Hendek’teki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 7 işçinin ölümüyle sonuçlanan patlamaya ilişkin açılan davada son duruşma pazartesi günü görülecek
Sakarya Hendek’te Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında yaşanan patlamanın üzerinden tam bir buçuk yıl geçti. Yakınlarını kaybeden ailelerin acısı da öfkesi de ilk günkü gibi taze. Patlamadan sağ kurtulan işçiler ise yaşadıkları travmayı atlatmaya çalışıyor. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca görülen her duruşmada sanıkların ifadeleri ve pervasızlığı ailelerin öfkesini arttırıyor. Hiçbir şeyin acılarını dindirmeyeceğini ifade eden işçi aileleri en büyük taleplerinin patlamadan sorumlu herkesin en ağır şekilde cezalandırılması olduğunu belirtiyorlar. Davanın karar duruşması ise 31 Ocak Pazartesi günü Sakarya’da görülecek. Hendekli aileler sendikalara, siyasi partilere ve tüm işçilere çağrıda bulunuyor: “Bir Soma daha yaşanmasın, katiller elini kolunu sallayarak çıkmasın diye davamıza sahip çıkın.”
“Bizim canlarımız paramparça oldu”
Patlama anında fabrikada bulunan ve eşini kaybeden Nigar Ateş, “2.5 yıl çalıştım bu fabrikada. Eşimi orada bıraktım, kendim geldim. Bir hafta sonra eşimi getirdiler. Ben eşim yokken oğlumu evlendirdim, düğün yaptım. Üçüncü kar yağdı üstüne ama hâlâ adalet gelmedi. Mahkeme salonlarında adalet arıyoruz. Ağlamadığımız bir gün yok. Bir tabut getirdiler önüme, biliyorum eşim onun içinde değil, beni susturmak için getirdiler o tabutu. Bizim canlarımız paramparça oldu. Çalışmak zorundaydık, şu çaresizliği Allah kahretsin, düğün yapacağız paramız yok. Hem eşimin hem benim ikişer maaşımız içerideydi. Gittik idareyle görüşmeye, bari içerideki paramızı verin diye. Düğün akşamı sadece birer maaşımızı yatırdılar. Düşünün işte öyle vicdansızlardı. Savcılara, hakimlere, hiçbirine hakkımı helal etmiyorum. Biz maddiyatında değiliz, sadece adalet istiyoruz” dedi.
“Bu hukuk düzeni böyle sürmesin diye”
Patlamada kardeşini kaybeden Ayşe Tevfikoğlu, “1.5 yıldır sadece nefes alıyoruz. Hayat bir şekilde devam ediyor ama yaşadığımız acının tarifi yok. Kabul edemiyorum. Mahkeme süreci bize insanların ne kadar omurgasız olduğunu öğretti. Adaletin ne kadar mağdurlara kayıtsız kaldığını öğretti. Hukukun adil olmadığını düşünüyorum, daha önce de böyle düşünüyordum. Hukuk bir insanın tekelinde, talimatlarla karar veriliyor. Ve bu devran böyle döndüğü sürece, bu hukuk düzeni böyle olduğu müddetçe talimatlarla devam edecek. Biz bu davadan çok şey bekliyoruz. Bir yanda umudum var ama bir taraftan da ellerini kollarını sallayarak çıkacaklar diye korkuyorum. 31 Ocak’ta canı yanan yanmayan herkesin, hukuk düzeni böyle gitmesin diyen herkesin, tüm toplumun yanımızda olmasını istiyorum. Bizim sesimize ses olun ki yarın başka insanların da sesleri çıksın, sesleri kesilmesin” diye konuştu.
“Belli bir kesim yanımızda”
Hendek patlamasında yaralanan ve 10 yıldır fabrikada çalışan Kadriye Yaşar şunları söyledi: “1.5 yılda psikolojik sorunlar yaşadık, hâlâ düzelmiş değil. Patlama olduğunda hafıza kaybı yaşadım, defalarca fabrikanın içinde gidip gelmişim. Hâlâ kullandığım ilaçların etkisinden dolayı bu olay konuşulduğunda donup kalıyorum, kaskatı kesiliyorum, ağlayamıyorum. Ölenler hiç aklımızdan çıkmıyor. Çok sevdiğim arkadaşlarımı kaybettim. Acaba diyorum yaşadıklarım yalan mıydı? Gerçek olduğuna inanamıyorum, kopardılar aldılar bizden canlarımızı, ihmalden. Biz ilk duruşmaya gittiğimizde zannettik ki dünyalar bizim yanımızda, sonra sayımız azaldıkça azaldı. Siyasetçilerden belli bir kesim yanımızda, bizi yalnız bırakmasınlar, herkesin bizim yanımızda olmasını istiyorum” dedi.
“Biz yoksak bu devlet de yok”
Patlamada yaralanan, 10 yıllık İşçi Sema Aksarı, patlamanın ardından şeker hastası olduğunu ve kanser tedavisi görmeye başladığını belirtti. Aksarı, “Nasıl anlatmalıyım yaşadıklarımı bilmiyorum. Kafam o kadar dağınık, o kadar yorulduk ki bu süreçte. Şu an o kadar çok mağdur arkadaşımız var ki. Hâlâ çok öfkeliyim. Fabrikanın sahibi bana ‘Mahkemeye gelmeyeceksin, baba kızdık ne oldu’ diyor. Ben neyse hakkım onu almak için bu mahkemeye sonuna kadar geleceğim. Daha bize tazminatlarımızı vermediler; temmuz ayındaki maaşımızı bile yatırmadılar patlamadan sonra. Hapisten çıkmasınlar istiyorum. Bizim başımızda müdür olan kişi Hasan Velioğlu şimdi savunmasında ben çakma müdürdüm diyor; çakma müdürsen niye adalete engel oluyorsun? Bizim muhatabımız oydu, her şey ondan sorulurdu. 7 kişi öldü sonrasında, jandarmalar öldü, herkes bir anne kuzusuydu; oradan çıkmalarını istemiyorum. Bizim tazminatlarımızı ödesinler. Patlamadan sonra şeker hastası oldum, tansiyon hastası oldum, kanser tedavisi görüyorum. Bu korkulardan sonra sağlığımdan oldum. 12 yıllık emeğimin karşılığını istiyorum. Ben hâlâ çalışıyorum, eşim çalışamıyor mağdur durumdayız. Devlet bizim arkamızda dursun. Biz işçiyiz, işçi sınıfındayız diye bizi ezik görmesinler. İşçi ayaktayken bu devlet var, biz yoksak o da yok. Bizim sayemizde devlet var yani. Bizler oy vermemiş olsaydık, şimdi o konumda olabilirler miydi? Devlet bizim arkamızda dursun onların arkasında durmasın” dedi.
“Ölen işçilere kurbanlık koyun muamelesi yaptılar”
Patlamada ağabeyi Halis Yılmaz’ı kaybeden Merve Nur Yılmaz, “İnsanlık tarihi boyunca sorumsuz insanlar hep vardı ama onların başkalarına zarar vermesini engelleyen hukuk sistemi, denetim, kanunlar değil mi? Biz bu dava sürecinde öyle şeyler duyduk ki çok öfkeliyiz o nedenle. Mahkeme salonlarında ölen işçilere kurbanlık koyun gibi muamele etme haddini verenlere öfkeliyim en çok. Düşünün sanık Yaşar Coşkun, ‘Her gün iş cinayeti oluyor, Soma’da 301 işçi öldü. Burada sadece 7 kişi’ diyebiliyor. Mahkemede bilinçli taksirle cezalandırılmaları talep edildi, biz olası kast diyoruz. Sanıklar kendileri itiraf etti, Çin Mahallesi denen bölgeyi ‘Oraya değil buraya kuralım patlarsa daha az işçi ölür’ demişler. Kasıt olduğunu ispatlayacak daha iyi bir delil olamaz. Bu saatten sonra ne abimi, ne Soma’da ölen işçileri geri getirebilirsiniz ama bundan sonra yarın bir gün mahkeme salonlarında bir şeyler değişsin istiyoruz. En azından ‘Parasını veririz durumu kapatırız’ zihniyeti olmasın istiyoruz” dedi.
“Bütün işçi sendikaları bu davaya sahip çıksın”
Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz da “Dava 5 Ocak 2021’den beri sürüyor. Bugüne kadar duruşmalarda çok yersiz ithamlarla karşılaştık. STK’lerin siyasi partilerin bizlere yeterli desteği vermediği inancındayız. Adalete inancımızı kaybetmek istemiyoruz. Bu davada bundan önceki davalarda verilen kararlar emsal gösterilmeye çalışılıyor. Soma davasında verilen kararın bizim davamıza emsal olacağından korkuyoruz. Soma davasındaki garabetin aynısının burada da yaşanmasını istemiyoruz. Soma’da adalet yerini bulmadı. O davada sermayenin korunduğu gibi bizim davamızda da sermayenin korunmasından korkuyoruz. Kısacası buradan Adalet Bakanına, hakimlere savcılara sesleniyorum: Vicdanınızla karar verin, sermayenin, siyasilerin baskısıyla karar vermeyin. Ölen öldüğüyle kalsın istemiyoruz, ölen öldü kalanı kurtaralım mantığıyla hareket edilmesin. Sadece adalet istiyoruz. Her şey ortada ama bilinçli taksir deniyor, bu dava bir kasıt davasıdır. Bu davanın mağdurları olarak toplumun bütün kesimlerinden davamıza destek istiyoruz. Sakarya’nın 6 milletvekiline, emekçi örgütlerine en çok da işçi sendikalarına, en büyüğü olan Türk-İş’e çağrıda bulunuyorum. Bu karar duruşmasına gelin, olanı biteni görün. Burada mağdur olan 7 işçiyle beraber 186 işçinin ne halde olduğunu gelin kendi gözlerinizle görün. Bu haklı davamızda yanımızda olun” diye konuştu.
“Her mahkemede mahvolup geri dönüyoruz”
Patlamada eşi Sebahattin Tepeçınar’ı kaybeden Nebiha Tepeçınar da “2 yıl ben de çalıştım bu fabrikada, sonra daha iyi bir iş bulunca çıktım. Eşim orada çalışırken birkaç patlama görmüştü. Kulak zarını bu patlamalardan birinde kaybetti, o zamanlar şikayetçi bile olamamıştı, susturdular onu. Yaşımdan dolayı iş bulamam diyordu. Biz iki kişi çalışıyorduk zar zor geçiniyorduk. Bir buçuk yıldır her gün baka baka ağladım. Keşke göndermeseydim onu, resimlerine bile bakamıyorum. Her mahkemede mahvolup geri dönüyoruz. Hiçbir şey belli olmuyor. Suçlular ceza almadan çıkacak diye de çok korkuyoruz. Sanki suçlu biz, mağdur onlarmış gibi davranıyorlar. Paraları olduğu için, devlet büyükleri hep onlardan taraf olduğu için böyle. Bizim ne paramız var ne arkamız. Bu zamana kadar biz adalet var zannediyorduk. Böyle şeylerle hiç karşılaşmıyorduk, bir buçuk seneden beri görüyoruz ki adalet yokmuş. Eğer adalet olsaydı zaten onların suçları, yatacakları seneler belli olurdu. Bu mahkeme şimdiye sonuçlanırdı ama hiçbir şey sonuçlanmadı. Ben her mahkemeye dua ede ede gidiyorum içeriden çıkamasınlar diye. Önce eşimin mezarına gidiyorum ‘İnşallah güzel haberlerle gelirim sana’ diyerek. Soma’da yaşananlar gibi olmasın, çıkmasınlar çeksinler cezalarını. Devlet büyüklerine sesleniyorum yeter artık onların arkasında durmayın çeksinler cezalarını” ifadelerini kullandı.
“Sanki onlar mağdur, biz katiliz”
Patlamada kardeşini kaybeden Hatun Göktepe de şunları söyledi: “Biz her şeyden vazgeçtik, gülmeyi unuttuk. Bak dışarıda kar yağıyor. Benim kardeşim çok zayıftı, çok üşürdü. 1.5 yıl geçti hâlâ kardeşimin ölümünü kabul edemiyorum. Sanki ölümlerin sorumlusu bizmişiz gibi davranılıyor bize, karşı taraf mağdurmuş öyle deniyor. Bize demediklerini bırakmadılar, hakaret ettiler. Göz göre göre bu kadar insanın ölümüne sebep olanlar seri katildir. Ben kimsenin haksız yere ceza almasını istemiyorum, paraları var diye kendilerini kurtarmasınlar. Bizim paramız yok, bizim avukat tutmaya bile paramız yok. Her mahkeme öncesi barikat kuruluyor, bizi içeri almak istemiyorlar. Ben katil değilim, katiller orada oturuyor, mahkemeye bile gelmedi. Biz bu katilleri her mahkemede saatlerce dinlemek zorunda kaldık. Bir kelime söylemek için izin istiyorum beni dışarıya atıyorlar. Onlar mağdur biz katiliz sanki. Ben bu ülkenin adaletine güvenmek istiyorum. Bugüne kadar hiç mahkeme kapısı görmedim, devlet dairelerinde işim olmadı. Sağ olduğum sürece bu işin peşini bırakmayacağım. Bugüne kadar adaletin işlediğini zannediyordum, artık inanmıyorum adalete ama yine de umudumu kesmedim. Tüm ülkeye sesleniyorum, elinizi vicdanınıza koyun. Bu dava 31 Ocak’ta sonlanacak biz yapayalnız kaldık. Yalnız kalmak istemiyoruz, bu davayı takip etsinler sorumlular hak ettiği cezayı alsınlar.”