Grup Yorum benim için çok farklı anlamlar taşıyor…
Henüz bıyığı yeni terleyen genç bir devrimciydim. Bilgiye ve mücadeleye açtım. Harıl harıl okuyor ve okuduklarımı yaşamla birleştirme çabası içinde yolumu bulmaya çalışıyordum.
Her mücadele kendi sanatını da üretir. Grup Yorum tam da benim büyük bir iştahla mücadeleye atıldığım yıllarda çıktı karşıma.
Zonguldak’ta işçi bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Faşist cuntanın ülkeyi kasıp kavurduğu hazin yıllardı. Hava gibi, su gibi açlık duyardık bir güzel söze.
Grup Yorum böyle bir dönemde girdi dünyamıza…Ekmek gibi, su gibi, hava gibi….Hasılı hayat gibi…
Birebir tanışmamız Zonguldak direnişi zamanına denk geldi. GMİS salonunda konser verdiler işçilere. Ve bir gün içinde bir şiir yazıp bestelediler Zonguldak direnişine.
“İndim maden ocağına kara elmas diyarına
Yeryüzü sıcak olsun diye dost
Yıllar boyu kazma salladım suskunca bu zindanda
Çocuklarım gülsün diye dost…”
Ne güzel anlatmışlardı maden işçisinin çilesini ve mücadelesini…
Grup Yorum’u büyüten, milyonlarca işçi ve emekçinin yüreğine bir daha çıkmamacasına girip orada taht kurmasına neden olan, bizden, ta içimizden olmasıydı.
Zonguldak direnişi boyunca Grup Yorum hep içimizdeydi. İçtendiler, candılar, sevgiliydiler.
Günlerini işçilerin evlerinde geçirdiler. Onlarla birlikte yatıp onlarla birlikte kalktılar.
Ankara yürüyüşü sırasında da ayrılmadılar madencilerden.
Yürüyüşün birinci gününün sonunda Devrek ilçesine vardı işçiler. Geceyi burada geçirme kararı alındı. Devrek ilçesinde evini bize bırakıp çocuklarıyla köyüne giden bir kardeşimizin evinde kaldık. Grup yorum da bizimleydi. Sohbetler ettik o gece. Ve yanyana yatıp uykuya daldık.
Yıllar gelip geçti. Grup Yorum sürekli büyüdü. Bu ülkenin sazı, sözü, isyanı ve umudu oldu. Birçok kez konserlerine gittim. Onlarla söyleyip onlarla coştum.
Grup Yorum’a karşı vefa duygum her zaman yüksek oldu.
Sanırım 2004 yılıydı. Trabzon Of ilçesinde yaşıyordum. Orada da ağırlama şansına sahip oldum onları. Isimleri değişmişti ama aynı mütevazi ve candan insanlar olarak karşımda duruyorlardı…
Ve her geçen yıl büyüdüler. Aslında ben ve benim kuşağım da onlarla büyüdü…
Bu ülke bir konserde yüz binlerce insanı Grup Yorumla birada gördü. Her konserleri sevgi seli oldu. Her konserleri umudu çoğalttı.
İşte bu nedenle Grup Yorum üzerinde egemenlerin baskıları hiç eksik olmadı. Ama ne işkenceler, ne mahpusluklar onları yıldırmadı. Onlar işçi ve emekçilerin safındaydı. Onlar gerçek bir sıra neferiydi.
Ve yüreği her zaman emekçilerden yana atan grup yorumun sesi kısılmaya çalışıldı. Direndiler, ses verdiler, bizi halkımızdan koparamazsınız dediler.
Olmadı, seslerini duyuramadılar.
Ama onlar ne esirliği, ne de teslimiyeti kabul edecek yürekler değildi. Çünkü Şeyh Bedrettin’in, Dadaloğlu’nun, Baba İshak ve Baba İlyas’ın, Pir Sultan’ın, Mahir, Deniz ve İboların soyundan geliyorlardı.
Onlar Karadeniz’e gömülen M. Suphi ve on beşlerin ta kendisiydi. Nasıl teslim olurlardı.
Yatırdılar bedenlerini yaşamayı delice severken ölüme….
İlk önce Helin’i kaybettik. Yıldızlaştı tüm direnciyle…
Şimdi ise İbrahim ölüme meydan okuyor…
Lanet olası sessizlik sardı hepimizi. Oysa Grup Yorumun emeği çok ama çok fazla var üzerimizde…
İbrahim yaşamalı…
Grup Yorum yaşamalı…
Bir şeyler yapmalı…