Sanata yönelik baskılara karşı siyasete atılarak Yeşil Sol Parti’nin İstanbul 3. Bölge adayı Grup Munzur üyesi Cemil Güngören, “Yeşil Sol Parti ile birlikte Meclis’te ne olmuş, ne bitmiş, bunu halka taşımak, halktan, emekten, işçiden yana olmayan tüm tartışmaları teşhir etmek gibi bir çabamız olacak” dedi.
Milyonların “varlık yokluk seçimi” olarak değerlendirdiği 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler için sayılı günler kaldı. Seçimlerin kaderini belirleyecek İstanbul’da, 11 milyon 350 bin 969 seçmen sandık başına gidecek. İstanbul’da 20 milletvekili ile Meclis’e gitme hedefiyle kentteki çalışmalarını sürdürüyor. Sanat hayatından siyaset hayatına Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) 3. Bölge adayı olarak atılan Cemil Güngören, AKP-MHP iktidarının baskılarına karşı değişim şart olduğunu söyledi.
1980 yılında Dêrsim’in Pulur (Ovacık) ilçesine bağlı Adaköy’de dünyaya gelen Güngören, lise yıllarından sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Geldiği kentte Demokratik Haklar Federasyonu ile tanışan Güngören, burada çalışmaya başladı. Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) kurucuları arasında yer alan Güngören, aynı zamanda Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi (YÇKM) bünyesinde yer alan Grup Munzur ve Kültür-Sanat Dergisi’nde sanat çalışmalarına başladı.
“Yasaklanmalar iktidarların bu sanattan duyduğu rahatsızlıktır”
İstanbul’a geldikten sonra sömürü çelişkisine karşı mücadeleye atıldığını belirten Güngören, siyasal çalışmalar içerisinde daha çok kültür-sanat alanında faaliyet yürüttüğünü söyledi. 2018 yılından bu yana üyesi olduğu Grup Munzur’un iktidarın baskılarına rağmen sanat yaptığını ifade eden Güngören, “Grup kurulduğu günden bu yana sürekli ezgilerimizin, konserlerimizin yasaklanması ya da arkadaşlarımız hakkında çeşitli bahanelerle davaların açılması söz konusu oldu. Bu sürekli oluyor. Sonuçta iktidarlar, sistemler bir yönetim sistemini ele geçirdiklerinde, sanatın da kendi egemenliği altında gelişmesini istiyor. Grup Munzur gibi birçok sanatçı dostumuz bu süreçleri yaşadı. Ama kendi tarafında sanat yapanları da ayrı bir noktaya taşıyor, daha görünür bir duruma taşıyor. Özellikle OHAL’den sonra Grup Munzur olarak tamamen Türkiye’de yasaklı bir grup haline getirildik” dedi.
Wan’ın 2008 Newrozu’nda “Zindana Diyarbekir” ve “Serhildan Jiyane” şarkılarını seslendirdikten sonra haklarında dava süreçlerinin başladığını, devamında 2009 yılında Dersim’de verdikleri konser nedeniyle yargılandıklarını dile getiren Güngören, “Grup Munzur gibi müzik yapan insanların ya da grupların yasaklanmasının sebebi elbette ki iktidarların bu sanattan duyduğu rahatsızlıktır” diye belirtti.
Kendinden olmayanı baskılamak
Güngören, iktidarın Kürtleri yok saydığı gibi kendinden olmayanı sürekli baskılayan, yok sayan bir noktada olduğunu ifade etti. Toplumları karşı karşıya getiren, kendilerinden olmayanı yok sayan bir anlayışla karşı karşıya olduklarını dile getiren Güngören, şunları söyledi: “Böyle anlayışlarda kültür sanatta bu cephede yer alıyor. Düşünün ki, geçmişten bu yana gerek Kürt illerinde gerek batı illerinde gerçekleşen şeyler hep aynı. Tiyatrolar, konserler, sinemalar yasaklanıyor. Tiyatrolar kapatılıyor. Kürtçe zaten yasak. Kürtçe tiyatro yapan tüm dostlarımızın oyunları engellendi. Bu tamamen iktidarın kendinden olmayanı yok sayan politikaları üzerinden gelişiyor. Buna rağmen yoksuldan, ezilenden, yok sayılan halktan yana olanlar sanatını icra etmeye devam ediyor. Bizde kültür sanat alanında mücadelemizi bu noktadan değerlendirip, ilerletmeye çalışıyoruz.”
“Kendi vekilleriyle, bakanlarıyla Kürt halkını yok saydılar” diyen Güngören, iktidarın seçim kampanyasını da bunun üzerinden yaptığına dikkat çekti. Meclis’e girdikleri taktirde tüm bunlara karşı itiraz etme kültürünü geliştireceklerini söyleyen Güngören, “Meclis’te ne olmuş, ne bitmiş, bunu halka taşımak, halktan, emekten, işçiden yana olmayan tüm tartışmaları teşhir etmek gibi bir çabamız olacak” diye konuştu.
“Birlikte değiştireceğiz”
Türkiye’nin bir değişime, demokrasiye ve nefes almaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Güngören, “Bugün kadınlar, LGBT bireyler sokakta katlediliyor. İstanbul Sözleşmesi feshedilerek bu katliamların önü tamamen açıldı. Bunların hepsinin değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yeşil Sol Parti ile birlikte tek adam rejimine karşı tek ses olmak istiyoruz. Bu tek adam rejimini, diktatör rejimini göndermemiz gerekiyor. O yüzden ‘Birlikte değiştireceğiz’ diyoruz” ifadelerini kullandı.
Sokak sokak, meydan meydan
Sahada hedeflerine çok yakın olduklarını gördüklerini belirten Güngören, “Sahada sokak sokak, meydan meydan dolaşıyoruz. Hedefimiz halkta yerini buluyor. Bu tek adam rejimi, artık halkın kabul edebileceği bir noktada değil. Bütün iktidarlarda olduğu gibi 20 yıldır bu iktidar da bizi katliamlarla götürdü. Düşünün ki Roboski Katliamı’nı, Taybet Ana’yı, Suruç’u, 10 Ekim’i yaşadık. Suruç’ta yitirdiğimiz yoldaşlarımızı gördük. Depremde binlerce insanın enkaz altında çaresizce can verdiğini gördük. Türkiye halkları bunu gördü. Bunu değiştirebileceğimize inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Ülkede, insanların insanca yaşayabilmesi, haklarını arayabilmesi, farklı kimliklerin, fikirlerin yaşayabilmesi için Yeşil Sol Parti’ye ihtiyaç olduğunun altını çizen Güngören, Yeşil Sol Parti’nin kendi özgün fikirleriyle Meclis’te yer alacağını söyledi.
Mezopotamya Ajansı / Rukiye Adıgüzel