İçişleri Bakanlığı’nın belediye raporunun kayyım politikasının çöküntüsüne karşı hazırlandığına dikkat çeken HDP Demokratik Yerel Yönetimler Eşsözcüsü Hediye Karaaslan, “Ne irade gaspını meşrulaştırabilecekler ne de hakikati çarpıtmalarına izin vereceğiz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, partinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyl “İrade Gaspı ve Kayyım Gerçekleri” raporunu açıkladı. Toplantıya, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüleri Hediye Karaaslan ve Salim Kaplan ile Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki katıldı. Eşsözcü Karaaslan, “Bildiğinizi üzere siyasal iktidar ve İçişleri Bakanlığı özellikle bir süredir partimize, belediye eşbaşkanlarımıza, belediye faaliyetlerimize dönük bir kara propaganda yürütüyor. İlk kayyım atamasanın başladığı 2016 sürecinden bugüne kadar neredeyse kesintisiz bir şekilde bu kara propaganda devam ediyor. Öyle ki her gün tek merkezde servis edilen çarpıtma iddialarla karşı karşıya kalıyoruz. Bakanlık geçen dönemlerde hızını alamayarak 3 ay önce kara propagandasını bir kitapçığa dönüştürdü. Kitapçık büyük bir telaşla hazırlanmıştı. Hazırlayanlar çarpıtma ve iftiraların yanı sıra belediyecilikten, toplumdan, halktan ve hatta belediye mevzuatında ne kadar bihaber ve uzak olduklarını bu kitapçıkla açık bir biçimde ortaya koymuşlardır” dedi.
‘Halk nezdinde çöktü’
Bakanlık yetkililerinin telaş içerisinde olduğunu dile getiren Karaaslan, “Çünkü kayyım sistemi gerçekten çöktü. Halk vicdanında toplum vicdanında çöktü. Bakanlık yetkilileri iktidarın memurları olan kayyımları özellikle hizmetler adı altında meşrulaştırmaya savunma çabası içerisine girmiş durumda. Bakanlık yetkileri telaş içindeler çünkü her gün kayyımların yolsuzluk, usulsüzlükleri halk düşmanı politikaları basına ve kamuoyuna yansımaktadır. Şunu bilsinler ki ne irade gaspını meşrulaştırabilecekler ne de hakikati çarpıtmalarına bizler izin vereceğiz. Her gün mutlak şekilde kayyımların gerçeklerini çarpıtma iddialarını ortaya koymaya devam edeceğiz. Amacımız hem kamuoyunu bilgilendirmek hem de iftira dolu kitapçığa karşı kayyım gerçekliğini ve irade gaspı gerçekliğini tane tane anlatmak. Öncelikle 19 Ağustos 2019’dan bugün kadar geçen sürede irade gaspına dönük halk iradesinin gaspına dönük bazı verileri paylaşmak isteriz” ifadelerinde bulundu.
Belediye meclisleri fiilen kapatıldı
Kayyımların 19 Ağustos 2019 tarihinde atanmaya başlandığını hatırlatan Karaaslan, “3 büyükşehir 5 il 33 ilçe olmak üzere 48 belediyemize kayyım atandı. 72 belediye eşbaşkanımız bu süreçte gözaltına alındı, 19 kadın arkadaşımız olmak üzere 37 belediye eşbaşkanımız cezaevlerinde tutsak edildiler. Hala Türkiye’nin değişik cezaevlerinde 15 belediye eş başkanımız tutsaktır. Bu dönemde iktidar 7 belediye eşbaşkanımıza ev hapsi verdi. 6 belediye ev başkanımız 10 aydır ev hapsindeler. İktidarın bu dönemdeki gerçekleştirdiği irade gaspının en büyük yansıması yerelde karar merci olan belediye meclislerinde gerçekleşti. 807 belediye meclis üyemiz görevini yerine getiremez hale geldi. Kayyımlar yerelin karar organı olan belediye meclisini fiilen kapattılar, halkın yönetime katılma hakkını gasp ettiler” dedi.
‘Seçmen iradesi gasp edildi’
Kayyım atanan 48 belediyede 4 milyon 356 bin 819 seçmenin iradesinin gasp edildiğini vurgulayan Karaaslan, rapora dair şu ayrıntıları paylaştı: “Bu dönem siyasal iktidarın hiç olmadığı kadar kadın kazanımlarına ve eşbaşkanlığına yöneldiğini görüyoruz. Kadın kazanımları kayyım vasıtasıyla yok edildi. Kadın kazanımlarına yönelik çok ciddi saldırılar yaşandı. Yok edemediklerini de kendi makul ölçülerine dönüştürme çabası içerisine girdiler. Kadınların yerel yönetime, yerel siyasete katılımın en temel mekanizması olan eşbaşkanlık kriminalize edilmeye çalışıldı. Oysa iktidarların, iktidar adacıkları olan belediyelerin önü eşbaşkanlık sistemi ile açılmıştı.
Eşbaşkanlık sistemi
Eşbaşkanlık sistemi, demokratik yönetimin kolektif yönetimin ortak karar almanın kimliğidir. Eşbaşkanlık sistemini biz gizli, saklı uygulamadık. Yerel seçimlerde 2014, 2019 yerel seçimlerine eşbaşkanlıkla gideceğimizi partinin yetkili organları tarafından açıklandı. Aday olduk, seçim sürecini eşbaşkanlar olarak yürüttük. Propaganda sistemini eşbaşkanlar olarak yürüttük. Billboardlar, afişler, bütün basın ve propaganda çalışmamız eşbaşkanlık sistemini göz önüne alarak yürütüldü. Bu süreç içerisinde herhangi bir uyarı dahi alınmadı. Uygulamalarımızı meşruluğunu öncelikle toplumdan alıyoruz. Toplum eşbaşkanlık sistemimizi 2014’ten başlamak üzere onaylamıştır. Geri kalan meşruluk kısmını anayasa ve yasalardan ve uluslararası sözleşmelerden alıyoruz. Bunun detaylarını raporumuzda paylaştık.
Israrcıyız
Eşbaşkanlık sistemimize bu dönem bakanlık tarafından ciddi saldırılar yapılıyor iddianamelere konu ediliyor, suç duyurusunda bulunuyorlar ama ne bakanlık yetkililerinin ne de talimatla çalışan yargı sisteminin bir suç unsuruna rastlamadığını belirtmek isteriz. 2019’da HDP’nin yerel yönetimlere kadın adayları eşbaşkan olarak göstermesiyle birlikte kazandığımızın belediyelerin yüzde 90’ında kadın eşbaşkanlar kazandılar. Yani muazzam kadın mücadelesi açısından kadının siyaseti açısından muazzam bir gelişmeyi ifade ediyor. Resmiyeti kıstas dahi alırsak ki bizim çalışmalarımızda kıstas değil. HDP’nin kazandığı belediyelerde yüzde 55 oranında kadın belediye eşbaşkanı temsiliyeti var. En yakın parti dahi yüzde 50 oranına dahi yaklaşım göstermiyor, yüzde 20’lerde kalan bir gerçeklik var. Onun için biz diyoruz ki eşbaşkanlık sisteminde ısrarcıyız özgür ve eşit yaşamda ısrar ettiğimiz sürece eşbaşkanlık sisteminde de ısrar edeceğiz. Bu dönemde kadın kazanımlarına kayyımların yöneldiğini kadın düşmanı politikalar yürütüldüğünü ifade etmek isteriz.
Kadın kurumları kapatıldı
Bakanlık hazırladığı kitapçıkta kadın kazanımların koruduğun iddia etmiş, hatta bakanlık bütçe sunumunda 194 tane kadın merkezi açtığını ifade etmiş. Biz çok aradık ve sorduk yerellere baktık ama bir türlü açtıklarını iddia etikleri kadın merkezlerine rastlamadık; merak ediyoruz bu kadın merkezlerini nerede ne zaman ve kiminle açtılar? Bu araştırmamızı da şöyle bir sonucu ulaştık. Yaptıkları epey kadın karşıtı uygulamaları da somutladık ve raporumuzda yer verdik. Raporumuzla detayla olmakla birlikte birkaç çarpıcı detayı sizinle paylaşmak isterim. Van’da kayyım geldikten sonra 11 kadın çalışanımız açığa alındı. Mardin Büyükşehir Belediyesi Kadın Politikalar Daire Başkanımız kayyımın gelmesiyle memurluktan ihraç edildi. Mardin’de, Batman’da, Sur’da kadın politikalar müdürlüklerine erkek atadılar. Mardin’de ‘Alo Şiddet ‘hattını kapattılar. Özalp’ta Kadın Kültür Merkezini, Muradeyi’de Ayşe Şan Kadın Kütüphanesi’ni ve konuk evini kapattılar. Sur’da Amida Kadın Merkezi’mizi kahvehaneye dönüştürdüler. Bütün bu saydıklarımız sadece birkaç örnek. Raporumuzda kadın kazanımlarımıza yönelik saldırıların detaylarına rastlayacaksınız.
İlhan Diken’den nasıl suçlu yaratılmış?
Bu çarpıtma beyanlarını hatırlayanlar, belediyecilikten bihaberler. Belediye mevzuatından hiç yanından geçmedikleri açık bir şekilde kitapçığımızda var. Bakanlığın birkaç iddiasını sizinle paylaşmak istiyorum. Bakanlık cadde, sokak, bulvar isimlerinin değiştirildiğini çarpıtarak ifade etmiş. Şöyle diyorlar; ‘suçluların isimlerini buralara vermişler’. Detaya bakalım, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Doktor İlhan Diken’in adını bir caddeye vermesini suç unsuru olarak belirtilmiş. Kimdir İlhan Diken? Diyarbakır Tabip Odası Başkanı’dır. Bir önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır kendisi. Kalp krizinden yaşamını yitirmiştir. Doktor İlhan Diken’den nasıl bir suçlu yaratılmış biz merak ediyoruz. Yine Kızıltepe belediyemizin parka vermek istediği Leyla Kasım’ım isminden suç yaratmıştır. Leyla Kasım kimdir. Bir Kürt kadınıdır. Saddam sistemine karşı mücadele yürüten ve 1974’de idam edilen bir Kürt kadındır. Leyla Kasım’dan nasıl bir suçlu yaratmıştır. Yine faili meçhul cinayetle yaşamını yitiren Mehmet Sincar’ın ismini parka vermemizi bakanlık suç olarak değerlendirmiş. Kitapçıkta detayları var.
Mülki idare amirleri denetiminde yapılıyor
Ama bakanlık bir şey daha bilmiyor, belediye meclisinde aldığımız kararların mülki irade amirlerin onayında olduğunu bilmiyor. Ya kaymakamlıkların ya da valilerin onayındadır. Eğer bir suç varsa, valiler, kaymakamlar, Belediye Meclisi kararlarını yargıya taşırlar. Bakanlık yetkilileri bundan bihaber midir, yoksa bir algı mı yaratmaya çalışıyor.
Eşbaşkanlarımız dışlandı
Bakanlık yetkililer iyine şöyle bir iddiada bulunmuş. Milli bayramlara kasıtlı olarak katılmama diye bir suç icat etmişler. Yine mevzuattan ifade etmek isterim. Milli bayramların eşbaşkanların mazeret bildirip katılmaması durumunda yerine vekil tayin eder, yasa açık. Eşbaşkanlarımız burada vekil tayin etmiş olabilirler. Buradan nasıl bir kayyım suçu, örgüt suçu icat edilmiş, biz de doğrusu merak ediyoruz. Kaldı ki HDP’li yöneticilere eşbaşkanlara yetkililerin ötekileştirici, dışlayıcı yaklaşımları kamuoyuna yansımıştır. Belediye eşbaşkanımızın elini sıkmadı, kaymakam ve valiler. Randevuları kabul etmediler, hayırlı olsun ziyareti yapmadılar.
Masa başında rapor
Buradan bir örnek daha vermek istiyorum, oldukça trajikomik bir örnek. Batman’ın İkiköprü Beldesinde çöp hizmetlerini bakanlık şöyle tarif ediyor: Belediyeciliğin temel hizmeti olan çöp hizmetlerini yerine getirmediğini belirtmiştir. İkiköprü Belediyesi 3 mahalleden oluşan bir belde belediyesi. Kaldı ki varsa bile çöp toplama işinin yapılmaması idari bir meseledir. Bu müfettiş raporları ve vatandaş şikayetleri ile somutlandırılabilir. Bakanlık böyle bir somutlamaya dahi gerek duymamış. Halbuki beledimiz bu 3 mahalleye çöp konteyneri yerleştirmiştir. Anlaşılıyor ki bu kitapçıkta bu yalanlara başvuranlar, masa başında hiçbir etik kaygı gütmeden, oturup bir kitapçık kaleme almışlar ve kitapçıkta da böylesi sonuçlar ortaya çıkmış.
İktidar partisi 2014 seçimine giderken, nüfusun yüzde 67,2’sinde yerel yönetimlerde söz sahibiydi. Kayyımlarla başlayan geriye gidiş, 2019 seçimlerinde kendisini net bir şekilde ortaya koydu. İktidar yüzde 50’lik kayıpla nüfusun yüzde 39’luk kısmında belediyelerde söz sahibi olabildi. Görüldüğü gibi kayyım sistemi halkın vicdanında, toplumun vicdanında ve seçim sandıklarında mahkûm edilmiş bir sistemdir. Kayyım sistemi mitolojik bir canavardır. Nasıl ki 2019’da sizi vurduysa iktidarı sandığa gömdüyse bu mitolojik canavar er geç bu sistemi, sizi vuracaktır.”