9.3 C
İstanbul
27 Kasım Çarşamba, 2024
spot_img

Günah keçisi ilan edilen o ağaçlar 23 milyon yıldır Anadolu’da yaşıyor! / Yusuf Yavuz

Türkiye’nin ciğerlerini yok eden orman yangınları ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili basın açıklaması yapan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneğinden önemli uyarılar geldi

Gazeteci/yazar Yusuf Yavuz’un haberine göre;

Türkiye’nin dört bir yanında ardı ardına çıkan orman yangınları on binlerce hektarlık ormanlık alanı küle çevirdi. Yangınlara müdahaledeki yetersizlikler ise kamuoyunda en çok tartışılan konuların başında geldi. Ancak bir başka tartışma da yanan alanların yeniden ağaçlandırılmasına yönelikti. Özellikle sosyal medyada hızla yayılan tartışmaların odağında, yangınların etkili olduğu Akdeniz ve Ege bölgelerinin doğal ağaç türü olan kızılçam düşmanlığı vardı. Konuyla ilgili açıklama yapan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, “Anadolu’nun doğal ağaç türlerinden karaçam, sarıçam, fıstık çamı, Halep çamı ve kızılçam insanlar Anadolu’ya ayak basmadan çok önce, Miyosen çağından beri (yaklaşık 23 milyon yıl önce) Anadolu’da varlığını sürdüren ağaç türleridir. Yanan alanlarda yapılması gereken, alanın doğal yolla yeniden ormanlaştırılmasıdır. Ağaçlandırma sadece gerektiğinde bölgenin doğal ağaç türleriyle destek amaçlı olarak yapılmalıdır” görüşünü paylaştı.

Türkiye’nin orman dokusu yoğun olan bölgelerinde yaşanan orman yangınları on binlerce hektar ormanlık alanı küle çevirdi. Birçok yerde eş zamanlı başlayan orman yangınları, kamuoyunda birçok tartışmaya neden oldu.

Akdeniz ve Ege bölgelerindeki ormanlık alanlarda etkili olan orman yangınları, on binlerce hektarlık ormanlık alanın yok olmasına neden oldu.

‘Yangını önlemek, söndürmekten daha öncelikli bir görev’

Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nin konuyla ilgili açıklamasında güney illerinde yoğunlaşan orman yangınları karşısında halkın can havliyle bir şeyler yapabilme arayışı içinde olduğuna işaret edilerek, “Buna karşılık orman yangınlarını önlemekle ve söndürmekle sorumlu olan Tarım ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü (OGM), mücadelede yetersiz kalıyor, halkı güvenilir şekilde bilgilendirmiyor. Üzülerek belirtmek isteriz ki OGM, orman yangınların çıkmasını önleme, nedenleri ortadan kaldırma çalışmalarına ağırlık vermemektedir. Bunun yerine çıkan orman yangınlarını söndürme konusuna ağırlık vermeyi tercih etmektedir. Oysa yangının çıkmasın önlemek, önlem almak; yangını söndürmekten daha öncelikli bir görevdir” görüşüne yer verildi.

‘Orman yangınları akdeniz bölgesinin gerçeği’

Orman yangınlarının Akdeniz bölgesinin bir gerçeği olduğunun altı çizilen açıklamada, orman yangınlarının önlenmesi ve en az zararla söndürülmesi için tedbirlerin çok yetersiz kaldığı savunularak, “Yangın ekologlarının belirttiği üzere birkaç milyon yıldan beri orman yangınları Akdeniz bölgesinin bir gerçeği. Akdeniz’in kızılçamı ve maki bitki örtüsü, bu yangın düzeni altında yaşamını sürdürecek ya da yeniden var edecek biçimde evrilmiştir. Akdeniz’in sıcak ve kurak yaz iklimine bir de kavurucu fön rüzgârlarının eklendiği dönemlerde, tüm Akdeniz bölgesi yangına karşı çok hassas hale gelir. Çıkan yangınlar erken uyarı sistemleriyle belirlenip erken müdahale edilmediği takdirde, bugün yaşadığımız gibi önü alınamaz boyutlara ulaşabiliyor” denildi.

2020’de çıkan yangınların yüzde 54’ünün nedeni bilinmiyor

Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) resmi istatistiklerine göre 2020 yılında Türkiye’de çıkan orman yangınlarının yüzde 28,4’ünün ihmal, yüzde 5,6’sının kaza, yüzde 2,1’inin kasıt, yüzde 9,2’sinin doğal, yüzde 54,7’sinin ise ‘bilinmeyen’ nedenlerle çıkığının belirtildiğine işaret edilen açıklamada şöyle denildi:

‘Tabela asmakla görev yerine getirilmiş olmuyor’

“Bu verilerin ışığında alınacak önlemler ve izlenecek strateji için pek de bir şey yapılmadığı ortadadır. Bu bilgileri yangın önleme ve yönetimi stratejisine dönüştürecek uzmanlaşmış ekipler OGM bünyesinde oluşturulsaydı alınacak önlemler ve izlenecek strateji belirlenip bir plan dâhilinde uygulanabilirdi. İktidar çevreleri orman yangınlarında ortaya çıkmış olan yetersizliğini örtbas etmek için yangınları ‘dış güçler’ veya ‘terör örgütleri çıkarıyor’ açıklamalarıyla ırkçılığı ve şovenizmi kışkırtmamalıdır. Eğer sabotaj olasılığı varsa insansız hava araçları neden kullanılmıyor? Niçin yangının çıkış nedenini arama konusunda uzmanlaşmış ekipler ve de geniş rapor arşivleri yok? Orman yangınlarının önlenmesi konusunda özellikle yangın bölgelerinde yaşayan halkın, tatilcilerin, öğrencilerin ve kamu görevlilerinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Bu da yapılmamaktadır. Bazı yerlere ‘yangın tehlikesi var’ şeklinde tabela asmakla bu görev yerine getirilmiş olmuyor.”

‘Liyakate değil, sadakate göre atamalar zaaf yaratıyor’

“Liyakate değil iktidara sadakate göre atamalar ve rotasyon uygulaması yangınlarla mücadelede zaaf yaratmaktadır” görüşüne yer verilen açıklamada, “Orman yangınlarını önleme ve söndürme çalışmalarında etkin olunabilmesi için orman bölgelerinde işlendirilen teknik personelin çalıştıkları yörenin ekolojik, toplumsal ve kültürel koşullarına hakim olması yaşamsal öneme sahiptir. Ancak OGM, bir yandan orman mühendisleri ile orman muhafaza memurlarını sözleşmeli olarak çalıştırmayı yaygınlaştırırken bir yandan da ‘rotasyon’ düzenini sürdürmektedir. Orman yangını çıkan yerlere çok sayıda bakan ve genel müdür gitmekte; bölgedeki vali, kaymakam, belediye başkanı toplanıp konuya ilişkin açıklama yapmakta ve dolaylı da olsa çalışmalara müdahale etmektedir. Bu durum kargaşaya yol açtığı gibi yangını yöneten teknik personeli görevini yapamaz duruma düşürmektedir. Çıkan orman yangınları karşısında Bakanlık ve ormancılık örgütü hazırlıksız ve yetersiz kalmış, çaresiz duruma düşmüş, kamuoyunun güvenini yitirmiştir” denildi.

‘Yangını söndüren orman köylüleri ormana küstürüldü’

Orman köylülerinin orman ile sistematik biçimde azaltılan bağının yeniden tesis edilmesi gerektiğine değinilen açıklamada ayrıca şu görüşlere yer verildi: “OGM’nin özellikle son yıllarda uyguladığı ormancılık politikaları sonucunda orman köylerinde yaşayan orman işçileri işsiz kalmakta, orman köylüsü ormana yabancılaşmaktadır. Yangın ilk çıktığında yangına müdahale edip söndüren köylüler deyim yerindeyse küstürülmüştür.

Yanan ormanları ağaçlandırmak OGM’nin görevi

Ağaçlandırma kampanyalarıyla toplumu yanlış biçimde yönlendirmekten vazgeçilmelidir. Daha yangınlar kontrol altına bile alınmamışken yurttaşların endişe içinde bir şeyler yapma isteğinden yola çıkılarak ‘ağaçlandırma’ kampanyaları düzenlenmesi yersizdir. Anayasaya göre yanan ormanları ağaçlandırmak OGM’nin görevidir. Herkes içinden geldiği şekilde, bulabildiği fidanlarla yanan yerlerde ağaçlandırma yapamaz, yapmamalıdır. Asıl kampanya ormanların içinde ve kıyısında yaşayan ve büyük zarar gören köylülerin yanan evlerini, ahırlarını, samanlıklarını ve hayvanlarını karşılamak amacıyla yapılmalıdır. Bu yurttaşlarımız kışa sorunsuz girebilmelidir.

‘Yapılması gereken doğal yolla yeniden ormanlaştırılması’

Yanan alanlarda yapılması gereken alanın doğal yolla yeniden ormanlaştırılmasıdır. Ağaçlandırma sadece gerektiğinde bölgenin doğal ağaç türleriyle destek amaçlı olarak yapılmalıdır. Yanan orman alanlarında yeniden ormanlaştırma için esas olan yanan alanın koruma altına alınması ve bir sonraki baharın beklenerek alanda doğal yetişen kızılçam gibi ağaç türlerinin fidanlarının ve diğer çalı sürgünlerinin gelişiminin takip edilmesidir. Kendiliğinden fidan gelişiminin yeterli olmadığı yerlerde ise civardaki yanmamış ormanlardan toplanan tohumlar serpilerek ormanlaşmaya yardımcı olunması gerekir. Milyonlarca yıldır o yöreye uyum sağlamış ağaç, çalı ve otsu bitki türlerinin o yörenin koşullarında daha fazla yaşam şansına sahip olacağı açıktır.

‘Kızılçam ve maki dışındaki türlerin uyum sağlaması zor’

Yine de fidan gelişimi yetersiz görülen yerlerde ise ağaçlandırma desteği düşünülebilir. Ağaçlandırma gereken hallerde dikilecek fidanlar mutlaka yanan alanda doğal yetişen ağaç türlerinden ve yörenin ekolojik koşullarına benzer özellikteki bölgeden seçilmelidir. Ülkemizde kızılçam ve maki bitki örtüsü dışındaki türlerin Akdeniz’in yangın koşullarına uyum sağlaması çok zordur.

Çam türleri 23 milyon yıldır anadolu’da varlığını sürdürüyor

Karaman’ın Ermenek ilçesinde bir kızılçam ağacı.

Son günlerde sosyal ve yazılı medyada çeşitli kesimlerce yanan alanlara kızılçam yerine meyve ağaçları dikilmesi gibi konuya aşina olmayan kişilerin kafasını karıştıracak ipe sapa gelmez öneriler ortalıkta dolaşmaktadır. Hatta daha da ileri gidilerek çam ağaçlarının Anadolu’nun doğal ağaç türü olmadığı safsatası bile ciddi ciddi ileri sürülebilmektedir. Anadolu’nun doğal ağaç türlerinden karaçam, sarıçam, fıstık çamı, Halep çamı ve kızılçam insanlar Anadolu’ya ayak basmadan çok önce, Miyosen çağından beri (yaklaşık 23 milyon yıl önce) Anadolu’da varlığını sürdüren ağaç türleridir. İç Anadolu’da karaçam, yüksek dağlarda ve soğuk iklimlerde sarıçam ve Akdeniz ikliminde kızılçam bulundukları bölgenin koşullarına milyonlarca yıldır uyum sağlayarak evrimleşmiş ağaç türleridir.  Dileyen okuyucular Prof. Dr. Ünal Akkemik’in ‘Jeolojik Çağlardan Günümüze Çamların Anadolu’daki Varlığı’ yazısına başvurabilir. Bu tür yalan yanlış bilgilerin yaygınlaşmasının nedeni sosyal medya kadar toplum nezdinde kurumlara olan güvenin kaybolmasıdır.

Ormanları odun ve arsa olarak gören anlayış terk edilmeli

Neredeyse birkaç ayda bir çıkarılan yeni yasalarla ormanların daha fazla yapılaşmaya açılması, orman yangınlarını daha fazla tetiklemektedir. Ormanları yatırım alanı, arsa, odun olarak gören anlayış terk edilmelidir.

Ormanlarla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilen yetki

Geçtiğimiz günlerde (28.07.2021) sessiz sedasız çıkarılan Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (Kanun no:7334) yayımlanmasından hemen sonra orman yangınlarının çıkması düşündürücüdür. Adı Turizmi Teşvik Kanunu olarak geçmiş olsa bile esasında 6831 sayılı Orman Kanunu ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun maddeleri değiştirilerek ormanların yönetimi Kültür ve Turizm Bakanlığına verilmiştir. Hem de ormanın bulunduğu coğrafya, genişliği, ağaç türü, yapısal özelliği gibi nitelikler belirtilmeden sınırsız yetki verilmiştir. Böylece Ormanları yönetme sorumluluğu ve görevi olan Orman Genel Müdürlüğü (OGM) seyirci, Kültür ve Turizm Bakanlığı ise yetkili ama sorumsuz kılınmıştır.

Turizmi Teşvik Kanunu değişikliği iptal edilmeli

Türkiye ormanlarının çok önemli bir bölümü daha önce çıkarılan yasalarla madencilere tahsis edilmişti. 7139 Sayılı Yasayla da orman arazisi içerisindeki taşlık ve kayalık yerler, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin kararıyla yapılaşmaya uygun olduğuna hükmedilerek orman dışına çıkarılacaktır. AKP yönetimi geriye kalan yerleri de turizme aktarma peşinde. Ormanları turizme, madene, yapılaşmaya açarak ekonomik krizden çıkılmaz ama Türkiye’ye ve halka en büyük kötülük yapılmış olur. Şimdi bile orman yangınlarını yönetmekte aciz kalınırken yeni yasayla kıyılardaki ormanları daha fazla turizme açmak, ormanların yönetimini Kültür ve Turizm Bakanlığına devretmek gelecekte çok daha büyük felaketlere davetiye çıkarmaktır. Orman yangınlarının çıkmasını önlemek, yangınlara hazırlıklı olmak Anayasal ve yasal görevi yerine getirilmiyor. Bu çerçevede, Anayasada belirtilen ormanların korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi görevini yapmak yerine ormanları sermayenin talanına açmayı hedefleyen yeni Turizmi Teşvik Kanunu değişikliği iptal edilmelidir!

Antalya’nın Finike ilçesindeki Arycanda antik kenti tiyatrosunda bir kızılçam ağacı.

Kanuna aykırı tahsisler durdurulsun

Anayasa’nın 169. Maddesiyle ‘yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir’ ibaresiyle ormanlar koruma altına alınmasına rağmen Anayasa ve Orman Kanununa aykırı yapılan tahsisler durdurulmadır! Milas Güvercinlik Beldesi’nde bulunan Sırtlandağı Tabiatı Koruma Alanı içinde önceki yıllarda çıkan orman yangınından sonra yanan alan, Anayasanın 169. Maddesine ve 6831 Sayılı Orman Kanununa aykırı olarak otel yapımına tahsis edilmiştir. Bu uygulama orman yangınlarını özendirmekten başka bir işe hizmet etmez. İronik bir sonuç olarak aynı alanda geçtiğimiz günlerde çıkan yangında o otelin yandığı duyuruldu. Anayasaya ve 6831 Sayılı Orman Kanununa aykırı biçimde yanan ormanlık alanlarda turizm tesislerine yapılan kanunsuz tahsisler durdurulmalı, bundan sonra yanan ormanlar asla tahsis edilmeyecek diye açıklama yapılmalıdır.

Yangınlar anayasal görevleri yerine getirmekle önlenir

Orman yangınları açılan bağış kampanyalarıyla değil Tarım ve Orman Bakanlığı ile OGM’nin Anayasal ve yasal görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmesiyle önlenir ve söndürülür. Yangında yaşamını yitiren yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralananlara acil şifalar ve söndürme çalışmalarındaki görevli emekçilere teşekkür ediyor, kolaylıklar diliyoruz.”

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol