Basın açıklanmasına HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Dilşat Canbaz, HDK eş sözcüsü İdil Uğurlu, HDP İstanbul il eşbaşkanı Elif Bulut ve çok sayıda kadın katıldı. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, “Erkek şiddetine karşı yaşamın her alanında her noktasında mücadelemiz sürüyor. Kadın özgürlüğünün olmadığı, kadın erkek eşitliğinin olmadığı bir dünya bizim için yaşanabilir bir dünya değil. Erkek şiddetiyle baş başayız. Erkek şiddetini her yerde yaşıyoruz. Evlerde, sokaklarda, iş yerlerinde okullarımızda yani yaşamın her alanında erkek şiddetiyle karşı karşıyayız” diye konuştu.
‘Kadın dayanışması ile yaşıyoruz’
Basın açıklanmasını HDK kadın meclisleri sözcüsü Aynur Cengiz okudu. Cengiz’in okuduğu basın açıklamasının satır başları şöyle:
Kadınların ortak mücadelesi ortak direniştir
Tarihsel anlamıyla bakıldığında 25 Kasım; baskı, sömürge ve dikta şartlarına direnen üç kız kardeşin; Mirabel kardeşlerin tecavüze uğrayarak katledildiği tarih. Gerçekleşen bu saldırı erkek egemen iktidarlar açısından kadınların tarihsel, toplumsal sosyal ve siyasal bağlamından koparılmasını, şiddet, baskı ve sömürünün meşrulaşmasını hedeflemiştir. Yıllardır aynı hedeflerle yürütülen saldırılar karşısında , Mirabel kardeşlerin haklı mücadelesi artık tüm kadınların ortak mücadelesi ve ortak direnişidir. Yani Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Bizler, HDK Kadın Meclisleri olarak Mirabel kardeşlerin şahsında geçmişten günümüze tüm dünyada, Türkiye’de, Kürdistan’da, Ortadoğu’da… faşizme, patriarkal kapitalizme, cinsiyetçiliğe milliyetçiliğe, militarizme, nefrete ve ayrımcılığa karşı direnen ve bu uğurda yitirdiğimiz katledilen tüm kadınları büyük bir minnet ve sevgi ile anıyor, onların yoldaşlığında açtığı bu onurlu mücadelenin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz.
Şiddet erkekliği yeniden inşa etmenin aracı haline getirilmiştir
Kapitalizm tüm dünyada ataerkil, muhafazakar-popülist iktidarlar aracılığıyla kadınların yüzyılları aşan eşitlik ve özgürlük mücadelesi sonucu elde ettiği kazanımlara saldırmaktayken, Türkiye’de de AKP-MHP iktidar bloku kadın bedeni, kimliği ve emek sömürüsü üzerinden kendini var etmektedir. Kadınlara yönelen baskı, şiddet, sömürü politikaları hem toplumu yeniden dizayn etmenin, hem de erkekliği yeniden inşa etmenin aracı haline getirilmiştir. Son dönemlerde neredeyse her gün yaşanan kadın cinayetleri, LGBTİ+lara karşı işlenen nefret cinayetleri, emek sömürüsü ile derinleşen kadın yoksulluğu, cezasızlık politikaları ile desteklenen erkek şiddeti, kayyumlarla gasp edilen eş başkanlık ve kadın kurumları, Gülistan Doku’nun ulaşılamayan bedeni ve bulunamayan katili, Kürdistan’da İpek Er’in intiharının açığa çıkardığı, özel savaş politikası ile yeniden teşhir olan erkek devlet şiddeti….
Devletin diyanet dahil neredeyse bütün kurumsallıklarının kadın üzerine söz kurup politika belirlediği bu süreç ve yaşanan tüm saldırılar faşizmin kurumsallaşmasını, kadınların kimliksizleştirilmesi üzerine kurduğunu açığa çıkarmaktadır. Özellikle Kürt kentlerinde yürütülen özel savaş politikalarıyla kadın ve çocuklara yönelen taciz ve tecavüzler, intihar süsü verilen şüpheli kadın ölümleri, kaçırmalar ile şiddet üniformaya bürünürken, yargının cezasızlık politikalarıyla failler korunmaya, olayların üstü örtülmeye çalışılmaktadır.
İtaat etmeyeceğiz
Şiddetle mücadelede en önemli kazanım olan İstanbul Sözleşmesinden çekilmeyi ve 6284’ü uygulamamayı aile odaklı kadın söylemi ile meşrulaştırmaya çalışan AKP-MHP iktidar bloğu kendi devamlılığını da bu politikalarında görmektedir. “Kutsal aile”, “ makul kadın”, söylemini şiar edinen eril zihniyet, nafaka hakkını gasp ederek, çocuk istismarını evlilik yoluyla yasallaştırarak, nefret söylemlerini ve şiddeti arttırarak cinsiyetçi zihniyet kodlarını topluma hakim kılmaya çalışmaktadır.
Kapanan Kadın Kurumları, artan şiddet, cinayetler, kazanımlara dönük saldırılarla hedeflenen aslında tüm toplumun rehin alınmasıdır. Ancak, kadınların her alandaki mücadelesi; 8 Martlarda, 25 Kasımlarda, Feminist Gece Yürüyüşlerinde tüm engellemelere rağmen açığa çıkan kadın iradesi ve mücadelesi hem AKP-MHP şahsında erkek devlet şiddetini teşhir ediyor, hem de ortak mücadele ve dayanışmanın gerekliliğine ve kadın mücadelesinin gücüne işaret ediyor. Tüm bu tespitler ışığında, HDK Kadın meclisleri olarak bizler kadın dayanışmasının gücüne olan inancımızla; direnen kadınların olduğu her yerde bir araya gelmek, saldırılar ile karşı karşıya olduğumuz her yerde sözümüzü-eylemimizi örgütlemek ve ortak kadın mücadelesini her alanda büyütmek kararlığındayız. Umudu nerden mi alıyoruz? Elbette ki mücadelemizden, birlikteliğimizden, ısrarımızdan ve Kadın özgürlük çizgimizin haklılığından…
Patriarkaya-faşizme karşı biat etmeyen, haklarından da hayatlarından da vazgeçmeyen Kadınlar olarak Kadın dayanışmasını ve mücadelesini büyüten bir perspektifle ve Kadın özgürlük mücadelesinden aldığımız tarihsel mirasla, bu 25 Kasım’da da tüm renklerimiz, tüm dillerimiz ve tüm farklılıklarımızla sokaklarda olacağız. Çok iyi biliyor ve bildiriyoruz ki itaat etmeyeceğiz, kadınız, varız, her yerde var olacağız.”