Mersin’de Tece Polisevi’ne yönelik saldırıyı üstlenen HPG, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamasının aksine eylemin Dilara Ürper ve Emel Feremez Hisên tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı.
Mersin’de Mezitli ilçesine bağlı Tece Mahallesi’nde bulunan Tece Polisevi’ne yönelik 26 Eylül’de gerçekleştirilen saldırıda, bir polis yaşamını yitirdi, çok sayıda polis yaralandı. Saldırının ardından Mersin’e gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eylemi gerçekleştiren bir kişinin yaşamını yitirdiğini, bir kişinin de gözaltına alındığını ileri sürdü.
Soylu, eylemi gerçekleştirenlerden bir kişinin Dilşah Ercan olduğunu iddia ederek, ailesini hedef gösterdi. Bunun yanı sıra Dilşah Ercan’ın daha önce Azadiya Welat Gazetesi muhabiri olduğu dönemde tutuklanması üzerinden tutuklu gazeteciler listesinde olduğu CHP’yi de hedef gösterdi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Bunlar gazeteci değil, terörist” açıklamasıyla tutuklu gazetecileri de hedef aldı.
52 kişi gözaltına alındı
Erdoğan ve Soylu’nun hedef alması sonucu saldırıdan bir gün sonra 27 Eylül’de Dilşah Ercan’ın aile bireylerinin de aralarında olduğu 22 kişi gözaltına alındı. 28 Eylül’de ise Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “örgüt propagandası” iddiasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında yapılan ev baskınlarında 30 kişi gözaltına alındı.
Kimlikler tespit edilemedi
Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yer alan HPG Basın İrtibat Merkezi açıklamasında, Soylu’nun yaptığı açıklamanın aksine eylemin Dilara Ürper (Sara Tolhildan) ve Emek Feremez Hisên (Rûken Zelal) tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Açıklamada, polisin eylemi gerçekleştirenlerin kimliklerini dahi tespit edemediği belirtilerek, iktidar tarafından yapılan açıklamaların ise “sahte senaryo” olduğu kaydedildi.
Sahte senaryo
Mezitli’de fedai eylem gerçekleştirildiğini kaydedilen açıklamada, “Bu eylem, zindanlar üzerindeki baskılara, katliamlara ve gerillaya dönük kullanılan kimyasal silahlara karşı cevap olarak geliştirilmiştir. Profesyonel fedai gerilla timi perspektifini kendileri için esas alan Sara ve Ruken yoldaşlarımız, kırsaldan harekete geçmiş ve düşmanın tüm istihbarat ağını aşarak başarıyla hedefine ulaşmıştır. AKP-MHP rejimi sanki tüm Türkiye’ye hakimmiş, toplum hakkında her şeyi biliyormuş, her yerde ajanı varmış havası yaratıp bu temelde toplumu sindirmek istemektedir. Ancak biz açıklamayana kadar düşman ne arkadaşlarımızın kimliklerine ne de eylemin mahiyetine dair herhangi bir bilgiye ulaşamamıştır. AKP-MHP faşist hükümeti kendi zafiyetini gizlemek için topluma sahte bir senaryo sunmuştur” diye belirtildi.
Dilşah Ercan’ın ilgisi yok
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “AKP-MHP hükümeti, bu eylemi yapan arkadaşlarımızın ismini tespit edememiştir, bu da istihbaratta ne kadar zayıf olduklarını göstermektedir. AKP-MHP hükümeti, Zozan Tolan (Dilşah Ercan) arkadaşımızın bu eylemde yer almadığını bilmesine rağmen bilinçli bir şekilde Zozan arkadaşımızın ismini vermiş, ailesine ve farklı çevrelere karşı baskı aracı olarak kullanmak istemiştir. Zozan arkadaşımızın bu olayla herhangi bir ilgisi yoktur, görevi başındadır. AKP-MHP hükümeti bu eylemden dolayı çok sayıda kişiyi gözaltına alarak, halka baskı ve işkence uygulayarak halktan intikam almaya çalışmaktadır. Tüm bunlar fedai gerilla eylemimiz karşısındaki başarısızlığını gizlemekten ve bu olayın üstünü örtme çabasından başka bir şey değildir.”
Eylemin Kuzey ve Doğu Suriye üzerinden planlandığı açıklamalarının da asılsız olduğuna değinilen açıklamada, “AKP-MHP hükümeti, fedai yoldaşlarımızın nereden gelerek eylemlerini gerçekleştirdiğini belirleyememiştir. Bilinçli bir şekilde sanki eylem Rojava üzerinden yapılmış gibi yansıtmaya çalışmaktadır. Bu eylemin Suriye’den örgütlendiğine dair öne sürülen iddialar tamamen asparagastır, AKP-MHP hükümetince hasımlarını hedeflemek için uydurulmuş bir yalandır” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın devamında şunlar belirtildi: “Halkımızın boğazına soykırım bıçağı dayatılmışken, zindan direnişçileri üzerinde insanlık dışı uygulamalar geliştirilirken, masum Kürt halkı her gün farklı şekillerde katledilirken ve yoldaşlarımız kimyasal silahlarla şehit edilirken, hiç kimse Apocu fedai militanların farklı davranmasını beklememelidir. Bu görkemli eyleme dil uzatanlar, önce AKP-MHP faşist soykırımcı rejiminin gerilla güçlerimize karşı alçakça ve namertçe kimyasal silahları kullanmasına bakmalıdır. Faşist rejimin kimyasal silah kullanmasını kınamayan çevrelerin, Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedaileri, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınaması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir. Kürt halkının soykırımını durdurmak için kendisini feda eden yoldaşlarımız en kutsal değerlerimizdir. Bu değerlere dil uzatanların ne yurtsever halkımızın ne de fedailerin hakikatini temsil etmediği bilinmelidir.”
“AKP-MHP faşist rejiminin zindanlar üzerindeki insanlık dışı işkenceleri, halkımız üzerindeki soykırım uygulamaları ve gerillaya dönük kimyasal silah kullanımı durmadığı müddetçe bu tür eylemlerimiz de devam edecektir.” denildi.