“Gençliğimiz geleceğin güvencesidir.”
Ne güzel bir söz değil mi. Albenisi fazla. Her görüşten insanın kabul edeceği bir söz…
Fakat bizim ülkemizin tarihi gençlerin kanıyla sulanmıştır.
Sakın yanlış anlaşılmasın.
Akan kan derken, devletin kendi gençliğinin akıttığı kanından sözediyorum…
Bu coğrafyada devletin politikalarına karşı muhalefet eden gençler ölümle sınanmıştır. İşkenceye uğramaları kanıksanmıştır…
Tersinden ise gençliğin uyuşturucu batağına saplanması, mafyanın elinde oyuncak olması, işsiz ve geleceksiz kalması, es kaza bulduğu işlerde karın tokluğuna çalıştırılması, bunalıma girip intihar etmesi devletin hiç umrunda olmamıştır… Hatta böyle bir gençlik devletin hoşuna gitmiştir. Teşvik görmüştür…
Bu devlet gençliği hiç sevmedi. Sadece onu kullanabildiği oranda görmezden geldi. Devleti yönetenler her defasında genç bir nüfusa sahip olmakla övündü.
Evet onlara genç nüfus çok lazımdı.
Savaştırmak için, ucuza çalıştırmak için genç nüfus önemliydi.
Ve hatta beyinlerini yıkayıp halka karşı kullanmaya dönük kindar bir nesil devletin ihtiyacıydı.
Bu devletin kendini korumak için, halkına düşman, kinci gençler yetiştirmesinin sonuçlarını her gün yaşıyoruz.
Bakın polislerin tavırlarına anlarsınız. Her muhalif harekete nefretle saldırıyorlar. Ve onlar da genç…
Bugün polis nefretine bir kez daha tanık olduk. Liseli gençler karnelerini aldılar ve bu çarpık eğitim sistemini eleştirmek için basın açıklaması yapmak istediler.
Toplamı kırk kadar liseli. Yaşları onbeş ile onsekiz arası. Rezil sınav sistemini, hurafelerle dolu müfredatı, paralı hâle gelen okulları, mobingi, şiddetti, not zulmünü teşhir edeceklerdi…
Polis acımasızca saldırdı liselilere. Hem de Kadıköy’ün ortasında. Hiç korkmadan ve düşmanca. Döverek gözaltına alındı çocuklar. Şiddet polis otobüsünde de devam etti…
Bunlar 21. yy’da İstanbul gibi mega kentin ortasında gerçekleşti…
Şaşırdık mı? İnanın hayır…
Onaltı yaşında idam edilen, panzer altlarında ezilen, yıllarca cezaevinde yatırılan gençler, bu devletin karanlık sayfalarında yerlerini almıştır…
Peki unuttuk mu?
Nasıl unutulur…