Defne’nin merkezi Turunçlu Mahallesinde bulunan arıtma tesisine karşı bir araya gelen platform, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde açıklama yaptı. Bir süredir Hatay’da bölge halkının ve doğa savunucularının mücadele yürüttüğü, Hüyük maden ocağı projesi, Milleyha Kuş Cenneti’ndeki tahribat ve Turunçlu arıtma tesisi tahribatlarına dikkat çekilen açıklamada “Bizler bugün bu basın açıklamasını ’’Ekolojik Yıkıma Karşı Mücadele’’ adına gerçekleştiriyoruz.” denilerek ekolojik yıkıma karşı mücadele çağrısı yapıldı.
Açıklamanın tam metni su sekilde:
5 Haziran 1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Doğayı sınırsız gören ve metalaştıran kapitalist üretim biçimi bizleri dünya genelinde bir çoklu krizler sarmalına sürükleyerek tüm canlı yaşamını tehdit ediyor. Kapitalizmin üretim kapasitesini de sınırlayan bir boyuta ulaşan iklim krizi ve buna karşı gelişen tepkiler egemenleri yeşil denilen kimi politikaları uygulamaya zorluyor. Ancak hedeflenen bu politikalar, varılan mutabakatlar, sürdürülebilirlik zirveleri esasında kapitalizmin sürdürülebilirliğini amaçlıyor. İklim krizine karşı; Devletlerin, hiçbir denetimi ve yaptırımı olmayan anlaşmalarına/sözleşmelerine de, 30-40 sene sonrasına dair yeşil vaatlerde bulunup hemen ardından doğa saldırılarına hız veren kararlara imza atan egemenlere de güvenmeyerek, bulunduğumuz her yerde doğayı ve yaşamı savunmalı, bu mücadeleyi toplumun her alanına yaymalıyız. Tohumdan, ilaca, hastalıktan tedaviye her alanı tekelleştiren kapitalist sistem insanlığı hem sömürüyor, hem yok ediyor, hem de giderek köleleştirmeye çalışarak sağlıklı bir çevrede insanca yaşam hakkını elimizden alıyor. Sadece toplumu ve insanı değil, gezegeni ve içindeki tüm canlı yaşamını da hiçe sayıyor. Halkları daha da derin savaşlarla, kaoslarla, hastalıklarla, krizlerle, göçlerle karşı karşıya bırakıyor. Yaşamımızın her alanında sistemli bir ‘ekokırım’ ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Canlı yaşamını her an karanlık bir açmaza doğru sürükleyen bu küresel gelişmeler karşısında önümüze iki yol açılıyor; Ya bu sömürü sistemi değişecek ya da tüm bilimsel, kuramsal ve deneyimsel kümülatif bilgi birikimine rağmen insan eliyle gezegeni bir yok oluşa sürükleyeceğiz.
Açık olarak biliyoruz ki bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı en can alıcı sorunlar ekolojik kriz, eko-kırım, ekolojik örselenme diye tabir ettiğimiz küresel sorunlardır. Ekoloji; canlılar, canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkileridir. Bu ilişkinin temelleri eski ve köhne ataerkil paradigmalarda tamamen ve derinden sarsıldığı için bugün yerel, ulusal ve küresel yönetsel açmazların içindeyiz. Sermayenin dünyanın her yerinde devam eden fütursuzca saldırıları ne orman tanıyor, ne dere, ne üniversite, ne şehir, ne köy, ne insan ne hayvan… Ama saldırı, yağma, talan varsa direniş de var! Doğa ve yaşam savunucuları olarak Gezi’den Kazdağlarına, İkizdere’den İkizköy’e, Salda’dan Aydos Ormanları’na, Hasankeyf’ten Munzura ve yeryüzünün bir çok yerinde yaşanan saldırılara karşı sesimizi yükselttik ve bundan sonra da yükseltmeye devama deceğiz. Nasıl ki Arsuz Höyük maden direnişinde 3 kere sermayedarları köyden kovduysak, Milleyha Kuş Cenneti tahribatında da Turunçlu Arıtma Tesisi’nde yapmaya çalıştıkları tahribatta da tek ses olacağız. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna büyük bir yeryüzü kardeşliği inşa etmenin sorumluluğuyla bir araya gelmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu bilinçle; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın düzenlediği ‘5 Haziran Çevre Günü’ kutlamalarından ve etkinliklerinden kendimizi ayırıyor, herkesi bu çok yönlü ekolojik yıkıma karşı mücadeleye davet ediyoruz.