dink, 6 Şubat 2004’te Dersim katliamında rol oynayan Sabiha Gökçen hakkında yazdığı “Sabiha-Hatun’un sırrı” başlıklı yazısı nedeniyle hedef haline geldi. Kaleme aldığı yazının birkaç gün sonra Hürriyet Gazetesinin manşetine taşınmasıyla, 22 Şubat’ta Genelkurmay Başkanlığı resmi internet sitesinde Dink’i hedef alan bir açıklama yer aldı.
“Ulusal birlik ve beraberliğimizin en güçlü olması gereken bu dönemde, milli birlik ve beraberliğimize ve milli değerlerimize yönelik bu tip yayımların ne amaçla yapıldığı, Türk toplumunun büyük bir kesimince artık anlaşılmakta ve endişe ile izlenmektedir” ifadelerinin kullanıldığı bu açıklamadan sonra Dink, görüşülmek üzere 24 Şubat’ta İstanbul Valiliği’ne çağrıldı. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in oluru ile gerçekleşen bu görüşmede, dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile birlikte MİT elemanlarının yer aldığı ancak Dink’in öldürülmesinin ardından açığa çıkacaktı.
Cinayetin çakıl taşları döşendi
Bu görüşmenin akabinde 25 Şubat’ta hakkında suç duyurusunda bulunulan Dink’e karşı bir grup ülkücü tarafından tehdit içerikli pankartların taşındığı eylem yapıldı. Yine çeşitli basın-yayın organlarında Dink aleyhine yapılan haber ve yorumlarla cinayete uzanan yolun çakıl taşları döşendi.
Takvim yaprakları 19 Ocak 2007’yi gösterdiğinde ensesine yakın mesafeden sıkılan kurşunlarla katledilen Dink ölümünün ardından “Hiçbir cinayet Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” diyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, faillerin bulunacağı sözü verdi. Ancak cinayete dair açılan davalar aradan 14 yıl geçmesine rağmen hala sonuçlanmış değil. 8’i tutuklu 13’ü firari 77 sanığın yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davanın 122’nci duruşması 20 Ocak’ta görülecek.
Hrant Dink’e dair duyulan özlemin en çok hissedildiği adreslerden biri ise hiç kuşkusuz büyük emeklerle kuruluşunda yer alıp, başyazarlığını üstlendiği Agos Gazetesi. Hrant Dink ile birlikte gazeteyi kuran ekip içinde yer alan ve bugün Genel Yayın Yönetmenlik görevini üstlenen Yetvart Danzikyan’la, Hrant’ın hayatını, gazetenin yayın çizgisini, gazetedeki eski çalışma ofisinin ‘23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’na dönüştürülmesini ve davanın geldiği son aşamayı konuştuk.
AGOS’un kurulması
Hrant Dink’le 1995 yılında tanıştığını ifade eden Danzikyan, bu tanışıklığın hangi vesileyle geliştiğini “O zamanlar bir grup İstanbul’da toplantılar yapıyor ve bir gazete çıkarma düşünceleri vardı. Bana da ‘katılmak ister misin’ diye sordular. Bende ‘tabi ki’ dedim. Bu vesileyle 1995 yılının sonlarında Hrant Dink’le tanıştık. Sadece onunla değil, Agos gazetesi çıkarmaya karar vermiş diğer arkadaşlarla da tanıştık. Bu grup haftalık bir gazete çıkarmak için yola çıkmıştı. Biz de onlara elimizden geldiğince yardım ediyor, toplantılara katılıyorduk. Toplantılara katılır katılmaz Hrant Dink’in bu işin öncüsü olduğunu öğrenmiştik. Hrant’ın kafasında birçok düşünce vardı ve 1996 yılında gazetenin ilk sayısını yayınladık” sözleriyle dile getirdi.
Hrant’ın düşüncesi
Gazetenin tıpkı günümüzdeki gibi milliyetçiliğin yüksek olduğu bir dönemde yayın hayatına başladığını belirten Danzikyan, Ermenistan’a ve Ermenilere yönelik “PKK’li, sünnetsiz, bunlar örgüte yardım ediyor, Abdullah Öcalan Ermenidir” şeklinde ithamlarda bulunulduğunu ifade etti. Danzikyan, “Bu ve bunun gibi bir çok ithamda bulunuyorlardı. Bizler de insanlara gerçeği göstermek ve öz savunmaya geçmek, yine Ermenilerin sesini duyurabilmek için böyle bir adım attık. Türkiye’deki sorunları dile getirmek, Türkiye tarihindeki Ermenilerin rolü ve varlığını yazabilmek, kültürü, sanatı ve diğer etkinlikleri Türkiye halklarına duyurmak için yola çıktık” diye belirtti.
Gazetenin yayın dilinin ağırlıklı olarak Türkçe belirlendiğini kaydeden Danzikyan, neden böylesi bir tercihte bulunduklarını ise şöyle açıkladı: “Gazeteyi Ermenice de yayınlayabilirdik. Ama biz hem Türkiyelilere hem Ermenice bilmeyen Ermenilere ulaşmak istedik. Bu nedenle gazete büyük bölümü Türkçe, geri kalan kısmı Ermenice olarak yayın hayatına başladı. Bu şekilde Türk toplumuyla bir diyalog kurulmasını amacıyla yola çıktık. Hrant’ın düşüncesi ile gazetenin çıkış amacı aşağı yukarı birdir.”
Hedef haline getirildi
Danzikyan, 2004 yılından sonra hedef haline gelen Dink’in katledilmesine uzanan süreçte yaşananlara dair şunları söyledi: “Hrant, televizyonlarda sürekli konuşmak isteyen, hep diyalog kurmaya çalışan, hem Ermenistan’la Türkiye hem de Türkiye ve Ermeni halkları arasında bir diyalog kurulmasını isteyen, Ermenilere yapılan haksızlıklarla ilgili bir yüzleşme olmasını talep eden biriydi. Bunlar yüzünden hedef haline gelmiş olabilir ama mekanizma daha farklı işledi. 2004 yılında Hrant, Sabiha Gökçen’e ilişkin bir yazı yazdı. Gökçen’in Ermeni bir aileden olabileceği yönünde bir yazıydı. Bu yazının yayınlanmasından sonra Hürriyet gazetesinde manşet oldu. Sabiha Gökçen olunca tabi Türk tarihinin dokunulmaz tabu konularına girilmiş oldu. Genelkurmay haberden sonra çok sert bir bildiri yayınladı. Sanki bir düğmeye basılmış gibi ülkücülerin ve ulusalcıların gösterilerini gördük. Sonrasında Hrant’ın daha önce yazdığı bir yazı hakkında araştırma başlatıldı. O bir davaya dönüştü ve o yazıda bilirkişi ‘bu yazıda suç unsuru yoktur’ onayını vermesine rağmen Yargıtay, Hrant’ı suçlu buldu. Orda da Hrant el birliği ile hedef halinde getirildi. Dolayısıyla Hrant; devlet, yargı ve milliyetçi toplum tarafından hedef haline getirildi. Bu aşamadan sonra Hrant’ın öldürülmesine yönelik teşebbüsler oldu ve katledildi.”
Hafıza mekanı
Hrant Dink’in anısını yaşatmak amacıyla 2007 yılında Hrant Dink Vakfı’nın kurulduğunu hatırlatan Danzikyan, 2019’da ise gazetenin eski çalışma ofisinin 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’na dönüştürüldüğünü söyledi. Hafıza Merkezinin adının, Dink’in 23 Nisan 1996’da Agos’ta yayımlanan “23,5 Nisan” başlıklı köşe yazısından yararlanılarak konulduğunu aktaran Danzikyan, bu Hafıza Mekanı’na adım atan kişilerin bir çok şeyle karşılaşacağını vurguladı. Danzikyan, “Mekanda Hrant Dink’in odasını, Agos’un 2007 yılına kadar ki bütün sayılarını, Hrant’ın hayatından çeşitli kesitler, konuşmaları, Agos’un eski küpürleri, cinayete giden yol, nasıl hedef gösterildiğini görebilirsiniz. Yine davaya dair dosyalar, dokümanlar bulabilirsiniz. Dolayısıyla oraya giden, ziyaret eden herkes Hrant’ın Agos’la bitişen hayatını görebilir, tanık olabilir, dinleyebilir” diye konuştu.
Hrant’ın kaybı
Hrant’ın katledilmesinin ölüm yıldönümü olan her 19 Ocak’ta, çok sayıda kişinin gelip kendilerine “Hrant Dink’in kaybı sizler için ne anlam ifade ediyor?” diye sorduğunu paylaşan Danzikyan, bu sorununun yanıtını Türkiye toplumunun vermesi gerektiğinin altını çizdi. Hrant’ın eksikliğinin hep hissettiklerini dile getiren Danzikyan, “Biz Türkiye Ermenileri, Agos Gazetesi ve ailesi için büyük bir travma. Ama Hrant Dink’in katledilmesinin muhasebesini yapması gerekenlerin Türkiye toplumu ve halkları olması gerektiğini düşünüyorum. Bilmiyorum bu muhasebe yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Evet, cinayetten sonra 100 bin kişi anmasına katıldı ama o bir gösterge. Hala anmalarına binlerce kişi geliyor. O gelen binlere sormak gerekiyor ne anlam ifade ettiğini. Bizler için ne anlam ifade ettiğini tahmin etmek zor değil” ifadelerini kullandı.
Sonuçlamayan yargılama
Son olarak Dink’in ölümünden sonra açılıp, hala süren davaya da değinen Estukyan, bu konuda şunları dile getirdi: “Kamu görevlilerinin yargılandığı davada sonuç elde etmiş değiliz. Çünkü sorgulanması, yargılanması gereken kesimlerin bir kısmı ancak yargılanabildi. Avukatların diğer taleplerine cevap verilmedi. En basitinden avukatlar Valilik’te yapılan görüşmeye katılan MİT görevlilerinin de yargılanmasını, en azından ifade vermesini talep etmişti. Bu talebe ilk başta olumlu cevap verildi daha sonra vazgeçildi. Zaten MİT yazışmalara cevap bile vermedi. Dolayısıyla mahkeme sürecinde adalet isteyenlerin talebi istenilen şekilde yürümüyor. Evet, son süreçte hızlandı, sonuca geliyoruz ama hala sis perdesi aralanmış değil. Dolayısıyla bu sis perdesine karışanların, bu komutu verenlerin aydınlatılmasını talep etmek gerekiyor. Hrant Dink’in ideallerine bağlı kalan herkesin bunu seslendirmesi bizi bir adım daha adalete yakınlaştıracaktır.”