Üniversiteli gençlik örgütleri de 1 Mayıs’ta alanlarda olacak. Parçalı ve kesintili biçimlerde de olsa hareketli bir yılı geride bırakan üniversiteliler 1 Mayıs’a giderken gençlik hareketinin değerlendirme ve taleplerini Sendika.Org’a anlattı
Üniversiteli gençlik örgütleri 1 Mayıs’a giderken üniversitenin ve gençliğin hangi politik değerlendirme ve taleplerle meydanlara çıkacağını Sendika.Org’a anlattı.
Öğrenci Kolektifleri, Öğrenci Faaliyeti, Öğrenci Dayanışması, Öğrenci İnisiyatifi, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, Emek Gençliği, Gençlik Hareketi Koordinasyonu, TİP’li Öğrenciler, FKF, Özgürlükçü Gençlik, Kaldıraç Üniversite, Devrimci Öğrenci Birliği, TKH Gençliği, Sol Genç ve Devrimci Gençlik Dernekleri’nden üniversitelilerin Sendika.Org’un sorularına yanıtları:
Öğrenci Kolektifleri: “Cüretli bir kopuşa ihtiyacımız var”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Diğer yıllardan farklı olarak bu sene 1 Mayıs pandemi sonrasında kutlanacak ilk kitlesel 1 Mayıs olması sebebiyle büyük bir anlam taşıyor. Pandemi ile birlikte sokağa çıkma yasaklarını toplumsal muhalefeti pasifize etmenin bir aracı olarak kullanan iktidarın karşısına bu yıl 1 Mayıs’ta olabildiğince yan yana ve güçlü bir biçimde çıkmak gerekiyor.
Bu sene 1 Mayıs’ın önemi sadece pandemi sonrası kitlesel kutlanan bir 1 Mayıs değil. Ekonomik krizin gitgide derinleşerek halkın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı ve bununla birlikte öfkesini örgütlü bir biçimde yansıtabileceği gerçekçi ve devrimci alternatiflerin olmadığı bir koşulda gerçekleşiyor. Halkın direnme eğilimlerinin her seferinde “sandığı bekleyin” diyerek törpülemeye çalışılıp, Millet ittifakına mecbur bırakılmak istendiği bir süreçten geçiyoruz. 2022 daha başlar başlamaz fabrikalardan kent meydanlarına haklarını arayan işçilerin direnişleri ile dolarak başladı.
Ardından memleketin dört bir yanından fatura zamlarına karşı protesto dalgaları çıktı karşımıza. Ekonomik, toplumsal ve siyasal anlamda krizin bu denli derinleştiği noktada halkın direnme eğilimlerinin iktidarın baskı ve zor gücüne rağmen bulunduğumuz her alanda gelişen direniş eğilimlerini örgütleme mecburiyetini kendimizde hissetmeliyiz.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında pandemi süreci devam ederken vaka sayıları yüksek olmasına rağmen bu verileri gizleyip olumsuz şartlar altında eğitimin acele ile yüzyüze geçmesi kararı karşısında barınma, ulaşım, gıda ve birçok temel ihtiyaç fiyatlarına ardı arkası kesilmeyen zamlar sonucunda hayatını ekonomik anlamda idame ettirmekte yaşanılan zorluklar üniversite öğrencilerini ekonomik kriz ile yüz yüze getirmiştir.
Eylül ayı itibariyle KYK yurtlarının yetersizliği bir yandan özel yurtların ve aç gözlü ev sahipleri-emlakçıların fısatçılığı bir yandan tarikat-cemaat yurtlarının pençesinde üniversite öğrencilerini ekonomik bir buhran içerisine sokmuş olup birçok öğrenci sokakta kalmıştır. Biz üniversiteliler kalacak yer dahi bulamadığımız haldeyken AKP’nin yandaşlarının çocukları lüks arabalarda uyuşturucuyla toz verip lüks rezidanslarında günü gün ederken sessiz kalmayıp bulunduğumuz kentlerin meydanlarında sokaklarında gece nöbetlerine başlayarak direnişe geçtik. Haklı ve meşru direnişinin karşısında günlerce hakkımızda yandaş medya eliyle kara propaganda yürüten iktidar bununla da yetinmeyip nöbetlerimizin 8. gününde bizleri yattığımız parklarda hukuksuzca gözaltına aldırdılar. Üniversiteli sorunlarını çözmek yerine sorunu dile getiren bizleri gözaltına almakla sorunun üstünü kapatabileceğini zannettiler ama gün geçtikçe kriz katlanarak büyümeye devam etti.
Bunların karşısında geçirdiğimiz 1 sene boyunca gerici tarikat ve cemaat yurtlarında intihara sürüklenen, kötü şartlarda KYK yurtlarında barınmak zorunda kalan ve fatura-kiralarını ödemekte zorlanan arkadaşlarımızın bunlar yetmiyormuş gibi yemekhane ve ulaşıma yapılan fahiş zamların altında ezilen sıra arkadaşlarımızın sesini kamüsten sokağa taşıyarak geçirdik. Bu 1 Mayıs’a meydanlara çıkarken de bir sene boyunca üniversitelilerin kısılmaya çalışılan sesini en gür biçimi ile haykıracağız.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Yukarıda bahsettiğimiz bir dizi problem karşısında var olan direniş eğilimlerinin 8 Mart’ta, Nevroz’da son olarak da Gezi Davası ardından Gezi Direnişi’ne sahip çıkan kitlelerle sokaklara taştığını görüyoruz.
Gençliğin cüreti en olmaz denilen anda pandemi ortasında Boğaziçi Direnişi, barınma krizine karşı gece nöbetleri Enes Kara’nın öfkesi ile İstiklal Caddesi’ni kuşatmayı gösterdi. Bir süredir sürekli ama kesintili bir biçimde ilerleyen gençlik hareketini en büyük ihtiyacı iktidarın baskı araçları karşısında gücünü kitleselliği ve meşruluğundan alan gençlikte var olan öfkeyi seçim sandıklarına gömüp beklemek yerine kampüsten sokağa taşıyan bir mücadele yöntemi aklına sahip olmaktır.
Öğrenci Faaliyeti: “Memleketten de üniversiteden de gideceksiniz”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
2022 1 Mayıs’ı Saray faşizminin yönetme aracına çevirdiği pandemi yasaklarının ardından ve ekonomik krizin toplumun bütün hücrelerine sirayet etmesinin ortasında ezilen her kesim için büyük önem taşıyor. İşçilerin direnişleri, kadınların ve LGBTİQ+’ların cesareti, öğrenci gençlik hareketinin kampüslerden sokağa taşma çabalarının bir potada eritilmesi açısından 1 Mayıs 2022 farklı bir önemi de içerisinde barındırıyor. Saray faşizmi çözülüyor, düzen muhalefeti toplumun ihtiyaçlarına cevap veremiyor. Böylesi bir konjonktürde öğrenci gençlik hareketinin dinamizmi ve yaratıcılığının kurucu bir iradeye önemli bir katkısı olabileceğini düşünüyoruz.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1 Mayıs’ta tarihsel önemini vurgulamak, mücadele hafızamıza sahip çıkmak için Taksim Meydanı’nda, üniversitelilerin sesini en gür şekliyle haykırmak için Maltepe’de olacağız.
Saray faşizminin çözülüş sürecini üniversiteden derinleştirecek bir iradeyi vurgulamak adına “Memleketten de üniversiteden de gideceksiniz” ve geleceksizliğe vurgulamak için “Emek bizim, gelecek bizim” sloganlarıyla meydanlarda olacağız.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Toplumun her kesiminde meydana gelen ve örgütlü bir hüviyet kazanmak için bekleyen bir öfke patlaması söz konusu. Newroz alanlarını dolduran yüzbinler, devletin, imha ve inkar politikalarına karşı ciddi bir mesaj verdi. 8 Mart’ta kadınlar ve LGBTİQ+’lar Taksim’i devlete dar etti. Bütün bu direnişleri heybemize yükleyip, kampüslerde ve sokaklarda direnişlerin rengini belirginleştirmeli, her temasın ciddi bir politikleşme eğilimini içinde barındırdığı bu konjonktürde, bulunulan her alanda derinleşerek Saray faşizminin çözülüşüne katkıda bulunmalıyız.
1 Mayıs’ta geçinemeyen üniversitelilerin sesini meydanlara taşımak için üniversite kortejinde buluşalım.
Öğrenci Dayanışması: “Gezi’de nasıl çıkıp isyanımızı haykırdıysak yine o isyanımızla AKP iktidarını tarihin çöplüğüne göndereceğiz”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Bu sene geçen senenin aksine kitlelerin yoğun katılımının olabileceği bir 1 Mayıs olacak. Geçen sene uygulanan sokağa çıkış yasağı siyasi bir karardı ve kitleleri 1 Mayıs’a çıkmaktan alıkoydu. Bir irade gösterenler devrimci kurumlar, işçi örgütleri, üniversite öğrencileri, gençlik örgütleri 1 Mayıs coşkusunu, yaşanan ekonomik krizin öfkesini meydanlara taşıdılar. Bu sene bayram araya girmiş olsa da 1 Mayıs geniş kitlelerin meydanlara akacağı bir işçi emekçi günü olacak. Her geçen gün artan zamlar, iktidarın yükselttiği savaş ortamı ve Gezi üzerinden toplumsal muhalefeti hizaya çekme ve susturma çabası ile 1 Mayıs’a gidiyoruz. İktidar partisi ve her metrekaresine sirayet etmiş olduğu devlet yapısı çürüyor ve yıpranıyor. Ama o ya da bu şekilde iktidar bu yapıyı yönetiyor fakat her yürüdüğünde ardında bıraktığı çatlaklar onun sonunu getirecek. Bu 1 Mayıs’a böyle hem kara gibi görünen ama ardından gelecek güneşi sızdıran bir ortamda gidiyoruz. Hakkımızı sokaklardan sormaktan alıkoyanlara karşı 1 Mayıs alanları önemli bir cevap da olacaktır.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Yaşanan zamlar öğrencinin belini büküyor bu sene güvenceli bir yaşamı birlikte kurma sözümüz ile 1 Mayıs alanında olacağız. Tabi üniversitelerdeki anti demokratik uygulamalarda yine öne çıkaracağımız konular olacak. Özellikle Boğaziçi Direnişi ile daha çok konuşulur olan Demokratik Üniversite talebi her sene olduğu gibi bu sene de ağzımızdan, aklımızdan ve mücadelemizden düşürmediğimiz bir söz olacak. Bunların yanında artık insanların, öğrencilerin umudu duymaya, dokunmaya ihtiyacı var. Umudu hissedilebilir ama nasıl duyup dokunabiliriz dersek tek bir cevap sunabiliriz; meydanlar. Bizim ilk kaybettiğimiz şey dayanışmamız ve örgütlülüğümüz oldu ardından bizlere istediklerini yapar oldular bu dayanışmayı sokaklarda, meydanlarda görüp onun içerisine dahil olduğunda insanların umudunun arttığına bire bir tanığız. Tüm saldırılara, krize karşı tek çözümümüz dayanışmamız ve örgütlü mücadelemiz olacak. Bu sene bu sözlerle 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.
Sınıf sınıf, kampüs kampüs, sokak sokak sıra arkadaşlarımız ile bütün bunları konuşmaya ve 1 Mayıs’a çağırıyoruz. Geçtiğimiz Perşembe günü yaptığımız “Krizin gölgesinde üniversiteliler ve çıkış yolları” başlıklı etkinliğimizde de bunları tartıştık, konuştuk. Buradan bir kez daha sıra arkadaşlarımıza seslenmiş olalım, güvenceli bir gelecek için 1 Mayıs’ta üniversitelilerin dayanışma korteji’ne!
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Gençlik toplumsal muhalefetin dinamik ayağını oluşturur. Sokağa çıkılamayan dönemde sokağa çıkar, seslerin kısıldığı dönemde ses çıkarır. Toplumsal muhalefetin öncü güçlerindendir. Bu baskılara saldırılara karşı bizlere sokağa çıkmayın, hakkınızı aramayın seçimde zaten gidecekler deniyor. Seçimlerde AKP’nin kaybetmeme olasılığı olduğunu bilmekle beraber hadi diyelim iktidardan düştüler, iktidara gelecek olanlara neden ve nasıl güvenelim? Dünya tarihi hak arama mücadeleleriyle geçen bir tarih ve bu hak aramalar hep sokaklara çıkarak gerçekleşmiş. Biz de hakkımızı sokakta arayacağız, bizden çalınanların hesabını sokakta soracağız. Yaşanan ekonomik krizin faturasını biz halka kesmeye çalışanlardan da hesabı sokakta soracağız. Bizim kendi dayanışmamız ve örgütlülüğümüzden başka dayanacak bir gücümü yok. Bizim referansımız zulme karşı baş eğmeyen Mücella Abladır, Can Atalay’dır. Gezi’de nasıl çıkıp isyanımızı haykırdıysak yine o isyanımızla AKP iktidarını tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
Öğrenci İnisiyatifi: “Savaşa, baskıya, yoksulluğa karşı üniversite 1 Mayıs’a”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
2022 1 Mayıs’ını Farplas’tan Yemeksepeti’ne, Migros’tan, Hepsijet’e işçilerin, emekçilerin haklarını savundukları, Savaşın emperyalizmin ekmeğine yağ sürerken halkların açlığa mahkum edildiği bir atmosferde karşılıyoruz.
Bugün Üniversitelerimiz iktidarın ve sermayenin eline teslim edilmiş durumda. Kayyum icraatları yaşam alanlarımızı gasp ediyor. Öğrencilerin haklı talepleri karşısına polis, faşist çeteler ve ÖGB iş birliğiyle engel koymaya çalışıyorlar. Ekonomik kriz derinleşirken 850 TL KYK ile bir öğrencinin geçimini sağlamasının imkânsız olduğu bir dönemde geçinemeyen ve barınamayan öğrencilerin ortak talepleri yurtlardan kampüslere kampüslerden sokağa yankılanıyor. Geçinemeyen öğrenciler yarı zamanlı işlerde güvencesiz çalışma koşullarına maruz kalıyorlar. Gelecek kaygısıyla sıra arkadaşlarımız intihara sürükleniyor.
Bütün bu saldırılara ve hayat pahalılığına karşı 1 Mayıs, taleplerimizi tekrar hep birlikte coşkuyla alanlara akıtma günüdür.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Öğrenci İnisiyatifi olarak bu yıl 1 Mayıs’a giderken “Savaşa, baskıya, yoksulluğa karşı üniversite 1 Mayıs’a” şiarıyla kampüslerde, yurtlarda ve sokaklarda çalışmalarımızı örüyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
2021 1 Mayıs’ından bugüne ortaya çıkan direnişlerden, parçalı isyanlar bizlere 2022 1 Mayıs’ının ve ardından önümüzdeki sürecin de bir röntgenini veriyor.
8 Mart’ta yasaklama kararlarına ve ablukaya rağmen barikatı aşan ve engellemelere rağmen buluşan, katillerin önüne koymadıkları kalkanları polislerin elinden alıp atan kadınların ve LGBTİ+’ların öfkesinden, Newroz coşkusunun birçok ilde saldırı ve alana girişlerin engellenmesiyle örtülmeye çalışılsa da kitlelerin alanlara akın etmesinin önüne geçilemediğine hep birlikte şahit olduk. Yine aynı iradeyle taleplerimizle sokaklarda olmaya devam edeceğiz.
Önümüzdeki süreçte üniversitelerde iktidarın faşist kurumsallaşmasına uygun dönüşümler yaratma hamlelerine karşı üniversiteyi savunacak, öğrenci gençliğin taleplerini yükseltmeyi hedefleyen birleşik zeminlerin oluşması için sahici adımlar atılmalı ve aynı şekilde alanlarda da bu yan yana gelişi öncelemeliyiz.
Seçime giderken demokrasi güçlerinin yan yana gelebileceği dayanışmalar, meclisler oluşturulmalı, gençliğin ve üniversitenin sesini de bu alanlara taşımalıyız.
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu: “Faşizme ve kapitalizme karşı gençliği sosyalizm mücadelesi etrafında saflaştırmalıyız”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Kapitalist dünya sisteminin ve onun burjuva iktidarlarının içinde bulundukları krizden çıkamadıkları, saltanatlarını sürdürmek içinse emekçilerin gırtlağına çöktükleri, doğayı alabildiğine sömürdükleri bir dönemde işçi sınıfı ve ezilenler 1 Mayıs’ı karşılıyor. Coğrafyamızda ekonomik krizin her geçen gün daha fazla kendini hissettirdiği şu günlerde işçi hareketinin merkezinde durduğu bir kitle hareketinin gelişmeye başladığı atmosferde 1 Mayıs’a gidiyoruz. 2022 1 Mayıs’ı hem 8 Mart ve Newrozun birikimini arkalayarak hem de değişik siyasal ve ekonomik sorunlarla/taleplerle rejimin karşısında konumlanan ve onunla geçinemeyen milyonların biriken öfkesini taşıyarak geliyor. Geçinemeyen, barınamayan, geleceksizleştirilen milyonlarca üniversitelinin, liselinin, genç kadınların, genç işçi ve işsizlerin buluşacağı bir 1 Mayıs olacağı daha şimdiden kendini hissettiriyor. Aynı zamanda faşist rejimin işçi sınıfı ve başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen halklara ve tüm toplumsal kesimlere saldırılarını artırdığını görmek gerekiyor. Gezi dosyasında verilen hesaplaşma kararından tutalım da 2023’e giderken kitlelerde şovenizmi örgütlemek ve geniş kesimleri konsolide etmek amacıyla başlatılan Kürdistan’a yönelik işgal girişimleri, hapishanelerde devam eden tecrit, işkence ve baskılar, HDP’ye yönelik devam eden Kobanê ve kapatma davası, üniversitelerde devrimci öğrencilere yönelik faşist saldırılar ve dahası gösteriyor ki, rejim yükselecek bir kitle hareketinin önünü şimdiden almanın planlarını yapıyor. Yani aslında değişik tipten çarpışmalara sahne olan ve gün geçtikçe daha daha sertleşecek bir dönemde 1 Mayıs’a hazırlanıyoruz.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Sosyalist gençliğin 1 Mayıs’a giderkenki temel hedefi faşizme ve kapitalizme karşı gençliği eşitlik, adalet ve özgürlük ve esas olarak da sosyalizm mücadelesi etrafında saflaştırmaktır. Başta gençlik olmak üzere ezilenlere yönelik bütün saldırıları teşhir etmek, kapitalist sömürü sisteminin yarattığı geleceksizlik ve yoksulluk gündemleri etrafında gençliğe örgütlenme ve mücadele çağırısı yapmak, gençliğin yaşadığı sorunların esas kaynağının faşist iktidar olduğunu geniş gençlik kesimlerine anlatmak ve faşizme karşı mücadeleyi büyütmek temel parolamızdır. Tüm sorunların sorumlusu kapitalist dünya sistemi ve onun burjuva iktidarlarıdır. Tüm siyasal faaliyetimizi yöneten görüş açısı budur. Bu kapsamda üniversitelerde, liselerde, kent meydanları ve özel olarak da gençliğin yaşam alanlarında ajitasyon-propaganda faaliyetleri ve aynı zamanda devam eden işçi direnişleriyle dayanışma pratikleri örgütleyerek 1 Mayıs’a hazırlanıyoruz. 1 Mayıs’ı tek başına takvimsel bir gün olarak değil, siyasal mücadelenin yükseleceği bir gün olarak değerlendiriyoruz. Özetlemek gerekirse, bu 1 Mayıs’ta kazanılması gereken nitelik, yaygın olarak örgütlenmiş birleşik ve kitlesel buluşmaları başarmak olmalıdır.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Gençlik cephesinden değerlendirdiğimizde birçok sorundan bahsedebiliriz. Geleceksizlik, yoksulluk, işsizlik, güvencesiz çalışma, yaşam tarzına müdahale, ulaşım ve barınma gibi birçok gündem sıralayabiliriz elbette ancak tüm bu meselelerin özü tüm emekçi sınıfları ve halkları baskı altında tutmaya çalışan faşizm gerçeğidir. En basitinden bir barışçıl gösteriyi veya hak arama mücadelesini dahi zor aygıtlarıyla veya tutuklama-gözaltı saldırılarıyla ezmeye çalışan faşist bir iktidar gerçeğini görmezden gelemeyiz. Bu sebeple, gençliğin bütün taleplerini ve sorunlarını faşizme karşı mücadelenin bir sıçrama tahtası haline getirecek, cereyan eden sorunun faşizmle ilişkisini açığa çıkaracak ve bağını kuracak biçimde ele almak zorundayız. Elbette akademik-demokratik veya ekonomik taleplerle mücadeleler gelişebilir, bunları örgütlemek de gerekir ama esas mesele, bunu işçi sınıfı ve ezilenleri geleceksizliğe ve yoksulluğa mahkum eden faşizm ve kapitalist sömürü düzenine karşı mücadeleyle birleştirmektir. Bu bağlamda düşündüğümüzde, gençliğin en önemli mücadele başlıkların biri politik özgürlüğün kazanılması olmalıdır.
Emek Gençliği: “İş, eğitim, özgürlük için tek adam yönetimine karşı birleşelim!”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Dünyada ve Türkiye’de kapitalizmin çelişkilerinin giderek daha fazla gün yüzüne çıktığı, bu çelişkilerin ekolojik yıkım, savaş, ekonomik kriz gibi yönlerinin tüm dünya gençliğinin hayatını derinden sarstığı bir dönemdeyiz. Türkiye özelindeyse tek adam yönetiminin gerici ve faşist bir rejimi inşa etmek üzere attığı adımlar her geçen gün hız kazanıyor, bu uğurda bilhassa gençliğin harekete geçmesini, hakları için yan yana gelmesi, mücadele etmesi Erdoğan ve Cumhur ittifakı tarafından engellenmeye, baskı altına alınmaya çalışılıyor. Üniversitelerin atanmış rektörler ve onların uygulamaları eliyle adeta “fethedilmeye” çalışılması, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, daha birkaç gün önce milyonların katıldığı Gezi direnişine ilişkin davada alınan skandal karar… Liste uzatılabilir ancak tüm bunlar, mevcut koşullar devam ettikçe yakın gelecekte bugünden daha karanlık bir tablonun bizi beklediğini gösteriyor. Bir diğer taraftan ekonomik kriz, gençlik kesimlerinin yoksullaşmasına, geçinememesine, okurken çalışmak zorunda kalmasına, insanca bir yaşamın giderek bir hayal halini almasına sebep oluyor.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Emek Gençliği olarak 9. Konferansımızı henüz gerçekleştirdik ve konferansımızın ana sloganı şuydu: İş, eğitim, özgürlük için tek adam yönetimine karşı birleşelim! Biz temel olarak bu sloganın, yani işsizlik ve geleceksizliğin hat safhaya çıktığı koşullarda iş talebinin; salgın ve sonrasındaki süreçte her kademede eğitimin piyasalaşmasının bir sonucu olarak ancak parası olanın nitelikli eğitime ulaşabildiği, temel bir hak olarak eğitimin tabiri caizse ortadan kaldırıldığı koşullarda eğitim talebinin; Türkiyeli ve yabancı patronlar ve onların temsilcisi tek adam yönetiminin hak ve özgürlüklerimize azgınca saldırdığı koşullarda özgürlük talebinin 2022 1 Mayıs’ı için de geçerli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca kurumsallaştırılmaya çalışılan gerici-faşist rejime engel olmak için 20 yıldır iktidarda olan, bugün “Erdoğan ve Cumhur İttifakı” biçimini almış olan hükümete karşı birleşme, mücadele etme ve değiştirme gibi acil sorumluluklarımız var. Bu yılın 1 Mayıs’ı tek adam yönetimine “İnsanca bir yaşam, eşit ve özgür bir gelecek istemekten vazgeçmeyen milyonlar var” uyarısını yapmanın, gücümüzü göstermenin bir aracı aynı zamanda.
Bu temel taleplerin dışında elbette mahallelere, liselere, atölyelere indikçe özelleşen birçok sorun ve talep ortaya çıkıyor. İşte biz de bu özelleşen sorun ve talepler etrafında örgütlüyoruz 1 Mayıs’ı her yerde. Bu bir iş yerinde, bir staj yerinde genç işçilerin insanca çalışma koşulları tartışmasının konusu olurken, bir üniversitede yemekhane zammına karşı örgütlenen imza kampanyasıyla birlikte tartışılıyor.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Gençliğin ana gövdesi bu kötü gidişat hızla bir son bulsun istiyor. Bunu yapabilmenin de ancak seçimle mümkün olduğu tartışılıyor. Burada iki nokta var. İlki, elbette ki elimizde var olan her olanağı kullanarak, var gücümüzle tek adam yönetiminin karşısında durmalıyız. Seçimlerde oy kullanmak da bu olanakların önemli bir tarafını oluşturuyor. Buradaki kritik yön, yalnızca oy kullanmakla sınırlı kalmayan, “seçimlere kadar sabretmek” gibi yarını beklerken bugünü dahi kaybedecek türden sonuçlara yol açabilecek atıl ve edilgen bir pozisyona düşmeyen, bugünden birleşerek, yalnız kalmayarak, sıra arkadaşlarımızla, komşularımızla, çalışma arkadaşlarımızla bir araya gelerek bir mücadeleyi örgütlemekten geçiyor. Türkiye gençliği böylesi çok yönlü ve bütün bir mücadelenin ne kadar parçası olursa istek ve özlemlerinin, hayallerinin gerçekleşmesi bir o kadar mümkün olur. İkinci nokta ise var olan düzeni restore etmekle sınırlı bir ufkun tüm bu sorunları çözemeyeceğini, arzu edilenleri karşılamayacağını bilmek, görmek. Gerçek anlamda hak ve özgürlüklerimizin tanındığı, yaşam koşullarımızın kalıcı bir biçimde iyileştiği koşullar ancak bağımsız ve demokratik bir ülkenin kurulması için yeni bir toplumsal düzenin inşa edilmesi mücadelesinin bir parçası olarak sağlanabilir.
Gençlik Hareketi Koordinasyonu: “Parasız, anadilde eğitimi, özerk demokratik üniversiteyi kazanacağız”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Hayatımıza katılan pandemi süreci ve takibinde derinleşen ekonomik krizin etkilerini; artık toplumun her kesiminin ortak sorunu olarak ele aldığı bir dönemdeyiz. Yaklaşan seçimlerin de etkisiyle politize olmaya meyilli işçi, emekçi, genç, kadın ve mevcut politik rejimin baskısı altında kalan tüm yurttaşların sokaklarda söylemlerini dile getireceği, kitleselliğin gücünü bir kez daha tüm topluma gösterecekleri bir tarih olacak 2022 tarihinin 1 Mayıs’ı.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz gençleri, üniversite öğrencilerini yıllarca müşteri olarak gördüler, tek tipleştirmeye çalıştılar. Toplumsal muhalefetin artışa geçtiği ve ekonomik krizin etkilerinin gün yüzüne çıktığı bu günlerde elbette gençlerin; bu çatlak sisteme karşı tepkilerine tahammül edemediler. Anadilde eğitim hakkımızı yok saydılar; üniversitelere kayyımları atayarak bilimsel, sorgulayıcı eğitimin üzerinden dozerle geçip kampüs yaşantımızı yok ettiler. Ama bunlar karşısında elbette itirazlar yükseliyor. Biz de 2022 1 Mayıs’ında gençliğin politik hedeflerini çağrımızla sloganlaştırarak “Parasız, anadilde eğitimi, özerk demokratik üniversiteyi kazanacağız” sloganımızla bütün arkadaşlarımızı üniversitelerden meydanlara mücadeleye çağırıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Siyasal iktidar her ne kadar baskı politikasını artırsa da uyguladığı her politikanın önünde itiraz edenlerde var. Bu yıl ülkenin birçok bölgesinde işçi direnişlerinin olması, 8 mart’ta, Newroz’da binlerce insanın katılması tesadüf değil. Bu hareketliliği tetikleyen bir ekonomik kriz var. Tüm kesimler artık bir avuç zenginin yönetimini değil üretenlerin yönettiği bir ülke istiyor. Eşit ve özgür yaşamak istiyor. Sokaklar bu düzen değişmedikçe boş kalmayacak. Buradaki bir diğer konu ise gençliğin önceliği ne? Gençlik kendini toplumun dışında tutamaz. Gençliğin yeri ezilen toplumların yanında mücadelenin en ön safındadır. Bu nedenle de önceliğimiz antikapitalist bir mücadele sürdürmektir.
TİP’li Öğrenciler: “Yollar senin, inatla yürü”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
1 Mayıs, tarihsel olarak Türkiye sosyalist hareketi için ayrı bir öneme sahip olsa da, bu sene kutlanacak olan 1 Mayıs diğer senelerden daha farklı bir anlama sahip. 1 Mayıs, ezilenlerin ve sömürülenlerin siyaset sahnesinde sözünü bizzat kendilerinin ifade edebildiği sayılı günlerden bir tanesi Türkiye’de. Ne yazık ki 1 Mayıs’ı meydanlarda en son 2019 senesinde coşkuyla ve hep beraber kutlayabilmiştik. O günden bu güne baktığımız zaman, kitlelerin o dönem dile getirdiği sorunların katlanarak arttığına, işçilerle patronlar arasındaki sınıfsal ayrımın çok daha geniş kitlelerce belirgin bir şekilde görülebildiğine şahit oluyoruz.
Aynı dönüşümü öğrencilerin yaşamında da gördüğümüzü net bir şekilde söyleyebiliriz. 2019’a kıyasla öğrenciler çok daha sık çalışmak zorunda kalıyor. Aynı şekilde sene başında yapılan barınamıyoruz eylemleri, her geçen gün pahalılaşan bu ülkede öğrencilere verilen KYK’nın sadece 850 TL olması aslında öğrencilerin de bu sınıfsal ayrımın proleterleşen kanadına konumlandırabileceğimizin çok daha net bir somut göstergesi. Dolayısıyla, 1 Mayıs 2022’de öğrencilerin kuracağı kortejlere de ayrı bir parantez açmak gerekecek.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biraz önce de söylediğim gibi 1 Mayıs bizim için önemli bir mücadele günü. Artık öğrencilerin geleceğe dair kendileri için bir yol çizecek durumu kalmadı, zira herkes bu ülkenin şu anda kendisine bir gelecek vaat etmediğinin farkında. Geçtiğimiz yıl Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum atanması ve üzerine özel okullarda ve devlet okullarında akademisyenlerin işlerinden alınması gençlere kendileri için güvenli alan olarak gördükleri yerlerin bile iktidar tarafından ne kadar saldırı altına alındığını gösterdi.
Bundan dolayı 2022 1 Mayıs’ının öğrenciler açısından geçtiğimiz yıllara göre çok daha fazla öneme sahip olduğunu görüyoruz. Bu düzenin kendilerine sunmadığı her hakkı bizzat kendileri alabilmeleri için bütün gençleri mücadele etmeye, “Yollar senin, inatla yürü” diyerek 1 Mayıs günü Maltepe’ye bizimle yürümeye davet ediyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Seçimler yaklaştıkça sokakta siyasi ortamın daha da gerileceği aşikar. Gençliğin önceliğiyse kesinlikle sandığı bekleme rehavetine kapılmayıp hak taleplerini sesli bir şekilde dile getirmeye devam etmesidir. Geçtiğimiz yıl Boğaziçi direnişi bize gençliğin sokak hareketini etkilemede ne kadar bir dinamizm katma potansiyeli sahibi olduğunu gösterdi. Yine aynı şekilde geçtiğimiz günlerde Gezi davasının açıklanan kararları, bize o davadaki davacı konumunda olup şu an muhalif role bürünen adayları ve onlarla yan yana duranları bir kurtarıcı olarak göremeyeceğimizi gösterdi. Dolayısıyla aynı Gezi’ye giden süreçte, Boğaziçi direnişinde ve barınamıyoruz eylemlerinde olduğu gibi gençler kendi sözlerini çeşitli kanallar aracılığıyla bir araya gelip ülke gündemine taşımalı. Gündemi en yoğun şekilde sokağın belirlediği günlerden geçiyoruz ve şu anda görünen o ki bu veri artmaya devam edecek. Bu vesileyle bütün geleceksizlik ve yoksulluk sıkıntılarına karşı gençliği tüm bu toplumsal muhalefetin tekrardan bir parçası olmaya, 1 Mayıs’a davet etmiş olalım.
FKF: “Hiçbir düzen gücünün söyleyemediği ama işçi sınıfının gerçek kurtuluşunu ifade eden sözün yeri olmalı 1 Mayıs”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
AKP’nin yarattığı ekonomik krizin etkilerini bugün daha fazla hissediyoruz. Ülkemizin yaşadığı yıkımın boyutu oldukça büyük. Milyonlarca emekçi, öğrenci krize karşı neler yapılabileceğini düşünüyor, tartışıyor. Yapılması gereken çok şey var ama bize denilen sadece “bekleyin.” Bekleyin diyorlar ama kimse sonrası için bir şey söylemiyor. Beklerken hayatımızı nasıl sürdüreceğimize dair kimse bir şey önermiyor. Seçimleri bekleyin diyorlar ama seçim sonrasına dair çizilen pembe tabloların hiçbir inandırıcılığı yok. Kısacası milyonlarca insan hareketsiz bırakılıyor, belirsizliğe mahkum ediliyor. Artık beklemeye sabrımız da vaktimiz de yok. Yan yana gelip izleyici olmayacağımızı gür bir sesle söylemeye ihtiyacımız var. Memleketin sorunlarını emekçiler, gençler, kadınlar; kısacası halk çözer. Biz çözeriz.
Hiçbir düzen gücünün söyleyemediği ama işçi sınıfının gerçek kurtuluşunu ifade eden sözün yeri olmalı 1 Mayıs. Bu anlamda kamuculuğun, laikliğin ve bağımsızlığın bayrağını 1 Mayıs alanlarına taşıyacağız.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Yalnızca seçmen olarak görülen yurttaşın şimdi de tebaaya dönüştürülmek istendiği bir dönemdeyiz. İktidar, yıllar boyunca uyguladığı neo-liberal politikaların faturasını emekçilerin sırtına yüklüyor. Sermaye talanı, özelleştirmeler ve gericilik ülke tarihinde görülmemiş boyutlara ulaştı. Emekçilerin aldığı zamlar bir ay bile geçmeden enflasyon karşısında eriyor. Patronlar zenginliklerine zenginlik katarken, halk yoksullaşmaya devam ediyor. Seçime kadar sabredin dışında başka söz bilmeyen düzen muhalefeti ise halkı siyasetin dışında bırakmak istiyor. Bu nedenle 1 Mayıs’ta Fikir Kulüpleri Federasyonu ve Devrim Hareketi olarak “Her şeyi kendimizden bekleriz” diyeceğiz. Çünkü kurtuluşumuzu ancak kendimizin sağlayabileceğine inanıyoruz. Tüm yurttaşlarımızı patronlara, tarikatlara, yobazlara karşı mücadele etmeye, 1 Mayıs’a katılmaya çağırıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Boğaziçi Direnişi’nde, barınma hakkı mücadelesinde ve elektrik zammına karşı yapılan eylemlerde üniversitelerde yaşanan hareketliliği hatırlıyoruz. 2022’nin başından itibaren kuryelerin direnişi başta olmak üzere yükselen eylemlilik ise işçi sınıfı açısından büyük önem taşıyor. Milyonlarca emekçi, kendilerine teklif edilen sefalet ücretlerine karşı direnişe geçiyor.
Eğitim masraflarımızın karşılanmasını ya da KYK kredi borçlarımızın silinmesini talep etmek bile suç olarak görülüyor. Ülkemizi terk etmemiz isteniyor. Memleketimize sahip çıkmakta, geleceğimizi ülkemizde kurmakta ısrar ediyoruz. Ülkemiz patronların, emperyalistlerin ve tarikatların çıkarları için iflasa sürüklenirken buna seyirci kalamayız. Eşitlik, özgürlük için; devrim ve sosyalizm için mücadeleyi yükselteceğiz. Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!
Hiçbir düzen gücünün söyleyemediği ama işçi sınıfının gerçek kurtuluşunu ifade eden sözün yeri olmalı 1 Mayıs!
Özgürlükçü Gençlik: “Toplumsal hareketlerin bir güç olarak kendini egemenlere dayatması gerekir”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Tarihsel bir momentte 1 Mayıs 2022’ye gidiyoruz. 2019 dünya halklarının ve işçi sınıfının 40’tan fazla ülkede ayaklandığı bir yıldı. 2020-2021 yıllarında pandeminin etkisi altındaydık. Üretim, dolaşım ve tüketim hattında yaşanan kriz sermayeyi sıkıştırıyor, işçileri ölüme ya da açlığa mahkum eden kararlar her gün herkesin gözü önünde alınıyordu. 2022 ise henüz gelmeden birçok alt-üst oluşun habercisiydi. Emekçilerin, öğrencilerin ay sonunu getirememesi egemenlere de yeni yılı beklemeden asgari ücretlere yapılacak zammı açıklamak zorunda bıraktı. Nüfusun büyük çoğunluğunu etkileyen asgari ücrete, öğrencilerin büyük çoğunluğunu etkileyen KYK burs ve kredilerine yapılan zamlar beklenildiği gibi birkaç ay içerisinde enflasyon karşısında eridi.
Bu yoksulluk içinde kıvranan, okumaya, bilim üretmeye, geleceğini inşa etmeye çalışan gençlik açısından işsizlik ve borçluluk büyük bir kambur oluşturuyor. TÜİK’in bile artık gizleyemediği genç işsizlik %40’lara dayanmış durumda. Milyonlarca genç eğitimde de istihdamda da yer almıyor. Genç/öğrenci borçluluğu devasa boyutlara ulaşmış durumda. Yaklaşık 6 milyon üniversite mezunu KYK borcunu ödeyemiyor ve 300 binden fazlası icra takibi altında. Barınma, beslenme, ulaşım başlı başına bir sorun haline gelmiş durumda. Bu yoksulluk ile öğrenci gençliğin de büyük oranda işçileştiği bir durum söz konusu. Kredi/burs ile geçinmek zaten mümkün değildi, bu ekonomik kriz kıskacında ebeveynlerin sınırlı desteği ile de geçinemeyen öğrenciler çalışmak zorunda kalıyor. Özellikle kafe-bar, moto-kurye, mağaza-market, call center gibi hizmet iş kolunda yayılan bir öğrenci işçi dalgası mevcut.
Bu, yeni dönem gençlik hareketinin karakterini de belirleyen bir durum. İçinden geçtiğimiz bu tarihsel dönemi özetlerken bile bize sunduğu tehditleri ve imkanları görmek mümkün. İçinden geçtiğimiz çoklu krizler çözülmedikçe derinleşiyor, derinleştikçe yaşamı zorlaştırıyor.
Bu krizleri çözme kapasitesi olmadığını bildiğimiz egemenlerin böyle bir niyetleri olmadığını da biliyoruz. Bu nedenledir ki en ufak bir hak arayışımız, nefes alma talebimiz şiddetle bastırılıyor. Güçlerinin yeteceklerini düşündükleri her şeye saldırıyorlar ama ne kadar köşeye sıkıştıklarını onlar da biliyor biz de biliyoruz.
Bölgemizde özgü durumlar yaşansa da bu bahsettiğimiz durumlar küresel çapta kendini belli ediyor. Bu, yeni dönemde mücadelenin enternasyonal niteliğini de öne çıkarıyor. İşte böyle bir dönemde 2022 1 Mayıs’ına gidiyoruz.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1 Mayıs elbette özel bir gün ve o gün yoksulluğa, geleceksizliğe, erkek egemenliğine, LGBTİ+fobiye ve doğa düşmanlarına karşı alanlarda olacağız, ancak hazırlıklarımız 2 Mayıs’a. Bu tarihsel dönem, tehditlerinin yanı sıra içi içine sığmayan bir dönemi tarif ediyor ve bizlere yeni bir toplumsal düzen kurmanın imkanlarını sunuyor. Böyle bir dönemde toplumsal hareketlerin kendini göstermesi yetmez, bir güç olarak kendini egemenlere dayatması gerekir.
Bu tarihsel sorumlulukla; 1 Mayıs’ta alanlarda, meydanlarda işçilerle, kadınlarla, doğa ve yaşam savunucularıyla, üniversiteli sıra arkadaşlarımızla, özetle ‘’başka alem’’ isteyenlerle bayramlaşacağız, yoldaşlaşacağız, 2 Mayıs’ta çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bu sorun alanlarının çözümü için kendimizden başka kurtarıcı beklemiyoruz. Öyleyse her bir sorun alanını birer mücadele alanına dönüştürmek gerekiyor. Yoksulluk, işsizlik, borçluluk bu sorunların çözümünü bugün yaşadıklarımızın mimarlarından biri olan Babacan’dan beklemek de ekonomiyi Babacan’a “bırakan” Kılıçdaroğlu’ndan beklemek de abesle iştigal olur. Boş vaatlerle uğraşmayacağız, uyanık olacağız ve bizi yoksulluğa, çaresizliğe, umutsuzluğa mahkum edenlere karşı gençliğin öfkesini sabırlı bir şekilde örgütleyeceğiz.
Bir öğrenci işçileşmeden bahsettik, öğrencilerin işçileşmesi ile mücadele ederken bu iş kollarında meclisler, komiteler kurarak ucuz, esnek ve güvencesiz çalışan öğrenci işçilerin patronlara karşı örgütlü bir güç olmasını sağlamamız gerekiyor.
İklim krizi her geçen gün derinleşiyor ve tüm canlı yaşamını tehdit ediyor. Geçtiğimiz yaz yaşanan sel felaketleri, orman yangınları şüphesiz iklim krizinin bir sonucu. Bunların önümüzdeki süreçte de derinleşerek devam edeceğini biliyoruz. Sürekliliği olan anti-kapitalist bir ekoloji hareketinin militanı olmak, militan kadrolarını yaratmak için var gücümüzle çalışacağız.
Kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze ve devlet eliyle korunan faillere karşı kadın özgürlük mücadelesini üniversitelere taşımak gerekiyor.
8 Mart’ta sokakları dolduran, önüne konulan barikatları aşan kadınların önemli bir bölümünü genç kadınlar oluşturuyor. Kadın özgürlük hareketinin sokaktaki yükselişine paralel olarak kampüslerde ve yurtlarda yükselmesi, kazanımlar elde etmesi büyük önem taşıyor.
LGBTİ+lara dönük saldırılara, LGBTİ+fobik politikalara, nefret suçlarına ve cinayetlerine karşı LGBTİ+’ların örgütlü gücünü egemenlere dayatacak öz-örgütlenmelere ve büyük bir dayanışma pratiğinin örülmesine ihtiyaç var.
Uzun süredir birçok alanda sürdürdüğümüz mücadelemizi, geçtiğimiz aylarda “Yoksulluğa, geleceksizliğe, erkek egemenliğine ve doğa düşmanlarına karşı umutsuzluğa kapılma, birlikte yürü!” şiarı ile başlattığımız kampanya ile yeni bir eşiğe ulaştırdık.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Uzun süredir birçok toplumsal dinamik hareket halinde. Boğaziçi süreciyle birlikte bu toplumsal hareketlere eklenen gençlik, “Barınamıyoruz!” ve Enes Kara eylemleri ile devam ettirdi. Farklı biçimlerde de kendisini sürdürüyor. Bugün bir öncelik olmaktan öte gençlik bu toplumun bir parçası ve onu belirleyen tek şey üniversitesi değil.
Bir başka tartışmanın konusu ancak; üniversitelerin gençliğin yaşam alanı olmaktan giderek çıktığı bir dönemin içerisindeyiz. Ders biter bitmez terk edilen, günde 10 saat çalışmak zorunda olduğu için hiç gidilemeyen kampüsler, işçileşmenin getirdiği yabancılaşma ve sınıf karakteri, çoklu krizler sarmalında oluşan kaygı vd. bizim ‘’gençlik ruhu’’ dediğimiz şeyi belirleyen faktörler. Kendi öznel sorunları, öznel mücadele pratikleri olmakla birlikte gençlik tüm bu toplumsallığın bir parçası.
Dolayısıyla kendi sorunları/talepleri diğer toplumsal hareketlerle kesişen/örtüşen bugünkü gençliğin mücadele pratiği de içinden geçtiğimiz süreç kadar kaotik olacaktır. Elbette “üniversite işi” öncelikli olabilir, ancak bu hali hazırda gençliği tüm bu toplumsal süreçlerden soyutlayan, onu sınırlayan bir durumdur. Nesnel durum bize bunu vermektedir.
Bugün toplumsal hareketlerin en önünde gençlerin olmasına rağmen aynı toplumsal dinamiklerin dahi üniversitelere pek az yansıması bu belirsiz tanımlamadan ya da bu yönde paradigmal bir boşluktan kaynaklanıyor olabilir.
Gençliğin her bir sorun alanını birer mücadele alanına dönüştürmeye; umutla, dirençle ve inatla sıra arkadaşlarımızla, işçilerle, işsizlerle, kadınlarla, LGBTİ+’larla, doğa ve yaşam savunucularıyla birlikte yürümeye devam edeceğiz.
Kaldıraç Üniversite: “Artık hayatın direniş, daha fazla direniş için 1 Mayıs’a”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Bu dönem fabrikalar, işyerleri, okullar birçok direnişe sahne oldu. Ekonomik krizin etkisini halka yıkmak isteyenlere karşı, peş peşe gelen zamlara karşı, üniversitelerde kayyum politikalarına karşı taleplerini oluşturan bir yanındakini de katarak taleplerini örgütledi, eyleme geçti. Bu süreci tartışırken üniversite öğrencileri için hikâyeyi biraz daha geriden alabiliriz. 2021 Ocak ayından bu güne ısrarlı bir direniş sürüyor. Boğaziçi Direnişi’yle birlikte birçok üniversiteye direniş girdi. Barınamayan öğrencilerin eylemleri okulların içinde ve parklarda yaygınlaştı, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz diyerek İstiklal Caddesinde sıra sıra barikatlar indirildi. En son dün Gezi Direnişi’ne çıkan tutuklama kararıyla birlikte Taksim’de ‘’her yer Taksim her yer direniş’’ sloganıyla sokak sokak yürüdük. 2022 1 Mayıs’ını bu direnişleri örgütlemek ve büyütmek için bir olanak olarak görüyoruz.
Yemekhane ve ulaşım zammına karşı turnikenden atlayanlarda, niteliksiz ve ücretli barınmaya karşı yurtlardan ses çıkaranlarda, üniversitelerde kayyum rektörlere karşı bir araya gelenlerde Boğaziçi Direnişi devam ediyor. Bu 1 Mayıs’ta direnen, direnişlerde çözüm arayan tüm sıra arkadaşlarımızı gücümüzü örgütlemeye çağırıyoruz.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Nisan aynının ilk günü “Usandıysan Uslanma. Üniversitelerde Direnişi Büyütmek için Kaldıraç Üniversite’yle 1 Mayıs’a” başlıklı bildirilerimiz ile bulunduğumuz okullarda çalışmamıza başladık. Bulunduğumuz her okulda okulun kendi gündemiyle ilgili farklı bildirilerle arkadaşlarımızı 1 Mayıs’ı örgütlemeye çağırdık. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nde “Artık hayatın direniş, daha fazla direniş için 1 Mayıs’a” diyerek direnişe katılmış veya direnişi gördüğü için bu sene Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etmiş arkadaşlarımızı 1 Mayıs komitelerine davet ettik. 1 Mayıs’ı Boğaziçi Üniversitesinde ne kadar kitlesel örgütlersek kayyum Naci İnci’yi göndermemizin olanağının aynı oranda artacağı iddiasıyla yola çıktık ve eylem hattımızı da buradan doğru kurduk. Diğer okullarda da benzer faaliyetlerde bulunduk. Okulların içerisinde yaygın ajitasyon propaganda çalışmalarının bu dönem karşılığı olduğunu söyleyebiliriz.
Bu dönem her okulun bir direniş alanı olduğunu ve direnişlerin yan yana gelerek güçleneceğini, kazanacağını vurguluyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Tüm direniş odakları için hareketli, eylemli bir sene oluyor. İşçiler, kadınlar, öğrenciler birbirinden öğreniyor ve güç alıyor. Burası önemli bir nokta. Bugün kendi taleplerini dile getiren ve eyleme çıkan öğrenciler aynı zamanda işçi direnişlerine de bakar durumdalar. Üniversiteli kadınlar 8 Mart’ta en önde ve kararlı bir şekilde barikatların önünde duruyorlar. Saray Rejimi’nin ‘’sabredin seçim yakında’’ söylemleri artık karşılık bulmuyor. Her hak arayanın karşısına çıkarılan bir geçiştirme cümlesinden fazlası değil bugün seçim gündemi. Öğrenciler içinde diğer direniş odakları içinde odaklanmamız gereken, direnişleri nasıl büyüteceğimiz ve yaygınlaştıracağımız olması gerektiğini düşünüyoruz. 2022 1 Mayıs’ını bunun için bir olanak olarak görüyoruz.
Devrimci Öğrenci Birliği: “Taksim’de ısrar devrimde ısrardır”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor. Hepimizi derinden etkileyen, yoksulluğu, işsizliği, Türkiye ve Kürdistan’daki çelişkileri kat ve kat arttıran bir pandemi sürecinden geçtik. İşçi sınıfı bu süreçte ölüm riski ile, mobbinge uğrayarak çalışmak zorunda bırakıldı. Ve yeni yılda her işkolundan işçiler greve, eyleme çıktılar, iş bıraktılar, fabrikalarını, depolarını işgal ettiler. 8 Mart’ta gerçekleşen görkemli kadın eylemleri, Newroz’da alanları binlerle dolduran Kürt halkı ve öğrenci gençliğin sisteme karşı isyanını dile getirdiği onlarca eylem.
İşte 1 Mayıs’ı çelişkilerin bu kadar derinleştiği bir süreçte karşılıyoruz. Ve böyle bir süreçte 1 Mayıs’ta yapmamız gereken devletin parmak ile gösterdiği Maltepe’ye gitmek değil, en çok korktuğu ve 34 tane işçinin katledildiği yere Taksim’e gitmektir.
Taksim’de ısrar devrimde ısrardır.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Gençlik gün geçtikçe daha fazla geleceksizleşiyor, yoksullaşıyor, işsizlikle boğuşuyor. Yaşadığımız tüm sorunların kaynağı belli, işçi sınıfı ile gençliğin düşmanı aynı. Devrimci gençlik olarak tüm gençliği 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerin saflarında düşmana karşı Taksim’e çağırıyoruz.
Çeşitli platformlardan, sosyal medya, pankart, yazılama ve çeşitli araçlar ile gençliği kendi talepleri için işçi sınıfının saflarında 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya çağırdık.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Türkiye ve Kürdistan topraklarında on yıllardır seçimler yapılıyor. Ve seçimler işçilerin, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin, Kürt halkının işsizlik, açlık, yoksulluk, geleceksizlik, geçinememe, anadilde eğitim gibi sorunlarını çözememiştir ve hiç bir burjuva ve reformist partide çözemeyecektir. Çünkü krizlerin, savaşların sebebi kişiler değil kapitalizmin ta kendisidir.
Gençliğin önceliği sokaklarda, barikatlarda, alanlarda ve eylemlerde militan bir ruh haliyle işçi sınıfının yanında elindeki tüm imkanlarla kapitalizme ve faşizme karşı savaşmak olmalı.
TKH Gençliği: “Düzenle hesaplaşmayan hiçbir düşünce gençliğin sorunlarını çözemez”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
2022 1 Mayıs’ına özgün koşullarda gidiyoruz. İlk olarak ekonomik krizin faturasının emekçilere kesildiği, zam yağmuruna tutulduğumuz ve geçim zorluklarının yükseldiği koşullar bu 1 Mayıs’ın özgünlüğünü oluşturuyor. Düzen bu sorunları yaratırken düzen muhalefetinin ise sorunların çözümü için gerçekçi bir program ortaya koyamadığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Her fırsatta seçim ve sandık siyasetiyle toplumun karşısına çıkan bu sahte umutlara ve tüm toplumu işsizliğe, geleceksizliğe, yoksulluğa mahkûm eden AKP-MHP iktidarına karşı gerçek kurtuluşun sosyalizmde olduğunu ve işçi sınıfının mücadelesinin kurtuluşu sağlayacağını savunuyoruz. Bu açıdan 1 Mayıs 2022, yalnızca işçi sınıfının hak mücadelesini yükseltmesi açısından değil, Türkiye’nin kurtuluşu tartışmasında işçi sınıfının ve solun devreye girmesi açısından da önemli bir gün olacak.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bu sene 1 Mayıs’ta gençliğin temel sorunları olan geleceksizlik ve işsizliğe karşı yeni bir düzenin, sosyalizmin sesini yükselteceğiz. Bu dönem; KYK borçlarına, barınma sorununa, ekonomik krizin faturasının emekçilere ve gençliğe kesilmesine karşı yükselen bir mücadele ile başladı. Bizler bu mücadelenin 1 Mayıs’a taşınması gerektiğini düşünüyor ve bunu hedefliyoruz. TKH Gençliği olarak 2022 1 Mayıs’ına güçlü bir hazırlıkla gidiyoruz. Bulunduğumuz tüm üniversitelerde yaptığımız ön buluşmalar üniversiteli gençliğin 1 Mayıs’a taşınması için bir zemin oluşturdu. “Üniversite 1 Mayıs’a” çağrısıyla 1 Mayıs alanlarında üniversite öğrencilerinin kortejlerini oluşturacağız.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Ülkenin siyasal durumunun gençliğin politikleşmesi ve mücadeleye katılımı açısından temel unsur olduğunu düşünüyoruz. Bu açıdan seçim süreci ve ülkede yaşanan gelişmeler gençliğin bilincini ve pozisyonunu doğrudan belirliyor. Tablo bizim açımızdan basit, düzenini sürdürmek isteyen bir AKP-MHP ittifakı ve bu düzenin restorasyonunu savunan Millet ittifakı görüntüsü aslında bizim açımızdan bir zıtlık ifade etmiyor. Kapitalizmle hesaplaşma, Cumhuriyet’in değerlerini sahiplenme ve eşitlikçi bir düzen talebi bugün yalnızca sosyalistler cephesinde somutlanıyor. Gençlik açısından önemli olanın, sahte umutlara kapılmamak olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki bununla beraber umutsuzlukla da mücadele edilmesi gerekiyor. Soruda da ifade ettiğiniz toplumsal mücadelelerin gelişmesi bu açıdan temel umut noktası olarak görülmeli. Önümüzdeki dönem bütün düzen unsurlarının gençliği kapsama yarışına girdiğine tanık olacağız. Bizim ise tavrımız net, düzenle hesaplaşmayan hiçbir düşüncenin gençliğin sorunlarını çözeceğini düşünmüyoruz. Gençlik düzen karşıtı bir mücadeleyi şimdiden yükseltmeli ve önümüzdeki sürece hazırlanmalıdır.
Sol Genç: “Gençliğin ruhunda ve yapısında var olan kabullenmeyen, isyan eden ve dinamik militan hava yeniden açığa çıkarılmalı”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Pandemiyle beraber iki senedir 1 Mayıs’ı meydanlarda kutlayamadık. Evlerimiz, balkonlarımız, parklarımız başta olmak üzere bulunduğumuz tüm alanları 1 Mayıs alanına çevirmeye çalışmış olsak da meydanlarda bir arada olmanın coşkusunu çok özledik.
Meydanlarda olunamayan bu iki sene içerisinde Türkiye halkı her gece çeşitli sorunlarla uyuyup, çeşitli sorunlarla uyanmaya devam etti. Bu 1 Mayıs’ta sağ iktidara ve ona karşı alternatif sağcılık yarışına giren muhalefetin memlekete çare olamayacağını, çıkış yolu arayan milyonlara sağ ve alternatiflerine muhtaç olmadığımızı, alanları kendi renklerimizle doldurarak hatırlatmak için önemli bir fırsat. Geleceğimiz için, parçalı duran isyanlarımızı birbirimizle buluşturmak, öfkemizi örgütlemek için önemli bir fırsat 1 Mayıs.
20 yıldır Akp’nin politikalarıyla birlikte derinleşen kriz, başta geleceksizlik girdabında hayat koşullarıyla boğuşan genç işçiler ve işsizler olmak üzere birçok kesimi derinden etkiledi. Torpil, rüşvet ve kayırmanın had safhaya çıktığı bu kriz dönemi, sık sık umutsuzluğu da perçinledi. Bu nedenle gençliğin çok büyük bir kısmı kaçak yöntemleri bile göze alarak çareyi yurtdışında hayat kurmakta arıyor.
Dolayısıyla mücadeleyi gençliğin umudunu kapsayıcı yöntemlerle yeniden açığa çıkaracak zeminlere ihtiyaç var. Bunun için de gençliğin gelecek kaygısını da aşacak inanılır ve uğruna mücadele edilecek ütopyaların yeniden somutlanması gerekiyor.
Gençlik içinde sorunların bireysel çabalarla değil birliktelikle dayanışma ile çözüleceğine ilişkin gözle görünür somut başarı hikayeleri yaratılmalı. Gençliğin ruhunda ve yapısında var olan kabullenmeyen, isyan eden ve dinamik militan hava yeniden açığa çıkarılmalı.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Soldan yana umudu yeşertmek, isyanlarımızı birleştirmek için Sol Genç olarak Nisan ayında İstanbul’un 3 bölgesinde ve onlarca noktasında ses çıkarma masaları açtık. Şehrin meydanlarına beyaz bezler gererek gençlere sorunlarını yazmayı ve bu sorunları konuşup çözüm önerilerimizi tartıştığımız imkanlar yaratmaya çalıştık.
Duyduklarımız çok netti; Ekonomik sıkıntılar yüzünden öğrenciler okurken ek olarak çalışmak zorunda. Buna rağmen bile ne ay sonunda tiyatroya – sinemaya gidecek, ne yeni bir kıyafet alacak, ne de memlekete gitmek için otobüs bileti alacak paramız kalıyor…
Örgütlenmenin ve birlikte mücadele etmenin gücünün farkındayız. Çünkü biliyoruz ki “güzel günler sen ona yürümezsen sana gelmez”. Hayatımızı, yani geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi çalanlara, sesimizi kısmaya çalışanlara karşı ses çıkarıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
AKP’nin hegemonya krizi devletin krizi olarak okunabilir. Bu devlet krizine cevaben şimdi yeni bir hegemonya projesi olarak, Millet İttifakı’nda temsil edilen restorasyon programı ortaya konuluyor. Seçimlerin başarısızlığı ya da Akp’nin ülkeyi seçime taşımaması faşizmin açık biçimine geçeceğimiz, yani tarikat ve radikal İslamcı kanadın iktidara tümüyle taşınacağı, İslamcı faşizmin egemen olacağı anlamına gelmekte. Bu sebeple devrimciler “ama” demeden AKP’nin karşısındaki en geniş AKP karşıtı muhalefet bloğu ile birlikte AKP’yi devirmeli. Seçim güvenliği gibi konularda ise bugünden başlayarak önlemler alınmalı. Son yerel seçimlerde görüldüğü gibi usulsüz seçimlerin karşısında meşru direnme hakkını kullanabilecek, halkı örgütleyebilecek örgütlü güce ulaşılmalıdır.
Bugünün ekonomik sorunları elbette kapitalizmin krizi olarak okunmakla birlikte, aynı zamanda karşımızda tüm kamu kaynaklarıyla yandaşlarını besleyen bir iktidar da mevcut. Biz Cengiz’e veya Trendyol’a, Boğaziçi’nde kayyuma karşı mücadele ederken AKP’ye karşı mücadele ediyoruz. Bu aynı zamanda ekonomik ve demokratik taleplerin ayrılamayacağı anlamına da geliyor. İş, ücret, çalışma koşulları talepleri, Kürt halkının talepleri ya da demokratik üniversite mücadelesi, özetle bizce tüm halk kesimlerinin talep ve mücadeleleri AKP ve türevlerinden mücadeleden geçiyor. Siyasal iktidarın anlayışını ve oturduğu ideolojik esasları değiştirmeyi hedef almayan restorasyon programlarıyla, kimlik mücadeleleriyle yetinerek dillendirilen hak ve talepler, esas olarak toplumsal muhalefeti etkisizleştirmekte, silikleştirmekte ve nesneleştirmektedir.
Biz siyasal iktidarı değiştirecek ve halk iktidarını kuracak perspektife sahip bir gençlik örgütüyüz. Yukarıda belirtiğimiz yakıcı ve acil konular dolayısıyla da memleketin sorunu aynı zamanda gençlerin de sorunudur anlayışıyla önümüze iki siyasal görev koyuyoruz, ilki koşulsuz Akp’yi devirmektir. Diğeri ise restorasyon programının, ideolojik ve sınıfsal teşhiri yoluyla dünyada ancak ve ancak halkın çıkarlarını sol değerlerin savunabileceğini ve gerçekleştirebileceğini somut program ve uygulamalarla anlatabilmektir.
Devrimci Gençlik Dernekleri: “1 Mayıs’ta ablukayı yine biz kırarız diyoruz”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Öncelikle geçtiğimiz günlerde Gezi davasında yaşanan tutuklama kararlarıyla da gördük ki Saray Rejimi halka ve halk içinden yükselen muhalif seslere yönelik topyekün bir saldırı içinde. Ekonomik kriz had safhada, zaten geçinemeyen milyonlar son zamlarla birlikte açlığa mahkum edildi. Sermaye sınıfı sefa içinde yaşarken kendi sebep oldukları krizin faturasını da halka ödetmeye çalışıyorlar. Gençlik de bu krizden payını alan kesimlerin başında geliyor. Eğitimin tamamen piyasalaşarak nitelikli eğitime erişimin paralı hale gelmesi, KYK yurtlarının yetersizliği, özel yurt paraları ve ev kiralarının alıp başını gitmiş olması, Türkiye’de özellikle de en çok üniversitenin bulunduğu İstanbul’da öğrenci olmayı lüks haline getiriyor. Karşı karşıya bulunduğumuz işsizlik ve geleceksizlik kıskacına bir de bu ekleniyor. Tüm bu haksızlığa ses çıkardığımızda ise işkence ve polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Zaten karakol haline gelen üniversitelerimize faşist çeteler sokuluyor, üniversite öğrencilerinin sesi kısılmak isteniyor.
İşte böyle bir süreçte 1 Mayıs’a gidiyoruz. Burjuva muhalefet partileri sürekli sokağa çıkmayın çağrısında bulunurken görüyoruz ki sokağa çıkmadığımız her an karşı tarafın saldırıları daha da artacak, bunun en yakın örneği son zamlar ve Gezi Direnişi davası oldu. Bu yılki 1 Mayıs çok özel bir önem arz ediyor. Sokağa çıkmayın seçimi bekleyin diyerek sefalet içindeki milyonları susturmaya çalışanlara karşı, halk yokluk içinde yaşarken 1 avuç azınlığın zevk-ü sefa içinde yaşamasına karşı bu sene yine sokakta olacağız, Taksim’de olacağız!
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Biz Devrimci Gençlik Dernekleri olarak bu 1 Mayıs’ı İstanbul’da Taksim’de; bulunduğumuz diğer illerde de alanlarda kitlelerle beraber kutlayacağız. Tarihsel öneminin yanı sıra 1 Mayıs Taksim’de kutlandığında o alana milyonların dolduğunu gördük. Meseleyi sınırlı bir alan tartışmasının çok ötesinde görüyoruz. 1 Mayıs’ı yeniden Taksim’de tüm coşkumuza kutlamak mümkün, yeterli irade, cüret ve ısrar olsun. 1 Mayıs’ta ablukayı yine biz kırarız diyoruz. Ve tüm gençliği bizlerle beraber 1 Mayıs’ta Taksim’e Gezi Parkı’na yürümeye çağırıyoruz!
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Gençliğin önceliği ne olmalı?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu süreçte AKP’nin ekmeğine yağ sürersiniz kisvesiyle halkın sokağa çıkmaması evde oturup seçimi beklemesi isteniyor, ancak gördük ki AKP’nin ekmeğine yağ süren şey sokağa çıkmamak oldu. Bizler başından beri sokağı reddetmek mücadeleyi reddetmektir diyorduk hala da bunu savunuyoruz. Nitekim 8 Mart’ta da Newroz’da da önceki gün Taksim’de yapılan Gezi tutsaklarına destek eyleminde de bunu gördük, 1 Mayıs’ta da göreceğiz. Bu süreçte gençlik hem içinde bulunduğu geleksizlik ve sefalet düzenine karşı çıkmalı, özerk-demokratik üniversite mücadelesini sürdürmeli, bir yandan da tarihsel görevini devam ettirerek olan toplumsal muhalefetin ön saflarında yer almalı ve demokratik ülke mücadelesini de yükseltmeli.